tag:blogger.com,1999:blog-76991245413814176642024-02-20T17:08:41.996+03:00BİR KADIN GÜNCESİ*Fikrimin İnce Gülleri*[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.comBlogger316125tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-2706954130021595972016-10-20T12:41:00.001+03:002016-10-20T12:42:40.908+03:00BİR TUHAF DELİ, BİR GARİP VELİ <div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjErLue8EX7stagA_5NHPibZZpOU3lLuZFWI-1SgF1zy0_76rw1m9x22R4GhzHUDg8mI9xkGJT3gwzl-QSjt_IAGP-XOoh3W1zlUfFzZAlov8vwGfMfLvgMgqy15O2lXIQV6df4Zy02XiE/s1600/061410788772_d.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjErLue8EX7stagA_5NHPibZZpOU3lLuZFWI-1SgF1zy0_76rw1m9x22R4GhzHUDg8mI9xkGJT3gwzl-QSjt_IAGP-XOoh3W1zlUfFzZAlov8vwGfMfLvgMgqy15O2lXIQV6df4Zy02XiE/s320/061410788772_d.jpg" width="320" /></a></div>
<span id="goog_958403310"></span><span id="goog_958403311"></span><br />
<br />
Hayat sık sık şöyle kallavisinden tokatlar yapıştırmış,
omzumdan tutup tutup sallamış, sallandırmış, dost kazıklarının, ihanetin en
dibini yaşatmıştı eyvallah. Lakin,
incegül, incegül olalı böyle eziklenip dışlanmamış, böyle paçavra muamelesi
görmemişti sayın okur.<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Genel-geçer kural şudur ki; biz amele hatunların bebeleri
kendi işini kendi görmeye alışır. Okuluna yek başına gidebilir, karnını
doyurabilir, urbasını yardım almadan giyinebilir. Bundan hareketle, biz de
kendimizi yatıştırır, kendine güvenli, geleceğe şimdiden hazır sıpalar
yetiştirmedeyiz diye seviniriz ya… O iş öyle olmuyormuş ey ensesi kalın okuyan
kitlesi. <o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sabahınan tıraşını olmuş, bugün evlendirsen dokuz ay sonra
kucağına torun tepiştirecek kıvamdaki kazık kadar oğlanı, ben gibi minnak insan
kişisine eli çarpsa iki gün yerinden kalkamayacak hale getirecek koca popolu kızı
elinden tutup okul bahçesine kadar getirmek, boğazına okunmuş pirinç dökmek olmazsa
olmazmış, bilemedik. <o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Anlatayım:<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hikayemiz bundan yıllar evvel bir güz sabahı, henüz kargalar kahvaltı masası düzenlerken geçmede
sayın okur.<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Profesyonel Öğrenci Veliliği Ana Bilim Dalı Öğretim
Üyelerinden “Dip Boya Nilgüzar” o sabah da her sabah olduğu gibi çapağını tam
olarak yıkamadığı gözlerinin üzerine bir kilo üçyüzelli gram mavi boya çekmiş, dudağına en parlak pempe rujunu sürüştürmüş,
dizi yenik eşortmanının üzerine pırıltılı buluzunu giyinmiş, kapı komşusu olan
ve kendisiyle aynı işi yapan “Sümsürüklü Okşanaz” la birlikte okul yoluna
koyulmuştu. <o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Aralarında hararetli bir tartışma yaşandığı gözle
görülüyordu. Bu aydınlatıcı görüşmenin, bir bebesi üniversiteye, diğeri sekizinci sınıfa devam etmekte olan ve henüz “velii”
olabilme hususunda bir arpa boyu yol kat edememiş, “öğrenciyi salacan çayıra,
mevlam elbet kayıra” felsefesini düstur edinmiş olan İncegül kişisinin dikkatini
celbetmemesi beklenemezdi.<br />
<br />
Zira o gün, o da küçük sıpasıyla birlikte okul
yolunu arşınlamaktaydı. Ve yavrusunun “Anneee, uzağımdan yürü, yaaa elini
omzuma koyma, rezil ettin beniii…” şeklindeki çemkirmelerine maruz kalmaktaydı.
Bu iki ulvi insandan, bu iki “harika velii” kişisinden öğreneceği çok şey
olabilirdi. Nitekim oldu da. <o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Buyrunuz, konuşma paragrafları aşağıdaki gibidir. İlginçtir,
şaka gibidir, kabus gibidir, mizahın ta kendisidir. Lakin, bire bir gerçektir.
Sözüm senettir. <o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Sekiz yıllık veliyim böyle cahil örtmen görmedim kardeş.
Konuyu işledikten sonra test çözdüreceğine kitap okutuyormuş çocuklara.”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Şekerim, bizimkinin örtmeni de ha bire müzelere, sergilere
götürüp gezdiriyordu çocukları. Neymiş efendim, tarihimizi yerinde görsünlermiş,
hayatı yaşayarak öğrensinlermiş. Ben de aldırıverdim başka sınıfa. Sen de öyle yap tatlım. Şimdi
gece gündüz test çözüyor valla. Süper oldu.”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Haklısın canım ya, geçenlerde de şahane bir ödev hazırladım
verdim eline. Çocuğa, gelsin sunumu da anan yapsın, deyivermiş haspa. Yok yok
bu çok fazla oldu artık. Abuk subuk kitaplar okutuyomuş bacım bir de. En son
“Portakal Reçeli” mi “Portakal Şekeri” mi ne? Alcam çocuumu başka sınıfa.”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu sırada epey bir yol kat edilmiş, hatunlar, diplerinden
ayrılmayan, her an patlak vermeye hazır görünen İncegül kişisini fark
etmişlerdir. Önce renk renk farlarla korkunçlaştırdıkları gözlerini genç! ve
güzel! kadına diktiler. Özel mülküne girilmiş çiftlik sahibiyle, inine çomak
sokulmuş ayı arası bakışlarını bir an bile ondan ayırmadan, soruları ardı
ardına sıralamaya başladılar. Belli ki onun bu tıfıl, çömez veli halleri
kendilerine yabancı gelmiş, okul bahçesine girmeye çalışan bir düşman, özel
alanlarına bir tehdit olarak algılamalarına neden olmuştu. Biz buna halk
arasında “algıda sıçıcılık” diyorduk ve bu durumu çok citti’ye alıyorduk. Şimdi
sorgulamadan enstantaneler efenim. Sıkılmadıysanız, alttaki paragrafa alalım
sizi.<br />
<br />
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Hııımmmm… Seni buralarda daha önce görmedik hiç. Yeni mi
düştün gülüm sen?”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Kem… Küm… Ben Ozi’nin şeysi oluyom da…”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Demek Ozi’nin annesi sensin. Biz bu zamana kadar onu öksüz
biliyoduk müsadenlen. Sabah uykusunu seviyon anlaşılan?” <o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Şey ben, kendine güv…”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Eee sınıf anaları toplantılarında da rastlaşmadık hiç.
Yoksa deniz anası toplantısını mı bekliyodun? Hahahahaaaa… Ay gülüm alınmıyon
de mi? Çok espiriliyimdir ben.”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“He valla, Nilgüzar aplamız kırıp geçirir bizi okul
bahçesinde. Hele o sabah törenlerinde…”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Şey çalışıyom da ben…”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Hııııı…. Ay canııımmm… Beyin yok mu?”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Ben sizde yok diye düşündüydüm daha ziyade.”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Kız Okşanaz, bu karı bana laf mı çarptı şimdi.”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“Pardon ya! Varmış. En azından bunu algılayabildiniz. Sizin
kadar olmasa da ben de az espirikli değilimdir hani. Hadi size iyi günleeer.”<o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ozi’ye bir höööyt çekip elinden tutuşum, o okul yolunu
İncegül Bold şeklinde, iki dünya, bir olimpiyat rekoru kırarak arşınlayışım
vardı ki, görülmeye değer, takdire şayandı sayın okur. <o:p></o:p><br />
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Haydin sağlıcakla kalın, eğitimsiz kalmayın… <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-19025117651753171592016-10-18T18:08:00.002+03:002016-10-20T12:43:07.981+03:00ANNE NEDİR... NE İŞE YARAR... <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjT9hskA8KJlLBU-g8epBFGYy6B32fUWmk7hOChj-4LPw1efOLLkB_NBQ11vQMR7ZqJjjQrJyhrr-XqBmC47RdSyWZkoIWQ1ptoaAxHZ2o7Tezg5t3bWO90FVhkD9aw9cDa5FO1zeAxbro/s1600/anne.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="204" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjT9hskA8KJlLBU-g8epBFGYy6B32fUWmk7hOChj-4LPw1efOLLkB_NBQ11vQMR7ZqJjjQrJyhrr-XqBmC47RdSyWZkoIWQ1ptoaAxHZ2o7Tezg5t3bWO90FVhkD9aw9cDa5FO1zeAxbro/s320/anne.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Benim biricik maviş gözlüm, analık konusunda mastır, yüksek lisans ve hatta doktora yapmış, anneannelik hususunda ise üstün hizmet madalyası almış bir hatun olmasının yanı sıra; komşuluk ilminin kitabını yazmış, üstüne imzasını çakmış ve konuyu kapatmıştır sayın okuyan.<br />
<br />
Bana sorsan, apartman girişinde bir "merhaba nasılsınız" dan ibaret olan bu mevzuyu, sınırlı algımın, kıt aklımın, pörçük havsalamın alamayacağı boyutlara getirmiş, kendince, kendi içinde kanunları, kuralları olan bir müessese haline getirmiştir benim sultanım.<br />
<br />
Anneeeee, dolmaya pirinç yetmedi. Alıp geleyim ben hemen.<br />
<br />
Yok kızım Safinur teyzene çık, onda var. Bir kilo kadar aldıydı, birazını sarmaya koydu, nerdeyse 750 gram kadar kalmıştır. Bu akşam sütlaç yapacak. Bir 250 gram kadar bırak ona, Gerisi sana yeter.<br />
<br />
Höööö ?????!!!! Bari nereye konuşlandırdığını da söyle, tam kuş konsun.<br />
<br />
Üst ikinci dolabın alt rafının arka tarafında...<br />
<br />
Pazar sabahı sekizde kapı çalınıyorsa, bil ki komşular kahvaltıya davetlidir. Haftanın 7 günü görüşmek kesmemiş, haftanın tek tatil günü, bu İnce kişisini uyutmayalım da gebersin konulu sempozyum için tüm komşu teyzeler bir araya toplaşmışlardır. Çatal, kaşık sesleri yetmezmiş gibi, hint dizisi de son ses izlenip eziyet katmerlenmektedir.<br />
<br />
Canımın içi, gözümün nuru anacığım, neden sabah sabah bir araya geldiniz. Bu önemli toplantıyı daha geç bir saatte yapsanız olmaz mıydı acep.<br />
<br />
Baklava yapıcez kızım. Bıraksınlar da tek başıma mı yapayım? Kollarım kopsun, belim çürüsün, etlerim dökülsün ister misin. Zaten siz hiiiç bana acımayın. Vıdı vıdı vıdı, bıdı bıdı bıdı...<br />
<br />
Tamam bidenem, tamam. Demedim bişey. Hadi size iyi günleeer...<br />
<br />
Bir de saklama konusunda kendini aşmış, dağları aşmış, ünü ülke sınırlarını aşmış, fezaya taşmıştır hatunun. Ölümüne saklar, bir daha mümkün değil, evi talan etmeden bulamazsın.<br />
<br />
Anne, nüfus cüzdanımı ne yaptın? Tam da buraya koymuştum, bulamıyom.<br />
<br />
Ya öyle ortada duruyordu, ben de saklayıverdim. (Komodinin üstü orta yerdir, malumunuz.)<br />
<br />
Tamam da nereye sakladın işte.<br />
<br />
Ne biliyim ben.<br />
<br />
Su damacanasına entari giydiren, buzdolabı raflarını nazar boncuklu örtülerle süsleyen, bir kanepe için tüm şehri turlayıp ve turlattırıp, onun rengi kötü, bunun modeli berbat diye diye ayaklarımıza kara sular indirdikten sonra, heh bu tamamdır alalım diyen, sonra eve getirttiği kanepeyi tesettüre sokan, tül perde rüzgardan yamuluyor diye Temmuz sıcağında camı çerçeveyi sımsıkı kapatıp bize cehennem provası yaptıran canım annem...<br />
<br />
Sen varken ne aç ne de sevgisiz kalırız...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-91117727883988242842016-10-07T18:13:00.001+03:002016-10-20T12:45:10.980+03:00AŞKIN DİKENLERİ KIÇIMIZA BATARKEN... <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMtv1OzqMSavnKEaiUepd9wPa8r9J_QvchfxeYLFQkKt3N3y2A5-uD2BdN24GhGkilhUjA_KkATwvUV60dagh6ijLlTx-AYlAkBRM6mB6h4GYqNP2EUiwg2dmDmaJxlSyPVN5A2uGhl38/s1600/capkin-erkek-karikaturu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="289" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMtv1OzqMSavnKEaiUepd9wPa8r9J_QvchfxeYLFQkKt3N3y2A5-uD2BdN24GhGkilhUjA_KkATwvUV60dagh6ijLlTx-AYlAkBRM6mB6h4GYqNP2EUiwg2dmDmaJxlSyPVN5A2uGhl38/s320/capkin-erkek-karikaturu.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Çapkın! Türk erkeklerinin aldatma denemeleri neden hep hüsranla sonuçlanır hiç düşündün mü sayın okuyan. Tabii ki cevval Türk kadınının zekası, ön görüsü, daha da önemlisi araştırmacı kişiliği sayesinde.<br />
<br />
Ben ve araştırmacı kişiliğim, tam techizatlı kameramanım günlükle birlikte kamuoyunu bilgi yağmurunda yıkamak babında, yine bir kıyak yaptık ve "Koca kişisi bir halt karıştırmaya kalkarsa nasıl yakalanır, anasından emdiği süt burnandan nasıl fitil fitil getirilir ve dahi sürüm sürüm süründürülür" konulu bir yazı dizisi hazırladık. Buyrun burdan okuyun.<br />
<br />
Ava giden çaylak çapkın öncelikle kendi doğal ortamı dışında önizlenir. Bunlar bi bakımlara girmelere, bi kılına kılçığına dikkat etmelere başladı mıydı anla ki bi b.k yiyor benim sevgili hemcinsim. Hemen kolları sıva, üstüne paltonu giy, kafana şapkanı, gözüne gözlüğünü tak, eline büyütecini al ve başla takibe. Yürü be yavrum, Şerlokum yürüüü...<br />
<br />
Telefonunu kurcalayabiliyorsan işin kolay zaten. Bu saftrikler mutlaka birşeyleri silmeyi unutacaklardır. Şifre mi koymuş. Yılma. Ya birinizin doğum tarihidir, ya da 1234. Ne olacaktı ya, davinci nin şifresi mi.? Değişik bişey yapsa kendi unutacak camış b.ku kafalı.<br />
<br />
Heee, baktın yavru uyanık çıktı ve şifreyi çözemedin. Yine de yılma, bu sefer de mail adresine musallat ol. Mail şifresi kırmak kolaydır. Güvenlik sorusu ilkokul öğretmeninin adıdır çoklukla. Bilmiyorsan ara anasından öğren.<br />
<br />
Maili de temiz çıktıysa, sosyal medya hesaplarına dadan. Gönderilerini kim sıklıkla beğeniyor. Gülücükler, emojiler hangi mecralardan yağıyor takipte ol. O s.rtük mutlaka bi yerde açık verecek. Zeki kadınsın sen, bulacaksın dayan.<br />
<br />
Yine mi bir şey çıkmadı. Hala mı yakalanmadı senin embesil. E o zaman daha ne istiyon sayın okur. Melek gibi adam bulmuşsun, kıymetini bil. Diyeceğimi bekliyorsan çok yanılıyorsun.<br />
<br />
Bekle hele bekleee... Daha bitmedi. Bir sonraki bölümü bekle...<br />
<br />
Hadi kal sağlıcakla sayın okuyan...<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-5303501703035051492016-09-30T11:12:00.001+03:002016-10-20T12:44:16.399+03:00BURALAR BANA DAR. MOTORUM YOLDA UÇAR... <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmXiPiNtRgl1RpBBPUsG8m5ZtgyJloIaXRkgwJbRLpCx-IRp0jf8PzOzG0YaZIoKN6mQRzc2NlZ9uNe9-DI9hfYOxRTPucBJ6lN2P-jRlnDtaU3Z6fpzuP8Xj3SIFsUe68SjQ9t62fk2U/s1600/motor+sapi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="228" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhmXiPiNtRgl1RpBBPUsG8m5ZtgyJloIaXRkgwJbRLpCx-IRp0jf8PzOzG0YaZIoKN6mQRzc2NlZ9uNe9-DI9hfYOxRTPucBJ6lN2P-jRlnDtaU3Z6fpzuP8Xj3SIFsUe68SjQ9t62fk2U/s320/motor+sapi.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Bahar gitti, yaz bitti. Omuzlardaki ürperti hırkasıyla, şalıyla buluşma telaşında. Şiirler daha bi' dokunaklı, şarkılar dibine kadar keder...<br />
<br />
Ne afilli bi'şey lan bu Sonbahar...<br />
<br />
Lakin bu ne vurdumduymazlıktır, bu ne aymazlıktır, bu ne ben yaptım olduculuktur sayın okuyan. Şu narin barnaklarım bir türlü klavyenin üzerindeki eğricik büğrücük harflerle buluşamadı gitti. Ama siz yine de kızmayın bana. Sevin beni.
