KAR ÜSTÜNDE BİR ÇİFT YÜREK

“Ne kadar güzel bir gece değil mi?” dedi genç kadın, sevdiği adama sımsıkı sarılmış, gözlerinin içinden kalbini görmek istercesine derin bakarken.
“Öyle canım. Gerçekten çok güzel bir gece. Ama, üşümedin mi sen?” diye sordu genç adam, incitmeye kıyamadığı o minicik kadını kolları arasında ısıtmaya çalışırken.
Her yer bembeyazdı. Ayaklarının altında hışırdayan o büyüleyici ve soğuk mucizenin sonsuzluğu göz alıcıydı.
Bu birlikte geçirdikleri ilk kış olacaktı. Aynı evde, aynı hayalleri kuracakları ilk kış. Beyaza çevirecekleri ilk “Kara Kış”.
Sıkıntılar içinde kurmuşlardı yuvalarını. El ele, sırt sırta verip bir hayali gerçek kılmışlardı. Oysa onlarınki imkansız aşktı.
“Gidecek misin sen şimdi bizi bırakıp?” diye sordu kadın, daha da sıkı sarıldı sevdiğine. Hep böyle kalabilselerdi. Hep böyle sarmaş dolaş olabilselerdi.
Ayrılık, hiç beklemedikleri bir anda çalmıştı kapılarını. Hazırlıksız yakalanmışlardı. Ama vakitti. Öyle olması gerekliydi. Oysa daha yeni kavuşmuşlardı . Daha doyamamışlardı birbirlerine.
“Kalmak elimde olsa, sizden bir dakika ayrı olmak ister miyim ben?” dedi genç adam. Sesi titriyordu.
Oysa beraber olabilmek için nelere katlanıp, ne zorluklara göğüs germişlerdi birlikte.
Şimdi onları süreli de olsa ayrılık acısı sarmıştı. “Sayılı gün” diyorlardı etraftan. “Geçer, gider. Anlamazsınız bile.”
Saymakla hızlanır mıydı zaman? Hele uçup gittiğini düşündüğün saatler, yıl olmaz mıydı sevdiğinden ayrıyken?
Bir süre öylece hiç konuşmadan yürüdüler. Kadının içi acıyordu. Sanki bir yumru gelip oturmuştu boğazına. Sessizce haykıran hıçkırıkları onu boğuyordu sanki.
Neden sonra genç kadın önlerinde uzayıp giden yolun karla kaplı güzelliğine baktı bir an. Sokak lambalarının iyiden iyiye aydınlatıp güzelleştirdiği o muhteşem manzara onun yüreğini de aydınlatıvermişti birden.
“Canım” dedi. “Nasıl olsa ayrılığın sonu kavuşmak.” Işıl ışıl bir umut kaplamıştı birden içini. Üstelik bebeğinin kıpırtılarını da hissetmişti. Anne ve Babasına “üzülmeyin, yine hep beraber olacağız” der gibiydi.
“Öyle ya” dedi genç adam. “Biz birbirimizi böyle sevdikten sonra, ne eder bize bu ayrılıklar?”
“Git sen bitanem” dedi kadın. “Git. Biz seni bekleriz.”
Daha da sıkı sarıldılar birbirlerine. Kar yağmaya başladı yeniden. Sanki meleklerin kanatlarındaki pırıltılarla geliyordu üzerlerine o beyaz tanecikler. Böyle muhteşem bir kar yağışı görmemişlerdi daha evvel ve daha sonra da göremediler zaten.
İkisi de ferahlamıştı. İkisinin de kalbinde sebepsiz bir sevinç belirivermişti. Ayrılığı, hasreti değil, kavuşacakları günü hayal ettiler birlikte. O günle ilgili planlar yaptılar. O an neler hissedeceklerini, ne durumda olacaklarını konuşmaya başladılar. Kar iliklerine kadar ısıtmıştı onları.
