BENİM SIKINTILARIM SENİNKİLERİ DÖVER

Selam Günlük,
İyi misin.. hoş musun? Beni soracak olursan, iç gelininden hallice işte. Yoğun geçen bir hafta sonundan sonra yeni bir hafta, yeni bir koşturmaca başladı. Hepimize hayırlı ve de uğurlu olsun. Şu anda yemek yemem gerekiyordu. Boş ver be.. rutin Pazartesi rejime başlayıp sonunu getiremeyişlerimizden biri olsun bu gün de.
Aslında biliyor musun anacım, kıymetini bil yaşadığın hayatın, derim ben. Ne zor şartlarda yaşayanlar var biliyor musun sen? Kim mi? Kimler yok ki.. ben sana şimdi anlatsam ne şaşırır ne üzülürsün sen de benim gibi.
Hele san’atkaarlarımızın durumları içler acısı. Bilemezsin günlükcüğüm. İsim vermeyeyim şimdi. Sonra guugıl kapısından iti kopuğu doluşuyor dükkana.
Şu bizim manken eskisi, aağsena kırması, en genç az solistimiz var ya. Yahu hatun g.tüyle adam dövüyor ya dans adı altında. Hani şu magaazin programlarını başımıza musallat eden bir adam var… heh işte.. onun helali, yavuklusu, düzeyli ilişkisi. Adam karısını bile şutladı ya bu hanım kızımız yüzünden. Hatta bununla evlendi de, bu konudan bahsetmek hiiiç içimden gelmiyor nedense..
Hatta bu caaanım herif, karizmayı yerle yeksan edip İngilizce şarkılar besteledi de, muhteşem bi şekilde yorumladı bu hatun kişi. Dünya starı olmasına ramak kalmıştı. Az daha MTV’de o inanılmaz klibi yayınlanacaktı olmadı son anda. Verilmiş sadakası varmış Avrupalının demek. Hatırladın değil mi? Aslanım günlük. Sen anlamıycan da kim anlıycak beni?
İşte geçenlerde bu hatunun bir gününü anlatıyordu magazinlerin birinde. Sanırım kaseti sayın halkımız tarafından pek de ilgi görmeyince (E halkıma da yazıktır. Parasıyla çile çekmek istememiştir zaar.) yavuklusu olacak magazincilerin piri, er kişisi “hatunun reklamını az yaptık herhal. Sabahtan akşam üzerine kadar program, sonra geceleri bütün magazinlerde böbreklerine varana kadar milletin gözüne soktuk ama yeterli olmadı.” şeklinde düşünmüş olacak ki, bir de bu arkadaşın bir gününü nasıl geçirdiğini belgesel tadında anlatmış sağolsun.
Ulen ne nankör milletiz he.. bir de televizyonda belgesel yok. Kaliteli program yapmıyorlar diye ağlaşıyoruz. Al sana buram buram kalite kokan nefis bir program.
Dur anlatayım şu kızceyizin hangi koşullarda yaşamaya çalıştığını da ibret olsun, ders olsun, kıssadan hisse olsun. Kadir kıymet bil azıcık sen de. Hep şikayet hep şikayet yahu.
Şimdi bu yavrucak sabah sabah, daha karga ailesi kahvaltı için çayı ocağa yeni atmışken uyanmak zorunda kalıyor. Sen o saatte çoktan kalkıp yavrularından birini okul yoluna uğurlamış ötekinin de yerlere yuvarlanan yorganını üzerine örtüp mutlu mesut koltuğun bir köşesinde yarı baygın sızıveriyorsun ya. Bi tarafında pireler dans ediyor hani. Lakin hatun, saray yavrusu evinin, saraylara yakışacak banyosunda duşunu almakta. Sen daha uyuuu..
