DÜNYA YOK OLSUN, YETER Kİ HALILARIM TEMİZ OLSUN
Kalender meşrep kadınım ben günlük. Öyle büyük büyük isteklerim olmadı hayattan. Minicik mutluluklarla yetinmeyi bildim hep. Bazen minik yavrumun bana aldığı bir tokayla bulutlara uçtum. Bazen bir tek gülle yeniden aşık oldum. Öyle pahalı şeylere hiç meyletmedim ömrümde. Lükse, ihtişama hiç tamah etmedim. Çocukken bile, o çok pahalı istemem, diyebilen bir yavruydum. Hala da öyleyim.
İhtiyacım yoksa, bir ayakkabıya servet ödemem. Cep telefonunun sadece konuşturma özelliği olanı yeter bana. Sırf marka diye, kıyafete çuvalla para vermem. Parfümümün hoş kokması yeterlidir, çok pahalı olması gerekmez. Cimri miyim? Asla. Herkes böyle mi yapsın? O beni bağlamaz. Sadece, ben böyleyim.
Yurdumda bu kadar çok aç çocuk varken, analar bir kuru ekmekle yavrularını beslemeye çalışırken, hovardalık yapmaya hakkım olmadığını düşünüyorum. Ben, her ne kadar, bazı sonradan görmelerin, sırf evleniyorlar diye, havai fişeklerle milyarları havalara saçtığı, dünkü baldırı çıplakların, bu gün, bir gecede, beş memur maaşını harcadığı, bazı sanatçı müsveddelerinin sirtaki adı altında, milli servetimizi paramparça ettiği bir ülkede yaşıyorsam da, aynı zamanda, benim ülkemde, çürük marul toplayabilmek için canından olan kanatsız melekler var.
Paramızı hovardaca harcama hakkına sahip miyiz? Tamam, biz kazanıyoruz. Tamam, göbeğimiz çatlıyor. Elbette harcayacağız. Lakin, bir yerlerde, birileri sıkıntı çekiyor. Bir yerlerde, birileri aç uyuyorsa, nasıl duyarsız kalabiliriz. Yavrular, alsan da olur, almasan daha iyi olur, bir şey istediklerinde, iki kere düşünüyorum. Hakikaten, bazı çocuklar, süt içemezken, ben onu alsam, yüreğim acımaz mı?
Biz zaten, hiç bitmeyecekmiş gibi, harcadığımız, umarsızca yok ettiğimiz doğal kaynaklarımızın, tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımızda bile, uyanamadık diyorsun değil mi günlük? Bas bas bağıranlara, anlatmaya çalışanlara inat. Hala musluklarımızdan su akıyor ya, hep akacak sanıyoruz. Hala etrafımızda ağaçlar var ya, ormanların yok olduğunun farkında değiliz. Yurdumun dört bir yanında ormanlar yandı. Ciğerlerimiz yandı.
Üstelik, har vurup harman savurduğumuz bu kaynaklar, bizim değil. Sonsuz zannettiğimiz her şeyin bir sonu var elbet. Ve bu sona doğru hızla yaklaşıyoruz gibi.
Benim Mini Efendi’ye geçen gün, “oğlum, paranı böyle savrukça harcama, birazını kumbarana at” dediğimde, bana ne cevap verdi biliyor musun? “Anne, olsun, nasılsa benim para kaynağım çok. Biterse yine alırım.” Ona anlattım. Anladı. Daha Yedi yaşında. Ama, anladı. Ayrıca, suyumuzu, elektriğimizi tasarruflu kullanmamız gerektiğini, sokaklara çöp atmanın, kötü bir şey olduğunu anlattım. Doğayı korumak, elimizdekileri dikkatli kullanmak konusunda, sohbet ettik. Anladı. Hem de daha Yedi yaşında.
Bunları niye yazdım ki ben şimdi? Kendimi rahatlatmak, içimi dökmek istedim belki. Hala foşur foşur halı yıkayanlar, elektriği boşa harcayanlar, mangal keyfi yaparken, söndürmeye erindiği ateşle, ormanı yakanlar var. Cep telefonları, resmen oyuncak olmuş vaziyette. Üstelik, kiminde iki üç tane bulunmakta. Sokaklara çöp dağları yaratanlar, hatta tükürenler var. He bu arada bunların hiçbiri yedi yaşında değil günlükçüm.
Haydi öptüm seni.
