Kayıtlar

Nisan, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KİTAP BEN

Resim
Okumak ve yazmak çocukluğumun oyunu, kitap, kalem, defter de oyuncaklarımdı. Dört-beş yaşlarındaydım. Komşu kızlarının genç kız sırlarını duymak için peşlerinde dolaştığım, sonrasında ellerinden düşürmedikleri aşk romanlarının kapaklarındaki yazıları okumaya çalıştığım günlerdi. Severlerdi beni. Kovmazlardı çoklukla yanlarından. Lakin bu tolerans şımartırdı kimi zaman, işi azıtırdım. O zaman “Hadi bakalım evine” der postalarlardı... İadeli, taahhütlü! Yine o günlere rast gelir okuma aşkıyla yanıp tutuşmaya başlamam. Harf denen şeylerin eğri büğrü şekiller halinde gözlerimin önünde uçuşması, bu ikircikli, küçük şeyleri anlamlandırmaya çalışmam da tam bu zamanlara denk gelir. Yalvar, yakar, kavga dövüş komşu ablaların da yardımıyla okumayı sökmemle, okuma manyaklığım start almış oldu böylece. Ne kadar mutluydum. O güne kadar ona buna minnet edip okuttuğum kitaplarımı artık kendim okuyabilecektim. Elime geçen her şeyi okuyabilirdim artık. Hatta okumamam gerekenleri bile! Kaymaklı dondurm

BAYRAMIN SIRRI

Resim
Biz geçkince (!) eski neslin, sıklıkla çocukluklarından bahsetmeleri pek de yadırganacak bir şey değildi aslında. Bunun nedeni çokça hasret, insanoğlunun geri dönülemeyene, imkansıza olan vurgunluğu da olabilirdi, bahçelerden erik aşırabilmenin o vurdumduymaz, masum zevki de. Peki ya o günlerin güzelliği, sevinçleri, anıları neden bu kadar yer etmişti ihtiyar yüreğimizde? Neydi özel yapan bizim çocukluğumuzu? Neydi o müthiş meyveye bu doyumsuz tadı veren? Ben sonunda çözdüm bu sırrı. Evet… Bir Çocuk Bayramı’nda açıldı bütün karanlık odacıkları beynimin. Bizim çocukluğumuz değildi aslında müstesna olan, erişilmez olan, vazgeçilmez olan… Çocuk olmakla alakalıydı her şey. Hayat, anlam, mutluluk, sevgi, barış… her şey. Dilleri, dinleri, ırkları başka, bir dünya çocuk bir aradaydı. Birlikte, el ele. Şarkılar, türküler söyleyip dans ettiler hiçbir farkı fark etmeden. Işıl ışıl gözleriyle, parıldayan yüzleriyle büyüklerine büyükçe bir ders verdiler. Minik yürekler neşeyle, coşkuyla kutsadı y

BU TREN BATIYA GİDER

Resim
Gurur duydum, gurur. Modernliğimizle, batılı duruşumuzla, dünyaya örnek olan televizyon yayıncılığımızla gurur duydum Günlük! Mevzu şudur: İngiltere’de yayınlanan Buzda Dans yarışma programının sunuculuğunu yapan hanım kızımızın göğüs dekoltesi yüzünden kanala şikayet yağmış. O kadar tepki çekmiş ki bu durum, sonunda kızceyiz kapatmak zorunda kalmış çatalı! Yarışmacıların donlarına kadar her bi yerlerini gördükleri bir programda, zavallı sunucu kızın me.melerine kafayı takan İngiliz manyaklarına da ayrıca “bravo” demek lazım ama, konumuz bu değil. Biz yıllardır kendini on beşlik genç kız zanneden –bizimkileri yıllar da eskitemiyor maalesef- son derece şişme dudaklı, son derece sarışın ve son derece dişlek sunucumuzun bütün detaylarını ezberlemişken, ezberleyemediklerimizi de ezberlemek üzereyken, patates kıvamındaki az solistlerimiz teknelerde tangalarla yakalanıp koca gözünü, gözümüze gözümüze sokarken, selülitli bacakları, plastik göğüsleri ve bilumum gereksiz organı görmekten böğk