Nasıl da kardeşti, nasıl da iç içeydi her şey. Hüzün, yerini kocaman bir neşeye, umutsuzluk da bembeyaz bir umuda bırakıverebilirdi bir anda.
Yürüdüler o uzun yolu. Bata çıka, el ele yürüdüler. Bu, onların beyaza çevirdikleri ilk kara kıştı. Son da olmadı.
O gece, doğmamış bebekleriyle birlikte birbirlerine sımsıkı sarılmış bu iki genç insan, aradan geçen onca yıla rağmen o güzel kış gecesini ve o büyülü kar manzarasını hiç unutamadılar.
Ve onlar, sevgiyle kurdukları, acılarla sağlamlaştırdıkları yuvalarında, bir zaman penceresinden, arada sırada o manzarayı seyretmekteler hala. Ve o karların üzerinde aşkla atan bir çift yürekti onlar hala.
Not: İyi ki varsın Dilekciğim. Ve iyi ki böyle bir oyun oynamaktasın hayatla.
Haydi Bir Not Daha: Karın üzerimdeki romantik etkisi geçip yeniden dellenmeden yazayım dedim. Ne güzeldi değil mi be? Çabuk terk etti bizi insafsız. Durun yine geliyormuş. Yaşasın.
“Öyle canım. Gerçekten çok güzel bir gece. Ama, üşümedin mi sen?” diye sordu genç adam, incitmeye kıyamadığı o minicik kadını kolları arasında ısıtmaya çalışırken.
Her yer bembeyazdı. Ayaklarının altında hışırdayan o büyüleyici ve soğuk mucizenin sonsuzluğu göz alıcıydı.
Bu birlikte geçirdikleri ilk kış olacaktı. Aynı evde, aynı hayalleri kuracakları ilk kış. Beyaza çevirecekleri ilk “Kara Kış”.
Sıkıntılar içinde kurmuşlardı yuvalarını. El ele, sırt sırta verip bir hayali gerçek kılmışlardı. Oysa onlarınki imkansız aşktı.
“Gidecek misin sen şimdi bizi bırakıp?” diye sordu kadın, daha da sıkı sarıldı sevdiğine. Hep böyle kalabilselerdi. Hep böyle sarmaş dolaş olabilselerdi.
Ayrılık, hiç beklemedikleri bir anda çalmıştı kapılarını. Hazırlıksız yakalanmışlardı. Ama vakitti. Öyle olması gerekliydi. Oysa daha yeni kavuşmuşlardı . Daha doyamamışlardı birbirlerine.
“Kalmak elimde olsa, sizden bir dakika ayrı olmak ister miyim ben?” dedi genç adam. Sesi titriyordu.
Oysa beraber olabilmek için nelere katlanıp, ne zorluklara göğüs germişlerdi birlikte.
Şimdi onları süreli de olsa ayrılık acısı sarmıştı. “Sayılı gün” diyorlardı etraftan. “Geçer, gider. Anlamazsınız bile.”
Saymakla hızlanır mıydı zaman? Hele uçup gittiğini düşündüğün saatler, yıl olmaz mıydı sevdiğinden ayrıyken?
Bir süre öylece hiç konuşmadan yürüdüler. Kadının içi acıyordu. Sanki bir yumru gelip oturmuştu boğazına. Sessizce haykıran hıçkırıkları onu boğuyordu sanki.
Neden sonra genç kadın önlerinde uzayıp giden yolun karla kaplı güzelliğine baktı bir an. Sokak lambalarının iyiden iyiye aydınlatıp güzelleştirdiği o muhteşem manzara onun yüreğini de aydınlatıvermişti birden.
“Canım” dedi. “Nasıl olsa ayrılığın sonu kavuşmak.” Işıl ışıl bir umut kaplamıştı birden içini. Üstelik bebeğinin kıpırtılarını da hissetmişti. Anne ve Babasına “üzülmeyin, yine hep beraber olacağız” der gibiydi.
