Kayıtlar

Ağustos, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ŞU BİZİM UNUTKAN DİŞ PERİSİ

Resim
Ah günlükçüm, tatilin!!! yorgunluğunu atmaya çalışırken, birikmiş işlerin koynunda buluverdim kendimi. Sabah sabah işlerimi toparlamaya çalışıyorum. Bir yandan da çayımı yudumluyorum. Bir elimde üç ton çeken bir klasör, diğer elimde karma karışık olmuş evrak dosyası. Birden telefonum çalıyor acı acı. Elimdekileri, her santimi kağıt, kırpık dolu masama, üstelik te çayımı dökmeden bırakmayı başarıp, telefonu açıyorum. Arayan benim Miniciğim. Üzgün, sinirli, kırgın, hafif te ağlamaklı bir sesle: “Anneeee bulamadım yaaa, bırakmamışlar.” Tövbe tövbeee.. Oğlum neyi bırakmamış? Kim bırakmamış? Ne diye bırakacaktı da, nasıl olmuş ta bırakmamış? Zaten beynimin yarısı yatağın sağ tarafındaki yastığın üzerinde kalmış, hala uyumakta ısrar ediyor. Daha fazla eziyete gerek yok kanımca. “Kim? Neyi bırakmamış oğlum?” “Anne yaaa.. yastığımın altına para mara bırakmamış işte periler.” Hııııı sen onu diyosun. Eyvaaah… “Yavrucum, şu sıra diş dökme mevsimi ya. Periler bayağı yoğunmuş. Dün gece de, bi öncek

İNCEGÜL TATİLDE / ARTIK DÖRT VE SON PART (HER ŞEYE RAĞMEN)

Resim
Dördüncü Day: 19 Ağustos Pazar günü.. yat, uyu, tembellik et modeli. Zaten sabaha karşı yatıldığından, öğlene doğru kalkılır. Bütün gün yatak toplamak ve yemek hazırlayıp yemek dışında hiçbir şey yapılmaz. Kumanda alınıp yerlere uzanılarak alt yazılı dizilerin tamamına yakını seyredilir. Sıcakta bir kedi misali mayışılarak yatılır yatılır yatılır. Mini kişisi de minik bir kedi yavrusu olarak, yanıbaşımda kıvrılmıştır. Bunun acısı çıkacaktır ama olsundur. Bir güncük te dinlenilsindir. Zaten iki ayağımın da şiş ve ağrıyor olması tek başına bir dinlenme sebebi sayılabilir değil mi? Günün Vukuatı: Benim dinleniyor olmamdan daha büyük vukuat mı olur ki? Günün Sakarlığı: Kızartma yaparken, sağ el baş parmağının kızgın yağa sokulmak suretiyle yandırılması. Fikrimin İnce Gülü: O yediğin hurmalaaaaaar… lezzetli miydi bariii???? Beşinci ve Altıncı Dayler: 20-21 Ağustoslar Haftanın başlangıcında bulunan bu iki nadide günümüz de, köklü temizlik, çekmece, dolap dizaynı ve bilumum toparlama işler

İNCEGÜL TATİLDE / PART ÜÇ (ŞEN OLA DÜĞÜN ŞEN OLA)

Resim
Üçüncü Day: 18 Ağustos Cumartesiiii ve Cumartesi işe gitmemek pek keyifli oluyormuş be. Pekiyi ne yapıyorum. Kalkıp güzel bir temizlik yapıyorum. Arkasından N.Sultan’a gidiyorum. Bu gün nikah var. Kaynanacık ve de aynı zamanda modacımız Hatoş’umuzun evini bi kat temizlemek lazım. Hatoş bize güzel güzel ciciler diker ve gittiğimiz her davette, tek ve özel modellerle arz-ı endam ederiz. Biz de karar verdik bundan sonra tüm eğlentilere Modacımızla katılacağız. Ne var? Deniz Akkaya yaparken oluyo ama… Hemen bizim ekip toplaşıp, dene dene benleerüüü var yüzündeee şeklinde, temizlik işini hallediveriyoruz. Bizim ekip, temizlikte sınır tanımayan ve de her türlü kiri, lekeyi pası sillit benkten bile daha hızlı yok edebilen, Gmemuzin, Boncukçu Fadime ve de İncegül üçlüsü. Yani tam komedi temizlik üçlüsü. Günün ikinci temizlik faaliyeti de başarıyla noktalandı. Hatoşumuzun oğlusu Sosyetik Selami ile sevgili eş adayı Nunuk kızımızın nikah törenlerinde bizleri de aralarında görmekten gurur duymal