<br />
<br />
Yaşanmadan yazılmıyor ya, yazmadan da yaşanmıyor aslında. Bir hengamede kayboluyor 'an' lar, anılara dönüşemiyor. Adını koyamadığın hüzünler, tarifi mümkün olmayan sevinçler sunuyor sana zaman, lakin sanki hepsi bir gayba doğru hızla ilerliyor. Tik-taklar dökülüyor pandüllerden, sesler suslara karışıyor. Yaşam döngüsü sen yokmuşsun gibi bildiğince süre gidiyor.
<br />
<br />
Hepsini bir bir anlatıciim meraklanmayınız. Ama önce çekirdek çerez ailemin en mini ferdiyle başlayalım.<br />
<br />
Benim Mini kişisi - ki artık kendisi pek de mini mini değil, ökküz gibi oldu maşşallah - motor ehliyeti ve dahi dolayısıyla motor alma sevdasına kapıldı.<br />
<br />
Her klasik Türk annesinin yapacağı gibi kendisini nazikçe uyardım. "Bana bak camış! Düşecen o salak aletin üstünden, çanağı çömleği kıracan, sonra ben senin kafanı kıracam. Ne gerek var. Kır k.çını otur oturduğun yerde. Neyine yetmiyo len üç tekerli pisiklet. Valla duvara yapıştırırırm seni camış b.ku gibi. diye kibar bir dille kendisine gerekli ayarı verdim.<br />
<br />
Tabii ki o da "Sevgili validem. madem ki siz münasip görmüyorsunuz, bundan böyle adını bile anmıyciim, anmıyciim, anmıyciiiiimm..." diyerek, sevdasını kalbine gömdü, demek isterdim. Ama diyemiyorum.<br />
<br />
Bizim gibi psikopat manyak, paranoyak şizofren annelerin korkulu rüyalarından biridir motor. Lakin daha da beteri her şeye eyvallah etmeyen, asi ruhlu, özgür vili bebelerdir. Halbuki bak Pepe'ye, bak Kayyu'ya. "Pekiyi anneciğim, tabii ki babacığım, siz nasıl uygun görürseniz sevgili büyüklerim" diye diye ne güzel büyüyorlar.<br />
<br />
Bizimkiler öyle mi? Değil...<br />
<br />
Oğlum neden bu incecik tişörtle dışarı çıkıyorsun.<br />
Hava sıcak da ondan.<br />
Ama Şubat ayındayız ve karlar daha erimedi bile. Mont giymiyon, bari bi hırka...<br />
Güneşi görmüyor musun anne ya. Yaşlanınca gözler de bozuluyor demek. He he...<br />
Sensin yaşlanınca gözler de bozuluyor...<br />
<br />
Sen de Pepe kardeşin gibi "Pekiyi sevgili anneciğim, seni kırmak şöyle dursun, o güzel gözlerinin buğulanmaması için evde ne varsa üzerime giyer öyle çıkarım. Hem de Temmuz'un göbeğinde. Evet yaparım bunu." desen nolurduuuu...<br />
<br />
Ya da "Garib anam, çilekeş anam, bennnn bu soğukta tişörtümle çıkıyorum, kalan montları sen giy ısın diye. Nayırrrrrr, senin bir an bile üşümene tahammül edemem." deyip gönlümü alsan....<br />
<br />
Ama yooook... İlla bi' itirazcılık, bi' ananın her söylediğine hayırcılık, bi' asi haller, bi' götik tavırlar...<br />
<br />
Bizimkinin motor ve tabii ki diğer maceralarını ileriki bölümlerde anlatmaya devam ediciim sayın okuyan.<br />
<br />
Lakin, asıl mevzu şudur ki; çocuğun, gencin, kadının, erkeğin... hülasa insanın karakterli, tavırlı, eyvallahsız olanını seviyorum ben. Manyak mıyım? Elbette... <br />
<br />
Düşünsenize, Pepe gibi Kayyu gibi çocuklar yetiştirdiğimizi. Ne sıkıcı, ne monoton... Iyyy... Kabus, kabus... Oysa biz öyle miyiz. Her günümüz ayrı macera, her günümüz ayrı heyecan. Kalp çarpıntısı hiç bitmez buralarda.<br />
<br />
He bu arada yeni nesil çizgi filmlerle ilgili derin ilgi ve sevgimi daha sonraki bölümlerde sizlerle paylaşıciim elbette.<br />
<br />
Haydin yine görüşürüz. Adrenalinize zeval gelmesin sayın okuyan.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-66247708073271059732016-09-29T21:01:00.000+03:002016-09-29T21:01:17.266+03:00ÇOK PİS DÖNESİM VAR... Çok yakındaaa... Az sonraaa... Az bi sabret sayın okuyan...<br />
<br />
<br />[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-25451064018342130592015-04-22T17:19:00.001+03:002015-04-22T17:19:45.117+03:00<br />
METROLARA GELESİN İNCEGÜL<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibXwW69MvdmM7jrDXpXPhvBWX4vKVinGSM8rRxdFugEyw9EjvhQIxNk8dAiumj3_Nz7wyjHiNZHEo1qFxTbrTzf7_sPlM3lhAHSEhyMhTiGaGUEaHOaLTClx08SZUO4QCJQ6H4ZidF0to/s1600/METRO.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibXwW69MvdmM7jrDXpXPhvBWX4vKVinGSM8rRxdFugEyw9EjvhQIxNk8dAiumj3_Nz7wyjHiNZHEo1qFxTbrTzf7_sPlM3lhAHSEhyMhTiGaGUEaHOaLTClx08SZUO4QCJQ6H4ZidF0to/s1600/METRO.jpg" height="320" width="214" /></a></div>
<br />
Ofisin gülleri Peri ve Meri, "daha yazsaydın ya" demeyeydi; daha da yazacağım yoktu sayın okuyan. Hayat mı artık daha tekdüze, yoksa ben mi bilemedim; elim varmadı ne zamandır, tek kelam edemedim.<br />
<br />
Mutluyken yazabilmek daha kolaydır belki; belki de hüznü paylaşmak en münasibi. Yine de parmaklar isyan etti, tutmadı bir türlü kalemi.<br />
<br />
Oysa sevişgen komedyalar silsilesi yaşam, ne öyküler doğurmada an be an. Anlatsak gülünecek hıçkıra hıçkıra, belki de ağlanacak kahkahalarla.<br />
<br />
Ben artık bir metro insanı oldum sayın ve pek sabırlı okuyan. Nedir bu metro insanları, ne yapar, nasıl yaşarlar derseniz; bir alt paragrafa ininiz ve belgeselimizi seyreyleyiniz.<br />
<br />
Erkek metro insanları italyano esintileri taşıyan takım elbisesleriyle klasik bir tarz benimserken, dişi metro insanı giyim konusunda daha bi' çeşitliliği tercih eder. Yine de koca g.te tayt, kütük bacağa mini etek vazgeçemedikleri parçalar arasında yer alır.<br />
<br />
Metro insanı koca bir kazan satarbucuk kaave içmeden uyanamayan, dereotlu poğaça ile beslenen, sınırlanan alanın dışına asla çıkmayan, sarı çizgiyi öldürsen geçmeyen, sadece kağıt para girişi yapan, sol merdivende koşturup, sağ merdivende öpüşen çok kuul bir türdür sevgili okur. Ta ki tren gelinceye kadar...<br />
<br />
Araç istasyona gelip de kapılar açılmayagörsün hele; o kuul, kendinden emin, tavırlar yerini bir itiş kakış, bir tepişmeye bırakır ki; evlere şenlik... Sarı buklelerindeki maşa izi daha soğumamış apla bir yardırır, önündeki minnak bohem şapkalı kızın feleği şaşar, şapkalı kız da kendi önündeki küpeli uzun saçlı çocuğa girişir. Hemen yandaki kırmızı rujlu 90 lık ninenin elindeki kaave bardağı bir tarafa, en ortada bekleyen şaanel tayyörlü hatunun loyi vitton çantası öteki tarafa fırlar.<br />
<br />
Kendini içeriye atabilmenin kavgasını verirken bilir ki; Şaşan Vatan'ın reklamını yaptığı gibi bomboooş, rahaaat, gazeteni, kitabını okuyabileceğin bir yer değildir orası. Bir şekilde trene girip zar zor tutunabilecek bir şey bulabilip yaşam mücadelesine burada da kaldığı yerden devam eder metro insanı.<br />
<br />
Çaylak metro insanları için bu devinim hiç kolay olmamakla beraber; oturacak yer bulmada daha başarılı olan, sürünün tecrübelileri, kitap okuyabilir, hatta kendi kraş soda oynar, çizgili şekerler, patlayan şekerler bile üretebilirler. <br />
<br />
Çok kalabalık bir şehir burası. Başlı başına bir ülke...<br />
<br />
Unutturmayın da bir ara plaza insanlarından bahsedelim sayın okur.<br />
<br />
Sevgiyle kalın...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-89809439334614933532012-09-23T17:08:00.000+03:002012-09-23T17:08:51.929+03:00SENSİN BAAĞYAN...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj65HiJYODp82EXfN60cnnjgUvD8ZGAANkfBRqxIxemQHKl9D7GPrilO25tg4FfxJLkYeA8LVEqG9Z0y9hDPm7YTXqjdZY9zeqnRJbnDQQIJ3_I4XBrtI1dUW7lFnV6d5UNDY6LlMMHdV0/s1600/aaaaaa.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj65HiJYODp82EXfN60cnnjgUvD8ZGAANkfBRqxIxemQHKl9D7GPrilO25tg4FfxJLkYeA8LVEqG9Z0y9hDPm7YTXqjdZY9zeqnRJbnDQQIJ3_I4XBrtI1dUW7lFnV6d5UNDY6LlMMHdV0/s320/aaaaaa.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Dün akşam hiç tanımadığım bir erkeğe usulca sokulup "bi' sittir git be kardeşim. belanı benden bulma." dedim sayın okuyan.<br />
<br />
Olay, ismi lazım değil bir minibüs hattında geçiyordu. Lakin, bir toplu taşıma aracındaki insanlardan çok, konserve kutusuna sıkıştırılmış mısırlara benziyorduk. Herkeste bir şekil yamulması, bir şiraze kayması, bir şanzıman fren yamışması ki evlere şenlik. Üstelik bet beniz sapsarı...<br />
<br />
Şöfer efendi, tel maşa reyben gözlüğünün sağ üst camından pörtlettiği gözlerini bize dikip sürekli, "arkalar boş hanımlar, ilerleyelim beyler, orta taraflarda halay çekilir arkadaşlar, lütfen birbirimize yardımcı olalım gardaşlar." diye gazel okudukça sinirler iyice yıpranıyordu. Zira, tüm şofer kişilerinin hayallerini süsleyen o boşluk, hakikaten yoktu. Ve bu hızla üremeye devam ettiğimiz sürece hiç olmayacaktı.<br />
<br />
İnsanlar zaten sıcak ve gergin olan ortamda birbirine de gıcık olmaya başlamıştı. Hatta birazdan desteresini çıkarıp en yakınındakini dilimleyecek kıvama gelenler bile vardı. Ben, iki elimle bir boruya sıkı sıkı yapışmış ayakta ve hayatta kalma mücadelesi veriyorken, yanı başımda dikilmiş, bir yandan kulaklıktan dinlediği o iğrenç şarkıyı dışarıya böğürten, bir yandan da kitap okuyan, ayrıca öte yandan telefonuna gelen mesajlara cevap yazabilen ve hatta az sonra çantasından iki şiş, bir yumak çıkarıp örgü örebilecek kadar becerikli görünen genç hatuna da gıcık olmuştum.<br />
<br />
Bu yolculuk insanını kulaklık kablosuyla boğup, elindeki telefonu ağzına tıkabilir, fotoğrafını da ibret-i alem için tüm toplu taşıma araçlarına dağıtabilirdim. Böyle derin ve ulvi düşünceler içerisindeydim. <br />
<br />
İşte o sıra oldu ne olduysa. Aşağılardan, taa derinlerden gelen bir sesle irkildim. Bu sesi daha önce de çok defa duymuştum. Bildiğin öküz böğürtüsüyle, kapı gıcırtısı arası bi' şey. Belki de yakınlarda bir ayı kendi b.kuna basmış, homurdanıyordu. Olabilirdi bu. Hacmimin ancak yarısını sığdırabildiğim alanda, bi' gayret şöyle bir kıpraşmaya çalıştım önce. Fekat vicutu yerinden oynatabilmek ne mümkündü? Sadece gözlerimi sesin geldiği yöne doğru çevirebildim. <br />
<br />
Tanıdık bir huzur aradım, ama bulamadım. Tam da sağ arka tarafımda oturan boğa; tüm duymazdan gelmelerime, "minibüse tövbe edecen nasılsa kızım, kimseye bulaşmadan atlat şu vartayı" çabalarıma aldırmadan, tekraren ve tekraren, hatta ısrar kıyamet bana sesleniyordu.<br />
<br />
"Baağyaan, çantan omzuma çarpıyoo..."<br />
<br />
Omzuna mı? Çantam mı? Çarpıyo mu? Baaağyaan mııı? Hööööyyyytttt!<br />
<br />
Hikayenin bundan sonrasını sizin selametiniz, halkın sağlığı, kamuoyunun yararı için yayınlayamıyorum sayın okur. Siz ilk paragraftan anladınız onu. <br />
<br />
Kendime dip sos: Arabasız kaldığında, kıy paraya, bin taksiye İnce kişisi. Kefenin cebi yok.<br />
<br />
Ahaliye dip sos: Yolunuz, bahtınız açık olsun... Şanzımanınız, balatanız sağlam dursun efenim.<br />
<br />[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-81154879931892053492012-09-20T10:36:00.000+03:002012-09-20T10:45:47.307+03:00ARAMAYIN BENİ LEYN... <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhprt1cG0m0ykpgy4vohIPMiRJdZDJc7Lfcablus04sV7HQnPePuE8NaUo8Nr-xYKKp4pH2yeeJ3c0oyFrKF4atet-FxZYev-WOp2uqa3skS2o3BnxxYuyqx9DwzPz-h4xdf6Uvgqoiefo/s1600/telefon.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="297" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhprt1cG0m0ykpgy4vohIPMiRJdZDJc7Lfcablus04sV7HQnPePuE8NaUo8Nr-xYKKp4pH2yeeJ3c0oyFrKF4atet-FxZYev-WOp2uqa3skS2o3BnxxYuyqx9DwzPz-h4xdf6Uvgqoiefo/s320/telefon.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Bakmayın siz ahalinin "hayaaat sen ne çabuk harcadıııın beniii..." hönkürüşlerine sayın ve yılların eskitemediği okur kitlesi. Asıl bir hiçbir şeyin kıymetini bilmeyen, elimize geçeni hemencecik çar çur eden, harcayan, bitiren biziz.<br />
<br />
Bir zaman en değer verdiğimiz şeyleri bile, pavyona yanlışlıkla düşmüş ama namusundan asla ödün vermeyen Türk filmi asıl kızı misali, kullanılmış bir mendil, bir paçavraymışçasına, hiç acımadan fırlatıp atan bizleriz.<br />
<br />
Biz köhnemeye yüz tutmuş insan kitlesi, belki de yaşamı elimize tutuşturan yanına bir de kullanma kılavuzu iliştirivereydi, böyle heba etmeyebilirdik en güzel yaşları. Yine de kıymet bilen bir neslin ahvadıydık biz. Elindekiyle mutlu olmasını bilen... Aza kanaat getiren... Ne ettiysek kendimize ettik o ayrı. Yine de böyle hovardaca yeyip bitirmedik her şeyi.<br />