Minik bir not: Mini kişisi gayet iyi. Haftasonu, zavallı anne canından nasıl bezdirilir, bir daha tatil yapmamaya nasıl ikna edilir, konulu bir çalışma içindeydi. Görüntü şöyle: Sokağa çıkıcam, parka gidicem, dondurma isterem, kusana kadar çikolata ve cips yiycem, banane yatmıycam, öldürecek misiniz beni, siz beni hiç sevmiyonuz gibi daha sayamayacağım bir ton cümle sarfiyatı ile sokak ve park harici tüm istekleri karşılanmış bir velet ve sırtına kırk kırbaç yemiş beygir gibi koşturup duran bir kadın. Allah ananeye sabır versin. Tabii bu durum sadece iyileşene kadar. Sonra görüşürüz seninle Mini Efendi.
İhtiyacım yoksa, bir ayakkabıya servet ödemem. Cep telefonunun sadece konuşturma özelliği olanı yeter bana. Sırf marka diye, kıyafete çuvalla para vermem. Parfümümün hoş kokması yeterlidir, çok pahalı olması gerekmez. Cimri miyim? Asla. Herkes böyle mi yapsın? O beni bağlamaz. Sadece, ben böyleyim.
Yurdumda bu kadar çok aç çocuk varken, analar bir kuru ekmekle yavrularını beslemeye çalışırken, hovardalık yapmaya hakkım olmadığını düşünüyorum. Ben, her ne kadar, bazı sonradan görmelerin, sırf evleniyorlar diye, havai fişeklerle milyarları havalara saçtığı, dünkü baldırı çıplakların, bu gün, bir gecede, beş memur maaşını harcadığı, bazı sanatçı müsveddelerinin sirtaki adı altında, milli servetimizi paramparça ettiği bir ülkede yaşıyorsam da, aynı zamanda, benim ülkemde, çürük marul toplayabilmek için canından olan kanatsız melekler var.
Paramızı hovardaca harcama hakkına sahip miyiz? Tamam, biz kazanıyoruz. Tamam, göbeğimiz çatlıyor. Elbette harcayacağız. Lakin, bir yerlerde, birileri sıkıntı çekiyor. Bir yerlerde, birileri aç uyuyorsa, nasıl duyarsız kalabiliriz. Yavrular, alsan da olur, almasan daha iyi olur, bir şey istediklerinde, iki kere düşünüyorum. Hakikaten, bazı çocuklar, süt içemezken, ben onu alsam, yüreğim acımaz mı?
Biz zaten, hiç bitmeyecekmiş gibi, harcadığımız, umarsızca yok ettiğimiz doğal kaynaklarımızın, tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımızda bile, uyanamadık diyorsun değil mi günlük? Bas bas bağıranlara, anlatmaya çalışanlara inat. Hala musluklarımızdan su akıyor ya, hep akacak sanıyoruz. Hala etrafımızda ağaçlar var ya, ormanların yok olduğunun farkında değiliz. Yurdumun dört bir yanında ormanlar yandı. Ciğerlerimiz yandı.
Üstelik, har vurup harman savurduğumuz bu kaynaklar, bizim değil. Sonsuz zannettiğimiz her şeyin bir sonu var elbet. Ve bu sona doğru hızla yaklaşıyoruz gibi.
Benim Mini Efendi’ye geçen gün, “oğlum, paranı böyle savrukça harcama, birazını kumbarana at” dediğimde, bana ne cevap verdi biliyor musun? “Anne, olsun, nasılsa benim para kaynağım çok. Biterse yine alırım.” Ona anlattım. Anladı. Daha Yedi yaşında. Ama, anladı. Ayrıca, suyumuzu, elektriğimizi tasarruflu kullanmamız gerektiğini, sokaklara çöp atmanın, kötü bir şey olduğunu anlattım. Doğayı korumak, elimizdekileri dikkatli kullanmak konusunda, sohbet ettik. Anladı. Hem de daha Yedi yaşında.
Bunları niye yazdım ki ben şimdi? Kendimi rahatlatmak, içimi dökmek istedim belki. Hala foşur foşur halı yıkayanlar, elektriği boşa harcayanlar, mangal keyfi yaparken, söndürmeye erindiği ateşle, ormanı yakanlar var. Cep telefonları, resmen oyuncak olmuş vaziyette. Üstelik, kiminde iki üç tane bulunmakta. Sokaklara çöp dağları yaratanlar, hatta tükürenler var. He bu arada bunların hiçbiri yedi yaşında değil günlükçüm.
Haydi öptüm seni.
