Kayıtlar

Ocak, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AYA BAKTIM SENİ GÖRDÜM SANA BAKTIM AYI GÖRDÜM

Resim
Sevgili Kelebek, " Ertelemek/Ertelenmek " demiş. Bir öyküyle iştirak edelim efenim. Şunu da belirteyim ki, aşağıdaki hikayede adı geçen kişi ve kuruluşların gerçek hayatla yakından veya uzaktan hiiiiç alakası bulunmamaktadır. Öykümüzdeki kadın, siz tanımazsınız, bir ay geçmesine rağmen yeni yıla giremeyen, hala eski yılda takılı kalan bir karakter. Bir türlü de karar veremedi. Yeni yıla girsin miydi? Yoksa beklemeye devam mı etsindi? Yeni yılda yeni kararlar alsın mıydı? Yoksa eski yılda alıp, bir türlü hayata geçiremediği kararları bohçasından çıkarsın mıydı? Yahut onlar, bu yıl da bohçada kalıp, şeytan sidiği, güve yeniği olsun, hatta küflensin miydi? Alice’in ukala tavşanı misali, hep bir zıplama halinde, hep bir koşturmaca içinde yaşamakta olan bu insan, nedense hep ertelemekteydi yıl değiştirmeyi. Belki de biraz ağırdan almalıydı artık hayatı. Biraz daha yavaşlatmalıydı adımlarını. Bu hengamede atladığı, yaşamayı unuttuğu ve ertelediği ne çok şey olduğunu düşündü. Bir y

OKULDAN AL BENİ SANALDA BUL BENİ

Resim
Merhaba Günlük, Nasıl anneyim ben değil mi? Yavrular karne aldı, iki satır bir şey demedim bununla ilgili. Küserler mi bana? Yok küsmezler zannımca. Zira benim büyük sıpa geçen sene ilk dönem karnesini kayıp etmişti de. Biz notlarını karnem.net’ten öğrenmiştik. Hee valla Günlük, teknoloji bazen çok işe yarıyor. Yoktu bizim zamanımızda böyle şeyler. Şimdi yavrular ne etse haberimiz oluyor. Okula gitmedi mi? Cebe mesaj gelsin, sor neredeymiş, ne halt karıştırıyormuş. Kırık not mu aldı? İnternetten öğren hemen, çek fırçanı. Yani bu yavrucaklar, ağız tadıyla, karneye çamaşır suyu müdahalesi bile yapamıyorlar yahu. Hayır yayıla yayıla okul kıramıyorlar en kötüsü. Şöyle bahar geldi miydi, okulu mokulu boş verip, kırlara, parklara, sinemalara, kafelere hücum edemiyorlar bizim gibi. Hele bir denesinler. Babanın cebi dııtlayıveriyor hemen. “Sizin hayta bu gün okula gelmedi valla. Anam okulda bi sürü öğrenci var. Biz hangi biriyle uğraşalım? Sahip çıkın sıpanıza.” Al işte enselendi yavrucak. Yan

ÇOCUKTAN MÜMKÜNSE ALMA HABERİ

Resim
Çocuk ve çocukluk konusunda pek ağlak olduk hep beraber. Malum hepimiz o yılları puslu bir hayal olarak anacak kadar gerilerde bırakan, olgun ve de dolgun hatunlarız. Oysa çocuk deyince insanın aklına cıvıl cıvıl sesler, mutlu yüzler, şen kahkahalar gelir. Ve de aklına geleni, ne olacağını düşünmeden, pat diye, fütursuzca söyleyiverir çocuk kısmı. Yalanı, riyası yoktur. Kalbinden geçen iki dudağının arasından söz olur çıkıverir de büyüklere pirincin taşını ayıklamak düşer sadece. Biraz da eğlenelim. Ağlamak ve ağlatmak misyona ters. İşte yakın zamanlarda biriktirdiğim birkaç çocuk muhabbeti.. Duvardaki bordürden kopya çekerek, Mini yavrusa masal uyduruyorum: “Bir ayıcık, bir sıpacık ve bir aslancık ormanda oyun oynarken çok yorulmuşlar ve acıkmışlar. Oralarda bir erik ağacı aramaya koyulmuşlaaaar.” Ne alakaysa artık… canım çekti zaar. “Ama annee, aslancıklar erik sevmez ki.” Niye? Pek güzel olur aslında. Şöyle ekşi ekşi. “Ne sever peki.” “Hayvan sever.” Hayvan sever aslanı da şimdi du

