Kayıtlar

Temmuz, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ŞİMDİ REKLAMLAR

Resim
Kosla reklamlarında, kıkırdayarak milletin üzerine çay, kahve döken, koca sesli hatuna sinir oluyorum. “Gitti güzelim t-shirt, daha da yeni aldıydım” şeklinde, eblehçe bir tepki veren hanımefendi var ya, ona da sinir oluyorum. Çayı alıp, kafasından aşağıya dokmemesine sinir oluyorum. Bir de o Kosla’cı hatunun pişkin pişkin, “ay verin bana, bak nasıl temizliyorum” şeklindeki söylemine sinir oluyorum. Haydi hepsini geçtim de, sonuçta, “ anaaaa yeni gibi oldu len” diye, hep beraber sevindirik olmalarına sinir oluyorum. Sillit Benk reklamlarına çıkan hatunun, dolabındaki envai çeşit temizlik maddesine karşılık, evini b.k götürüyor olmasına sinir oluyorum. O, caanım ocağın, spatulayla kazınsa çıkmayacak hale gelene kadar silinmemesine sinir oluyorum. Hele o banyodaki bataryaların, Pamukkale’deki travertenlere taş çıkartan görüntüsünün, bu hatunu, reklamın yapılacağı güne kadar hiç rahatsız etmemiş olmasına nasıl sinir oluyorum. Deterjan reklamlarında, full makyaj ve şıkşıkıdım halleriyle te

HAYAT DESTAN OLSA

Resim
Günlükçüm, dün sabah postacı gelip evrakları kutuya bırakırken, çok hislendim ben ya. Postacılar artık mektup getirmez oldu. Mektuptan vazgeçtim, bir kartpostal olsa. Bayramlarda bayramım olsa. Postacılar, kredi kartı extreleri, trafik cezaları ve faturalar getiriyor artık. Postacı geliyor, selam bile vermiyor. Herkes ona bakıp, merak ta etmiyor. Başına gelecekleri biliyor. Postacının getirdiklerini kimse sevmiyor. Eskiden yollarını gözlediğimiz postacıları da, artık kimsecikler beklemiyor. Mahalle bekçileri vardı eskilerde. Düdüklerini öttürür, gecelerimizin güvencesi olurlardı. Ne kadar karizmatik yürürlerdi. Gururla. Korkmayın, endişe etmeyin. Ben varım. Ben sizi korurum der gibi. Şimdi ne yapıyorlar acaba. Bakkallarımız vardı bizim. Onlar teker teker kapattılar o minicik sevgi dolu dükkanlarını. Koca koca marketler aldı yerlerini. Hipermarketin onlarca çeşidine rağmen, tek çeşit peyniri vardı onların. Ama, o bir kalıp peynirin yanında, tatlı bir gülümseme ve sıcak ekmek eşliğinde,

SICAĞI SICAĞINA PSİKOZ ANALİZİ

Resim
Bu aralar, gelip gidişken, hayli akışkan ve de sıcaktan yapış yapışkan bir halet-i ruhiye içindeyim. Hayatla mücadele halinde, debelenip duruyorum. İnsan vücudu, bu kadar ter üretebilir mi şeklinde hayretler içerisinde uyanıyorum her sabah. Bu sıvı arıtılıp, damıtılsa, tuzundan arındırılsa, kullanılabilir mi acep? Valla, sırf benden çıkan, İstanbul’a yeter de artar bile. Şimdi havuz başında, şezlonga uzanmış, şemsiye altında, buuzzzz gibi drinkimi alsaydım. Olmadı deniz kenarında ufka bakıp bakıp hayallere dalsaydım. Belki de yaylaların serin rüzgarında saçlarımı savursaydım. Ama heyhat, hayat acımasız. Evraklar arasına gömdüğüm kafamı, telefon görüşmesi yapmaktan kıpkırmızı olmuş kulaklarımı, amele yanığı olmuş kollarımı ve içindeki artık hangi sıvı sulandıysa bilemiyorum, lömbür lömbür olan beynimi alıp, bir tatile götüremedim ki. Evi toparlamam lazım, masamı toparlamam lazım, işleri toparlamam lazım. Bunları yapabilmem için önce kafamı toparlamam lazım. Bıraktım, hepsi dağınık kalsı