İşte senin o on beş dakikalık kestirmen esnasında hatun misssler gibi yıkanıp paklanmış, vöttürü zört marka popo taşlaştırıcı, zıttırı pırt marka me.me ucu dikleştirici, hotturu port marka kulak me.mesi yumuşatıcı kremlerini bin bir zahmetle sürmüş, bin iki yüz elli iki tane bilmem ne marka kıyafetin içinden hangisini giysem diye kara kara düşünmeye başlamıştır bile. Zorrrr çok zorrr.
Üç mağaza büyüklüğündeki ayakkabı dolabından ayakkabı seçmeye çalıştığı zamana denk gelir ki sen bir hışım ayılmış, ortalığa dökülmüş pılı pırtıyı toparlamak için kuyruğu tutuşmuş beygir gibi koşturmaya başlamışsındır bile. Yatak yorganı da bu hızla düzenledikten ve evin son rötuşlarını hallettikten sonra giyinmeye hazırsındır artık. E duş yapmayacak mısındır? Bırak şimdi duşu.. vakit mi var? Elini yüzünü bi yıkayıp, dişlerini fırçalayabilsen hayırlısıyla. Şanslı eşşek seniiii…
Sonra bu bizim sanatkar hatun, özel şoförünün kullandığı son model arabasının içine korumalarıyla beraber yerleşir. O kadar perişan olmuştur ki evdeki hazırlıklardan sonra, saçının fönü bile doğru düzgün yapılamamıştır. Oysa ki sen misler gibi tarayıp toplayıvermişsindir saçını kafanın tepesine. Yine de yaranılmaz sana beee..
Sonra sen otobüs durağında bulunanlarla sohbetler ederek kırk beş dakika hat şoförünün keyfini beklemiş, mutlu bir şekilde son model belediye otubüsüne ancak ayakta yer bulabilmişsindir. Olsundur. Onun bu çileli hayatının yanında seninki gül bahçesidir. Şikayet yoook..
Bu aşamayı da başarıyla atlattıktan sonra program sunacağı mekana işte bu zorlukları aşmanın verdiği haklı gururla gelen sanatçımızı burada da çileli ve eziyet dolu saatler beklemektedir. “görüyorsunuz makyajdı, saçtı.. ne kadar da uğraştırıyorlar beni.. kızzz makyöz gözün körolmaya.. göz çukurumun üzerine bunun bir ton koyusunu sürecektin… canın çıkmaya kuaför, sol tarafımdaki perçem öyle mi olacaktı hııı?” şeklinde sitem etmektedir kendisi. E haksız mıdır yani? Yazııııııkk…
Tüm bu sıkıntılar sürerken yavrucak daha kahvaltı etmediğinden kendisine mükellef bir tepsi hazırlanmıştır bile. Heh işte tam da senin püskütünü çaya bandığın sıralar oluyor bütün bunlar. Misler gibi burçağını ye işte.. hem oynak bi püsküttür kendisi. Bak neler var hayatta.. Allah düşürmesiiin…
Şimdi sıra gelmiştir onca tuvaalet içinden en kokoşunu, en şıkırdaklısını ve de en sabah sabah giyilmeyecek olanını seçmeye. “Üffff görüyorsunuz işte… n’apçam ben şimdi.. Mübeccel kızz.. şu yeşil üzerine mor güllü olanı mı giyiiim, yoksa şu her tarafı taşlarla kaplı olanı mı kızzz.. kimsecikler yardımcı olmuyor bana, her şeyi kendim yapıyorum amaaaa..” diye isyan ediyor kızceyiz. Çok üzüldüüüüm…
Sen tarlada ırgat, el evinde hizmetçi, fabrikada işçi, öğretmen, doktor, mühendis, sen masa başında ya da kapı kapı dolaşıp evine ekmek getirir, evin için hanım, anana babana hayırlı evlat, karşı tarafa uysal gelin, kocana uyumlu eş, yavrularına süper anne olmaya çalışır ama hepsinin bir şekilde yarım yamalak olduğunu düşünür, bu arada herkesi bir şekilde memnun etmeye çalışıp, asla kimselere yaranamazken, onun sahte şakşakçıları vardır. Hayatının tek amacı kadın programlarında göbek atmak olan bir avuç kadındır onu sanatçı yapan. Saçmalamalarına, salaklıklarına, bet sesine alkış kıyamet pirim yaptıran bir avuç kadın.