İNCEGÜL TATİLDE / PART İKİ (SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA)

Resim
İkinci Day: 17 Ağustos Günlerden Cuma'dır günlükçüm. Okula gidip ön kayıt yapılması lazımdır. Yavrunun geleceği söz konusudur. Koşturmak lazımdır. Sabah erken okul yolu düz gider şarkısı eşliğinde olay mahalline varılır. Sanırım daha evvel maraton koşuları yapılan bir bahçede, uzunca bir süre hızlı hızlı yürümek suretiyle kayıt olayının gerçekleşeceği binaya varılır. İki kat merdiven çıktıktan sonra, o sıcakta zaten yarım metre dışarıda olan dil organı bir metre civarında sarkmış bir şekilde, koridorun sağındaki ilk oda aranmaya başlanır. Koridorun sağında hiç oda yoktur ki. Olsa.. ilkini bulmak, bu becerikli şahsiyet için çocuk oyuncağıdır. Sonunda yanlış koridorda aranıp duruyor olduğumuz anlaşılır ve şu meşhur oda bulunur. Dışarıda gezmeye devam eden ve her dakika uzadığı gözlemlenen dil organı, kıvrılarak içeriye sokulmaya çalışılarak, odaya girilir. “Efenim biz ön kayıt yaptıracaktık.” “Evraklarınızı alalım.” Alır. “Hımmmmmmm bu tamam, bu hıhı, bu da tamam.” Bu bakışı sevmedim

İNCEGÜL TATİLDE / PART BİR (DOST BAŞA DÜŞMAN AYAĞA)

Resim
Evet günlükçüm. O çok istediğim tatil geldi çattı ve de bitti bile. Bu gün itibarıyla kürkçü dükkanına dönmüş bulunuyorum. Nasıl mı geçti tatilim? Tam bir İncegül klasiği bittabi. Şimdi sana bölümler halinde, pehlivan tefrikası şeklinde anlatayım canım benim. Birinci Day: 16 Ağustos Günlerden Perşembe olmasına rağmen erken kalkmak zorunda değilsindir. Bu ne büyük bir mutluluktur. Pekiyi o zaman neden sabahın sekizinde ayağa kalkmışsındır. Yoksa deli tarafından bir dürtülme mi söz konusudur. Koca kişisi işe gitmiş. Çocuklar uyumakta. Haydi al eline kahveni. Geç televizyonun karşısına da keyif yap biraz. Madem erken kalktın. Ama ama.. ya camlar. Bu gün camların silinmesi gerekli. Boşver yahu sonra silersin. Olmaz ben bugün için düşünmüştüm. İyi be ne halin varsa gör. Seninle mi uğraşıcam. (İç sesim baskı yapıyor da azıcık.) Camlar.. yerler.. kahvaltı falan filan derken öğlen olmuş. Akşama kına gecesi var. Elbise hazır. Lakin altına siyah terlik lazım. Elbise siyah değil. Zaten benim hiçb

PENCEREME BONCUKTAN BİR KUŞ KONDU BU SABAH

Resim
Böyle sıcak bir Ağustos ayının yağmurlu bir gününde doğmuşum ben günlük. Köy yerinde, gencecik bir anneden. Daha On altısındaymış anacım. Bundandır ki, yıllarca ablam değil de annem olduğuna ikna etmeye çalıştım arkadaşlarımı. He bir de ne zor olmuş benim doğumum. Tersmişim ben ters. Evet, durduğum yerde ters dönmüşüm işte. Çok şaşırdın dimi!!!!! Sıradan bebeler gibi kafa aşağı inmemi beklemiyordun değil mi? Hayır tersmişim de, sezaryen daha bizim memlekete uğramamış. Geçtim sezaryeni doktor bile yok. Tam dokuz tane ebe gelmiş sırf ben bu dünyada var olabileyim diye. Lakin hiçbiri bir şey yapamamış bu konuda. Saatlerce uğraşıp didinmişler yazık. Sonunda içlerinden en yaşlı ve en bilge olanı hepsini kovmuş ortamdan. Kurtarmış zavallı beni. Kendisi yüzlü yaşları sürmekte şu anda. Allah uzun uzun ömürler versin ona. Sonra ben çok hastalanmışım. On beş gün sadece dudaklarıma anne sütü damlatılarak yaşamışım. Ak saçlı, ak sakallı ve boncuk gözlü dedeciğim, Rabbim ona da uzun ömür versin, ba