MİSTİK DOMATES, RUSTİK PATLICAN

Resim
Günlükçüm, her akşam olduğu gibi, mutfağıma girmiş, ne yemek pişirsem diye kara kara düşünmeyi yeni bitirmiş, tamam şimdi buldum diye sevinç çığlıkları attıktan sonra, tencere ve içine girecek diğer malzemelerle haşrolmuş, neşe içinde yemek pişirmeye çalışırken, Mini mutfağa girdi. Anneee, mistik domatesi gördün müydün sen? Yok oğlum, ben bir tek bahçe domates biliyom. Onu da doğruyorum şimdi. (Allah allah bu da yeni çıktı herhal.) Ya anne, kartlarım var ya benim. Bak bu işte. (Gösteriyor, hilkat garibesi, ne idüğü belirsiz bir yaratık.) Heeeeee… (Hee ya he. Cahil anne. Sen elindeki bahçe domateslerini, bostan patlıcanlarının üzerine, ilkel bir şekilde konuşlandırmaya çalışırken, parmak kadar bebeler, mistik, rustik falan uçmuşlar billa.) Anneee, benim destemde eksiklerim var. Kart almam lazım. Oğlum, yarın tamamlarsın desteni, akşam akşam dellenme yine. (Bir de bu kartlarımız çıktı.) Annee, bak şimdi. He bakıyom. Sen küçükken, böyle kız çizgi filmleri seyrediyodun dimi? Hani böyle sih

ZUZU'NUN GÜNLÜKÜ

Resim
Sevgili günlük, Bu aşağıdaki günlüğü bulduğumda, böyle bir fırlama kim olabilir diye düşündüm ve sonunda ZUZU olduğuna karar verdim. Anne babasından dolayı tabii ki de. Ayıp, okumayalım mı? Allah allah.. Blog aleminde, herkes birbirinin günlüğünü okuyor günlükçüm. Ayakta uyuyorsun yani. Bakalım ne demiş bizim şirin ZUZUCUK... 1. gün Böylesi kötü bir başlangıç beklemiyordum. Oha! hortumumu bile kesmişler!Meme diye, süt diye birşey varmış. Nerden nasıl bulunur bu ya? Hayattan daha 1. günden soğutacaklar beni. 2. gün Meme buldum ama, bundan süt gelmiyor. Emiyorum allah emiyorum, tıkyok. Süt başka yerde mi? Neyse biraz daha emdim geldi. Fazla abanınca meme sahibi kişilik bağırdı.Ne bağrıyosun açım ben! Çoook.Yalnızım be günlük. Hayır bişi değil, içerdeyken de yalnızdım ama yediğim önümde yemediğim arkamdaydı en azından.bak yine aklıma geldi, hortumu bile kestiler yaa! Uykum geldi yine. zzzzz! 3. gün Memeyi sevdim, bu dünyadaki tek dostlarım bu iki meme. iyi ki varsınız. 4. gün Bugün bir sü

ÖRÜMCEKTEN KORKAR MISIN?

Resim
-Annneciiiiim… (En son derece yalaka bir ses tonu, banyodan çıkmış, havlusuna sarınmış, tombik ve sevimli bir suratla, yemek yapmakta olan anneye çevrilmiş bir çift kara göz. Belli ki bir şey istenecek.) - Hıııııı.. (En son derece bunalmış, yorulmuş, ocakbaşında yanmış bir anne. Belli ki izin verilmeyecek.) - Örümcek Adam kostümümü giyiim miii? - Yavrum çok sıcak, yanacaksın onunla. - Kahramanlar yanmaz anne yaa…. - Tamam önce külodunu giy. - Anne hiç Spaydır Men külot giyer mi? - Niye ki? Spaydır Men donsuz mu dolaşıyo. - Evet anne ya.. kostümün kendi donu var zaten. (Yoktur aslında öyle bir şey.) Neyse kostüm giyildi. Ranzaların tepesine çıkılıp, zıplandı. Yerlerde, annenin ayağı altında, örümcek hareketleri yapıldı. Ki bunu anlatmayı başarabilir miyim bilemiyorum. Böyle bacakları olabildiğince açıp, el ve ayaklarla yürüme hareketi gibi bir şey. Anne bu arada sofrayı hazırlamaya çalışmaktadır. Yavru, içeri dışarı annenin peşinde dolaşarak, hararetli bir şekilde anlatır. - Şimdi akşam