UMUDA YOLCULUK

Resim
Yaz günü kocaman sulu bir can eriği tuza bandırıp yerken aldığın o mayhoş, tuzlu, serin, yeşil, tatlı hazdır insan olmak. Hiç tanımadığın bir çocuğun başını okşadığında, gözlerindeki şaşkınlık ve masumiyetin yaşlanmış ruhunun tüm çocuk sevinçlerini ortalığa saçıvermesidir bir anda. Sana, evladına veremediği sevgiyle bakan , yapayalnız bir annenin boş kucağını doldurabilmektir belki. Karanlık yolda, “seni gülümsemenden tanıyorum” diyen dostuna daha da fazla gülümseyebilmek ve o ılık sevgiyi yüreğine akıtabilmektir. Değil başka bir insan için, kendi ırkından olmayan canlılar için dahi endişe duymaktır insan olmak. Asla incitmemektir hiçbir canlıyı, insan veya hayvan veya çiçek veya her şey… Hata yapmak, affetmek, affedilmektir… İnsan olmak güzeldir. İnsanoğlundan umudu kesmemek de öyle. Hala inanıyorum ben. Otobüste kendinden büyük birini asla ayakta bırakmaya gönlü razı olmayan, yol ortasına atılmış ekmek parçasını kenara kaldıran , marketten çıkan komşu ablasının elinden poşetleri kapa

"A" MI DİYİM? "B" Mİ DİYİM? "C" Mİ DİYİM? NE DİYİM ŞİMDİ BEN?

Resim
Anneler, babalar, anne baba adayları, gelecekte çocuk yapmayı düşünen aday adayları… Yaklaşın hele bi ekrana iyice! Müessesemiz hiçbir masraftan kaçınmadı ve sizler için bir test hazırladı. Bu test, iki çocuk için düzenlenmiş olup, siz kendiniz kendi çocuk sayınıza göre ayarlamalarını yapabilirsiniz. Biz en zorundan başlayalım istedik. Testin bakalım kendinizi. Mükemmel ebeveyn olarak, kriz yönetiminde ne kadar başarılısınız. 1- Tam işlerinizi bitirmişsiniz ve okumaya can attığınız kitabı elinize almışsınız. Sevimli, mini mini yavrularınızın odasında bir gürültü kopuyor. Kitabınızı bırakıp yanlarına gittiğinizde görüyorsunuz ki: Bilgisayar yüzünden yine birbirlerine girmişler. Küçük yavrunuz gözyaşları içinde yerlerde tepinmekte, büyük olanı ise bir tane daha bilgisayar alın bıktım bu veletin zırıltısından, yeter artık şeklinde suratınıza çemkirmekte. a) Küçüğü sevgi dolu bir kucaklayışla teselli eder, ona bir süre sonra ağabeyciğinin bilgisayarı kendisine bırakacağını biraz sabırlı ol

AHAN DA DON

Resim
Tablo şu: Bir kanepe, üzerine konuşlanmış çatlak bir anne ve işten yeni gelmiş, eşofmanlarını henüz giymiş bir baba yan yana oturmaktalar. Baba ne olduğunu anlayamadan kucağına bir miktar A4 boyutunda kağıt doldurulmuştur bile. Çatlak anne, babaya iyice yanaşır. Bu esnada halının üzeri, yer yer Legolarla süslenmiştir. Tombik bir yavrucak, bu Legoların arasından süzülerek, sek sek sekerek garip bir dans yapmaktadır. Zavallı baba, nasılsa bu manyak şahsiyetler bana bir açıklama yapacaktır. Şimdilik sessizliğimi muhafaza edeyim modundadır. Kendisine beklenen açıklama yapılmaya başlanır: Şimdi bak koca, biz seninlen hakem heyetiyiz. Bu ortada dolanan küçük çatlak da buz patencisi tamam mı? Şimdi gelip gösterisini yapacak. Biz de kendisini yorumlarımızla, puanlarımızla onore edicez. Anlaştık değil mi? Koca kişisi, tam bir teslimiyet içerisinde sadece kafasını sallar. Ne etsin? Kaçsa, nereye kadar? İçeride odasında gayet ciddi bir şekilde bilgisayar başında araştırma!! yapan oğlusunun yanına

SEN NE ÇOCUUSUN?

Resim
Eveeet Sevgili Günlük! Bir süredir duygusal, hüzünlü, kimi zaman ılıman yazılarla normal bir kadın olma yolunda hızla ilerlediğimi görüp, yaşasınnn benim de kendi halinde, doğru düzgün, öyle “melül kuzu, kim çevirirse çevirsin kazı” bir sahibim oldu diye sevindirik oldun değil mi? Oysa dinginlik ila dingillik arası gidip gelen ruhsal travmalarım var benim. Duygudan duyguya geçişlerim var. Hem bu konuda sürat rekorları kırmışlığım var. Hayatla ilgili kaygılarım, kaçışlarım, ortalığa incik boncuk saçışlarım var. Kimi zaman manyağa bağlamak en güzelidir inan bana. Yoksa insan baş edemeyebilir hayatla. Sen sevindin biliyorum. Ahan da bizimki sakinledi, oturttu o dallardan dallara, oralardan dağlara uçurduğu delişmen ruhunu diye mutlu oldun. Lakin erken sevindin canımın içi. Çok erken… İşte geldim buradayım. Zaten ben normal olmak istesem de bırakmıyorlar a Günlük. Şimdi niye dellendi bu hatun yine durup dururken diye geçiriyorsun içinden değil mi? Sor haydi bana. Haydi sor sor sor… Anacığı

