AFFETME BENİ KÜÇÜĞÜM

“Özür dilerim anneciğim” diye ağlıyordu çocuk. Kocaman gözlerinden boncuk boncuk akan yaşlar, gamzelerinde dinlenip pembe yanaklarından aşağıya, oradan da paha biçilmez inci taneleri gibi yere dökülmekteydi.
Hata yapmıştı çocuk. Küçücüktü. Sadece bir çocuktu. İşte tam da bu yüzden hata yapması çok anlaşılabilir olmalıydı. “Özür dilerim anneciğim, affet beni” diyordu.
Anne duymuyordu yavrusunun bu içten yakarışını. Görmüyordu yüreciğinden sızan acı gözyaşlarını. Anne kendi derdiyle dertliydi hala. Ne kadar yüksek çıkarsa sesi, o kadar haklıydı mıydı insan? Anne bağırıyordu sesinin yettiği, gücünün bittiği yere kadar.
Oysa karşısındaki minicik can o kadar savunmasız ve narindi ki. Ve o can, anılarına acı katıyordu belki… Masum yüreğini bitkin düşürecek büyük bir acı.
Dünyada en sevdiği, biriciği, onu hep koruyacak meleğiydi annesi. Neden böylesine değişmişti? Ne yapmıştı da sevdiceğini böylesine delirtmişti… Anlam veremiyordu çocuk.
Sadece ağlıyordu. Tek yapabildiği buydu. Gökteki melekler gibiydi… Saf ve Temiz. Elleri o kadar küçüktü ki yetmiyordu gözyaşı çağlayanını durdurmaya. Boş yere çabalıyordu eli yüzünde. Ve inciler parmaklarının arasından birer birer dökülüyordu yer yüzüne.
Ağlayan kimdi aslında? Acıyan, kanayan kimin ciğeriydi?
Minik yavrusunun gözlerinden onun içine doğru akmaya başlamıştı çoktan o can alıcı hüzün. Annenin yüreği inceden bir sızıyla başlayan koca bir ağrı yumağı olmuştu bile.
Hıçkırıklarını sardı minicik bedenine çocuğun. Kucağında yığılmış bir acı topuydu şimdi o sıcak, sevgi dolu, neşe dolu varlık. Ve onu bu hale kendisi koymuştu hiç acımadan… hiç düşünmeden.
Oysa canıydı o, ciğerparesi, en kıymetlisi. Nasıl da böyle zulmetmişti. Çok kızdı kendisine. Nefret etti benliğinden. Lanet okudu beş para etmez egosuna.
Kolları arasında hala hıçkıran bebeğini öpüp koklayarak nafile teselliler sundu ona. Yavrusunun yeniden neşelenmesi için ömrünü fedaya hazırdı şimdi. Sadece on dakika önce olduğu gibi şen kahkahalar attığını duymaktı tek muradı.
Pişmanlıklar ne kadar faydasız, ne kadar acizdi oysa. İnsan denen varlık zamanı geri alma gücüne sahip olsa daha da pervasız olabilirdi. İyi ki yoktu böyle bir yetisi.
Af dilemek de anlamsız ve boştu. Yürek kendini affedemezken, başka kalplerdeki kırıkları iyi edebilir miydi sözcükler? Hangi teselli yaralara merhem olabilirdi? Tuz basmaktan başka bir işe yarar mıydı söylenenler? Cümleler okyanus olsa, söndürebilir miydi ruhtaki yangınları?
Gözlerini o kara gözlere kilitledi. “Seni acıttım bebeğim, biliyorum. Ama en fazla benim canım yandı. Senin acın en çok beni kanattı” dedi gözleriyle yavrusuna. Yüreğini parçalayıp kanatmadan onun içindekileri kırıp dökmek imkanlı mıydı? “Sakın affetme beni küçüğüm. Sakın ha hoş görme. Affedersen… Evet affedersen… Bir daha incitirim seni. Zaten affetsen de sen, ben bağışlar mıyım kendimi?” diyordu gözleri.
Onlar gözleriyle anlaştılar. Yavrusu anneyi affeder miydi bilinmezdi. Lakin anne geceleri uyutmayacak bir pişmanlık daha eklemişti keşke sandığına. Baktığında hep etine batacak, yüreğini yakacak, kocaman, alev alev bir keşke…
Hata yapmıştı çocuk. Küçücüktü. Sadece bir çocuktu. İşte tam da bu yüzden hata yapması çok anlaşılabilir olmalıydı. “Özür dilerim anneciğim, affet beni” diyordu.