NASIL GEÇTİ HABERSİZ

Resim
Gecenin sessizliğinde, saatin tik takları ne zaman rahatsız etmeye başlar seni? Tik taklar mı yoksa geçen zaman mıdır uyutmayan? Neşelendiğin şarkılar nasıl birdenbire yorgunluk vermeye başlar. Okulda can ciğer olduğun arkadaşın, yıllar sonra karşılaştığında, yüzünde tebessümle bir selamı esirgerse, bu dostluk ne kadar geride kalmıştır? Hayallerinin peşinden koşmak için, dizlerinde derman kalmadığını ilk ne zaman fark etmeye başlar insan? Delikanlı çağlarındaki fotoğraflar, solup yıpranmaya başladığında, çocukluğun sana artık çok uzaklardan el salladığında, döktüğün gözyaşlarının bir faydası olur mu? Yaşamın büyüsü, yerini gerçeklere bırakırken, neler alıp, neler verdiğini hesaplamaya ilk nerede başlar ve hesaplamaları ilk nerede bırakır insan? Sürüklene sürüklene geldiğin yer, aslında varmak istediğin yer midir, yoksa yollar mı kapalıdır artık? Hala uçtuğunu zannederken, yere çakıldığını fark edebilmek için, kanadına daha kaç darbe alman gerekir? Saçındaki ilk beyazı gördüğünden beri

FIKRA FIKRA FIKIRDAMA

Resim
Bu gün ben sana küsüm günlük. Ondandır ki, direkt arkadaşlarıma anlatıcam derdimi. Arkadaşlarım, şimdi ben Elçinciğimi okuyordum. O da okuyan herkes sobedir, saklanmayan ebedir, demiş. Kısa lafın uzunu, fıkra yazma olayına giriyoruz hep birlikte. Yani baştan söyleyim, okuyanlar ebe olacak, paşa paşa fıkrasını yazacak. Ona göre okuyunuz. Önce fıkramızı yazalım. Temel derede yıkanırken, köyün çocukları hınzırlık yapıp, dere kenarında bıraktığı elbiselerini alıp kaçmışlar.Dereden çıkan Temel elbiselerini bulamayınca utancından elleriyle önünü kapayarak eve doğru koşmaya başlamış. Uzaktan çırılçıplak, koşarak geldiğini gören babası seslenmiş:"Ula Temel, ula benim salak uşağım, yüzünü kapasana, oni kim taniyacak!!!” _______________ Şimdi de hayatın içinden, küçük fıkramsılar. Aşağıda geçen, kişi ve kuruluşlar, inanılması güç olsa da, tamamen gerçek olup, ömrümün kalanında da sık sık beraber olacağım şahıslardır. Mizahı çok uzaklarda aramama gerek var mı? Yok kanımca. Uzunca ve alevli b

ANASININ KUZU SÜRÜSÜ

Resim
Sevgili günlük, Anne olmak, çocuk doğurmak mıdır? Hani hep tartışılır ya. Doğuran mı, bakan mı, büyüten mi diye. Yüreğinde annelik duygusu olmayan, doğursa ne olur ki? Anne mi olur? O zaman, minicik bebesini, buz gibi kış gecesinde, sokağa bırakan, anne midir? Sebebi her ne olursa olsun, bunu yapabilen kadın, her şeyden önce insan mıdır? Ya da yavrusunu başkaları büyütürken, kendisi evinde huzurla yayılan biri, anneliği hak ediyor mu? Daha da önemlisi, evladının aç olduğunu bilen bir anne, keyifle öğün yiyebilir mi? Hal böyleyse, o da anneyim diye iddia edebilir mi? Eder ya neyse. Bu gün sana bir kadından söz etmek istiyorum günlükçüm. Tuttuğunu koparan, asıldığını yerle bir eden, sağlam, güçlü, becerikli, elinden bir uçanla, bir kaçan kurtulur, derler ya, öyle. Yaşı küçük, yüreği büyük bir kadın. Sen de tanırsın kendisini. Benim sonradan olma kız kardeşim. Henüz bir çocuğu yok. Toplumun kabul ettiği anlamda bir anne değil yani. Ama, bana sorsan, bir çoklarından daha annedir. Çocukları