Oysa senin hayatındaki bir avuç insan, seni sen olduğun için sevmektedir. Onlar seni alkışlamazlar hatalarında. Uyarırlar. “Kendine gel bakalım” derler. Onlar bütün bu işleri bir arada becerebildiğinde de seni alkışlamazlar. Çünkü onlar bilirler ki sen zaten bunları yaparken şak şaklanmayı beklemezsin. Onlar senin sevincini, derdini paylaşırlar. Onların omuzları hep senin için hazırdır. İyi gününde olduğu gibi dar gününde de seninledirler. Çıkarları için değil, dost oldukları için yanındadırlar.
Sonra hatun gece programı için bir başka kuaförde, bir başka saç modeli yaptırmaktadır. Sıkılmıştır, bunalmıştır. Oysa sen mutlusundur o saatlerde. Çünkü senin saçını minicik, tombik ve ısırılası gamzeli parmaklarıyla yavrucağın şekillendirmektedir.
İşte günlük dedim ben sana… zor bu san’atçı milletinin hayatı. Tamam tamam seninki daha zor kabul ediyorum. İyi de “hayattan mutluluk damıtabilmek” değil midir yaşama sanatı? Ya da siyah-beyazdan renk çıkarabilmek.
Öpüyorum Günlük.. iyi davran kendine.
İyi misin.. hoş musun? Beni soracak olursan, iç gelininden hallice işte. Yoğun geçen bir hafta sonundan sonra yeni bir hafta, yeni bir koşturmaca başladı. Hepimize hayırlı ve de uğurlu olsun. Şu anda yemek yemem gerekiyordu. Boş ver be.. rutin Pazartesi rejime başlayıp sonunu getiremeyişlerimizden biri olsun bu gün de.
Aslında biliyor musun anacım, kıymetini bil yaşadığın hayatın, derim ben. Ne zor şartlarda yaşayanlar var biliyor musun sen? Kim mi? Kimler yok ki.. ben sana şimdi anlatsam ne şaşırır ne üzülürsün sen de benim gibi.
Hele san’atkaarlarımızın durumları içler acısı. Bilemezsin günlükcüğüm. İsim vermeyeyim şimdi. Sonra guugıl kapısından iti kopuğu doluşuyor dükkana.
Şu bizim manken eskisi, aağsena kırması, en genç az solistimiz var ya. Yahu hatun g.tüyle adam dövüyor ya dans adı altında. Hani şu magaazin programlarını başımıza musallat eden bir adam var… heh işte.. onun helali, yavuklusu, düzeyli ilişkisi. Adam karısını bile şutladı ya bu hanım kızımız yüzünden. Hatta bununla evlendi de, bu konudan bahsetmek hiiiç içimden gelmiyor nedense..
Hatta bu caaanım herif, karizmayı yerle yeksan edip İngilizce şarkılar besteledi de, muhteşem bi şekilde yorumladı bu hatun kişi. Dünya starı olmasına ramak kalmıştı. Az daha MTV’de o inanılmaz klibi yayınlanacaktı olmadı son anda. Verilmiş sadakası varmış Avrupalının demek. Hatırladın değil mi? Aslanım günlük. Sen anlamıycan da kim anlıycak beni?
İşte geçenlerde bu hatunun bir gününü anlatıyordu magazinlerin birinde. Sanırım kaseti sayın halkımız tarafından pek de ilgi görmeyince (E halkıma da yazıktır. Parasıyla çile çekmek istememiştir zaar.) yavuklusu olacak magazincilerin piri, er kişisi “hatunun reklamını az yaptık herhal. Sabahtan akşam üzerine kadar program, sonra geceleri bütün magazinlerde böbreklerine varana kadar milletin gözüne soktuk ama yeterli olmadı.” şeklinde düşünmüş olacak ki, bir de bu arkadaşın bir gününü nasıl geçirdiğini belgesel tadında anlatmış sağolsun.