“Öyle ya” dedi genç adam. “Biz birbirimizi böyle sevdikten sonra, ne eder bize bu ayrılıklar?”
“Git sen bitanem” dedi kadın. “Git. Biz seni bekleriz.”
Daha da sıkı sarıldılar birbirlerine. Kar yağmaya başladı yeniden. Sanki meleklerin kanatlarındaki pırıltılarla geliyordu üzerlerine o beyaz tanecikler. Böyle muhteşem bir kar yağışı görmemişlerdi daha evvel ve daha sonra da göremediler zaten.
İkisi de ferahlamıştı. İkisinin de kalbinde sebepsiz bir sevinç belirivermişti. Ayrılığı, hasreti değil, kavuşacakları günü hayal ettiler birlikte. O günle ilgili planlar yaptılar. O an neler hissedeceklerini, ne durumda olacaklarını konuşmaya başladılar. Kar iliklerine kadar ısıtmıştı onları.
Nasıl da kardeşti, nasıl da iç içeydi her şey. Hüzün, yerini kocaman bir neşeye, umutsuzluk da bembeyaz bir umuda bırakıverebilirdi bir anda.
Yürüdüler o uzun yolu. Bata çıka, el ele yürüdüler. Bu, onların beyaza çevirdikleri ilk kara kıştı. Son da olmadı.
O gece, doğmamış bebekleriyle birlikte birbirlerine sımsıkı sarılmış bu iki genç insan, aradan geçen onca yıla rağmen o güzel kış gecesini ve o büyülü kar manzarasını hiç unutamadılar.
Ve onlar, sevgiyle kurdukları, acılarla sağlamlaştırdıkları yuvalarında, bir zaman penceresinden, arada sırada o manzarayı seyretmekteler hala. Ve o karların üzerinde aşkla atan bir çift yürekti onlar hala.
Not: İyi ki varsın Dilekciğim. Ve iyi ki böyle bir oyun oynamaktasın hayatla.
Haydi Bir Not Daha: Karın üzerimdeki romantik etkisi geçip yeniden dellenmeden yazayım dedim. Ne güzeldi değil mi be? Çabuk terk etti bizi insafsız. Durun yine geliyormuş. Yaşasın.
Önemli Not: Benim sevgili arkadaşım, biricik ikiz kardeşim, tatlı dilli, güzel yürekli Figenimin doğum günüsünü kutluyorum. Yeni yaşın sana hep güzellikler getirsin canım benim. Sana da şu güzel kar manzarasını hediye ediyorum. Bir tutam beyaz, bir tutam mavi ve bolca umut....
Yorumlar
Tam da gitme arifesinde olan ben....Ardımda on gün olsada bırakacağım sevdiklerim....Bu yazın içimi yaktı benim ama.....Son üç gündür evimizde geçen muhabbetler..."Hayatım...Yatakta yatarken benim tarafında uyur musun...Belki uzaklarda sıcaklığını hissederim..."Hayatım garip bir şekilde yüzüme bakıyor..."Aşkım...Ben yokken barbunya ve pilav pişirip bırakacağım...Benim yerime de yer misin?"Aşkım: Bir gün önceden pişirde yiyip te git madem canım...."Canım...Ben yokken benim anahtarlarımı kullanır mısın?"Tabiii...Canım...Gülümsüyorum...Çünkü benim anahtarların sorunsuz şekilde kapımızı açıyor...:))İşim gereği Fransa ve Almanya'ya gidiyorum önümüzdeki hafta....Eskiden olsa içim pırpır ederdi....Şimdi eşimle birlikte gitmediğim için bir kanadım kırık gibi....Altıüstü on gün ama....Ne bileyim...Kusura bakma İnce gülüm...Senin yorum bölümünü blogum gibi kullanmışım...Afedersin...
allah sevenleri ayırmasınnnn....
muhtemelen eşin askere gitti ve karnında ki bebe de maxi ...
eğer öyleyse helal olsun,asker yolu beklemek hemi de evliyken ,hemde hamileyken...