<br />
Merak içinde bekleştiğinizin, "bizim manyak İnce yine neye dellendi böyle?" diye birbirinize hal haber sorduğunuzun farkındayım. Anlatıciim efenim, az kıpraşmayın.<br />
<br />
Daha dün canımız, ciğerimizdi ya, tapınıyorduk hep birlikte. Hani "almazsam ölürüm lan." ımızdı. Teknolocinin gelip gelebileceği son noktamızdı. Kuş konduracaktı. Suyu ısıtıp, "hadi canım gel de sırtını keseleyivereyim." diyecekti. Alarma falan ne hacet, çayı demleyip öperek uyandıracak, işimize, okulumuza uğurlayacaktı.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Daha dün biriciğimiz, baş tacımız olup bugün çöp muamelesi gören AYPON DÖRT ES'in şahsında, tüm çabucak sıkılıverdiklerimize, modelini hemencecik değiştirmek istediklerimizedir bu sinir harbi.<br />
<br />
"Aypon beşi gördün mü ooolum. Fena bişii. Bi şekil yapıp almalıyım."<br />
"Dört es mi? Hıh... O çoktan aut oldu kızııaam. Emerikadaki kuzin beşini getirecek bana."<br />
<br />
Asgari ücretin yediyüzlerde olduğu bir memlekette, üçbin lirayı bir telefona vermek neyin nesi? Nedir bu? Doyumsuzluğumuz, hazımsızlığımızın sebebi midir; sonucu mu? Görgüsüzlüğümüz, açlığımızın nedeni midir; neticesi mi? Şımarıklığımız, ezilmişliğimizin göstergesi midir; ebesinin örekesi mi?<br />
<br />
Haydin kendinize mukayyet sayın okuyan.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-23088890557222984702012-09-19T09:35:00.002+03:002012-09-19T09:36:06.911+03:00BİG BİG AMBRELLATecrübe denen şey, g.te giren şemsiyelerin bileşkesiyle açıklanabiliyorsa eğer; biz oldukça tecrübeli güruhun en büyük korkusu o şemsiyelerin bir gün gelip tek tek açılabilme ihtimalidir sevgili ve pek muhterem okuyan.<br />
<br />
Yine de iyimser bir bakış açısıyla incelersek hayatı, öyle "yaptım kabak dolmasını, çoluk çombalağımla yidim ağşamınan. aman ne mutluyum, pek huzurluyum, sevgi pötürcüğüyüm." kıvamında bir yaşam da sıkıcı olabilir değil mi? Dostundan darbe yiyeceksin, en sevdiğinden ihanet göreceksin, dibe vurup vurup yeniden dirileceksin ki; bi' atraksiyon, bi' fraksiyon, ne bileyim bi' mana olsun.<br />
<br />
Hem ayrıca peşinde dolanan kutup ayılarından dolayı sürekli arkanı kollamaktan da vazgeçmeli bir süre sonra. "hööööyyyt! bi gidin len!" diye masaya yumruk vurmak da mümkün. "ne yapayım kaderim buymuş." deyip o ayıcıkları sofraya buyur etmek de. Yoksa ömrünce önünü göremezsin ey okur.<br />
<br />
Garip değil mi? İnsanın değer verdiği şeyler sıralaması nasıl da değişiveriyor zamanla. Evvelden uğruna saç-baş yolduğun, kendini parçaladığın şeyler bir anda "si.ktir.et" şekline dönüşebiliyor. Sorgulamalar da bu minvalde başka yönlere kayıyor elbette.<br />
<br />
İçimizdeki Polyannacık dip soslarla lezzetlendirmeye çalışsa da, yediğimiz darbeler çoğunlukla kekre ve hatta acı tatlar bırakır damağımızda. Bir daha hiçbir zaman o çocukluk hayalindeki kadar içten gülümseyemeyeceğini anladığın an ise, büyüdüğün andır. İşte o vakit dank eder ki; bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Asıl acının sebebi de budur sanırım.<br />
<br />
Yine de güçlü olmalı insan kısmısı. Daha ziyade kadın kısmısı mı demeliyim acaba? Malumunuz hatun milletinin insanlarının çilesi bitmez. Bitse de hayat arkadan mutlaka bir yenisini yetiştirir. Ömür yolunda elbet bundan sonra da şemsiyeler olacaktır. Kaçılmazdır. Kaçınılmazdır. Lakin, umalım ki yeni tecrübelerimiz, şu havuz başlarında, yazlık mekanlarda, şezlongların, masaların tepesine kondurulan ve kocaman olanlarından olmasın.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyQkfUroI5E4GQnUsCbCssQP0Ulmxe7L_AlNywNDzBWt9zdN-yTuoPzgbljPhtv2pNVLVfN1DqRpqlbCD4C98FlfFPS0wOj5DQov6cmDENp7wcyta4ihrVX3mNUrrzXx7VXfcBSzEt6ds/s1600/ay%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="156" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyQkfUroI5E4GQnUsCbCssQP0Ulmxe7L_AlNywNDzBWt9zdN-yTuoPzgbljPhtv2pNVLVfN1DqRpqlbCD4C98FlfFPS0wOj5DQov6cmDENp7wcyta4ihrVX3mNUrrzXx7VXfcBSzEt6ds/s320/ay%C4%B1.jpg" width="320" /></a></div>
Haydin siz bana uymayın. Mutlu ve pek umutlu kalın sayın okuyan.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-68807314241757871472012-09-18T12:29:00.003+03:002012-09-18T15:34:45.257+03:00KAKAOLU FINDIK EZİĞİ<br />
Bu sabah yarım kavanoz nutellayı ince dilim kepek ekmeğimin üzerine boca ederken fikrim geldi sayın okuyan.<br />
<br />
Düşündüm. Normaldi bu. Ne de olsa insan, düşünen hayvandı. Neden İnce de düşünen öküz olmasındı? Neyse lafı fazla uzatmadan, millet galeyana gelmeden ben sadede geleyim. <br />
<br />
Malum okullar açıldı, mini mini bebeler sınıfları doldurdu. Mini mini dediğime bakmayın siz. Lafın gelişi o. Maşallah hepsi zebellah yutmuş gibi yavrucakların. Her yerlerinde lömbür lömbür yağ öbecikleri. Oğlanların memeleri benimkilerden büyük, kızların ardından selodit dağları takip etmekte. Sanırsın, bayıla bayıla yedikleri o yağlı vıcık cipslerin, iğrenç hamburgerlerin, şarküteri dolu pizzaların hepsi isyan edecek, birazdan dışarıya fırlayıverip ortalığa dağılacak.<br />
<br />
Bir dilim beyaz peynir, üç-beş zeytin, kokusu tüm sınıfı saran haşlak yumurta ve meyve olarak da elma ihtiva eden o beslenme çantalarının yerini, kantin tostlarının, patates kızartmalarının almasından mütevellit, bebelerimiz maalesef potansiyel kalp, şeker, tansiyon hastası. Ve maalesef çoğu şişman.<br />
<br />
Ispanağın yüzüne bakmayan, taze fasulyeye burun kıvıran, mis gibi kapuskaya "osuruk gibi kokuyo..." yorumu yapan bir neslin geleceği nokta elbette bu olacaktı. Bunda şaşılacak bir şey yok. Beklenilen bir şeydi bu son.<br />
<br />
Gelelim İnce gişisinin takıldığı, sabahın karga kahvaltı etmemiş saatinde fikir üretmesine neden olan asıl konuya:<br />
<br />
Heyhat biz, markete gittiğinde, yağı azaltılmış vırt, şekeri bandırılmış zırt, gluteni sindirilmiş tırt gibi bi ton zırvalığı arabasına dolduran, peynirin, sütün, hatta etin laytını arayan, inekler gibi sade suya tirit otla beslenmek suretiyle, ince ve fiit kalmak uğruna çoklukla aç gezen, ve hatta açlıktan kimi zaman iş arkadaşını yemeyi bile aklından geçiren bir anne ırkıyız.<br />
<br />
O halde en kıymetlimiz dediğimiz yavrularımıza bunu neden yapıyoruz?<br />
<br />
Haydi sizin de nutellanız ve fikriniz bol olsun sayın okuyan...
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOx6_9M40mnTQIADCtU4coxP2-m46X2wWnvz39I4kWAf5qmTfmmMfb1sWAMEyqbWD2fVE5zLRsYiTu-coSqjFWydFjYPAn_GumHYZ5G8CSKcBlVahx9dZXP03zUJUlwX5idIc6XZqC0CU/s1600/FIRAT.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOx6_9M40mnTQIADCtU4coxP2-m46X2wWnvz39I4kWAf5qmTfmmMfb1sWAMEyqbWD2fVE5zLRsYiTu-coSqjFWydFjYPAn_GumHYZ5G8CSKcBlVahx9dZXP03zUJUlwX5idIc6XZqC0CU/s320/FIRAT.jpg" width="242" /></a></div>
<br />[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-9254383281401012462012-09-03T15:31:00.002+03:002012-09-03T15:31:27.640+03:00VAY HAYIN VAYGeçenlerde fıysbokun şu sohbet zımbırtısını kurcalarken, yanlışlıkla onlayın oluvermişim.<br />
<br />
"Vay efendim sen misin bizden habersiz sanal alemde çet çüt yapan?" diyerek üstüme saldıranların sayısı hiç de azımsanacak gibi değildi sayın okur. Yanlışlıkla oldu diyorum. Üzerini kalın kalın çiziktiriyorum. Zati bu zaman tüneli çıktı çıkalı iyice bi' b.ka sardı işler, ezelden kanıtlı teknoloci özürlü kimliğim daha bi' gelişti, semirdi, kendini aştı diyorum. Ama kime anlatıyorum?<br />
<br />
Neyse efendim, bu "nerdesin, niye bi selam vermiyon." diye çemkiren öfkeli kalabalığın arasından sıyrılıp kendini öne atan arkadaşlardan biri bana öyle bişey sordu ki; içinden çıkamadım.<br />
<br />
Anlattığına göre, çok sevdiği arkadaşlarından birinin eşi onu aldatıyormuş. Ve bu çemkirikli şahsiyet de olayı bir şekilde öğrenmiş. "Söyleyeyim de gitsin herifin ağzına s.çsın, sonra uygun bir yerinden ç.künü kessin, arkasından ikisini birbirine sarıp o duvar senin, bu duvar benim çarpsın mı? Yoksa söylemeyeyim de öyle kocam beni seviyooo, adamceyiz bizim için gece gündüz çalışıyoo, yazık onaaa... diye mal mal ortalıkta dolaşsın mı?" diye bana soruyor.<br />
<br />
Önce Hööööyyyyyttt! diye kükredim. Sonra bu çok sevilen arkadaşın İncegül olma ihtimaline karşılık dümeni sakin sulara kırıverdim. "Ama arkadaşım, bence kadının bunu bilmeye hakkı var. Hem bazen bilmemek bilmekten daha fazla acıtır." gibi bi' şeyler zırvaladım. Bu esnada yamacımda kuzu gibi oturmuş, melül melül maç seyreden kocanın şaşkın bakışlarına aldırmadan etlerini burup azıcık canını yaktım.<br />
<br />
Nedir ki bunun nedeni? Heyecan mı? Adrenalin mi? Gençleştiriyor mu insanı yasak ilişki?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZ1XAXKbbvoGyUu5qkIDhyDK0OfXOtG-MTBZY-uhRxLr5PcjBXk3nmsu9vOGMZMJpFXczbFJ1axLslufI5Z0OhZB8hZRvBtJeIltHIEleVuGvr9LTaJpYkPIKXFxOeQ5nwKhOWCm1mrHc/s1600/aldatmak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="261" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZ1XAXKbbvoGyUu5qkIDhyDK0OfXOtG-MTBZY-uhRxLr5PcjBXk3nmsu9vOGMZMJpFXczbFJ1axLslufI5Z0OhZB8hZRvBtJeIltHIEleVuGvr9LTaJpYkPIKXFxOeQ5nwKhOWCm1mrHc/s320/aldatmak.jpg" width="320" /></a></div>
Benim sinirler tepetaklak. Ama siz galeyana gelmeyin sayın okur. Haydi şimdi olaysız dağılın.<br />
<br />
<br />[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-71763484006426161342012-09-02T21:06:00.003+03:002012-09-02T21:06:50.617+03:00BURCUVADAN AT BENİ İN AŞAĞI AMELİYAT ET BENİEy sevgili okur milletinin insanları...<br />
<br />
Bendeniz İncegül gişisi, bir su perisi narinliğinde ve bir su aygırı gürültüsüyle horul horul uyuklamaktayken; bir taneniz de "Uyan kadın! Bloogırın şekli şemali kaydı, yokluğunda şanzımanı, freni dağıttı. Yetiişş!" diye dürtmediniz yahu. Aşkolsunuz valla. <br />
<br />
Bu da nedir? Bloogırıma neler olmuştur böyle? Kendini içkiye, kumara mı vermiştir? Bensizliğin acısıyla mı böyle darma duman olmuştur? Bu nasıl bir vurdumyazmazlıktır? Bu nasıl bir ben yaptım olduculuktur? Aman allaamdır. Hemen olaya el konulmalıdır. Ve elbette konulacaktır.<br />
<br />
Ramazan geçti, bayram bitti. Tatil yapmayan diğer İstanbul bekçisi ameleler gibi Dokturlar'dan yine, yeniden mezun olduk hayırlısıyla. Bir iki kalbe stent takacak , çeşit çeşit beyin damarındaki tıkanıklıkları açacak, iki üç apandisit ameliyatını da araya sıkıştıracak kıvama geldik çoktan. Korkarım yakında birbirimizin böğrünü deşip böbrek, dalak... allah ne verdiyse artık alıverecez en cerrahından. <br />
<br />
Hipersıkarımızın mayosundan, Nilşen kızımızın pörsüklerinden, aynı sıkıcı haberlerin, aynı sıkıcı sunucu tarafından periyodik olarak, bilumum saatlerde, mütemadiyen tekrar tekrar okunmasından, doksanlık koca adaylarından bir türlü elentürük alamayan seksenlik ninelerin dramından böğğk getirmiştim ki; nihayet tatil bitti ve iş hayatı yeniden başladı. <br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUdxgX84HttkYJRKgzXN0KapJZE9k7iR0v1nFZZHHbXANt_Xuu1ynocgyJ8Vs1TYFmmJSnAkoikV9PKxsq_xCP0TEMA40MnyqoTGZES0ul1Tr43lgoDXFsfVYyWm-WMQ7Wqk6l8Sbc-_g/s1600/karikatur02g.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" fea="true" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUdxgX84HttkYJRKgzXN0KapJZE9k7iR0v1nFZZHHbXANt_Xuu1ynocgyJ8Vs1TYFmmJSnAkoikV9PKxsq_xCP0TEMA40MnyqoTGZES0ul1Tr43lgoDXFsfVYyWm-WMQ7Wqk6l8Sbc-_g/s320/karikatur02g.jpg" width="254" /></a></div>
Ben memnuniyetsiz bir insan oldum kanımca. En kısa sürede piyangodan parayı bulup hayatımı değiştirivermeliyim. Sanırsın ki; Kasımpaşa'da doğmuş, Tophane'de büyümüş, halen Halkalı Toplu Konutlar'da ikamet etmekte olan, halk insanı, gariplerin ozanı Orhan Pambık abimizin iğrendiği "burcuva" takımına girmeliyim. Evet, evet... Yapmalıyım bunu. <br />
<br />
Haydin kalın sağlıcakla...<br />
<br />
<br />
<br />