Ulen ne nankör milletiz he.. bir de televizyonda belgesel yok. Kaliteli program yapmıyorlar diye ağlaşıyoruz. Al sana buram buram kalite kokan nefis bir program.
Dur anlatayım şu kızceyizin hangi koşullarda yaşamaya çalıştığını da ibret olsun, ders olsun, kıssadan hisse olsun. Kadir kıymet bil azıcık sen de. Hep şikayet hep şikayet yahu.
Şimdi bu yavrucak sabah sabah, daha karga ailesi kahvaltı için çayı ocağa yeni atmışken uyanmak zorunda kalıyor. Sen o saatte çoktan kalkıp yavrularından birini okul yoluna uğurlamış ötekinin de yerlere yuvarlanan yorganını üzerine örtüp mutlu mesut koltuğun bir köşesinde yarı baygın sızıveriyorsun ya. Bi tarafında pireler dans ediyor hani. Lakin hatun, saray yavrusu evinin, saraylara yakışacak banyosunda duşunu almakta. Sen daha uyuuu..
İşte senin o on beş dakikalık kestirmen esnasında hatun misssler gibi yıkanıp paklanmış, vöttürü zört marka popo taşlaştırıcı, zıttırı pırt marka me.me ucu dikleştirici, hotturu port marka kulak me.mesi yumuşatıcı kremlerini bin bir zahmetle sürmüş, bin iki yüz elli iki tane bilmem ne marka kıyafetin içinden hangisini giysem diye kara kara düşünmeye başlamıştır bile. Zorrrr çok zorrr.
Üç mağaza büyüklüğündeki ayakkabı dolabından ayakkabı seçmeye çalıştığı zamana denk gelir ki sen bir hışım ayılmış, ortalığa dökülmüş pılı pırtıyı toparlamak için kuyruğu tutuşmuş beygir gibi koşturmaya başlamışsındır bile. Yatak yorganı da bu hızla düzenledikten ve evin son rötuşlarını hallettikten sonra giyinmeye hazırsındır artık. E duş yapmayacak mısındır? Bırak şimdi duşu.. vakit mi var? Elini yüzünü bi yıkayıp, dişlerini fırçalayabilsen hayırlısıyla. Şanslı eşşek seniiii…
Sonra bu bizim sanatkar hatun, özel şoförünün kullandığı son model arabasının içine korumalarıyla beraber yerleşir. O kadar perişan olmuştur ki evdeki hazırlıklardan sonra, saçının fönü bile doğru düzgün yapılamamıştır. Oysa ki sen misler gibi tarayıp toplayıvermişsindir saçını kafanın tepesine. Yine de yaranılmaz sana beee..
Sonra sen otobüs durağında bulunanlarla sohbetler ederek kırk beş dakika hat şoförünün keyfini beklemiş, mutlu bir şekilde son model belediye otubüsüne ancak ayakta yer bulabilmişsindir. Olsundur. Onun bu çileli hayatının yanında seninki gül bahçesidir. Şikayet yoook..
