Kayıtlar

Nisan, 2007 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YARIŞTIRIN ZİLLETİ.. KARIŞTIRIN MİLLETİ

Resim
Sevgili Günlükçüm, Hafta sonu, televizyonumuzda neler var neler yok bi bakayım dedim yine. Nasıl eğitici, öğrendirici, eğlendirici, ne nadide programlar yapmışlar diye bir yokladım kanalları. Bakalım, yarışma programlarına ezelinden takık ve pek seven güzel milletime, neler reva görmüşler. Bu ara ünlümsü kişilikleri toparlayıp yarıştırmak pek moda anlaşıldığı üzre günlükçüm. Yakın geçmişte Afroditimizi bile bi çiftliğe kapatıp, zati yarım olan aklını, tamamen alan, sonra bir şehir ayısıyla aynı eve sokup eziyet ettiren, biz zavallı izlekleri de perperişan eden zihniyet, yeni oluşumlar peşinde. Önce ismi lazım değil bir kanalda, ne ismi ne de cismi lazım değil olan bir yarışma başlamış. Hayırlı olsun. Bağyanlı, erkekli birtakım ünlümsüleri askere almış bu programı yapan aklı evvel arkadaş. Başlarına da böyle, sanırım eskiden iyi işler yapmış, ancak şu anda gerçekten de ünlü olma çabaları için de komikleşen bir asker eskisi. Güya komando eğitimi alıyorlar. Kamuflajları çekip, yaylalar ya

DOKTOR CİVANIM

Resim
Doktor ve hastane fobimden bahsetmiş miydim sana günlük. Aslında fobi demeyelim de.. ne diyelim? Neyse ne işte... Doktora gitmek benim için işkence gibi bir şey. Diyelim ki gittim bir şekilde. Bu seferde ilaç kullanamadığım için, boşuna gitmiş oluyorum. Niye ilaç kullanamıyorum. Çünkü sevmiyorum. Başka hiçbir nedeni yok. Çok mu problemliyim diyorsun. Öyleyim galiba. Şu öksürük yaklaşık bir aydır geçmek bilmedi. Sanırım yorgunlukla alakalı olarak biraz da artış gösterdi birkaç gündür. Geceleri de uyku uyutmuyor meret. Başta annem olmak üzere, yakın çevremin yoğun ısrarları üzerine.. güzellik yarışmasına katılmış, ağlak genç kız söylemi oldu ama idare ediver.. doktora gitmeye karar vermek üzereyim. Bak, henüz karar vermiş değilim. Ona göre. Normal muayeneye gitmem de öyle kolay kolay.. acil servise yolum düştüğünde.. ki bu da, ya sakarlığımdan mütevellit düştüğüm için, ya da artık dayanamayacak raddeye gelip acillik olduğum içindir.. içime daral basar. Az hastaysam bile, çok hasta olur,

MİNİCİK OLDUM BEN...

Resim
Darladan mısırı gapmak istiyom.. Sahabından köteği yimek istiyom.. Dalından erüğü çalmak istiyom.. Doruğuna çıkıpta datmak istiyom.. Ahh ben yeniden çocuk olmak istiyom… Bu gün 23 Nisan.. ben çocuk oldum bu gün günlük.. Saçlarım yanlardan iki örgü.. üzerimde rengarenk giysilerim.. ayağımda kırmızı rugan ayakkabılarım.. güzel oldum bu gün gerçekten. Şiirler okudum o incecik sesimle, gırtlağım yırtılırcasına. Şarkılar, marşlar söyledim.. detone olsa da, kimin umurunda. Oyunlar oynadım hoplaya zıplaya.. rontlar, gösteriler.. hepsinde vardım. Folklor bile yaptım. Ben çocuk oldum bugün çocuklarla… onlar gibi masum, onlar gibi tertemiz oldum bu gün. Gözlerindeki ışıkla aydınlandım, neşeleriyle canlandım. Cıvıl cıvıl, pırıl pırıl çocukların arasına karıştım. Elimde al bayrağım, göklere doğru dalgalandırdım bugün. Ben çocuk oldum bugün günlük.. yeniden çocuk olmanın tadına vardım. Onlar gibi mini mini, onlar gibi sevimli, onlar gibi art niyetsiz oldum bugün. Karşılık beklemeden sevmenin, kavga