[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-88804107073290137602012-03-31T20:31:00.001+03:002012-03-31T20:36:27.142+03:00GICIK MIYIM NEYİM...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgavlqFz1kfkf3GIWGR6wC1znCaFsxfLx71B_suycULasqCAbVLLFpu6VRvW5ZNK7jhu6Ks1Grd_E2qsXvYWiEo_9_lpo_SgkB24R9au6WbbzlLOxV3pNGhgc6oKTM-5JdY_3RT-1ji1SY/s1600/karikatur-10.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" dea="true" height="238" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgavlqFz1kfkf3GIWGR6wC1znCaFsxfLx71B_suycULasqCAbVLLFpu6VRvW5ZNK7jhu6Ks1Grd_E2qsXvYWiEo_9_lpo_SgkB24R9au6WbbzlLOxV3pNGhgc6oKTM-5JdY_3RT-1ji1SY/s320/karikatur-10.gif" width="320" /></a></div>Hani “beyaz tüüül bembeyaz tüüül, tüller arasından geliiiir…” diye şarkılar çığırarak makineden çıkarmakta olduğun tüllerinin o kadar da beyaz olmadığını fark edersin ve içini bir hüzün kaplar ya; hani sonra pempe elbiseleri ve elinde kocaman kosla şişesiyle banyo kapısından gerzek gülüşlü bir hatun giriverir ve gözlerin ufka dalar da “Len bu karı nasıl girdi içeriye? Kim açık bıraktı kapıyı?” diye sorular sorarsın kendine. Hani hatta ve bilakis, saçından tutup fayanslara çarpmak istersin kendisini. İşte öyle bir halet-i ruhiye içerisindeyim sayın okuyan.<br />
<br />
En karizmatik haliyle, son model arabasının penceresinden mandalina kabuklarını sokağa atan şehir öküzünün gözlerinin içine bakarak, attığı pisliği aynen arabasının içine geri göndermişliğimi saymazsak henüz bir vukuatım da yok hani. Lakin bu ne sinir harbi, bu ne gıcıklığın son noktası bu ne yaman bir çelişkidir dostlar.<br />
<br />
Şöyle ağız dolusu bağırasım, gelene geçene çatasım, hırsıza huysuza sarasım, ite uğursuza hesap sorasım, balçığa çamura kusasım, insanın insana ettiğine çok fena haykırasım var. <br />
<br />
Hatta çok fena klas, taklidi bile yapılamamacasına ulaşılmaz, efsane, fenomen ve şalvarlı insanın şarkısında olduğu gibi “İssssyeeeeaaaaaaaannn…” edesim var.<br />
<br />
Lakin, meraklanmayın sayın ve endişeli okuyan. Yine de yürek dolusu gülesim, güldüresim, her şeye rağmen yaşayasım var benim. <br />
<br />
O halde, n’apıyomuşuz, bi daa yapmıyomuşuz, kış uykularıına yatmıyomuşuz. <br />
<br />
En kısa sürede görüşmek dileğiyle, sinirlere hakim, akla mukayyet sayın okuyan.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-37915884467618864112012-02-15T00:22:00.000+02:002012-02-15T00:22:28.466+02:00ÖYLE...yörene uzanan dallarımda <br />
boylu boyunca bir kuş sesi <br />
ey rüyaları bekleyen kardelen <br />
haydi yum gözlerini de öyle bak <br />
sana deva mıdır yaralı yüreğimin nefesi <br />
<br />
öyle incecik bir dantelsin ki serilmiş yüzüme <br />
bir tutuşta kanar bazen elin <br />
siyaha kesmiş sularda boğulur ışık <br />
ve bir balık ölür gözlerinde gün be gün <br />
yosuna sarar tenin <br />
<br />
arasan bulacaksın ey çağıran gölgeyi <br />
canın tam ortasındadır yerin <br />
her tan vakti umuda açar firari ellerin <br />
heyhat çare çaresizdir yine de gül goncası <br />
yok mudur haberin <br />
<br />
F.İ.G...[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-38709833293617767722012-01-22T23:15:00.000+02:002012-01-22T23:15:37.863+02:00YOLCULUK NEREYE HEMŞERİM...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-dAk0x5vHEoOY_WmfYOxtIrWG9RI1safVoGQL7JRp0xNSS-9C9hjHqGCibYWsniKJUgW9KiObfCsSbQRjWSrvXH13cKMFVIf3-VKb-FC4m85fYBzT0OSzbds7azLgMdn6oPfO3QBj4NA/s1600/uzay-karikatur15.jpg" imageanchor="1" style="margin-left:1em; margin-right:1em"><img border="0" height="400" width="334" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-dAk0x5vHEoOY_WmfYOxtIrWG9RI1safVoGQL7JRp0xNSS-9C9hjHqGCibYWsniKJUgW9KiObfCsSbQRjWSrvXH13cKMFVIf3-VKb-FC4m85fYBzT0OSzbds7azLgMdn6oPfO3QBj4NA/s400/uzay-karikatur15.jpg" /></a></div><br />
-İnce…<br />
-Hııı?<br />
-Sen başka bi gezegenden olabilir misin?<br />
-Bilmem. Niye sordun ki?<br />
-Hiiç… Öylesine… Meraktan. <br />
-Hıı tamam hayatım. İyi geceler.<br />
-Sana da hayatım.<br />
<br />
Dınınınııın!.. Uyuma İncegül! Belki bu kısa ama aydınlatıcı konuşma senin yaşamının dönüm noktası olacak. Belki de bu bi işarettir, kim bilir?<br />
<br />
Kuantumculara göre hepimiz evrenin minik birer parçası, enerjiyi oluşturan elemanlardan biri değil miyiz? Belki de şu yeni buldukları,dünyaya çok benzeyen gezegende, senin aynısının tıpkısı bir enerji parçacığı öyle boşlukta dolanıp duruyor. “İncegül gişisi bu diyarlara ne zaman gelecek? Ne zaman gavuşacağız? O gurbette, ben sılada, böyle gaç yıl daha geçecek?” diye diye gün sayıp kendini helak ediyor kim bilir. Ve sen burada o.sura o.sura uyuyorsun. Yazık değil mi yavrucağa? <br />
<br />
Bu metrobüs çalışması uzadıkça uzadığına göre, zannımca oralara kadar hat çekecekler. Bastık mıydı kartımızı, trafik yok bişey yok. Adı üstünde “Uzay Boşluğu” bin, bilemedin iki bin ışık yılı sonra ordayım. Valiz de hazırlamak lazım değil mi? Şık şeyler olsun. Neme lazım, Barbros’un enerci parçacığı da oralarda bi yerlerdeyse, “Çoook rüküşsün. Hiç sevmedim.” diye çemkirmesin suratıma. <br />
<br />
İyi de bu metrobüs, 29 Ekim’di, yılbaşıydı, 23 Nisan’dı derken ya yine bitmezse? Ya seneler seneleri kovalar, tüm milli bayramlar ardı ardına biter, ama bizim metrobüs hala yerinde sayarsa? O kadar vakit yok ki! Acep başka bir çare mi düşünsem? Bir an önce yollara dökülmem lazım benim. Parçaları bir araya getirmem, başka başka boyutlara geçmem, gerçek kimliğimi bulmam, özüme dönmem lazım. <br />
<br />
Taksi tutsam çok yazar. Onca zaman araç da kullanamam. Burdan orası kaç vesait kim bilir? O da yaş. Işınlanma işini de beceremedi ki bu bilim insancıkları. Varsa yoksa diş fırçasının açısı… İyisi mi biz bi kaç arkadaş toplaşıp uzay mekiği kiralayalım. Metrobüs kadar hızlı olmasa da cam kenarında yıldızları seyrede ede gideriz artık. Samanyolu’nu hep yakından görmek istemişimdir zaten. Evet evet, en mantıklısı bu olacak. Ne de olsa aklı başında bir insanım ben. En iyi çözüm bu gibi görünüyor. <br />
<br />
Bekle beni enercimin ayrılmaz parçası. Gözümün nuru bekle! Sana geliyorum. Bitecek bu hasretlik gayrı! <br />
<br />
Hııı… Ya bebeler? Bunca ışık yılı ne yer ne içerler? Bunlar bensiz donlarını bile giyemezler yahu. Hem evi de batırırlar. Belediye bu sefer kesin çöp ev diye ekip gönderir. Televizyona çıkıp “Müke Aplaaa… Anamız bizi bırakıp gettiii.” diye salya sümük ağlarlar da üstelik. Yaparlar mı yaparlar. Bu küçük sıpa daha minik sıpayken, bi kere bağırdım diye karakola şikayet etmeye kalktıydı da zor engellediydik kendisini. E normaldir. Deli inekten akıllı buzağı doğar mı hiç? <br />
<br />
Peki ya koca kişisi? Len bu kesin benim yokluğumda birini bulur ha. Erkek ırkı bu, güvenilir mi? İliğinde var, iliğinde. Ahan da benim boynuzlar çatal çatal olur da uzay gemilerinin kapılarından sığamaz olurum valla. Hele öyle bi şey yapsın, o boynuzları bak nasıl bi taraflarına geçiriyorum. Bi kaç bin ışık yılcığı yalnız bırakıyorum diye, hemen elin fin.girdek s.rtükleriyle güreş tut değil mi? Seni mazlum görünen çakaaal, seni kuzu postuna bürünmüş kurt kırmasıııı… Geberme emi? Irkın kurusun pislik. Öküz n’olcak. <br />
<br />
-Üfff! Ne vuruyon kızım durup dururken ya? Delendin mi? Uyumuştum ne güzel.<br />
-Kalk, uyuma. O haltları karıştırırken düşünecektin bunları. Hem vazgeçtim ben gitmekten.<br />
-Ne haltı canım ya? Hem sen nereye gidecektin ki?<br />
-Neyse, tamam boşver ya. Sen hiç anlama zaten beni. Kafanı da yorma bunlarla. Anca öyle fosur fosur uyu. <br />
-Hadi İnce sen de uyu artık lütfen. Bak sabah kargalardan bile önce kalkıyoruz. Hadi güzelim, iyi geceleeeer. <br />
-Sorcam ben sana bunun hesabını meraklanma.<br />
- İyi geceler dedim İncegül. <br />
-Aman iyi be sana da iyi geceler. <br />
<br />
İyi geceler sayın okuyucu, iyi geceler minik, sevimli, hasret kokulu enerci parçacığım, iyi geceler küçük cooo.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-68537927913489576362012-01-09T10:54:00.000+02:002012-01-09T11:09:47.016+02:00YOH BELE BİR DANS VE DE BELE BOHTAN ŞANS<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp2bgLMU91YbbcadyzVEa9pgbKQO8PaDhGtlu5KIsG4Hfe2964EGNddLuRfZRs6UbUu4NlfnWDBphsvuHkZrHxo72_qHc6Ke8NA_Tjg5fijeH-l1Y9MnRnANgRibVKI7g8DyDBkSzM6So/s1600/Break_Dans.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 378px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgp2bgLMU91YbbcadyzVEa9pgbKQO8PaDhGtlu5KIsG4Hfe2964EGNddLuRfZRs6UbUu4NlfnWDBphsvuHkZrHxo72_qHc6Ke8NA_Tjg5fijeH-l1Y9MnRnANgRibVKI7g8DyDBkSzM6So/s400/Break_Dans.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5695554234238853378" /></a><br />Her gün ayna önlerinde “Aman da pek güzelim. Allaam beni nasıl böyle harika yaratmışsın. Şu kaş, şu göz, şu endam… Ben olsam, benim aşkımdan ölür, geberirdim.” demesem de; En azından doğru elbiseyi giyip, topuklularla boyu yükseltirsek, saça başa da biraz bakım yaparsak, fena da görünmem herhalde diye düşünürdüm sayın okuyan. Hatta çevredekilerin ara gazıyla, hoş hatun olduğum kanaatine kapıldığım zamanlar bile olmuştu. Yani her vasat yurdum kadını gibi kendi halimde takılıp gidiyordum. Ta ki onunla tanışana kadar…<br /><br />Mari… Benim soyu batasıca ve elbette çatlak Urus arkadaşım. Urus’tan arkadaş mı olurmuş deme sayın okuyan. Ben yaptım oldu. Lakin o porselen gibi cildine, sarı saçına, yeşil gözüne, sülün gibi endamına, o kadar işin içinde bile bakımından ödün vermeyen tavrına sinir olmuyor muyum? Elbette kara kuru, ufacık tefecik, kendini hayata kaptırıp paspal paçoz gezen her normal! hatun gibi ben de onun ırksal özelliklerinden nefret ediyorum. <br /><br />Bunlarla yiyeceksin, içeceksin, sohbet edeceksin eyvallah. Lakin, kapalı mekanda… Birlikte insan içine çıkmayacaksın. Yoksa başına geleceklere katlanacaksın. Kompleksin varsa da kesinlikle uzak duracaksın. Çünkü karılar, bildiğin doğal afet anacığım. Ben bunu nasılsa asosyal yapar eve kapatırım, sokağa adım atmayız diye dost edindiydim aslında ama, ne mümkün? Hatun bildiğin sosyal ortam insanı çıktı kardeşim. <br /><br />Gün geçmez, hafta sekmez, Mari kişisi yeni bir etkinlik planı, yeni bir organizasyon, yepyeni bir kurs teklifiyle kapıma dayanır sayın okuyan. Gözlerine o delici bakışı yerleştirip “Yiinceeeee…” diye seslendi miydi; anlarım ki bu yine sosyalleşme peşinde. Bi gün gelir pilatese, yogaya gidelim,der. Bi başka gün “Yüzeliiiim..” diye tutturur. <br /><br />-Ney kursa gideciz Yiiinceee. <br />-Ney ney ney???<br />-Ya gena itaraz yetme be.<br />-Kızım sen ney çalmanın ne zor bişey olduğunu biliyo musun? Biz ondan bi düt sesi çıkarana kadar, nerelerimizden ne sesler çıkar… Olmaz o iş. Unut. Git flüt, kaval, saksafon falan çal.<br />-O zıman oryentele gidecez.<br />-Benim için gerek yok bebeğim. Biz Türk kadınları doğuştan kıvrak hatunlarız. Kapı gıcırtısına oynarız. Ayrıca da sizin beliniz kalas gibi. Bence sen hiç bulaşma. Hürrem’i gördük işte. Neymiş güzel dans ediyomuş. Peeehhhh! Ulen ben oynasam orda, Sülüman Osmanlı’nın bütün topraklarını üzerime yapardı be! (Böyle de alırım bin yıllık kuyruk acısının intikamını.)<br />-Tımam Latin yapacız o zıman. <br />-Ha bak o olabilir. Ama eşli katılmak gerekmiyor mu o kurslara?<br />-İkimiz işte. <br />-Hadi be? Düğünlerde birbiriyle dans etmek zorunda kalan ezik kız modeli. Hayatta olmaz Mari. Unut onu. <br />-N’olüüüür… Yiinceeee… Davaaayyy…<br />-Ya şu boynunu büküp kedi yavrusu gibi bakma demiyo muyum ben sana. Kızım dayanamıyorum işte. Tamam be tamam. Haroşa.<br />-Pasiba caniim. Çok güsel olacık. <br /><br />Bizim salsa, ça ça ça olayımız anlatılmaz yaşanır ya… Yine de anlatayım mı sayın okuyan? Haydi yaslanın arkanıza. Şöyle bir rahatlayın. Ve buyurun bir alt paragrafa.<br /><br />Evi, gideceğimiz kursun yakınlarında olduğundan ve ben işten doğru gideceğim için, kıyafetleri ben ayarlarım dedi. İyi dedim. Senin kısa taytlardan, bir uzun tişört, (ki onun tüm tişörtleri bana uzun…) bir de spor ayakkabı getir diye de sıkı sıkı tembihledim.