AFFETME BENİ KÜÇÜĞÜM

Resim
“Özür dilerim anneciğim” diye ağlıyordu çocuk. Kocaman gözlerinden boncuk boncuk akan yaşlar, gamzelerinde dinlenip pembe yanaklarından aşağıya, oradan da paha biçilmez inci taneleri gibi yere dökülmekteydi. Hata yapmıştı çocuk. Küçücüktü. Sadece bir çocuktu. İşte tam da bu yüzden hata yapması çok anlaşılabilir olmalıydı. “Özür dilerim anneciğim, affet beni” diyordu. Anne duymuyordu yavrusunun bu içten yakarışını. Görmüyordu yüreciğinden sızan acı gözyaşlarını. Anne kendi derdiyle dertliydi hala. Ne kadar yüksek çıkarsa sesi, o kadar haklıydı mıydı insan? Anne bağırıyordu sesinin yettiği, gücünün bittiği yere kadar. Oysa karşısındaki minicik can o kadar savunmasız ve narindi ki. Ve o can, anılarına acı katıyordu belki… Masum yüreğini bitkin düşürecek büyük bir acı. Dünyada en sevdiği, biriciği, onu hep koruyacak meleğiydi annesi. Neden böylesine değişmişti? Ne yapmıştı da sevdiceğini böylesine delirtmişti… Anlam veremiyordu çocuk. Sadece ağlıyordu. Tek yapabildiği buydu. Gökteki melekl

KELİMELERE SINIR KOYUN

Resim
Anlatıcı yaşadıklarından, yaşananlardan beslenir çoklukla. Ve ya yaşanılması olasıları anlatır bilene, bilmek isteyene. İşte anlatıcı bu gün sizlere kendi yaşamından ve belki her gün yaşanan ve bizim bilmediğimiz hayatlardan çok çok kısa öyküler anlatacak. Kısa derken mecazen söylemiyorum, gerçekten kısacık. Kural gereği, toplam elli beş kelimeyi geçmeyecek hikayelerim. Bu projeyi daha evvel duyduğumda acaba sen de yapabilir misin ki, diye sormuştum kendime. Yazmaya başlayınca kendimi tutamadığım gün gibi aşikar iken, elli beş kelimeyle anlatabilir miyim derdimi diye düşünmüş, sonra kendime güvenemeyip vazgeçmiştim. Oysa Dileklerin En Yıldızlısı sen yaparsın deyip sobeleyivermiş beni. Şimdi bana benden daha fazla güvenen dünya güzeli arkadaşımın bu güvenini umarım boşa çıkarmam diyor ve anlatmaya başlıyorum. Bakalım neler çıkacak. Ben de meraktayım. Martılar çığlık çığlığaydı. Yüreği gibi hop oturup hop kalkmaktaydı dalgalar. Aylardır açık denizlerde, ekmek peşindeydi. Gemi limana vard

KİM ÖĞRETTİ ALFABEYİ??? AAAA... BEEEEE... CEEEE...

Resim
Gün geçmiyor ki bloglar aleminde bir ebelemece, sobelemece olayı gerçekleşmesin sayın okuyucu. Sevgili Muhabbet Çiçeğim sobelemişti beni bir zamanlar. Geç oldu ama çok yoğunum. Kendisinin anlayışına sığınıyor ve yanıtlıyorum harf sobesini. Zevkle. İki arada bir derede oldu. Zaten harflerin ilk çağrıştırdıkları idi konumuz. İyi oldu. Üzerinde fazlaca düşünmeden, öylece aklıma geliverenleri yazdım işte. Aha da buyurunuz okuyunuz efenim. A- ANNE.. tatlı sert, yumuşak, sınırsız sevgi, şefkat, gülümseyen mavi gözler. B- BABA.. sağlam, güçlü, direk, bir çift kırılmaz kanat, istediğin kadar yiyecek. C- CENNET.. sevdiklerimin yanımda olduğu her yer. Ç- ÇARŞI… her şeye karşı. D- DEDE… bembeyaz saçlar, bembeyaz sakallar, sinirli ve aksi görüntünün altında her an ağlamaya hazır masmavi gözler. Bir de cepten çıkan şekerlemeler tabii. E- ERKEK.. ?????? F- FARE… ıyyyyykkkk G- GIRGIR… gelin-kaynana kavgalarını bitireceği iddia edilen süpürge çeşidi. Ğ- ÖĞĞĞK.. iyyyrençççç H- HOR HOR.. ilk aklıma gel