Anne duymuyordu yavrusunun bu içten yakarışını. Görmüyordu yüreciğinden sızan acı gözyaşlarını. Anne kendi derdiyle dertliydi hala. Ne kadar yüksek çıkarsa sesi, o kadar haklıydı mıydı insan? Anne bağırıyordu sesinin yettiği, gücünün bittiği yere kadar.
Oysa karşısındaki minicik can o kadar savunmasız ve narindi ki. Ve o can, anılarına acı katıyordu belki… Masum yüreğini bitkin düşürecek büyük bir acı.
Dünyada en sevdiği, biriciği, onu hep koruyacak meleğiydi annesi. Neden böylesine değişmişti? Ne yapmıştı da sevdiceğini böylesine delirtmişti… Anlam veremiyordu çocuk.
Sadece ağlıyordu. Tek yapabildiği buydu. Gökteki melekler gibiydi… Saf ve Temiz. Elleri o kadar küçüktü ki yetmiyordu gözyaşı çağlayanını durdurmaya. Boş yere çabalıyordu eli yüzünde. Ve inciler parmaklarının arasından birer birer dökülüyordu yer yüzüne.
Ağlayan kimdi aslında? Acıyan, kanayan kimin ciğeriydi?
Minik yavrusunun gözlerinden onun içine doğru akmaya başlamıştı çoktan o can alıcı hüzün. Annenin yüreği inceden bir sızıyla başlayan koca bir ağrı yumağı olmuştu bile.
Hıçkırıklarını sardı minicik bedenine çocuğun. Kucağında yığılmış bir acı topuydu şimdi o sıcak, sevgi dolu, neşe dolu varlık. Ve onu bu hale kendisi koymuştu hiç acımadan… hiç düşünmeden.
Oysa canıydı o, ciğerparesi, en kıymetlisi. Nasıl da böyle zulmetmişti. Çok kızdı kendisine. Nefret etti benliğinden. Lanet okudu beş para etmez egosuna.
Kolları arasında hala hıçkıran bebeğini öpüp koklayarak nafile teselliler sundu ona. Yavrusunun yeniden neşelenmesi için ömrünü fedaya hazırdı şimdi. Sadece on dakika önce olduğu gibi şen kahkahalar attığını duymaktı tek muradı.
Pişmanlıklar ne kadar faydasız, ne kadar acizdi oysa. İnsan denen varlık zamanı geri alma gücüne sahip olsa daha da pervasız olabilirdi. İyi ki yoktu böyle bir yetisi.
Af dilemek de anlamsız ve boştu. Yürek kendini affedemezken, başka kalplerdeki kırıkları iyi edebilir miydi sözcükler? Hangi teselli yaralara merhem olabilirdi? Tuz basmaktan başka bir işe yarar mıydı söylenenler? Cümleler okyanus olsa, söndürebilir miydi ruhtaki yangınları?
Gözlerini o kara gözlere kilitledi. “Seni acıttım bebeğim, biliyorum. Ama en fazla benim canım yandı. Senin acın en çok beni kanattı” dedi gözleriyle yavrusuna. Yüreğini parçalayıp kanatmadan onun içindekileri kırıp dökmek imkanlı mıydı? “Sakın affetme beni küçüğüm. Sakın ha hoş görme. Affedersen… Evet affedersen… Bir daha incitirim seni. Zaten affetsen de sen, ben bağışlar mıyım kendimi?” diyordu gözleri.
Onlar gözleriyle anlaştılar. Yavrusu anneyi affeder miydi bilinmezdi. Lakin anne geceleri uyutmayacak bir pişmanlık daha eklemişti keşke sandığına. Baktığında hep etine batacak, yüreğini yakacak, kocaman, alev alev bir keşke…
Yorumlar
Ya da bazılarının yaşadığı bir gerçek mi, hem de yıllarca insanın içinden atamadığı, yaşamın sonuna dek sürecek..
sonra couktan anne af diliyor cocuk hatirladigi halde anne ben hatirlamiyorum iyiki sen benim annemsin diyor.kucuk melekleri kirmak kolay onlari biz buyukler yapiyoruz eger cok gec olmadan yanlisi anlayip durduysan oda insani rahatlatiyor.
Hic kiyamam aglamalariana goz yaslarina.