<br /><br />Akşamınan iş çıkışı, başıma geleceklerden habersiz, mutlu mesut yollara düştüm. Madem ki kaçınılmazdı, tadını çıkarmalıydım değil mi?. Belki de geleceğin dans divası, sahnelerin aranan yıldızı ben olacaktım kim bilirdi?<br /><br />Gittiğimde Mari çoktan hazırlanmaya başlamış, soyunma odasında mayosuyla arz-ı endam etmekteydi. Onu o halde görünce, g.tlü göbekli, boy fukarası diğer kursiyerlerle birlikte kendisinden topluca nefret ettik. O ise, yine o boynu bükük masum gülüşünü takınmış, elindeki poşeti bana uzatıyordu. <br /><br />Açtım. Afalladım. Salaktım, daha da salaklaştım.<br /><br />-Mari bunlar ne?<br />-Dans elbise…<br />-Kızım bunlarla mı girecez derse?<br />-Daaa… <br />-Daaaymış. Bu pullu boncuklu, kıpkırmızı elbiseyle insan içine çıkacağımı şahsına düşündürten şey neydi acaba?<br />-Haaa?<br />-Diyorum ki; Arcantin’in gece klüplerinden birinde tango gösterisi yapmayacaz kızım. Alt tarafı kıytırık bi dans kursu burası. Bunlar biraz abartılı olmamış mı? Ayrıca da ben bu ince topuklularla düz yolda yürürken kafayı gözü yararım. Nasıl dans edecem? Hayatta olmaz. B.k var gibi bugün de kumaş pantolon giymişim. O da olmaz. Ben eve gidiyorum. Ne halin varsa gör. <br />-Hadi Yinceeee… Bak çok yakişacık. Hepkes böyle giyecik zeten. Nolüüür… <br />-Allah belanı vermesin Mari. Soyun sopun batsın. Yüzünü sivilce, bacaklarını selodit bassın inşallah. Sayende bu yaştan sonra ele güne maskara olmak da varmış kaderde. Ya üf yaa… Bana bak Urus s.rtüğü, tamam giyecem bunları. Ama eğer düşüp çanağı çömleği kırar da hastanelik olursam, kendi kıyafetini de benimkini de değiştir tamam mı? Koca kişisi gecenin bi yarısı ikimizi bu kılıkta görürse, geri kalan kemiklerimi de kırıverir sevabına. <br />-Haroşa Yiincee… <br />-Haroşa diyo ya… Haroşa diyo bi de… Allaam sen sonumuzu hayır et.<br /><br />Ders mi? Fena değildi. Birkaç figür kaptık. Çokça eğlendik. <br /><br />Aslında herkes siyah giyinmeyeydi… Bir de hoca kişisi “Kırmızılı Arkadaşlar” aşağı, “Kırmızılı Arkadaşlar” yukarı demeyeydi, iyiydi. <br /><br />Haydin bol etkinlikli, sosyal günler dilerim sayın okuyan. Yıldızınız parlasın.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-62714366497226150562011-12-31T19:43:00.000+02:002011-12-31T19:47:47.118+02:00BİZ Mİ YENİ YILA... YENİ YIL MI BİZE... ???<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM-5bfmrRSY6awNW9Tpdsq6BQwDkwB_YAtj4f1o-UteN0nWGmHu99lpbjUuVyZZIw7P_VaShw8SkY1wR0g9ER4qhRKNIWv7LpBznwKmQvXupfkO5v4OXlgDsOnWFQ6GvvFKsY4yK8-5W4/s1600/ERDIL_%257E1.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 315px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM-5bfmrRSY6awNW9Tpdsq6BQwDkwB_YAtj4f1o-UteN0nWGmHu99lpbjUuVyZZIw7P_VaShw8SkY1wR0g9ER4qhRKNIWv7LpBznwKmQvXupfkO5v4OXlgDsOnWFQ6GvvFKsY4yK8-5W4/s400/ERDIL_%257E1.JPG" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5692350580393407010" /></a><br />Bildiğiniz gibi her sezon, felaket senaryolarının biri kalkmadan, biri girer vizyona sayın okuyan. 2012, Kehanet, Dünyanın Durduğu Gün, Biz Size Dememiş miydik, Ahan da Kaydı, He he Şimdi Ne B.k Yiyeceksiniz Bakalım… Ve benzerleri gibi filmlerle içimizi kuruttu bu Halivud senaristleri. <br /><br />Tamam kıyamet diye bi şey var. Tamam sonunda yok olacak dünya. Lakin, bunu gözümüze gözümüze sokmanın alemi ne? İki felaket filmi seyrettik diye bilinçlenecek miyiz? Buzullar eridiğinde sular altında kalacaz diye vaz mı geçeceğiz doğa katliamından? Nükleer tüm dünyayı sarmasın diye tepki mi vereceğiz? Kuraklık olacak diye ormanları yok etmeyi bırakacak mıyız? Elbette ki hayır.<br /><br />Zaten benim derdim, bu konuda film yapılması da değil ki. Gavur yapıyor kardeşim. Yapsın… <br /><br />“Peki senin derdin ne kadın?” diye sorduğunuzu, “İki saattir ne diye yine bıdı bıdı edip kafamızı şişiriyon? Sadede gel artııık!” şeklinde çemkirdiğinizi duyar gibiyim. Çemkirmeyin sayın okuyan! Anlatıciim. <br /><br />Yıl 2012… Günlerden Pazar. Boşanmış bir ana-baba onların mutsuz bebeleri…( ki halivud bize bu alt metinde, aile yapısının öneminden, boşanmanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkisinden bahsederek, önemli bir mesaj vermeyi ihmal etmiyor.) ve ananın yeni sevdiceği aynı arabanın içinde seyahatte. (Burada da halivud amca, modern ve geniş bir ailenin nasıl yapılanması gerektiğini anlatarak, yine bir alt mesajla beyinlerimizi dumura uğratıyor.) <br /><br />Pekiyi bunlar ne mi yapıyorlar? Kıyametten kaçıyorlar. Vallaha bak. Yeminlen söylüyorum. Gülme sayın okuyan! Kaçan kaçıyor, sen kendi derdine yan! <br /><br />Dağlar kalkmış kopmuş, okyanuslar taşmış, yollar ikiye yarılmış ne var ne yoksa yutmada. Koskoca Hürriyet Hatunu bile suların altına gömülmüş. Dünyanın ekseni kaymış, ağzı burnu yamulmuş, şanzımanı freni dağıtmış gezegenimiz… Bu bizimkiler ne yapıyor? Külüstür bir minibüsle, yok olmakta olan dünyanın yarık yarık olmuş yollarında seyr-ü sefer ediyor efenim. He bu esnada da eski koca ve yeni kırık birbirleri ile fikir istişaresinde bulunuyor. “Bu iş minibüsle olmayacak kardeş, bence biz uçakla kaçalım.” <br /><br />Şimdi buradan ne anlıyoruz? Filmin bize vermek istediği en önemli mesaj ne sizce? Yorulmayın pek kıymetli teve izleyicisi, ben söyleyeyim: Dünyanın o son günü geldiğinde, kıyametten kaçmak için kullanmak üzere, her birimizin birer uçak edinmesi şart! Banka kredisiyle, kredi kartına seksen altı taksitle, artık bilezik, altın ne varsa bozdurmak suretiyle… Lem nasılsa taksitler bitmeden kıyamet kopmuş olacak. O saatten sonra bankalar, faiz diye, temerrüt diye peşimize düşecek değil ya! Olmadı kurbanda yedi kişi bi uçağa girecez. Hadi yine iyiyiz dostlar. Yırttık. <br /><br />“Bak bi de laf ediyordun İncegül. Al sana cillop gibi kurtuluş” diyordum ki… Yanılmışım sayın okuyan. Daha bitmemiş. Bunların asıl derdi, kendilerini yok olmaktan kurtaracak, gemilere ulaşmakmış. <br /><br />Al işte… Uçakla kurtaracaktık durumu ama, şimdi bir de gemi çıktı. Eee, şimdi bizim emekli ikramiyelerini koysak, banka kredisi, karttan nakit… Eşten dosttan dolar avro alsak… Yok yok… Hem uçak hem gemi biraz zor… Bu bahtla piyango miyango da vurmaz. Yapacak bir şey yok. Biz de bedelini ödeyemeyen her fakir Türk evladı gibi paşa paşa bekleyip kaderimize razı olacağız. <br /><br />Neyse efendim, biz yine filmimize dönelim. Bunlar, tabii ki hangi taşı kaldırsan altından çıkan Çinlilerin yapmış olduğu gemilere ulaşmak için türlü badireler atlatıyor, türlü tehlikeleri aşıyorlar. Elbette her başrol oyuncusu gibi dokuz canlı oldukları için bir türlü ölmüyorlar. <br /><br />Lakin, halef-selef olan iki adam, her ne kadar birlikte hareket ediyormuş gibi görünse de ortalık durulduğunda hatunu hangisi götürecek diye bir si.dik yarışı içine girmekten de geri durmuyor. La oğlum, bak kıyamet gelmiş, dünya gitti gidiyor… Kıl iki rekat namazını, duanı et, bi şehadet getir, hiçbir şey yapamıyorsan istavroz çıkart… Yok baba, hala karı-kız derdindeler. Erkek milleti işte… <br /><br />Evet sayın okuyan, hemen hemen hepinizin seyretmiş olduğu gibi bu nadide filmimizin sonunda dünya yerle bir oluyor, resetleniyor, sıfırlanıyor, sil baştan başlıyor. Ve bunlar elbette kurtuluyor, mutlu mesut, yeni bir yaşam kurmak için planlar yapıyorlar. Allahtan öteki adam tam olarak başrol oyuncusu olmadığı için, filmin bi yerlerinde hakkın rahmetine kavuşuyor da hatun için kavga etmesi gerekmiyor cönümüzün. <br /><br />Kıyamet kopmuş ne gam? Onlar eriyor muradına, biz çıkıyoruz kerevetine. <br /><br />Hey gidi hey! Biz ki; elleri, ayakları bağlı vaziyette koca düşman ordusunu yerle bir etmiş Nattal Gazi’nin torunu, biz ki; kolunda dijitıl saatiyle tek başına kaleler fethetmiş Mamçakoğlu’nun ahvadı, biz ki; mancınığa mevsimine göre meyveler gerip küffarın üzerine yürümüş, bir domatesle iki gavur birden devirmiş Karamurat’ın ceddiyiz. La oğlum, biz bile bu kadar saçmalayamamıştık yahu. <br /><br />İlahi Halivud!.. Sen çok yaşa e mi? <br /><br />Çoktan seyredilmiş, eskitilmiş bu filmi neden mi tozlu raflardan, günışığına çıkarttım? Hele bir bakın isterseniz takvimlerinize… <br /><br />Haydin kendinize mukayyet sayın ve pek sinemasever okuyan kitlesi.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-59790648839201552122011-12-23T20:52:00.000+02:002011-12-23T21:02:18.872+02:00TOYNAĞINA GURBAN<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGMVkgzswc6rEAscjRuFGkeD506h6WhK3L0zKx-NOEAY-Dgu8UTR65hiwhQnTrCPSk2MoxvAIySSrR9sqi1a060kH3MYqoGFel3ggkITaanShUJ-4jAGmm1LJ8rtqooSm_XlOda6piZpU/s1600/499E569EB62A3C1CC0E0BBC56EF7E3.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 286px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGMVkgzswc6rEAscjRuFGkeD506h6WhK3L0zKx-NOEAY-Dgu8UTR65hiwhQnTrCPSk2MoxvAIySSrR9sqi1a060kH3MYqoGFel3ggkITaanShUJ-4jAGmm1LJ8rtqooSm_XlOda6piZpU/s400/499E569EB62A3C1CC0E0BBC56EF7E3.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5689400635649653218" /></a><br />Kavruk bir yaz öğleden sonrasıydı. Çaylarımızı elimize almış, stresli bir işgününün ortasında, güzel bahçemizde dinlenme seansı yapıyorduk. Gölgesinde oturduğumuz asmalar, güneşin hüzünlü ışıklarıyla altın rengine bürünmüş üzümlerini bir hediye gibi avuçlarımıza bırakıyor, binanın tepesine tünemiş olan kargalar ise, acep hangisinin kafasına z.çsak da onu günün talihlisi ilan etsek diye kara kara düşünüyordu. <br /><br />Birden demir bahçe kapısı gıcırdayarak açıldı. Minicik haliyle o koca kapıyı nasıl kaydırdığına şaştığımız Guzu kişisi içeriye girdi. <br /><br />“İncegül Hanım’la görüşmek istiyorum.” Dedi.<br />Başına geleceklerden bihaber, masum bir bebek, narin bir kelebek gibiydim. Ben bu dünyanın kirinden pasından arınmış bir melek gibiydim. <br />“Buyrun hanfendi benim…”<br />Dedim sayın okuyan. Demiş bulundum sayın okuyan. <br /><br />Bıttırızırt firmasının satış temsilcisiymiş. Son derece bakımlı, hoş… Son derece hanımefendi. Son derece falan filan bir şahsiyet... Firmamı değiştirmem, dedim. Olgunlukla karşıladı. Ümüğüme çökmedi. Ötekiler gibi bak bizim şirket şöyleyken böyledir, çok kalitelidir, çok fenadır diye baskı yapmadı. Bakarız bir aralık, bi deneriz belkilerle konuyu kapatıp hayattan muhabbete başladık. <br /><br />Önce Guzu Hanımlar, İncegül Hanımlar havalarda uçuştu, sonra kahkahalar… Önce yaz sıcağı gibi yakıyordu yabancılık , sonra tanışlık duygusu getiren rüzgarlar esti ılık ılık. <br /><br />İkinci görüşmemizde yeni bir deli deliyi dakkada vak’ası ile karşı karşıya olduğumu hissetmiştim sayın okuyan. Hatta bundan emindim. Keza üçüncü görüşmemiz yanılmadığımı anlamama yetti de arttı bile. Şöyle sandalyelerinize, koltuklarınıza kurulun, soğuk-sıcak drinkinizi alın elinize de anlatayım. <br /><br />Ofisimde oturmuş sakin sakin nesgayfelerimizi yudumluyor, bir yandan da aynı kitabı okuyor olmamızın ne mene bir tesadüfün eseri olduğu konusunu tartışıyorduk. Olabildiğimizce entelektüel, olabildiğimizce ciddiydik. <br /><br />Neden sonra Guzu gişisinin gözlerinde korkutucu, ürkünç bir ifade belirdi. Birden ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Benim şaşkın bakışlarıma aldırmadan kapıyı kilitleyiverdi. Ne yaptığına anlam vermeye çalışıyordum ve fekat öyle hızlı hareket ediyordu ki… Kendisine soru sormama bile fırsat vermeden çantasının fermuarına asıldı. <br /><br />Been… İncegül gişisi… Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Tırsmıştım. Ahan da öyle mal gibi kalakalmıştım. Şimdi çantasından silahını çıkarıp beni önce topuklarımdan vuracak. Arkasından satırıyla parçalara bölecek, parçalarımı poşetlere koyup fakir fukaraya dağıtacaktı. Ve bunları yaparken kimsenin ruhu bile duymayacaktı. Zira üçbin metrekarelik şirkette şimdilik sadece üç beş kişiydik ve birbirimizi arayıp bulmamız bile üç saat alıyordu. <br /><br />Ama nedendi? Bu küçük, tatlı kadını gözü dönmüş bir canavara döndürecek ne yapmış olabilirdim? Düşünüyordum. Böyle uzun uzun yazıp millete eziyet ediyorum diye sinir yapmış bir okuyan kişisi olabilir miydi? Pekala da olabilirdi. Belki sorup soruşturmuş, ipuçlarını değerlendirmiş, izimi bulmuştu ve beni öldürmeye azmetmişti. Belki de okuyanlar, aralarında para toplayıp bunu tetikçi olarak tutmuşlardı kim bilir? <br /><br />Belki de çantasından silah değil de bir sidi çıkartacak, ve yüksek dozda YK şarkısı dinletmek suretiyle bana işkence edecekti. Aman allaamdı. Lütfen, lütfen, lütfen silah çıkartsındı. Bu narin bedenim bas gaza aşkıımmm bas gazaaaa’larla örseleneceğine öleyim daha iyiydi. Hassas ruhum bunu kaldırabilemezdi.