Bu aşamayı da başarıyla atlattıktan sonra program sunacağı mekana işte bu zorlukları aşmanın verdiği haklı gururla gelen sanatçımızı burada da çileli ve eziyet dolu saatler beklemektedir. “görüyorsunuz makyajdı, saçtı.. ne kadar da uğraştırıyorlar beni.. kızzz makyöz gözün körolmaya.. göz çukurumun üzerine bunun bir ton koyusunu sürecektin… canın çıkmaya kuaför, sol tarafımdaki perçem öyle mi olacaktı hııı?” şeklinde sitem etmektedir kendisi. E haksız mıdır yani? Yazııııııkk…
Tüm bu sıkıntılar sürerken yavrucak daha kahvaltı etmediğinden kendisine mükellef bir tepsi hazırlanmıştır bile. Heh işte tam da senin püskütünü çaya bandığın sıralar oluyor bütün bunlar. Misler gibi burçağını ye işte.. hem oynak bi püsküttür kendisi. Bak neler var hayatta.. Allah düşürmesiiin…
Şimdi sıra gelmiştir onca tuvaalet içinden en kokoşunu, en şıkırdaklısını ve de en sabah sabah giyilmeyecek olanını seçmeye. “Üffff görüyorsunuz işte… n’apçam ben şimdi.. Mübeccel kızz.. şu yeşil üzerine mor güllü olanı mı giyiiim, yoksa şu her tarafı taşlarla kaplı olanı mı kızzz.. kimsecikler yardımcı olmuyor bana, her şeyi kendim yapıyorum amaaaa..” diye isyan ediyor kızceyiz. Çok üzüldüüüüm…
Sen tarlada ırgat, el evinde hizmetçi, fabrikada işçi, öğretmen, doktor, mühendis, sen masa başında ya da kapı kapı dolaşıp evine ekmek getirir, evin için hanım, anana babana hayırlı evlat, karşı tarafa uysal gelin, kocana uyumlu eş, yavrularına süper anne olmaya çalışır ama hepsinin bir şekilde yarım yamalak olduğunu düşünür, bu arada herkesi bir şekilde memnun etmeye çalışıp, asla kimselere yaranamazken, onun sahte şakşakçıları vardır. Hayatının tek amacı kadın programlarında göbek atmak olan bir avuç kadındır onu sanatçı yapan. Saçmalamalarına, salaklıklarına, bet sesine alkış kıyamet pirim yaptıran bir avuç kadın.
Oysa senin hayatındaki bir avuç insan, seni sen olduğun için sevmektedir. Onlar seni alkışlamazlar hatalarında. Uyarırlar. “Kendine gel bakalım” derler. Onlar bütün bu işleri bir arada becerebildiğinde de seni alkışlamazlar. Çünkü onlar bilirler ki sen zaten bunları yaparken şak şaklanmayı beklemezsin. Onlar senin sevincini, derdini paylaşırlar. Onların omuzları hep senin için hazırdır. İyi gününde olduğu gibi dar gününde de seninledirler. Çıkarları için değil, dost oldukları için yanındadırlar.
Sonra hatun gece programı için bir başka kuaförde, bir başka saç modeli yaptırmaktadır. Sıkılmıştır, bunalmıştır. Oysa sen mutlusundur o saatlerde. Çünkü senin saçını minicik, tombik ve ısırılası gamzeli parmaklarıyla yavrucağın şekillendirmektedir.
İşte günlük dedim ben sana… zor bu san’atçı milletinin hayatı. Tamam tamam seninki daha zor kabul ediyorum. İyi de “hayattan mutluluk damıtabilmek” değil midir yaşama sanatı? Ya da siyah-beyazdan renk çıkarabilmek.
Öpüyorum Günlük.. iyi davran kendine.
Yorumlar
seni yetenek abidesi seni :)
gazete yöneticileri ayakta uyuyor hala keşfedemediler seni tuh olsun onlara....
bu hayat o kadar gaddar ve dengesiz ki.öyle saçma sapan şeyler duyuyorumki adamlar bizim bir yıllık kazancımıza çocuğunu bir aylık kreş parası yapıyor ya duyunca kulaklarıma inanamadım çok merak ediyorum ne özelliği var acaba bu kreşin altından yatak falanmı döşüyorlar çocukların altına.biz bir aylık kreş parasını ödemek için akla karayı seçerken adamlar havaya para saçıyorlar.yazıkkk ne yazıkkkk.
o bahsettiğin hatunuda zerre kadar sevmem tutup bide sanatçı yaptılar ..
kızların deyimiyle iğyennnçççç:):)
:( öptüm aplacım.