Canim arkadasim baska bir konu yazicam sana Can Yucelin dedgi gibi Hic bir seyi sahiplenmiceksin, Sezen Aksunu dedgi gibi hic birseyden gidemem :))ben iste aliskanliklarindan zor vaz gecenerdenim. Ev deistiriken bile buraya gelince oteki eve ihanet etmis gibi oldumhalbuki ne kadar yasadim simdi burayad alistim seviyorum. dostluklarda , arkadasliklardanda vaz gecemem. gecmekmi lazim?cok sevdiysem hatalarini cok kere gormem en son noktaya gelen kadar vaz gecemem..
Hadi sen bunun uzerine guzel bir yazi yazrsin bek ben hic yazmiyorum,Hadi canim arkadasim.sevgiyle kal..sevgiler.
Okurken Kemalettin tuğcu hikayelerinde ki kötü annelerden biri yetime yine çektirecek diyordum ki ! Neyseki Anne,anne olduğunu o kudretli vasıfa nail olduğunu anladı da 360 derece döndü pişman oldu.
Zihin affedici olmayı genelde pişmanlıktan sonra önümüze seriyor.Ebeveynin eğitimli olması bu yüzden çok önemli.
Hikaye çok dokunaklı ve ibret dolu.Davranışların davranışları doğuracağını kimse unutmasın.Bugünün o yavrucağı yarının annesi olacak belki de.
Çocukları ilerde pişmanlık duyacağı durumlardan kurtarmak için kendimizi o durumlara sokmadan yetiştirmek lazım.
Tebrikler...
Bir hikaye de olması gereken herşeyi barındırıyordu.
Sevgiyle kal.
zannediyorum ki teşhis mükemmliyetçilik hastalığı....
ama zaman içinde epey törpüledim defoları,artık daha az karşılaşıyoruz vukuatlarla....
unutma konusu ise ,bizimkilerde bir hafıza var ,en can alıcı durumlarda alev gibi döküveriyorlar içlerindekini....:)
yazı düşündürdü beni..Ama açıkçası her şeye katılamadım..Büyüklerde hata yapar..Hatta küçüklerden daha çok, doğrudur..Hani nasıl derler, "titreyen göze çöp düşer".Siz hata yapmamalıyım dedikçe yanlışa düşersiniz..Halbuki gençken insan daha doğal, zihni daha berraktır..Ama anne yada büyük her neyse, çoçuğuna diliyle kızsa bile gönlüyle asla..Hele kendi egosu için asla..Belki karşısındakinin,
yararına olacağı düşüncesiyle olabilir..Ve öyle insanlar vardır ki, herkes için, onun sadece nefes alması yeterlidir.En ağır suçları bile affeder gerçekten seven bir gönül..Ki anne gönlü herzaman öyledir..
Sevmek ve affetmek ayrılmaz ikili..İnsan sevdiğine nasıl küs kalabilir??
Lalegül
Tabiatım, ah keşke her zaman böyle sabırlı ve sevgi dolu olabilsek. Pişman olmamak için. Kıyamam ben o kuzuya.
Firdevsim, evet canım iyi ki yok gerçekten. Kim bilir neler yapardık o zaman.
Sevgili Sufi, aslında o unuttu bile. Hangimiz hangimizi daha çok seviyor yarışı bile başladı. Ama anne unutabilir mi onu bilmiyorum. Teşekkür ederim. Sevgiyle...
Elçinim, canımsın sen. Tatlı delim benim.
Kraliçem, öykü de olsa, gerçek de insanın içinden çıkmayacak kadar acıtan gözyaşı silsilesi işte. Hoşgeldin bu arada. Ne özlemişim görmeyi.
Ferhanım,gençlikte sabır ve tahammül az oluyor. Ama anne dediğinde bunlardan bolca olmalıydı. Tamam melek olmasın ama en azından duracağı yeri bilsin. Neyse ki çok geç olmadan durabildi çatlak anne.:) Canım arkadaşım, bende de bu söylediklerinden çok oluyor. Yani eskiden kopamamak, sanki onu bırakırsam anılarımı terketmişim gibi hissediyorum. İnşallah bu konuda da bir şeyler yazarım. Sevgiler kucak kucak.
Sevgili Umar, hakikaten ne kadar çektirirlerdi parmak kadar gariban yavrucağa. Kitabın başından sonuna, kendimi o yetimin yerine koyar ağlar dururdum.:) Güzel yorumun için çok teşekkür ederim. Keşke, pişmanlık uyandıracak bir şey yapmadan evvel durabilmeyi başarabilsek her durumda. Davranışlar gerçekten davranışları doğuruyor.