<br /><br />Ama, fekat, velakin o da neyin nesiydi? Guzu gişisi, gözü dönmüş bir halde, çantasından bir cımbız ve bir tutam ip çıkarıverdi. “Kızım kaşın gelmiş. Valla hiç dayanamam, alacam.” diyerek üzerime yürüyordu. Ben biçare, nazlı gelincik, “Ya Guzu manyak mısın? Şimdi biri gelecek rezil olacaz. Ya bi dur amaaa…” diye çırpınırken, o çoktan yüzümü gözümü yolmaya başlamıştı bile. <br /><br />Bir yandan da “Kızım, manikürünü, pedikürünü de yaparız haftasonu. Bak saçlarını da boyayacam taam mı?” diyerek tehditlerine devam ediyordu. “Toynaklarıma dokundurtmaaammm…” haykırışlarımı duymuyordu bile. Oysa o el tırnakları en dibinden kesilmeye alışmıştı bir kere. Ve toynaklarım… Onlara insan eli değmeyeli bin yıl olmuştu. “Hadi leyyyn! Debelenmeeee!” diyerek susturdu bu duygusal insanı. <br /><br />Örselenmiş, hırpalanmış, pempe bir gonca gibi açamadan solmuştum. <br /><br />İşte bir çatlak insan daha hayatımın içine dalmış, İncegül gişisinin normalleşme çabalarına bir sekte daha vurulmuştu bile. Eski kuaför, yeni satışçı Guzu şahsiyeti bir dahaki sefere şirkete elinde siriyle, beziyle gelirse hiç şaşırılmayacaktı. Her şey beklenirdi bu dünya tatlısı, balböcüü, dili şekerli, sözü şerbetli deliden. <br /><br />Haydin akla mukayyet sayın okuyan. Benliğinize iyi davranın.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-27946458067385432582011-12-17T14:01:00.000+02:002011-12-17T14:20:00.304+02:00ÖKÜZ YUVA YAPMIŞ GÖNÜL DALIMA<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU0KgPIy10VL5typePpqz-hXP6AsUAfKdCGTk9hy85ojX9SDnPfVJt6ePAXJjM1bRNhTa0i-H_2_ub0XFQQa1CcK0Tn2Yk2ySWxvSw6EaNgqQIndiZwXwmhM3YIA2Vt8SDkFxqL8t1h3s/s1600/388371_10150459292405489_793860488_8475407_2114877133_n.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 290px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjU0KgPIy10VL5typePpqz-hXP6AsUAfKdCGTk9hy85ojX9SDnPfVJt6ePAXJjM1bRNhTa0i-H_2_ub0XFQQa1CcK0Tn2Yk2ySWxvSw6EaNgqQIndiZwXwmhM3YIA2Vt8SDkFxqL8t1h3s/s400/388371_10150459292405489_793860488_8475407_2114877133_n.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5687067075110462050" /></a><br />İngiltere’de bir araştırma firması, uzun soruşturmalar sonucu, kusursuz erkeğin var olmadığını ortaya çıkarmış. Valla tebrik ediyorum. İleri zekalı İngilazlar ancak uyanmışlar mevzuya. Bunca para ve vakit kaybına ne gerek vardı ki? Sorsalardı, söylerdik!<br /><br />Erkek milletinin kütlüğü, genlerinden geliyor sayın okuyan. Hammaddesi odun olan bir mamulden ipek olmasını beklemek abes olurdu değil mi? Demiyoruz ki; kadın milleti kusursuzdur, mükemmeldir, sütten çıkmış akça pakçadır. Lakin terazinin ibresi bir yana doğru ağır basmadadır çok zaman. <br /><br />Hatasız kul olmaz elbette. Her kişi eksiğiyle, yarımıyla insan olur. Lakin bu herif milletinin en müstesnası, en emsal teşkil edeni, en hayallerimizin erkeki olanı bile kadın kısmından daha ziyade zıvanadan çıkmaya müsait yaratılmıştır. <br /><br />Bir zamanlar aman da biz ne kadar kusursuz bir çiftiz. Bakınız vicudumuzda bir gram bile yağ yok. Üstelik de çok mesut bahtiyar bir evlilik sürdürüyoruz diye gazetelerde, televizyonlarda görmekten böğğk geçirdiğimiz Bırak Hakkımıyiyenzıkkımıyesin ve gudubet zevcesi, ne yazık ki şu sıralar kirli çamaşırlarını ortalara sererken, eteklerindeki taşları dökerken arz-ı endam etmedeler sevgili izleyici. <br /><br />Ya Bret Pit kişisi? Dünyanın en bal dudaklı, en sek.sapelli hatunlarından biri koynundayken, sen git evdeki sümsük bakıcının yatağına sızıver. Dünyanın neresinde yaşarsan yaşa, hangi konumda olursan ol fark etmez. Hamur aynı… Yanındaki kadın Kleopatra olsa, erkeğin gözü dışarıdaki Kezban’dadır. İstisnası yoktur. İki çarpı iki her zaman dörttür. <br /><br />Elbette bizim cevval Türk kadını da bu olayların üzerine, soymakta olduğu soğanı bir yana, ayıkladığı fasulyeyi diğer yana bıraktı, ağzındaki sakızı tülbendine yapıştırıp başladı gazele:<br /><br />“Abbboovvv… Ama ben dediydim. Onun gözü göz deel anacım. Gül gibi garısı dururkene… Boşa gız Encelina. Doksan iki bebeni de al bas get imansızın yanından!”<br /><br />“Vay şirefsiiiz… O garı aldatılır mı heç? Manken gibin maşallah. Safi gemük. E yüzü gülmezmiş, kazuletmiş nolacak yahu? Efferim gız Sima. Boşa getsin.”<br /><br />Televizyon başında çekirdek çitlerken, kadınlık gururundan dem vurmak, Bret’i, Bırak’ı boşamak kolay geliyor değil mi?. E o zaman kendi hödük kocalarınızı, çam kütüğü sevgililerinizi niye postalamıyorsunuz hanımlar? Orkide görse, yaban otu diye salataya bile doğramaya tenezzül etmeyen, mini etekli hatunlara göz süzüp siz diz altı bile giyseniz “O.rospu mu olacan len sen benim başıma?” diye böğüren, gerektiğinde döven canı istediğinde söven, sonra sizden ilgi, sevgi bekleyen odunlarınızı neden ateşe atıp yakmıyorsunuz?<br /><br />İngilazlar bu sefer yanılmıyor dostlar. Kusursuz erkek yoktur; erkeğini kusursuz görmeye meyilli kadın vardır. Doğa bizim yaradılışımıza şehla göze badem demeyi, kel başa şimşir tarak hediye etmeyi kodlamış bir kere. Fedakar olmayı, gelinlikle girdiğin evden kefenle çıkmayı işlemiş içimize düzen. Kimimiz paradan puldan, kimimiz çoluktan çocuktan, kimimiz de aşktan göz yummada gibi görünsek de bazı şeylere; aslında şifresi budur bu işin. Kadınız biz. <br /><br />Lakin, diyorum ki; biz öküz sever hatunlar, illa ki bir tane besleyeceksek evimizde, göbeğindeki pamukçuklardan sehpa örtüsü yapan, g.tündeki kıvırcık tüyleri klozet kapağının üzerine seren, vurdumduymaz, aymaz, boş vermiş ve en önemlisi bir başka çiçek koklayıp eni sonu kalpte kapanmaz yara açacak geçkin şehir öküzlerinden illa ki bir tane edineceksek… Bunun Biret gibi, Bırak gibi heykel kıvamında olmasını tercih etmez miyiz aslında? “Bırak gııız!” haykırışlarımız, “Boşa, boşa… Sana goca mı yok?” çırpınışlarımız bu içsel kıskançlığın dışavurumsal debelenmelerinden ibaret olabilir mi acaba?<br /><br />Aksini söyleyen varsa; giderken külahımı bırakıyorum, bi zahmet anlatıversin ona.<br /><br />Haydi yeniden görüşmek dileğiyle sayın okuyan.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-59529967848318400012011-12-12T20:10:00.000+02:002011-12-12T20:36:02.302+02:00İNCE İNCE METAMORFOZ<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhff2lu3ORjvbs0vnglK6dzxdjQDcF36dF4D5l8pH5lxsl-1_OWjBkaFlUMydJSKfKQsj7S0Z7zHaZQSlhjXhGRkPd1MHsAKTFppxzUx7zo1DkoXcCoXp7HNQwVZDfoedYceFGGY2MhdM8/s1600/maskeli_balo.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhff2lu3ORjvbs0vnglK6dzxdjQDcF36dF4D5l8pH5lxsl-1_OWjBkaFlUMydJSKfKQsj7S0Z7zHaZQSlhjXhGRkPd1MHsAKTFppxzUx7zo1DkoXcCoXp7HNQwVZDfoedYceFGGY2MhdM8/s400/maskeli_balo.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5685311414046533890" /></a><br />Hacı hacıyı Mekke’de, deli deliyi dakkada demiş atalarımız. Ya ben çok şaşırıyorum bazen. Bir ata kişisi hiç mi yanılmaz, hiç mi şaşmaz sayın okuyan? <br /><br />Ben ve benim manyak kontenjanından kadroya dahil olan arkadaşlarım… Vallahi aramıyorum. Hayat onları bir gün bir yerlerde karşıma çıkarıyor. Ben mi evrene yanlış mesajlar gönderiyorum; yoksa evren mi bana bir şeyler anlatmaya çalışıyor çözemedim hala. <br /><br />Büyük gazetelerden köşe yazarlığı teklifleri yağdığı, ünlü kitap evi sahiplerinin kapılarımda sabahladığı ve siz pek kıymetli okuyanların “nerde bu İncegül gişisi, ne zaman dönecek acep, çok ösledik kendini, biz onsuz ne ederiz abbooovvv…” şeklinde hezeyan, helecan ve dahi endişe içinde bekleştiği sıralar, ben büyük büyük kararlar, çeşit çeşit etkinlikler içerisindeydim dostlar. Hayatımda yaptığım bu büyük değişiklikleri sırası geldiğinde paylaşırız. <br /><br />“Bunca reformu yapıp altına imza koymuşken koca kişisini de aradan çıkarıvereydin ya!” dediğinizi duyar gibiyim. Yapacaktım amma, o son anda direkten döndü. Mualla’yı sandala atıp mehtabı seyretme hikayesi gibi… Onu da sonra anlatırım. <br /><br />İnsan yapamam dediği şeyleri yapabiliyor bazen. Yaşam çok değişken bir yapı. Bir varmışsın bir yokmuşsun. Bir ordasın bir buradasın. Böyle karmaşık, kaotik, bir o kadar da ironik bir durum. Çözülmesi en zor, en sıkı, en kördüğüm… Ve imkansızın gerçekleşmesini sağlayan o küçücük ip kaçığı… Pamuk ipliği dedikleri de bu olsa gerek. <br /><br />‘İncegül Gişisi Kendini Aşıyor’ operasyonunun en önemli aşamalarından biri, tası-tarağı toplayıp yıllarımı geçirdiğim, gençliğimi ve hatta çocukluğumu yaşadığım semtten, epeyce bir mesafedeki yeni bir yere göç etmekti sayın okuyan. Bu yeni evde artık bambaşka bir insan, bambaşka bir kadın olacaktım. Bunu çığlık çığlığa haykıran “Eveeet, eveeeet…” diye böğüren içsel höykürüşlerim de onaylıyordu. Hissediyordum. Artık metamorfoza ramak kalmıştı.<br /><br />Karşı komşumla da ister istemez arkadaş olacaktık. El mecburdu. Katta sadece ikimiz vardık zira. Ayrıca her kapıyı açtığımda karşımdaydı. Üstelik benim gibi zengin, paraya para demeyip başka isimler bulmak için ıkınan, variyetli bir kişilikti. Lakin benden farklı olarak, pek aklı başında, pek hanımefendi bir kişiliğe benziyordu. Belki bu İncegül gişisini de adam eder, rayına oturtur, değişim çabalarına katkıda bulunur diye düşünüyordum.<br /><br />Biz artık arkadaşımla birlikte öğle yemeklerinde şuşi ve beyaz şarap eşliğinde, dünya meselelerinden dem vuracak, akşama mekan mekan dolaşıp en lüküs yerlerde portakallı ördeğin, şatö biryanın kralını götürecek, şarap olmadan kahvaltı bile etmeyecektik… Biz birer lezzet ustası, sonradan gurmeydik ne de olsa. <br /><br />Sitenin havuzunda biraz kulaçlama, biraz kurbaklama yüzdükten sonra, fiit ve diri vicudumuza tenis donlarımızı giyecek, müthiş maçlar yapacak, sporun da etkinliğin de b.kunu çıkaracaktık. Modayı yakından takip edecek, elbiselerimizi Paris’ten, ayakkabılarımızı İtalya’dan getirtecektik. Cilt bakımımızı asla ihmal etmeyecek, makyajsız sitenin bakkalına bile gitmeyecektik. <br /><br />Kocalarımız aynı geç saatlerde eve gelip, mütemadiyen asansörde karşılaştığı ve muhtemelen bizim ne kadar iyi birer eş, muhteşem birer kadın, mükemmel birer insan olduğumuzdan konuştukları için, akşamları da birbirimize eşlik edecektik. Bazı geceler büyük davetlere, kimi zaman da klas partilere, balolara katılacaktık. <br /><br />Müze, sergi, fuar ne varsa ziyaret edecek, açılışların aranan ismi olacaktık. Yorgunluk atmak için evde mumlar, tütsüler yakıp klasik müzik eşliğinde kitap okuyacaktık. <br /><br />Aman allaam ne kadar da kültür dolu olacaktık, lacaktık, acaktık, caktık, tık, tık, tık, tık, tık…<br /><br />-İncegüüül..<br />-Hııııı? Dur geldim.<br />-Nihayet ya! Kızım iki saattir kapıya vuruyorum, tar tar tar susmadı süpürgen. Yorulmadın mı sen? Hem acıkmışsındır da. Gel bişeyler yiyelim len. <br />-Kızım işim var. Daha silinecek, tozlar alınacak, ütü var dağ gibi. Yarın iş var, okul var. <br />-Bak valla kızdırma kafamı, kapatırım kapıyı pat diye, böyle kalırsın üstündeki eşortman bozmasıyla, saç baş bi tarafta. Mecbur kocan gelene kadar oturursun bende. Hadi bekliyom, çabuk ol. Oyarım valla! Kız İncegül, n’ooldu kız? Ne daldın gene?