ÇOCUKÇA

Resim
Gül bahçesinde tomurcuktur çocuk . Yüreğimizi aydınlatan bir gülücük, ruhumuzu ferahlatan bir sözdür. Bir sarılma, sarmalamadır sevgi dolu. Hesapsız, çıkarsız masum bir öpücüktür. Çocuk her şeydir. Çocuk hayattır. Milyonlarca sayfaya sığdıramayacağın engin bir okyanustur çocuk. Kalbinde taşıdığın minicik bir damla. Ve mutluluğun resmidir çocuk. Ve yüreğinde sakladığın mabedindir çocukluğun. Hayat seni hırpaladığında sığındığın. Kimselere dokundurmadığın. Herkesten, her şeyden sakınıp sakladığın. Bu iki güzel sözcükle devam ediyor kelime oyunumuz. İşte burada toplaşıyoruz. Gelmek isteyen dostlara açık davettir. Zamanında tazecik bir blogger iken, belki de daha kimselere ulaşamamışken sesim, yazmış olduğum çocuksu yazılardan iki tanesini düzenledim sizin için. Beğen beğen oku yani. CANIMIN İÇİNDEKİ CAN Haberi ilk aldığında belki şaşkınlıktan, belki sevinçten, kim bilir belki de kararsızlıktan afallarsın önce. Sonra için içine sığmaz olur. Heyecan, adrenalin, aşk belki de. Gerçek aşk. Ö

ANLATAMADIM DERDİMİ

Resim
Liselimi tanımayan kaldı mı bilmiyorum Günlük, Hani şu benim on beş sene evvel kucağıma aldığım, o zamanlar minik bir şempanze yavrusu kadar çirkin olup, zaman geçtikçe serpilip güzelleşen, şimdilerde karizmasıyla genç kızların gönlünü fetheden, dünyalar yakışıklısı oğlum. İşte bu yavrunun sorunu “Dil Anlatım” dersi. Evet evet.. benim çocuğum. Ya da ben bunu kocaya bi sorsam mı acep? Hayır başkasından olabilir desem, kocam yapmaz öyle şey. Yapmaz değil mi? Neyse efenim, bu yavrucak bu dersten ya hoşlanmıyor, ya da gerçekten beyninin sözel bölümünü yeterince kullanmıyor. Yoksa ki matematik, fizik, biyoloji gibi topluca nefret ettiğimiz derslerden çok yüksek notlar alıp, dil anlatımda şaşalaması beni gerçekten şaşırtmakta. O halde birlikte çalışalım dedik. Bu kez ciddi olacağımız konusunda sözler de verdik birbirimize. Tutabildik mi? Yaşayalım ve görelim. Anne gündüzden bu dersle ilgili gerekli dokümanları hazırlamış, yazılı sorularına kadar bulmuş buluşturmuş, yavrusunun eğitimi için g

EVLİ EVİNE KÖYLÜ KÖYÜNE

Resim
Yeter bu kadar romantizm. Şimdi gelelim evliliğin gerçeklerine. Kızlars, bu soruları böyle teeek teeek yanıtlayasım ya da yanıtlatasım var. Herkesleri pek bi aydınlatasım var. Kızmazsınız değil mi? Aşk evliliği mi mantık evliliği mi? Aşk dediğin nedir ki? Biraz kalp çarpıntısı, biraz yürek sızısı, acı soslu makarnadan üç tabak yediğinde bile olamayacak kadar mide ağrısı. En güzeli mantıklı düşünüp, mantıklı bir karar vermek. Bir kere kocanın hafiften saf olanı makbuldür. Ne desen “he” diyecek, etrafında pervane olacak. Seni hediyelere boğacak kadar da zengin olacak. Her gün başka restorana yemeğe götürecek. Sen üşüme diye üzerindeki ceketi çıkarıp omuzlarına koyacak ve kendi k.çı donacak. Mantıklı olmak lazım bu hayatta mantıklııı. Karşı cinsin görüşünü alalım. Aşk meşk anlamam kardeşim ben. Her mantıklı oküzün yapması gerektiği gibi, “garının sırtından zopayı, karnından sıpayı eksik etmeyecen” ahan da budur. Görücü usulü mü anlaşarak evlenmek mi? Anlaşarak evlenmek en güzeli. Baştan