Bir itiraf yapmadan da bitiremeyeceğim.Ben de ayakkabı çok seviyorum...
yanında senin adına herkez bir seyleri yapıp senin önüne getiriyor ve secmekte zorlanıyorsun secerken yorgunluğuda cabası
bir şise parfümü bir geced bitiripte bizm gibi
doğal yemek kokularıyla gezinmiyolar onlar kadın onlar ana
onlar çilekeş değilmi değilmi
Nenonicim, evet o minik parmaklar. Hiç büyümeyen minicik parmaklar olmasaydı ne yapardık?:)
Figencim, epey oldu ben seyredeli. Ne zamandır istiyordum birşeyler karalayım. Kısmet düğününden sonraymış. İnşallah yayınlarlar canım tekrarını ben kaçırdım tühhhh.:)
Yağmurumcum, yaaa.. diymi.. ben de pek ağlayarak seyrettim zati.:)
Mutlucum, ya güzelim işte. Şükret. Ya onlar gibi yaşamak zorunda kalsaydık. Ne olurdu halimiz?:)
Dilekcim, çok şükür. Valla çok zor durumları. Bak nasıl üzülüyorum bilsen.:)
Muhabbetcim, çok zor güzelim. Zeka küpü bu kız. Kremleri falan hiç karıştırmıyor birbirine allahtan. Heh işte şükür tabi.:)
Şükrancım, üzüntüden gülüyorsun değil mi?:)
Gökhancım, aynen öyle valla. Senin dediğin resim. Uçunca aklıma sen geldin hemen.:) Bir de senin şu sona uçma durumun, "Ö" harfinden kaynaklanıyor. O yüzden seni "O" ile ekledim ben. Anladın sen onu.:)
Perilimcim, canımsın. Şımartıyorsun beni. Bakma bütün gazeteler kapımda aslında. Ben yüz vermiyom.:) Senden aldığım ödül daha kıymetli güzelim.:)
Cemilecim, o kadar güzel anlatmışsın ki, ne diyeyim. İğyeennç sahiden. O kızların ağzına sağlık. Canımsın sağol.:)
Calimerocum, öyledir değil mi? Öpüyorum seni.:)
Nazlıcım, aynen öyle canım. Ben ondan çok daha mutluyum. Onun sahte mutluluklarının yerine, bizim bu çark içinde dönerken yakaladığımız minicik ama gerçek mutlulukları tercih ederim. Hepimize kolay gelsin canım.:)
Emrecim, giydirirler tabi. Hem de öyle bi giydirirler ki adama. Töbe töbe. Canımsın.:)
Tubikkomcum, geldi güzelim benim davetiye sonunda. Beğenmez mi hiç seni benim günlüküm. O çok sevecendir.:) Hehe.. ben bi sarmak istersem, o dediğin şahıs kaçacak delik arar kendine kuşum.:)
Elçincim, evet işte ben de söylüyom. Zor güzelim. Hem ne zor. Ya.. gözyaşların sel olup akardı eminim.:)
Sevgili isimsiz, Ayakkabıyı hangi kişi sevmez ki. Ama abartmamak da lazım değil mi? Kızlarımız onları model alacağına, İstiklal yolunda cephelere mermi taşıyan analarımızı örnek alabilseydi... neyse. (uyduruk da olsa bi isim ataydın be.. böyle tuhaf oluyor. İsmini vermek istemeyen okuyucu gibi.):)
Ebrucum, çok nadide bir san'atkarımızdır. Nasıl tanımazsın? Kınıyorum seni.:) Kendi mutluluğunu kendin damıt kampanyası başlatıyorum bundan sonra.:)
Sevgili Kelebek, kendimize uyarlayalım diye, öyle biraz oynama yaptım üzerinde. Nasılsa bu deyimler orta malı. Herkes istediği gibi kullanmıyor mu?:) Hoşgeldin bu arada.:)
Civcikim, ya bir kez daha ağladım şimdi. Ağlattın beni. Birden gözümün önüne geldi. K.çlarına, başlarına bir şişe parfüm boca edişleri. Ahhh çilekeş kadınlarım benim. Ühüüü.. bühüüü..:) Bir daha hiç şikayet etmeyelim olur mu kardeş?:)