<br />-Aman ne biliim. Seni ilk gördüğüm günü hatırladım da birden.<br />-Kız söylesene ne düşünmüştün benim hakkımda.<br />-Ne olacak? Başka türlüsü beni bulmaz. Mutlaka bu da benim gibi çatlağın tekidir diye düşünmüştüm.<br />-Hehe… İyi düşünmüşsün canım. Mercimekle, bulgur yaptıydım, yer miyiz?<br />-Yeriz, yeriz… Turşu var mı?<br /><br />Haydin hoşçakalın sayın ve çok elit okuyan kitlesi.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-71547151416639238652011-12-07T20:14:00.000+02:002011-12-07T20:34:03.012+02:00BED ASLA NECASET Mİ VERİR HİÇ ÜNİFORMA? ZERDÜŞ PALAN URSAN, MERKEP YİNE MERKEP...<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgITaDQ1G9UODlr3gRbwgf6Pvvz5dYTBAKrhSm8mAR1EjvG6KQa5gChduEMsJ4OshVSUtHHtRcUdZlZLgQ0yl-gi7F2TjbWIH0ku3v2xfR1202z5eHhSNml_CbQuE2tsjheTwb_UJZKHq8/s1600/20111202-150126.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 220px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgITaDQ1G9UODlr3gRbwgf6Pvvz5dYTBAKrhSm8mAR1EjvG6KQa5gChduEMsJ4OshVSUtHHtRcUdZlZLgQ0yl-gi7F2TjbWIH0ku3v2xfR1202z5eHhSNml_CbQuE2tsjheTwb_UJZKHq8/s400/20111202-150126.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5683455927552739490" /></a><br />Ben her sabah aynaya baktığımda, Ivana Hart’ın o güzel sesini duyar gibi olurum sayın okuyan. “O ayıkkabi hiç olmadi, o kazak pontulanın üstüne yakişmadi, sen bu halda türkiyanın en şik kadin olamazsin.” Ve o duymasa da her sabah ayna önünde kendisini yanıtlarım. “Ne çemkiriyon beee! Sanki o senin kurduğun cümle çok mu güzel oldu? Sen bu halda sunucu olabiliyon ama” <br /><br />Gardroptaki en kalın, en boğazlı kazak… O da yetmedi üstüne hırka. Pantolon altı termal donumuzu, yün çoraplarımızı da giyelim Ayakta da palet gibi postallar. Montu, şapkayı, atkıyı da kuşanalım bir güzel. Değil soğuk, kurşun geçmez, kurşuunn… <br /><br />Kapıdan adımını attın mıydı yüzünü bıçak gibi keser buraların rüzgârı. Ve acıta acıta iliklerine işler sabah ayazı… <br /><br />Gönül isterdi ki; şal desenli kısa kollu elbisemin altına, önden açık, kışlık! ayakkabılarımı çekeyim, incecik trençkotumu üzerime geçirip minicik klaçımı kolumun altına alayım ve sonra kendimi bir moda kokoncanı şeklinde, neş’eyle dışarıya atayım. Ama neylersin ki; her normal insan evladı gibi üşüyorum ben yahu. <br /><br />Şu sıra “Kış Günü Ne Giymesem de K.çım Başım Donsa” adlı yarışmaya takılıyorum çoğunlukla. Sanırım bu kendini ve hayatı sorgulayış, manik-depreşik, pisikokozmopolitik ruh durumlarım da bu yüzden. <br /><br />Yarışmacı hatunlar kışlık! kılıklarıyla podyumda arz-ı endam ettikçe benim kıllarım diken diken oluyor sayın ve pek duyarlı teve izleyicisi. Kendimi tutamıyorum. Ekrana uçasıma, duvarlara çarpasıma, ve hatta sayıp sövesime mani olamıyorum. <br /><br />Kimisi öğrenci, daha on sekizinde bebe… Kimi tezgâhtar, kimi ofis çalışanı… Bir kısmı ev kadını, çoluk çombalağı var. Sen-ben gibiler işte. Bildiğin memleketim kadını. <br /><br />Ama hatunlar sanki akşama Sahil Gazinosunda sahneye çıkacak gibi giyinip gelmiyorlar mı muhteşem jürimizin karşısına… Merak ediyorum, hangi ruh hali bir insana o korkunç elbiselerle şık olacağını düşündürür? Bunca para harcayıp bu kadar ucuz görünmek nasıl bir beceridir? Ve merak ediyorum, hangi yurdum insanı bu kış kıyamette, ve de benim ülkemde bu şekilde sokağa çıkabilir? <br /><br />O g.t göbek açıkta, sırttan ayrı, bacaktan ayrı dekolteli elbiseleriyle sabah ayazı bizim sitenin önünde yarım saat dikecen bunları, bak nasıl adam oluyorlar. Ayağında da beş metre çivi topuklu rugan. “Ablacım nere gidiyon sen bunlarla?” “Daveteee” Sanırsın ki karı her akşam Çırağan’da, Topkapı’da. “Şeey… Münevver Teyze güne davet ettiydi de…” <br /><br />Bi başkası da baştan ayağa payet, pul, boncuk… m.meler alttan sıkıştırılmış, neredeyse ağzında. Bu yetmezmiş gibi leopar ayakkabı giymiş, tüy dikmiş… “E sen nere gidiyon bacım?” “Akşam yemeene.” Muhtemelen yan mahalledeki Kebapçı Haydar’a… Tabii ülkem şartlarında te.ca.vüze uğramadan ulaşmayı başarabilirsen. Makyajlarından hiç bahsetmiyorum bile. Akıllara zarar zira. <br /><br />“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!” demiş ya Mevlana. Ne güzel söylemiş. A be benden beter Kezbanım! Sabah işe giderken mi giyecen o üstündekini, yoksa akşam Necla Teyze’nin oğlu Börkcan’ın düğününe mi? Bi dek dur! Bi kalıbının adamı ol! <br /><br />Höööyyyt! Bak yine çığrından çıkartınız, deliye bağlattınız İncegül gişisini.<br /><br />Sonunda giyim kuşam olayına da el attım ya, artık kim tutar beni? Yakında bir moda bloguyla karşınıza çıkar, “bülüz: silk en kaşmir 185 tela, etek: mengo 190 tela, trençkot: söylemesi ayıp bir İtalya seyahatinden almıştım 248 avro, ayakkabı: maamutpaşa halk pazarı 15 tela…” şekli yaparsam şaşırmayın. <br /><br />Hatta Barbıros’un elleşmesinden korkmasam, yarışmaya katılıp ülkenin en şik! kadını da olurdum ya neyse! <br /><br />“Kız, zararsız ooo. Ellese n’olur, ellemese n’olur!” deme sakın, sayın ve pek dikkatli teve seyircisi. Sen de çok iyi bilirsin ki; şeytan ayrıntıda gizlidir. <br /><br />Haydi görüşürüz yine. Sıkı giyinin, üşütmeyin ha![ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-4221138498551500972011-12-04T14:24:00.000+02:002011-12-04T14:33:02.225+02:00USTA SEN NE DİYON BU HUSUSTA<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKdgXiF8QQgWeqIAk_7qSjw_xWmsM8WaXEZzzTG9AgCbcHGnc56zzIcTJR0GrIt6fcR_RiLl0YM6a0dhkRzkkaDbuzjyFNu0yFNlT6oQOCRePz6a7BY0MkdGE0ZJpozkqofMNTTY8vT6E/s1600/18649432212354529217_220w.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 220px; height: 220px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKdgXiF8QQgWeqIAk_7qSjw_xWmsM8WaXEZzzTG9AgCbcHGnc56zzIcTJR0GrIt6fcR_RiLl0YM6a0dhkRzkkaDbuzjyFNu0yFNlT6oQOCRePz6a7BY0MkdGE0ZJpozkqofMNTTY8vT6E/s400/18649432212354529217_220w.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5682249912268953650" /></a><br />Bildiğiniz üzere Halivud romantik komedileri genelde imkansız aşklar üzerine kurulmuştur sayın ve pek kıymetli tv seyircisi. Bi nevi bizim Yeşilçam klasiklerindeki fakir bebe, fabrikatörün kızı mevzuu yani. <br /><br />En az bir iki tanesinde eve çağırılan tamirciye aşık olur esas kızımız. Bu bi Mek Riyan olur, bi Givenit Paltırov olur benim için fark yapmaz. İncegül gişisi için önem arz eden durum, ustayı kimin oynadığıdır. Bundan da mühimi ustamızın ne cins bi şey olduğudur. <br /><br />Sahne şöyle gelişir: Kızımızın su tesisatı ile ilgili sorunları vardır. Hemen şirketi arayıp iyi bir tamirci ister. Birazdan kapı çalınır ve içeriye gün ışığıyla birlikte, bir doksan boylarında, atletik vicutlu, elinde alet edevat çantasıyla bebemiz girer. <br /><br />Bu gelen tamirci çırağı Ceyktir. Ceyk bi yandan musluğun gevşemiş somunlarıyla ilgilenirken, bi yandan da hayatın anlamıyla ilgili felsefi tespitler yaparak kızımızın başını döndürmeye başlamıştır bile. <br /><br />Daracık kotunun minik po.posunu nasıl sıkıştırdığından, üzerindeki siyah atletin bronz ve kaslı kollarını ne kadar sek.sapelli gösterdiğinden, saçlarının modern kesiminden, gözlerinin muhteşem maviliğinden söz bile etmiyorum dikkat ederseniz. <br /><br />Ustamız bir yandan bin dokuz yüz kırk hasadı, birinci kalite şarabını yudumlarken, diğer yandan altı numaralı İngiliz anahtarıyla vanaları sıkıştırmaktadır ve tam da bu esnada son okuduğu kitabın konusundan, karakterlerin ne kadan da entelektüel birikmiş olduğundan, ayrıca bu muslukların artık üretilmediği için antika değeri taşıdığından ve hatta içtiği içkinin tarihçesinden bahsetmektedir. <br /><br />Şaraplar şarapları kovalar, sohbet uzar da uzar, musluk su kaçırmaya devam eder. Lakin Ceyk çoktan kızımızı kucaklamış, şahane bir müzik eşliğinde içeriye götürmektedir bile. <br /><br />Ve sahne burada biter. <br /><br />Bu anlattıklarım Halivud için geçerli bir durumdur sayın okuyan. Evde denemeye kalkışmayınız lütfen. Çünkü hiçbir tamirci insanı bu kadar yakışıklı, bu kadar bilgili, bu kadar entelektüel ve bu kadar sek.si olabilemez. <br /><br />Yanılıp da illa yapacam, bana da bir Ceyk gelecek, ormantik bir sahne olacak derseniz siz bilirsiniz. Karşılaşacağınız tek sahne, kocaman göbeğiyle patatese iki kürdan saplanmış gibi görünen, kel kafasına beyaz boyacı şapkası geçirmiş ustanızın, kapıdan paldır küldür girip “apla banyoyu göstert de bi bakalım hemen” diyen kart sesi ve her eğilip kalktığında gözünüze sokulan meşhur usta çatalı olacaktır. <br /><br />Benden uyarması.<br /><br />Dip Sos: Resimdeki bebe, Hom Teve'deki Kartır Ken programının yapımcısı olan marangoz kişisidir. Buradaki Ken, İngilizca'da YAPABİLİR anlamında. Yani her şey beklenir bu bebeden babında. Kendinize mukayyet olun manasına. Evde marangozluk bi durum varsa haberiniz ola...[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-40984641944149249832011-11-30T18:56:00.000+02:002011-11-30T19:22:04.293+02:00PANPİNİ PANPİNİ DASTANA PAN.PİŞLER GİRMİŞ BOSTANA<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7NtyOc4O_f-bpt9WG-YM9wp1aes4JRdZuFhZyvGZJHMrkjc-n-UrI13qK74aM8N6Z9WLm23sNtG3fSm4Lnqw1wlw7ufxsGx4hXDJBEGYJUzI9qwnlgFi4Ma1q6M2f8ILNVBpRqDxJfkc/s1600/%25C4%25B0NEK.bmp"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 230px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7NtyOc4O_f-bpt9WG-YM9wp1aes4JRdZuFhZyvGZJHMrkjc-n-UrI13qK74aM8N6Z9WLm23sNtG3fSm4Lnqw1wlw7ufxsGx4hXDJBEGYJUzI9qwnlgFi4Ma1q6M2f8ILNVBpRqDxJfkc/s400/%25C4%25B0NEK.bmp" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5680839964975462866" /></a><br />Bir zamanlar fakir ama onurlu, çatlak ama keyifli, nice ağlasa da hep gülen bir hatun vardı hatırlar mısınız? Ahan da o benim işte. Ve geri döndüm.<br /><br />Evet sevgili ve oldukça ihmal ettiğim okuyan milletinin insanları.<br /><br />Program açılışını nasıl yapacağına karar veremeyen, manken bozması, sunucu kırması hitabı gibi oldu ama idare edin. Malum, evvelimiz eskiye dayanır sizlerle. Hakkımız hukukumuz karışmıştır düne bugüne. Biz bizi biliriz… Küsmeyiz birbirimize.<br /><br />Bundan kelli, yoğunum, yorgunum, hayatla cenkteyim teranelerine son... <br /><br />Gecenin karanlığından sıyrılmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Sabaha selam durup güneşi öpücüklere boğma vaktidir artık. <br /><br />Bundan kelli keyif molaları veriyoruz sizinle. Var mısınız dostlar?.. <br /><br />E haydi buyurun o vakit!..<br /><br />Gün geçmiyor ki, caanım dünyanın çivilerinden biri daha yerinden sökülmesin, ve gün geçmiyor ki şu gariban İncegül kişisi bir yaşına daha girip her yeni yaşında daha endişeli, daha şaşkın ve daha da pörtlemiş gözlerle bakmasın gidişata sayın okuyan. <br /><br />Ülke gündemini epeyce meşgul edip, şimdilerde unutulanlar çöplüğünde yerini almak üzere beklemesine rağmen, bizim evin gündemine henüz düşen ve bomba etkisi yaratan bir sosyal paylaşım çılgınlığı hikayesidir bu. Okuyunuz.