Minik bir not: Mini kişisi gayet iyi. Haftasonu, zavallı anne canından nasıl bezdirilir, bir daha tatil yapmamaya nasıl ikna edilir, konulu bir çalışma içindeydi. Görüntü şöyle: Sokağa çıkıcam, parka gidicem, dondurma isterem, kusana kadar çikolata ve cips yiycem, banane yatmıycam, öldürecek misiniz beni, siz beni hiç sevmiyonuz gibi daha sayamayacağım bir ton cümle sarfiyatı ile sokak ve park harici tüm istekleri karşılanmış bir velet ve sırtına kırk kırbaç yemiş beygir gibi koşturup duran bir kadın. Allah ananeye sabır versin. Tabii bu durum sadece iyileşene kadar. Sonra görüşürüz seninle Mini Efendi.
Yorumlar
Haklısın herkes de üçer tane var, ama aç insana para vermeye geldimi kimsede icrat yok...sapa sağlam çalışsın derler vermezler...Allah bizi hayırlara çıkarsın inşallah...
Yazdıklarınada sonuna kadar katılıyorum, hala suyu bilinçsizce kullanan o kadar çok insan varki çevrede, dün bir hatun almış eline hortumu , 3 tane halısını yıkadı çatısında, en temiz o ya, evimde değildim, kayınvalidemlerdeydim ve kadın uzaktaydı sataşamadım malesef.
Öpüyorum seni..
HUKUKSUZLUK,YOLSUZLUK,AÇLIK,SEFALET
VE KARANLIK GÜÇLERDEN KURTULMAK ICIN OYLARIMIZI BILINCLI KULLANMALIYIZ.
OYLARIN DAGILMAMASI ICIN ULUSALCI-VATANSEVER PARTIMIZ :
İ Ş Ç İ P A R T İ ' NDE
BULUŞALIM !!!!
minininde yanaklarında öpüyorum alsın intikamını. siz değilmisiniz caaanım fıttırığını aldırdınız, çekin cezanızı az bile. yap mini arkandayım:))
GAMZELİCİM, başkalarına saygısı olmayan insan, kendisine de saygı duymayandır değil mi? Fakire üç kuruş vermek, zor geliyor insanlara. Amin canım. Allah sonumuzu hayır etsin.:))
ELÇİNCİM, işte benim Mini kişisine bir abi daha. Bunların hepsini toplayıp bir araya getireceksin aslında. Ne gırgır olur, bir düşünsene. Anneleri de ayrı gırgır tabi.:))
BÖĞÜRTLENCİĞİN ANNESİ, canım onlar ya.. sağlıkları yerinde olsun da nazlansınlar ne edelim.:) Valla parçalayasım geliyor. Haftasonu çatılardan oluk oluk sular aktı. Nasıl halı yıkıyorlar. Bütün sinirlerim alt üst oldu. Belediyeyi aradım ama, cevap veren olmadı.:))
MÜCEVHERCİM, tamamen senin gibi düşünüyorum. Blog dünyasında pırıl pırıl, duyarlı insanlarla karşılaştıkça, neden herkes böyle olamıyor, diye kahrolmaktayım.:))
SEVGİLİ ANONİM ARKADAŞIM, tabii ki hiç mahsuru yok. Beğenmiş olmanıza ayrıca sevindim. Blog adresinizi yazarsanız, sizi ziyaret etmeyi çok isterim. Ayrıca isteyen herkes için mail adresim.
ayvazovski_kaos@hotmail.com dur.:))
ben sana demiştim mini sıraya dizecek diye hehehe..gardını alıp bekleseydin :P neyse canım gelip gecici nasılsa :))
bende agaclarımı boyun bükene kadar sulayamadım :( ki bazen onları kendimden bile cok sevdiğimi düşünürüm..geceleri suluyorum..kana kana da değil :( yan komşumuz gecenlerde dönüşümlü sulayalım dedi..cok hoşuma gitti..o bahcesini suluyor ben sulamıyorum..ben sulayınca da o bekliyor napalım idare ediyoruz işte..ama izmir tasarrufta birinciymiş :) gerçi bizde de var halı araba yıkayanlar..ama kavgada cok ..hemen tepki veriliyor insanlar uyarıyor hatta kavga bile ediliyor :)) ahh ahh ne diyeyim bitmez denilen dünyada bitti yaa elimizde :( neyse mucuks
birbirimize ziyaretlerimizi sürekli kılan yaşama bakış pencerelerimiz....
sana her cümlenle katılıyorum ,çocuklarımıza da uygun bir dille anlatınca anlıyor ve de uyguluyorlar.Kızlarım elektrik ve su tasarrufu konusunda benden bile dikkatliler evde aman annecim dünyamızın suları bitiyor diye hemen de uyarilarını yapıyorlar.