EVCİLİK OYUNU

Resim
Bir gün bir yerde karşılaşır iki çocuk yürek. Dellenir sanki deli akan kan, daha da hızlı akar. Sanki kuş olur uçar birbirine doğru iki çocuk yürek. Bedenlerin yönü farklıdır birbirinden. Biri başka, diğeri başka yere gidecektir.Lakin ayrılamaz birbirinden aynı yöne gitmek isteyen iki çocuk yürek. İki farklı yöne esen iki deli rüzgar gibi savrulur yüreksiz bedenler. Bedenler soğur, bedenler üşür, bedenler yüreksiz yaşayamaz. Anlar ki bedenler, yüreksiz yaşanamaz. Yüreğinin peşinden gitme zamanıdır artık.Diğer söylenenlere kulaklarını tıkayıp, yüreğinin dediğini yapma zamanıdır. Karşılaştıkları yerde kavuşur birbirine yüreğine kavuşmuş bedenler. Sağ yarısını bulmuştur çocuk, ya da sol yanını bulmuştur diğer çocuk. Sonra bir daha hiç ayrılmazlar birbirlerinden.Birlikte büyümeye çalışır iki sevdalı çocuk. Tozlu, topraklı yollardan, daracık patikalardan geçerler.Kirlenir, pislenir her yanları ama sevgilerine halel getirmezler. Taşlara takılır kimi zaman ayakları, sendeler ama düşmezler.Kim

BENİM SIKINTILARIM SENİNKİLERİ DÖVER

Resim
Selam Günlük, İyi misin.. hoş musun? Beni soracak olursan, iç gelininden hallice işte. Yoğun geçen bir hafta sonundan sonra yeni bir hafta, yeni bir koşturmaca başladı. Hepimize hayırlı ve de uğurlu olsun. Şu anda yemek yemem gerekiyordu. Boş ver be.. rutin Pazartesi rejime başlayıp sonunu getiremeyişlerimizden biri olsun bu gün de. Aslında biliyor musun anacım, kıymetini bil yaşadığın hayatın, derim ben. Ne zor şartlarda yaşayanlar var biliyor musun sen? Kim mi? Kimler yok ki.. ben sana şimdi anlatsam ne şaşırır ne üzülürsün sen de benim gibi. Hele san’atkaarlarımızın durumları içler acısı. Bilemezsin günlükcüğüm. İsim vermeyeyim şimdi. Sonra guugıl kapısından iti kopuğu doluşuyor dükkana. Şu bizim manken eskisi, aağsena kırması, en genç az solistimiz var ya. Yahu hatun g.tüyle adam dövüyor ya dans adı altında. Hani şu magaazin programlarını başımıza musallat eden bir adam var… heh işte.. onun helali, yavuklusu, düzeyli ilişkisi. Adam karısını bile şutladı ya bu hanım kızımız yüzünden

DİŞİ AĞRIYAN BLOK FLÜT VİRTÜÖZÜ

Resim
Eve bir varayım, ilk işim yatacak bir yer bulmak olacak. Hiçbir kuvvet bana bu akşam iş yaptıramaz. Sündü de sündü bu hafta bee.. bitmek bilmedi. Her sabah bu gün Pazar diye kalkar oldum. Hayır hayır, kesin kararlıyım. Dinlenmek benim de hakkım. Evet Günlük, işte böyle çocukça hayaller kurarak eve vardım dün akşam. Yavrucaklarımın karınlarını doyurduktan hemen sonra yatacak bir yer bakınmaya başlamıştım bile. Yok yok kararlıydım bu sefer. Liselim sofrayı toplamama yardım etti. Ekmeği mutfağa kadar götürdü. Valla bak. İnanmıyor musun? Sonra gözlerimin içine içine bakarak şöyle dedi: “Anneee.. Fizik’ten yazılım var yarın.” “İyi ya… git odana çalıış. Benimle ne işin var ? Ben yattım say, hatta uyuyorum say..” “Ama anne.. ben dağınık odada ders çalışamıyorum ki.” (Aman aman sevsinler seni. Pek de titizdir benim yavrum. Daha sabah ayağından çıkan çorapları yatağının altında, eşofmanını da gardrobunun arkasında terk edilmiş halde bulmadım sanki.) “Oğlum, sabah toplamıştım ben odanızı. Henüz