Sevgili Fortuna, ne kadar güzel ifade etmişsin. Anne ile çocuğu arasında gerçekten çok özel bir bağ var. Bazen bu kadar delice sevmeseydi anneler çocuklarını, acaba uğraşılabilir miydi diye düşünüyorum. Umarım hiç bir hatanın izi kalmaz sevgiler üzerinde. Çok teşekkür ederim.
Dileğim, çok teşekkür ederim sevgili arkadaşım. Sevgiler kucak kucak benden sana.
Aymenim, ne güzel demişsin yahu. Hakikat anne sinesi gibisi yoktur değil mi? Bu koca kazık halimizle bile hala sığındığımız o kocaman, sevgi dolu mis kokulu kucaktır anne.
Perilim, ah o pipiriklilik! olmasa zaten, her şey daha kolay ve güllük gülistanlık olacak ve bizim vukuatlar da olmayacak. Sanırım zamanla sabırlı ve hoşgörülü olmayı öğreniyorsun. Ama bir yere kadar elbet. Hafızalarını yirim ben onların. Ahhh ahhhh... Benim bücür de öyle işte aynen.:)
Ebrum, hakikaten niye biz anneler böyle ağlak ve duygu yumağı şeklinde dolaşırız. Doğa'nın bir armağanı mıdır, yoksa anne olana kadar erkek cinsine çektirdiklerimizin burnumuzdan getirilmesi midir.:) Çok teşekkür ederim arkadaşım.
Lalegülüm, hatalar insanlar içindir elbet. Yavrucaklarımızın hak etmedikleri muameleyle başbaşa bırakılması benim sıkıntım. Bunu yapan anne bile olsa, bazen kendini kaybedip ileriye gidebiliyor. O anda belki kendi egosunun devreye girmesi, gün içinde içini yaralayan başka olayların hıncını minicik bir çocuktan çıkarmaya çalışması ile oluyor sanırım. Canım sağol. Küs kalmaz değil mi sevdiğine.
Et tırnaktan, gönül de sevdiğinden ayrılmaz..Küsde kalınmaz..
Ama katılıyorum,Anne bile olsa çocuk incitilmemeli..
Resimlerin çok güzel bu arada.Bir öncekide..
Sevgiyle kal..
Her zama sevenlerin olsun..
Lalegül
Annelik her zaman,okşamak değildir..Annelik doğruluk adına gerekirse ağlatmaktır da..
Ben çocuklarımı her zaman bağrıma bastım,amaaa,doğruyu gösterdiğimde anlamadılarsa,onları ağlatmayıda bildim...Çünkü ağlamazsa,gülmenin kıymetini bilemez...
Dozu bilmek gerek..
Ne sürekli ağlamalı çocuk,ne de sürekli gülmeli...Bahtının güzelliği için iki damla gözyaşının faydası olacaksa,bırakın ağlasın..Anne kucağı her zaman açıktır çünkü..
Toplumsal ve kişisel eğitimde azıcık korku ve otoritenin hiç bir zararı olmaz..Kural bilmeyen çocukların sonunu görüyoruz...
Annenin verdiği korku,sadece güvendir bence..
Sürekli gülmeli çocuk dersek,biraz fantazi bir masal olur bu..
Eğer bir çocuk ağlıyorsa,bunu annenin bir eğitimi olarak görün..Çünkü karşılığında,hayatı boyunca gülecektir..Bu annenin geleceğe bir yatırımıdır...
Zamanında bende onlarla birlikte ağlamıştım..Ama şimdi bu yaşımda geriye baktığımda,iyi ki ben ağlatmışım diyorum..Başkalarının ağlatmasına hiç müsade etmedim.Gerek te kalmadı çünkü..Çocuklarım set koymasını biliyorlar...
Bu yazdıklarıma kızanlarınız çıkabilir,ama çocuk"evet"i ve "hayır"ı bilmeli diyorum..
Sevgilerimle..
TüTü
Eskiden de çocuklar konusunda hassastım ama anne olduktan sonra hiç dayanamaz oldum.:(
Sen zaten kelime oyunlarında 'ölüm' kelimesini söyleyip, yazdığın yazıyla mimliydin gözümde, bak bu iki oldu.;-) Sen güldür bizi, boşver üzme, güldürmeyi de iyi beceriyorsun.;-)
Sevgiler...
(Not: Barış'ın blogunu şifreli yapacağım. Takip ettiğini biliyorum sana davetiye göndereceğim. Ama nereye?)