İTÜ GÜNEŞ TAKIMI

Resim
Sevgili Biluncuğumun pasını aldıktan sonra, haberim oldu bu başarıdan Kendisine teşekkür ediyorum ve gecikme için özür diliyorum. Konuyla ilgili internette gezinirken, sanırım benim de duygularıma tercüman olduğu için, aşağıdaki yazı çok hoşuma gitti. Benim kadar keyifle okuyacağınızı umuyorum. Damlacıkım, Perilim ve Kuğucuğuma paslıyorum. Eminim seve seve duyuracaklardır. Medyamız sayesinde çoğumuz magazine kaptırmış durumda kendini, kim kimle kiminle ne kadar önemli. Canlarımız, kanlarımız, kardeşlerimiz şehit olurken Doğu’da, Güneydoğu’da nedense bir Bülent Ersoy’un evliliği kadar ilgi çekmiyor. Bu magazin olaylarının tartışıldığı programlar dur durak bilmezken, ülkemizin gidişatı hakkında toplumuzu bilgilendireceği bir program neden yapılmıyor. Bunları çok merak ediyorum ve üzülüyorum.Bu sabah (11 Ağustos 2007) CNN Türk ‘te “ İnsanlar Yaşadıkça ” adında bir belgesel izledim. Konu Nusrat’ın bugünkü ve geçmişteki başarısıydı. Geçmişi ve bugünkü başarısı diyorum çünkü; Nusrat Mayın G

BANA BİR MASAL ANLAT ABİ

Resim
Gecelerden bir gece günlükçüm. Sıcaktan erimek üzereyiz ama, Minicimle onun küçücük yatağını paylaşıyoruz. Malum mıncıklaşma, oynaşma, gıdıklaşma ve masal saatimiz. Anneeee biraz da şurdan gıdıklasana. Ya ısır anne kollarımdan. Gıdımdan öpseneeee, şeklinde yönlendirerek kendini yoğurtmakta Mini kişisi. Dişler dökülmüş, ameliyattan sonra da kilo alınmış olduğundan pek bir sevimli görünüyor suratı. Anneeee komik masal anlatsana. (Yavru bilmiyo tabiiii ben onları bi tarafımdan uyduruyorum. Ha deyince olmuyor ki.) Başlıyorum Minicim. Bak bi tane anlatırım ona göre. ( Hayır bu yavru uyuyana kadar beş altı masal istiyor da o bakımdan. Hazır masal anlatılıyorken mesaj da vermek gerekmez mi? Gerekir gerekir. Mesaj kaygılı bir anneyim ben.) Bir varmış bir yokmuş. İki tane davşancık kardeş varmış. O kadar iyi geçinirlermiş ki. Hiiiç kavga etmezlermiş. (He bu arada, bizim Maxi de odada. Bilgisıyırın başında.) Maxiiii kıkırdamasana. Komik bişey mi söyledim ben şimdi. Mesela televizyon mu seyredece

YAR SAÇLARIN LÜLE LÜLE

Resim
Sevgili Günlüküm, Beni tanıyorsun az çok. Sıkıntılı bir tipim ben. Öyle bir yerde çok uzun kalamam. Daralırım. Bi tarafımın üzerinde oturma sürem oldukça kısa olmalıdır. Yoksa sinirli olurum. Hipermanyaklık diye tabir edilen bir hastalıkla boğuşuyorum ben doğduğum günden beri. Allah şifa versin. Sırf bu yüzden, kadınların en sevdiği aktivitelerden biri olan kuaför seansları benim kabusumdur. Çok fazla gerekmedikçe uğramam hermine. Otur saatlerce. Kafanda bir sürü firkete. Kesim yaptırıyorsan, ağzına burnuna kıl tüy kaçması da cabası. Hele o alüminyum folyolar yok mu.. birazdan fırına verilecek çaresiz tavuk misali. Bilen bilir, eskiden daha da beterdi bu işler. Takarlardı bi ton bigudi. Sokarlardı seni uğultulu koca bir kaskın içine. Öylece hiç kıpraşmadan otururdun kaç saat. Allahtan artık onlar tarihe karıştı. O konuda hiç nostalji yapamıycam şimdi. Bazı şeylerin geçmişte kalması daha hayırlıdır kanımca. Kuaföre gitmenin benim için daha fazla eziyet haline gelmesini sağlayacak bir ba