RESİMDEKİ GÖZYAŞLARI

Resim
Evde komple bir toparlama halindeyim bu günlerde günlük. Yazlık kışlık işleri, bahar temizliği falan filan işte.. Albümlerdekilerin haricinde bir çanta dolusu fotoğraf var. Onları düzenleyip, tasnif edeyim dedim akşam. Bir de severim bu işi yapmayı. Hüzünlü, neşeli, sıcak, acı, tatlı.. karışık biraz. Bir dünya anı.. yarım ömrün özeti. İlkokul 2. sınıfta çekilmiş bir resim. Yaklaşık 30 yıl önce. Siyah beyaz. Zaten önlüklerimiz de siyahtı ya.. Okulun merdivenlerindeyiz. Kimimiz oturmuş, kimimiz ayakta. Ben en arkada ayaktayım. Gözler fıldır fıldır. Işıl ışıl. Canım öğretmenim. İlk aşkım. Sonraki yıl başka bir okula tayini çıktığında, ağlamaktan gözlerim kan çanağı olmuştu. Bütün arkadaşlarımın ismini tek tek hatırlayıp, kendime de şaşırdım. Sonra bu anı yaşamıştım ben.. çok uzun yıllar önce diye öylece baktım. Gerçekten ben miyim bu cin gibi bakan, neşeli çocuk. Arada sırada, fırlayıp dışarıya çıkan, beni hayata yeniden döndüren o kız çocuğuna uzun uzun baktım.. sonra diğer fotoğrafların

DERBEDER İNCEGÜL TÖVBEKAR HIRSIZA KARŞI

Resim
Sevgili günlük, Bizim Centerbrotherin evine hırkız girdi. Yaaaa.. hem de güpegündüz. Boncukçu Fadime her Çarşamba olduğu gibi toplamış incik boncuğunu kursa gitmiş. Bu hırkız kardeş te arkasından eve girivermiş. Öncelikle, evin her yerini talan etmiş. Koltukların kayışlarını, kumaşlarını kesmiş. Çekmeceleri, dolapları dağıtmış. Bahar temizliğine zemin hazırlamış bir nevi.. Bizimki sonunda bulmuş aradığını.. kızın bütün takılarına, altınlarına el koymuş. Kardeşim beraber mi aldınız o altınları.. niye götürüyorsun dimi? Hiç mi vicdanın sızlamadı? Ne cesurlar kardeşim. Ne kadar pervasız olmuş millet. Sen günün aydınlığı, alemin evine gir, soyup soğana çevir. Bir de orada, sandıkta, bu Boncukçu Fadime kişisinin uğraşıp, didinip yaptığı imitasyon takılar var, onları bırakmış. İnsan sandığı da alır madem. Niye kızın gururuylan oynuyosun? Yoksa beğenmiyor musun hıı? Bir de bu benim delişmen kardeşim, birkaç kere hırkız kardeş bunları yoklayınca, tüm karşı çıkmalarımıza rağmen, kurusıkı aldıyd