DÜNYA YOK OLSUN, YETER Kİ HALILARIM TEMİZ OLSUN

Resim
Kalender meşrep kadınım ben günlük. Öyle büyük büyük isteklerim olmadı hayattan. Minicik mutluluklarla yetinmeyi bildim hep. Bazen minik yavrumun bana aldığı bir tokayla bulutlara uçtum. Bazen bir tek gülle yeniden aşık oldum. Öyle pahalı şeylere hiç meyletmedim ömrümde. Lükse, ihtişama hiç tamah etmedim. Çocukken bile, o çok pahalı istemem, diyebilen bir yavruydum. Hala da öyleyim. İhtiyacım yoksa, bir ayakkabıya servet ödemem. Cep telefonunun sadece konuşturma özelliği olanı yeter bana. Sırf marka diye, kıyafete çuvalla para vermem. Parfümümün hoş kokması yeterlidir, çok pahalı olması gerekmez. Cimri miyim? Asla. Herkes böyle mi yapsın? O beni bağlamaz. Sadece, ben böyleyim. Yurdumda bu kadar çok aç çocuk varken, analar bir kuru ekmekle yavrularını beslemeye çalışırken, hovardalık yapmaya hakkım olmadığını düşünüyorum. Ben, her ne kadar, bazı sonradan görmelerin, sırf evleniyorlar diye, havai fişeklerle milyarları havalara saçtığı, dünkü baldırı çıplakların, bu gün, bir gecede, beş m

FITIK GİTTİ KAVGA BİTTİ

Sevgili arkadaşım Perilim ve canım kızlarım, tatlı karaböcüklerim Zeynep ile İpek, size güzel jestiniz için, desteğiniz ve varlığınız için, çok çok teşekkür ederim. Sevgiyle öpüyorum canlarım. Kuğucum, Aslıcım, Civcivcim, Figencim, Ösnurcum, Andycim, Koyubeyazcım, Ferhancım, Gamzelicim, Yağmurumcum, Renklercim, Lolalolacım, Denizanasıcım, Hacercim, Nenonicim, Baldan Tatlıcım, Elçincim, Oceancım, Kumraladacım, Limoncum, Nescim, Sanemcim, Mücevher kutucum, Gülercim, Elifcim.. hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Dualarınızla iyi dileklerinizle bana ve Mini’ye verdiğiniz destek, inanın o kadar işe yaradı ki. Sizi seviyorum. İyi ki varsınız arkadaşlarım. Ameliyat olacağını duyalı beri, pek bir nazlı olmuştu bizimki. Canı bir şey mi istedi ki? Şeklinde gelen soruyu, maalesef duyduğundan, canı olur olmaz her şeyi istedi bu süreçte. Özellikle yasak olanları. Anne canım çok cips çekti. Biliyorum zararlı ama, yemezsem fıtığım şişer sonra. Anne bu akşam yemek yemiycem. Canım hamur çekti. Ondan

KANIMI GERİ VER FITIĞIMI AL!

Resim
Günlükçüm naber.. iyisindir inşallah. Ben pek iyi sayılmam. Niyekine diyorsun yani… Miniciğimde fıtık çıktı. Ameliyat olması kuvvetle muhtemel. Miniciğim nasıl ameliyat olacak bilemiyorum. Korkuyor çok. Doğal olarak tabii. Ama, onun korkusu daha çok iğneden, ondan da çok kan vermekten. Adamın kan vermeye karşı alerjisi var. Doktorun masasıyla, kapı arası otuz bilemedin kırk saniye. Yavru bu mesafede, yirmiiki defa, kan vermem gerekecek mi diye sordu. Son kan verme vukuatımız da çok eğlenceliydi. Hastane ayağa kalktı. Başımıza belki on tane hemşire toplandı. Doktor gelip, teskin etmek zorunda kaldı bizimkini. Şimdi bu kan verme sırasında, Mini kişisinin döktüğü incilerden bir demet. Ben hasta diil miyim? Kan vericeenize, bi de kan mı alıcaksınız ya? (Aslında düşünürsen, mantıklı bir yorum.) O koca iğneyi bana saplayabileceğinizi sanıyosanız, çok yanılıyosunuz. (Koca iğne dediği de bildiğimiz şırınga.) Neden kanımı alıyosunuz. Ben sizin kanınızı alsam hoşunuza gider mi? (Niyeti bozdu vel