BİR YASTIKTA ON BEŞ YIL

Resim
Günlükçüm, Ağustos ayı bizim ailede kutlama ayıdır. Doğumgünleri, yıldönümleri, Gora’nın düşman işgalinden kurtuluşu gibi bir sürü özel gün işte. Bu müstesna ay boyunca, her güne bir etkinlik düşer neredeyse. Birazı Eylül’e sarksa da, çoğu özel gün Ağustos’a konuşlanmıştır.. Vardır bir hikmeti elbet. Bu gün de bizim evlenmemizin on beşinci sene-yi devriyesi. Şimdi bu koca kişisine iki tatlı kelam etmem, sevgi dolu bir mesaj yazmam icap eder değil mi? Yahu niye dalga geçiyon? İhtiyarladık diye aşk mesajı yazamaz mıyız yani? Banu Alkan ninem yaşında, hatun hala aşığım, ölüyom diye inliyo ortalarda. Benim ondan neyim eksik. Belki bir yüz kilo kadar eksiğim olabilir de. Bir de üç kilo kadar yüz boyası. Bir de dünya starı olamadım hala onun gibi ama, başkaca da eksiğim yok. Haydi o zaman. Bu gün de koca kişisiynen benim aşk tazeleme günümüz olsun. Canım Koca Kişisi; Transa geçmiş vaziyette Fenerin maçlarını seyrederken, sorduğum sorulara başını sallayarak ya da “ya görmüyo musun maç seyredi

ÇİN İŞİ JAPON İŞİ

Resim
Son gündem konumuzu biliyorsun günlükçüm. Hani Divaaamız şu güççük Armağan’la evlendiydi ya. Sonra o güççümen bebe buna bir darbe vurdu da, yerle bir etti ya. Bir eli yağda bir eli balda, hiçbir derdi tasası olmayan, tuzunda bir gram nem dahi bulunmayan yurdum insanının tek sıkıntısı budur şimdilerde. Şimdi ben bunları İbo Şov’da gördüydüm de, şok olduydum. Yok artık dediydim. Hani önce orada bir düğün yaptılar. Nedimesi de bizim Kadırgalı Seda Apla. Benim bu ülkede İsmail YK’dan bile fazla gıcık olduğum kişiler bir araya toplanmış. Kıllık olsun diye oturdum seyrettim Önce kafam kadar tek taşını gözümüze gözümüze sokaraktan, yaya yayıla şarkılar söyledi Bülent Abla. Sonra bunun yavuklusu da geldi. Sarmaş dolaş danslar edildi. On beşlik kızlar gibi süzüm süzüm süzülündü. Seda Apla, almış yanına eski kırığı Pipisini, car car mahalle sohbeti etmekte. Pipisi gülme efektlerini üstlenmiş. Armağan da yazık kurbanlık koyun figürasyonunda. Hele o pala bıyık İbo’nun halleri neydi öyle. Yahu mill

HAPY BIRTHDAY ŞEKERİM

Resim
2 Ağustos 1993 Pazartesi Saat 22.25 Biriciğim, İlk çığlığın, dünyaya ilk merhabandı bu gün. O sesi duyduğunda ılık ılık oldu anacığının yüreği. Hele minicik bedenini kucağımda ilk taşıyışım. Yumuk ellerine ilk dokunuşum. Sen, bir de tuttun ya sımsıkı parmağımı, o zaman iki damla gözyaşı geliverdi ta derinlerden, bilmediğim bir yerden. Bambaşka, yepyeni bir duygu. Daha önce hiç tatmadığım. Daha önce yaşadığım tüm sevgilerden, tüm mutluluklardan öte bir şey. Onca sıkıntının, onca acının ardından, bir filiz yeşeriverdi topraktan. Yaşamak bu olsa gerek. Hayatın anlamını bugün anladım. Hayallerim var seninle ilgili, umutlarım da sana dair. Ağladığında ezilecek yüreğim. Güldüğünde, baharlar yağacak yüzüme. Hasta olunca, sabahlayacağım başucunda. Soğuk kış gecelerinde, koynumda uyutup, sımsıkı sarılacağım. Annemden öğrendiğim ninnilerle büyüteceğim seni. Dizlerinin üzerinde ilk gitmeye başladığında, bademler çiçek açacak. İlk minik adımlarını attığında tüm gökyüzü, kuş resimleriyle dolacak .