Tütüm, çok gerçekçi söylemişsin niye kızsınlar. Tabii ki çocuklar otorite ister. Ben bunun abartılarak, yanlış olanın daha da yanlış olan bir tavırla söylenmesine karşı çıktım. Bunu yaparken önce kendimle hesaplaştım. İnan bana çok direndim gözyaşlarına teslim olmamaya. Ama öyle masum ve mahsun akıyor ki. Sanırım yenilmem bundan. Sevgiyle...
Esracığım, evet bu ikilemlerin içinde hep böyle pişman ve buruk anneler olacağız galiba.
Semacığım, işte duygusal bir anne modeli daha. Seninle biz daha çok ağlarız böyle.:( Demek sen beni o zamandan mimledin. Yaşamadığım şeyleri çok zor yazarım desem... yazınca acılar hafifliyor sanki desem... anlatabilir miyim sana kendimi? Tamam söz bir dahaki yazı üzmeyecek seni.:) Oğuz abisi, her akşam tekrar tekrar Barış'ın resimlerine bakıyor zaten. Valla biz isteriz davetiyemizi. (ayvazovski_kaos@hotmail.com) adres budur. Sevgiyle...
Ya ama arada harbidende insanı çileden çıkarıveriyor kuzular hemde gözünün içine baka baka :) Ama asla şiddet yok , aslada olmayacak...
Herbiri birbirinden guzel yazilar, cumleler, anlatimlar ama.... helak oluyorum okurken ya :(((
Umarim kendinde bu moda girmedin guzelim? hadi don geri
Ama gerçekten anne ile evlat arasındaki bağ bambaşka, öyle 2 gözyaşı ile kopabilecek kadar ince değil. İnsan hiç o kuzucuklara küs kalabilir mi?
Sevgilerimle incegülüm.
hepimiz zaman zaman bu duyguları yaşamadık mı?
bir kaç kez bizde de oldu,ancak ben haketmediği, fazla tepki gösterdiğim zaman bu ruh hali içine düşüyorum,ozamnda yavrum gelip gözyaşlarımı siliyor sanki kendi hiç ağlamamışçasına
sevgilerrrrrrrrrrrr..
gecenin bi yarısı nasıl oturdu şu kelimeler içime .
Tanıdığım bütün bebeklerin ağlama sahneleri üşüştü zihnime, ağlayamıyorum da tıkandım resmen .Anne ve çocuk ilişkisi sadece bu olayı anlayabilmek için evlenip de erkeklere katlanabilirim :P
Börtlekim, doğru diyorsun. Bazen sahiden çileden çıkaracak şeyler yapıyorlar. Sanırım dozu iyi ayarlamak gerekiyor. Ne fazla yumuşak, ne çok sert. Yahu ne zor şey değil mi?
Kuğum, yok be güzelim. Benim bu modda kalmam çok da olası değil biliyorsun. Ah canım benim.. dönüyorum meraklanmayınız efenim. Çok öperim ben seni.
Çenebazım, sahiden değil mi? Nasıl biliyorlar annelerin yumuşak karnını. Bir de benimki gözyaşlarının yanında edebi laflar da eder. Anlatmakla olmaz, duyman lazım. Böyle içli içli. Üçkağıtçı sıpa.:) Kopmaz tabii. Dünyada birbirini en çok seven ikilidir anne ve çocuğu değil mi?
Hacerim, hoşgeldin canım. Öyle güzel anlatmışsın ki sen bu yorumunla her şeyi. Ben üzerine ne diyeyim artık. Evet asıl pişmanlık bu. Akşama kadar herkesin her dediğini yap, sonra en sevdiğinin isteklerine üff püff... Sevgiyle can.
Mukom, en kötüsü de gelip seni teselli etmeye çalışmaları değil mi? İşte o zaman pişmanlığın, vicdan azabın daha da büyüyor. Hayır demeyi de bilmeliyiz elbette. Ama her şeye değil.
Sananekibananesanım, canım benim evet anne olabilmek için katlanacaksın bu erkek milletine.:) İnşallah bu duyguları en güzeliyle yaşarsın canım benim.
Elçinim, sana şablonum feda. Ne mahsuru olacak. Tapulu malım değil a.:)
Resimdeki o tek gözyaşı beni çok etkiledi ve yazın iyicene yüreğime girdi.
Ellerine sağlık,
Sevgilerimle,
Cemilem, canım benim. Sen çok iyi ve ilgili ve sevgi dolu bir anneyken böyle pişmanlıklar yaşamasan keşke. Kızların seni ne kadar sevseler az. Sen onlar için çabalamıyor musun kuzum. Öperim çok.
Harika olmuş yazınız...Bayıldım...