<br /><br />İncegül kişisi için, o gün de her gün olduğu gibi sıradan bir gün olarak başlamıştı. Yine her sabah olduğu gibi güneş doğmadan uyanmış, neşe içinde yorganın altına büzülüp “len benim emekliliğime ne kadar var daha?” şarkısını söyleyerek, sürüne sürüne yataktan kalkmış, eline yüzüne bir su çalıp üzerine ne bulduysa geçirerek yarı uyur, yarı uyanmama isteğiyle evinden çıkıp işine gitmişti. <br /><br />Akşam ise kendisini nasıl bir sürprizin beklediğinden bihaber, en sevgi pötürcüğü haliyle, en neş’eli ol ki geeeenç kalasın edasıyla, laylaylom, tey tey de tey teeeyy bir şekilde evinin kapısını çalmaktaydı. Ama heyhaaat… Acımasız hayat, hep ona mı lolo idi? <br /><br />Kapının uzunca bir müddet açılmamasından ziyade, içeriden gelen bilumum çemkirme, hönkürme, haykırma ve hatta böğürme sesinden de anlaşılacağı üzere, sıpalar yine birbirine girmiş, kim bilir ana babalarının hangi mal varlığını bölüşme çabası içerisindeydiler? <br /><br />Elbette bunu eşikten adım attıktan on saniye sonra küçük sıpasının boynuna atlayıp “yaaa abime bişey desene anne yaaa… benimle dalga geçiyoooo…” yakarışlarıyla anlamaya başlayacak, başına geleceklere razı olacak, mutlu yuvasındaki huzuru sağlamak için elinden geleni yapacaktı. <br /><br />“Söyleyin yavrularım, nedir sizi böylesi üzüntülere gark eden, güzel gözlerinizde elem ve keder yuvalanmasına neden olan şey nedir?” Der gibi baktı “Len eşşek sıpaları, canım çıkmış zati, geberiyorum yorgunluktan, derdiniz ne gene, bi dek durun len, valla depüğü yiyeceniz şimdi ha” Der gibi de baktı. Ne kadar bakarsa baksın bu krizi çözmeye yetmeyecekti. Bunu bilecek kadar çok yaşamış, çok görmüştü. <br /><br />“Anlatın bakalım! Yine ne oldu?” dedi bu sefer. Küçük sıpa atıldı. “Anne abim bana PAN.PİŞ diyo yaa!” dedi. Bizim İnce, ilk dumur anını atlattıktan hemen sonra “Hööö?” diye karşılık verdi. “Oğlum manyadınız siz iyice he! Pan.piş de ne ola ki?”<br /><br />Bu kez büyük sıpa anneciğini aydınlatmak amacıyla başladı olayı baştan ayağa irdelemeye. E sebebi masaya yatırmalıydı ki, sonuca ulaşılabilsindi değil mi? Buyurun sayın okuyan bir alt paragrafa alayım sizi.<br /><br />“Anne, şimdi bu saftrik var ya…”<br />“Oğlum kardeşin hakkında doğru konuş lütfen!”<br />“Tamam anne. Şimdi bu canım saftrik kardeşim var ya… Hi.lal Cepçi’nin müridi olmuş ya… Hani onlara da Pan.piş deniyo ya…” <br />“Dur bi şimdi. Ne Hi.lal’i, ne mü.ridi, ne pan.pişi? Ne diyonuz siz oğlum ya? Şimdi düşüp bayılıverecem he!”<br /><br />Bu kez savunma makamı aldı sazı eline. “Anne, ben tirit açtım da. Hi.lal’i de takip ettiklerime ekledim. Abim de görmüş, benimle dalga geçiyo ya.”<br /><br />Kafası doğuştan karışık İncegül kişisi, söylenenleri anlamaya; yaşananları anlamlandırmaya çalışadursun. Bi yerlerde birileri yeni tiritlere banmaya devam etmekte, bi yerlerde çocuklar yanlış insanların yaptığı koca koca yanlışlarla büyümekteydi sayın okuyan. <br /><br />Güzel memleketinde birileri me.melerini parmak kadar bebelerin gözüne sokarak şöhret olmaya; birileri çü.çüsüne çiçek ekerek sanatçı kalmaya çalışıyordu. Of anam oftu. Bu ne yaman düzendi böyle.<br /><br />Kendi kapısının önünü temiz tutmayı şiar edinmiş olan İncegül kişisi, elbette bu olaya el koyacak; bebesine internet kısıtlaması getirecek, eline bir kitap tutuşturup odasına gönderecekti. <br /><br />Elbette yine İncegül kişisi bilirdi ki; yasaklar hiçbir şeyin çözümü olamazdı. Zorla güzellik de olamazdı. Lakin, bunca serbestlik de sonun başlangıcı olabilirdi. <br /><br />Şimdilik bizim buralarda asayiş berkemal gibi görünüyor. Ama siz de ben de biliyoruz ki; yakınlarda yine, yeni bir absürd öyküyle karşınızda olurum. <br /><br />Şimdilik hoşçakalın pan.pişlerim… ay pardon sayın okuyan…[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-48176225114079421232010-09-17T16:48:00.000+03:002010-09-17T16:51:15.941+03:00İNCEGÜL TATİLDE PART TUUU'YA BUYURUN<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpjemz-jfiXtLTGUG2GXJf4NU-uT8ndxqxBXvds0c2u8wuirsDlKhyphenhyphenaAV8_Y1OMHrYTu5sRTCyXCBlJCod_0veZsltsuX-eITHyUT5KA5lUMMff-RTsf78A3Z_0gAMXIat2VjNRA3frEU/s1600/150720101262.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpjemz-jfiXtLTGUG2GXJf4NU-uT8ndxqxBXvds0c2u8wuirsDlKhyphenhyphenaAV8_Y1OMHrYTu5sRTCyXCBlJCod_0veZsltsuX-eITHyUT5KA5lUMMff-RTsf78A3Z_0gAMXIat2VjNRA3frEU/s400/150720101262.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5517879444126028994" /></a><br />Nerde kalmıştık efenim. Heh işte biz yukarıya çıkıp yerleşmeye çalışırken bebeler durur mu? Durmaaaz!.. Bavulları orta yere bıraktıktan hemen sonra kendi odalarını terk edip kapımızı yumruklamak suretiyle, kibarca bizi dışarıya davet ettiler. Oysa ben, o odaya kendimi kapatıp kuşlarla muhabbet edecek, börtü-böcükle haşır neşir olacak, balkondaki yeşillikleri koruyup kollayacaktım. Üstelik koca kişisini de bunun bir tür meditasyon olduğuna, tatilimizi burada, bu odada hücre hapsi şeklinde geçirirsek, şehrimize döndüğümüzde dingin, huzurlu, arınmış ve nirvanalara ulaşmış bir ruh haliyle yaşamaya devam edeceğimize ikna edecektim. Heyhat sıpalarım bundan bihaber, dünyevi zevklerin peşine düşmüşler, “hadi anne yaaaa… havuza inelim artııkkk!” şeklinde çemkirmekte ve otel ahalisini ayağa kaldırmaktaydılar.<br /><br />Neyse ki havuz başındaki şezlongların çoğu boş idi. En güzel konuşlanmışlarından birine kendimi besili bir camış zerafetiyle bırakıp, koca kişisine de hemen dibime çömmesi talimatını verdim. Kendisine, en zarif ve en kibar halimle, sağa sola bakması halinde gözlerini oymak, etlerini çimdirmek, kor halindeki mangal kömürünü sırtına bastırmak suretiyle yapacağım türlü işkenceleri hatırlatmayı da ihmal etmedim tabii. <br /><br />O esnada bebelerim havuzda şen şakrak oynaşmaya, birbirlerinin saçına yapışıp suyun dibinde en fazla tutma yarışması yapmaya, merdivene sıkıştırıp boğmaca oyunları oynamaya başlamışlar ve mutluluğumuza mutluluk katmaktaydılar. <br /><br />Ne olduysa işte o anda oldu. Önce şezlonglar birer birer doldu, sonra suyun o eşsiz dinginliği insan sesleriyle büyük bir karmaşaya dönüştü. Aman allaaam, işte uruslar sonunda gelmiş, topraklarımı işgal etmişti. Buna müsaade edemezdim, etmeyecektim, etmedim. <br /><br />Bir insan ırkında, hiç mi kıl tüy olmaz idi? Ten dediğinde hiç mi pürüz bulunmaz idi? Yahu bunlar nasıl kadındı ki, bir gram yağ, bir kabukçuk selodit bulundurmuyorlardı bünyelerinde. Allaaam, neden, neden nedendiiii? Lakin, sadece hatun milletinin insanlarında değil, bunların erkek cinsi olanlarında da aynı durum söz konusu idi. Siz bakmayın “Ay onların kadınları güzel ama adamları bi b.ka yaramaz. ” diyen kıllı, kıpçıklı bizim hanzolara. Bebeler hakikaten güzeller, aç parantez, dünya ahret gardaşım olsunlar, kapa parantez. Ah bir de hepsinde bir slip giyme çılgınlığı olmasa idi… Gençlerinde fena durmuyordu da, Yüz yaşındaki Yuri Emmi’ye altına yapmış da temizlemeyi unutmuş görüntüsü veriyordu. Nitekim tiksinçtirici bir durum idi.<br /><br />Neyse efenim, konumuzdan sapmayalım. Ne diyorduk; hatunlar güzel, e bikinileri de hap kadar olunca, haliyle insanın gözü kayar. “Şimdi bunun için adama da kendine de tatili zehir etmenin alemi yok.” dedim kendime. <br /><br />Tamam kadın milletinin egosu en güzel, en akıllı, en şık, en sempatik kendisi olsun ister, kabul. Öyle olmasa da sevdiceği ona böyle hissettirsin ister. Lakin, sizin de bildiğiniz üzre henüz böyle bir erkek icat edilmedi dostlar. Kompleks yapmanın alemi yok. “Amaaaan, bırak ne hali varsa görsün, sen hayatın tadını çıkart kızım. Dönüşte seni zorlu bir yaşam savaşı bekliyor. Ne uğraşacan. Zamanında Baltacı tutaydı uçkurunu, bunlar zaten azmazlardı bu kadar.” dedim, yine kendime. <br /><br />Komplekslerimi tuzlu suyun dibine gömdüm ve kendimin farkına vardım. Artık o kadar da güzel görünmüyorlardı gözüme. Peehhh…! Canım, ben de güzeldim. Bu sıska, bembeyaz, süs bebeklerini mi kıskanacaktım? Onları oldukları gibi kabullenmeye karar verdim. Hatta günler geçtikçe, dostluk çerçevesinde ve bildiğim bir iki Rusça kelime ekseninde muhabbetler bile geliştirdim hatunlarla. <br /><br />Ben böyle olgun, kendinden emin, komplekssiz ve güvenli bir şekilde ortalıkta dolanırken koca kişisi ne mi yapıyordu? Elbette içeceklerine karıştırdığım ilaçlar sayesinde, günün büyük bir kısmını odada uyuyarak geçiriyordu. <br /><br />Ne? Ne? Neee? Ne yani, bretim pitimi, savunmasız, biçare ganaryamı, gınalı guzumu, gurt sürüsünün içine mi bırakaydım? Yapmayın sayın hatun kişileri!.. Hangimiz bu kadan da güveniyor beyine bu devirde? Sorarım size. Hatta türküsü bile var. Eşşeği saldım çayıra, otlaya karnın doyura, gördüğü düşü hayıraaaaa, yoranında…<br /><br />Şimdi gidiyorum. Meraklanmayın sayın okuyan. Çok yakında geri geleceğim. Çileniz dolmadı daha. Nihohahahaaaa…[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-7699124541381417664.post-30756861119481863532010-09-16T17:58:00.000+03:002010-09-16T18:05:46.248+03:00YENİ SEZON PART BİİİRRR....<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9Qi36JltTh28B6YjrPLwJ5iX0SHgpnjYppUZmmMn-gcgf9Cd3bEKCXsSANlEO-ISVESc06BbdPHDJFyC-lpg1lhtydI7QkPTul9Fp5VfYL87U2I5zr20sjRotzBJIDFVC_0HZrxiCP4Q/s1600/140720101193.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9Qi36JltTh28B6YjrPLwJ5iX0SHgpnjYppUZmmMn-gcgf9Cd3bEKCXsSANlEO-ISVESc06BbdPHDJFyC-lpg1lhtydI7QkPTul9Fp5VfYL87U2I5zr20sjRotzBJIDFVC_0HZrxiCP4Q/s400/140720101193.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5517526781479529074" /></a><br />Gönül ister ki; yıl boyu, gün dağların ardına çekilene kadar kızgın kumlardan serin sulara atlansın, öğünlerle ilgili sıkıntı “bugün ne pişirsem” değil; “yemeğe giderken ne giyeyim” olsun, bütün gün yiyip içip malak gibi yayılınsın, gak deyince havyar, guk deyince şuşi servisi gümüş tepside gelsin.<br /><br />Ama, heyhat, siz de bilirsiniz ki hayat böyle bir yer değil sayın okuyan. <br /><br />Yaz bitti, tatil bitti, benim kabusum kış; sizin kabusunuz ince kişisi geri döndü. Vatana millete hayırlı olsun. <br /><br />Bu yıl tatil organizasyonunu koca kişisi sponsorluğunda, zeka küpü, ortam insanı, organizasyon komitelerinin bir numaralı elebaşısı olan bendeniz gerçekleştirdim efendim. Dağların eteğinde, denizin kıyısında, doğa harikası, sevimli mi sevimli, sakin mi sakin bir tatil beldesinde kafa dinleyecek, şehrimin yapış kokuş nemine, tiksinç sıcağına inat, püfür püfür orman havasında serinleyecek, buz gibi sularda, bir göl kuğusu edasında çimecektim. Bir sevinç, bir coşku, bir neşe, hatta pür neşe hazırlıklar yaptım. Lakin, kara bahtım, kem talihim beni oralarda da rahat bırakmayacaktı elbette. Bunu bilecek kadar çok görmüş, çok geçirmiştim ya yine de umut etmekten geri durmayacaktım.<br /><br />Ne midir, bu güzel tatil etkinliğinde beni bahtsız bedevi gibi çöllerde kutup ayılarının önüne düşüren. Anlatayım efendim. Buyurunuz bir alt paragrafa geçiniz.<br /><br />Bendeniz ve benim çekirdek çerez ailem, en tatil kıyafetlerimizi, en yarım donlarımızı, en turist şapkalarımızı ve bitter gözlüklerimizi kuşanıp düştük yollara. Otel pek güzel, pek şirin, pek nezih görünüyordu. Sevindim. Zira, benim lüküs düşkünü, kalite aşığı kocam kişisi mızıkçılık edebilir, “nerde len bu otelin, suyu yirmi bir buçuk dereceye ayarlı cakuzisi, helalar altın kaplama değilmiş, hiç beğenmedim, aaa bu yatağın içinde zümrüt-ü anka kuşu tüyü olmalıydı” şeklinde sitemlerini dile getirebilirdi. Getirmedi. Beğendi. Lakin, oteli mi, yoksa içindekileri mi daha çok beğendi, işte onu tam algılayamadım. <br /><br />Bir dakika yahu yazara çemkirip durmayın sayın okuyanım, anlatıyorum işte. <br /><br />Daha resepsiyonda, daha misafirliğimiz çıkmadan bomba patladı. Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz, kendilerine mecburen, ne diyeceğimizi bilemediğimizden “hatun” dediğimiz yaratıklarla doluverdi bir anda. Benim koca kişisinin gözleri bi földürse de, yerinde müdahalem sayesinde kendine geldi. “Abooovvv” dedim. “Ben ne halt ettim?” dedim. “Kendi ellerimle, kendimi ateşe atıveedim a dostlaaa.” dedim. Ne desem fark etmeyecekti nasılsa. İstediğim kadar saçmalayabilirdim artık. Eşeğin istemediği ot önünde bitermiş böyle. “Le ben bu süt urus hatunların içinde ne b.k yiyecem şimdi” diye düşünerek odaya çıktım. <br /><br />Evet sayın izleyici!.. İncegül bundan sonra ne yapacak? Sütlerin topunu tuzlayıp süt kesiğine mi çevirecek? Yoksa kaderine razı olup tatilin tadını mı çıkaracak? Azzz sonraaaa…<br /><br />To be Contunie bebeeem. Şimdi şu işlerimi bi toparlayayım. Çok bi kısa sürede görüşeceğiz yine.[ fiкяiмiи iиcє güℓü ]http://www.blogger.com/profile/14463982070237585599noreply@blogger.com8