Bir yandan günde 40 ytl ye talim eden kadınlarımız bir yandan sibel canın 8 yaşındaki oğlunun elinde 15 bin ytl lik saat ... biz de çok uç örnekler var ,zaten bunları eşitleyebilsek mükemmel bir ülke olurduk değil mi....
Benim çocuklar büyüdüler .Ben annem den ne öğrendiysem ben de onlar öğrettim .Asla ışığı söndürmeden odadan çıkmazlar suyu açık bırakmazlar bunlar küçük örnekler ama yetiştiriken bunları ufak ufak vericeksin azıcık yemek kalsa dökme sonra yeriz der oğlum ..Senin oğluşta böyle olucak ..
Renklerin kadınlar konusuna katılıyorum ben çalışmayan bir kadın olarak .Müsrüflüğn sonu yok ,cimri olmayalım ama israfdanda kaçınalım.. oğlusunu öp benim için..
PERİLİMCİM, canımsın. Aynen öyle. Biz hayata aynı yönden bakan insanlar olduğumuz için belki de, bu kadar sevdik birbirimizi. Etrafımızda o kadar çok kötülük var ki, (her anlamda) iyi insanlara, dost kucaklara hasret kalmışız. İyi ki bulaşmışım diyorum bu işe. Yoksa nasıl haberdar olacaktım sizlerden.:)) Verdiğin uç örnekler yüzünden, toplumsal bir çok değerimizi kaybettik gibi geliyor bana. Umarım çözülür canım.:))
FERHANCIM, evet bir aradayız ve ben bundan çok mutluyum.) Ne kadar güzel, delikanlımız ne güzel yetişmiş maşallah. Umarım, dediğin gibi olur benim oğlum da. Annelerle de çok alakalı. Çok haklısın, şimdiden vermezsen bazı şeyleri, ileride, o kınadığımız, kızdığımız insanlar gibi olmazlar mı? Öperim tabi teyzesi sağol.:))
minim benim inşallah 7 yaşında anladığını sonuna kadar hayat felsefesi yapar.
İsraf dünyada herşey bolken de haramdı be bacım. paramızı savurma hakkımız ise asla yok. onda fakirinde hakkı var.onlara da vereceksin diye emredilmiş zaten(zekat)
fazlasını vermek ise:
"sadaka ömrü uzatır" diye Hadis var.
bir hikaye var,
zenginin biri ölmüş.dah önceden vasiyeti varmış. kabirde ilk gece onunla yatana ,mirasının yarısı mı ne verilsin diye. aramışlar aramışlar herkes korkuyor.
fakir bir oduncu:"ben girerim" demiş. neyse münker,nekir gelmiş.
demişlerki "bu zengin bizimle zaten. bu gidici,bundan başlıyalım". onun odunları bağladığı bir urganı,birde yemek tası vardı galiba...bunlardan hesaba çekilmiş sabaha kadar.
sabah olmuş herkes merak içinde kabri açıp bunu çıkarmışlar. "al demişler,sana söz verilen para."
bi bir kaçış kaçmış,"istemeeem istemeeem. ben elimdeki iki tane şeyin hesabını sabaha kadar veremedim."diye.
aay ne uzun yazdım,ben kaçtım.
Ve tabi nev-i şahsına münhasır Mini kişisinide öperim en bolundan çok geçmiş olsun tekrardan hepinize:)
EMREMCİM, biliyorum ben. Biz birbirimizi buralarda bulduk. Ne mutlu ki bulduk. Zaten bir yerlerde karşılaşsaydık daha evvel, çok sıkı dostlar olurduk gibi geliyor. Ben size zaten dostum diyorum. Başka da bir şey demiyorum.:) Mini kişisi ve İncegül kişisi de seni bolca öperler canım.:))
Ne o bir an sizlere laf mı atıyorum sandınız. Valla bu kadar kişiyi hele ki bayanları karşıma almam :):)
Hayatımızı yaşarken başkalarının durumuna ya da etrafımızda olup bitene duyarsız kalamayız, kalmamalıyız.
NOT: Benim iki telefonum var ama hatlar iki ayrı ülkeye ait , sorun olmaz değil mi fikriminincegülü? :)
HACERCİM, evet canım. Prens Mini. Bir de demez mi, siz benimle ilgilenmiyorsunuz. Beni sevmiyorsunuz.:)) Ya bu insanlara neyi anlatacaksın. Zorla olmuyor bazı şeyler. Akılları başlarına gelecek ama, iş işten geçmiş olacak. Bu arada, kurunun yanında, yaş ta yanmış olacak maalesef.
tekrar tekrar geçmiş olsun...
muhabbetle...
suzem