çok duygusal bir yazı...
ellrine sağlık...
ama sevince katlanılıyor kavusmak umudu içerisinde olunca tabi
Cemilecim, amin canım. Allah sevenleri hiç ayırmasın. Sen ve kızların üstesinden gelirsiniz bu küçük ayrılıkların eminim ben canım.
Emrecim, bu gün gelecek dediler ama, daha kar falan yok. Sen biraz daha bekliyecen hemşirenle romantik kar yürüyüşü için kuşum. Öperem men de seniii...
Sanemcim, evet İstanbul. Bekledik de gelmedi hala. Umutluyuz ama. Bembeyaz olsun buralar.
Kuaybecim, sağol canım. Bana da çok iyi geliyor bu anı..
Muhabbetcim, Allah hayırlısıyla kavuştursun. Geçer gider. Her günün ardında kalır insan. Zaman her derdin devası, sabredebilirsen. Hasretler çabuk bitsin inşallah canım..
Nazlıcım, ben teşekkür ederim canım benim..
Perilimcim, canımsın. İşte aynen öyle. Nasıl da bilirmiş beni ben gibi. Konuşmadan, bakışmadan da insanlar dost olabiliyor işte. Ben bunu biliyorum. Seni seviyorum. Sağol.
Beyhancım, sağol canım. Kar evet. Keşke biraz daha kalsaydı o güzel şey..
Soficim, çok güzel bir söz etmişsin. Bunun üzerine ne diyeyim. Çok sağol güzel yorumun için. sevgiler benden de sana..
Cadıların tatlısı, canım onlar yazar best seller olur, biz yazarız sevgi selleri olur. Boş ver. Ben bu dostlukları, dünyanın servetine değişmem. Öpüyorum ve sağol diyorum..
Berfincim, tabii ki katılabilirsin. İstediğin gibi yazabilirsin. Hem de ne güzel yazarsın sen de. Teşekkürler canım güzel dileklerine. Evet ya kavuşsun tabii..
Renkcim, ağlama arkadaşım ya.:( Sen niye bu kadar duygusallaştın bakalım? Var bunda bir hikmet. Valla ben bilmem. Tıp öyle diyor. Anladın sen onu.:) Hala çok mutlular canım. Bebek kocaman bir delikanlı oldu. Hatta "Liselim" oldu.
Sevgiyle kal.
Eline yüreğine sağlık,
Dilek
Kar hikayeniz çok güzel..
Sunny
Dilekcim, sağol benim canım. İyi ki hatırlattın ve ben de iyi ki hatırladım. Bir süre idare eder bizi bu romantizm.:) Amin amin.. bütün güzel dileklerinin bin katı sana olsun. Sevgiyle...
Sevgili Huysuz Prenses, merhabalar.:) Kendine huysuz demişsin ama, sanırım baba evinde bırakmışsın sen de benim gibi huysuzluğunu.:) Yaa ne zordur o asker yolu gözlemek..:(
Figencim, benim tatlı kardeşim. Sen ağlama hep gül. Gülmek o güzel yüzüne öyle çok yakışıyor ki. Hem daha yeni de röfle neyin yaptın gülüm. Aaaa... seviyom ben seni. Sen de iyi ki varsın ve iyi ki tanıdım seni...
Sevgili Reality, sizden bunu duymak da çok güzel. Çok sevdiğim bir ağabeyimsiniz. Sessiz bir okuyucunuzum ben de..
Sevgili Mehtap merhabalar.:) Ayrılıklar zor, hasretler acıtır. Lakin gerçekten ayakta kalabilir ve karşındakini de ayakta tutabilirsen kavuşmalar pek güzel oluyor değil mi?..:)