KAR ÜSTÜNDE BİR ÇİFT YÜREK

Resim
“Ne kadar güzel bir gece değil mi?” dedi genç kadın, sevdiği adama sımsıkı sarılmış, gözlerinin içinden kalbini görmek istercesine derin bakarken. “Öyle canım. Gerçekten çok güzel bir gece. Ama, üşümedin mi sen?” diye sordu genç adam, incitmeye kıyamadığı o minicik kadını kolları arasında ısıtmaya çalışırken. Her yer bembeyazdı. Ayaklarının altında hışırdayan o büyüleyici ve soğuk mucizenin sonsuzluğu göz alıcıydı. Bu birlikte geçirdikleri ilk kış olacaktı. Aynı evde, aynı hayalleri kuracakları ilk kış. Beyaza çevirecekleri ilk “Kara Kış”. Sıkıntılar içinde kurmuşlardı yuvalarını. El ele, sırt sırta verip bir hayali gerçek kılmışlardı. Oysa onlarınki imkansız aşktı. “Gidecek misin sen şimdi bizi bırakıp?” diye sordu kadın, daha da sıkı sarıldı sevdiğine. Hep böyle kalabilselerdi. Hep böyle sarmaş dolaş olabilselerdi. Ayrılık, hiç beklemedikleri bir anda çalmıştı kapılarını. Hazırlıksız yakalanmışlardı. Ama vakitti. Öyle olması gerekliydi. Oysa daha yeni kavuşmuşlardı . Daha doyamamışla

YENİ YAZI DEĞİL... AÇIKLAMA NOT BÖLÜMÜNDE

Resim
Selam Günlük, Özledin mi beni? Ben seni pek bi özledim ne yalan söyleyim. Yokluğumda neler yaptın bakalım. Gelen giden oldu mu? Datlu neyin ikram edeydin arkadaşlarıma. Bi çay yapaydın ya da. Hiç mekana gelen ikramsız gönderilir mi? Cık cık cık.. Beni soracak olursan çalıştım bolca. Arada kaçamak yapıp arkadaşlarımı ziyaret ettim. Neler yapmışlar şöyle bir yokladım. Biraz fırsat bulunca hemen gelip sevgili arkadaşım Perilimin Takıntı sobesine cevap yazayım dedim. Kendisine teşekkür ediyor ve belli başlı takıntılarımdan bahsetmek istiyorum. E hepsini yazarsam üç gün sürer şimdi. Günlükçüm, kabul ediyorum. Obsesif bir kadınım ben. Zaten takıntılı olmak, kadın olmanın olmazsa olmazıdır değil mi? Taktı mı takarım kardeşim. Bir şeyi arıyorsam.. ki bu çok önemsiz bir şey olabilir… bulana kadar rahat edemem. Gecenin üçünde, sırf aklıma takıldı diye market fişi aradığımı bilirim Bir yere gideceksem evim derli toplu tertemiz olmalıdır. Bu yakın yerler için de geçerlidir. Yoksa kendime de, mille

KISA BİR MOLA

Resim
Merhaba Arkadaşlarım, Küçük bir kaçamak yapıp geldim. Güzel dilekleriniz için çok çok teşekkür ederim. Özellikle daha fazla dinlence dileklerinize. Giden yılın ardından öyle trene bakar gibi baktım yılbaşı akşamı. Gelen yıla da aynen öyle. Yeni yılın bana getirisi daha fazla iş, daha çok yorgunluk oldu. Umarım size daha güzel şeyler getirir. Bana biraz müsaade ediniz. En kısa sürede görüşmek dileğiyle.