KARNAVALA GİDİYORUZ

Resim
Günaydın günlük, Benim Mini akşam yine küstü bana. Geçen akşam aldığım böyle rulo şeklinde bir sakız var. Ondan al dedi gene. Böyle çekiyorsun çekiyorsun istediğin kadar alıp çiğniyorsun o sakızdan. Bütün bir kutuyu bir kerede ağzına doldurdu. Bir de elleri yapış yapış oldu. Bir daha almam dedim. Almadım tabii ki. Bu ilginç yavru bana küstüğünde, kendine bir aile uydurup, onlardan bahsetmeye başlar ki dün akşam da aynen böyle oldu. Şimdi bunun köyde.. ama hangi köy orasını bilmiyoruz… yaşayan bir ailesi varmış. Annesi varmış bir tane. En çok ta Mini efendiyi severmiş. Git o zaman o köydeki annenin saçıyla oyna dediğim bir gün, ama onun saçı yok ki diyerek hayali annemizin en büyük fiziksel özelliğinin kelliği olduğunu anlatmıştı bize. Babası yokmuş. Savaşta ölmüş. Töbe töbe. Dedesinin de bir traktörü varmış. Bunlar ailecek traktörle gezerlermiş. He bir de abisi varmış. Hem de Fenerli imiş. Buradaki abisi gibi Cimbomlu degilmiş. Onu da hiç üzmüyormuş. Ne dese yapıyormuş. Benim canım kar

GÜLE GÜLE

Sevgili günlük, Gecenin sabaha vardığı saatlerden biri... bilmiyorum.. önemi de yok. Sanki hiç bir şeyin önemi yok artık. O cümleyi duyduğumdan beri her şey anlamını yitirdi. Boğazıma bir yumru oturdu öyle. Nefes alamadım. İnanamadım.. Kazayı duydun mu? Şu çocukların öldüğü.... Sen haber seyretmeyerek, gazete okumayarak, bunlardan kaçabileceğini mi sandın? Aptal.. bak, sen duymasan da, hala kötü şeyler oluyor. Bak işte çocuklar ölmüş.. İyi de çocuklar ölmez ki günlük.. çocuklar yaşarlar. Güler.. oynar.. koşar.. düşer.. ağlar.. ama ille de yaşarlar. Çocuklar ölmez... ölmemeli.. O otobüs, yanlış otobüsmüş.. sigortası yapılmamış.. fazla yolcu almış.. mış.. mış.. mış... ne önemi var ki.. ne kadar boş.. hiçbirini duymuyorum ki.. çocuklar ölmüş biryerlerde.. anaların yüreği dağlanmış.. ciğerlere kor ateşler düşmüş... Bu gün neşelenmek, sevinmek, mutlu olmak istemiyorum günlük.. Onlar bir daha güneşi hiç göremeyecek... Annelerine sarılıp öpemeyecek... Tam arkamda yatan yavrularımın yüzüne bak

ÜÇ TE ÜÇ YAPTIM...

Resim
YENİ BİR EBE SOBE OYUNUNDA DAHA, YİNE BİRLİKTEYİZ. BU SEFERKİ SOBEMİZ 3X3 OYUNU ADINI TAŞIMAKTA. KURALLAR BASİT AMA ZOR, SADE AMA KARIŞIK, SİYAH AMA ASLINDA BEYAZ. (3X3) TOPLAMDA 9 SORUYA YANIT VERİYORUZ. 3 ADET YEMEK TARİFİ VERİP, HER YEMEK İÇİN 3 KİŞİ, TOPLAMDA 9 KİŞİYİ SOBELİYORUZ. BİR DE 3 GÜN İÇİNDE CEVAPLAMAK GEREKİYORMUŞ Kİ.. BU GÜN BENİM SON GÜNÜM VE GECENİN BİR YARISI. TÜRK İŞİ YANİ. HER İŞİ SON GÜNE, HATTA SON DAKİKAYA BIRAKMAK. VALLA YOĞUNLUKTAN ARKADAŞLAR. İKİ ARADA BİR DEREDE YAPTIM BUNU DA… BENİ SIRASIYLA SOBELEMEK SURETİYNEN BURADA BULUNMAMI SAĞLAYAN CANIM ARKADAŞLARIM GAMZELİ, ÇENEBAZ VE HACER’E HUZURUNUZDA TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUYOR, VE BAŞLIYORUM. (LİNK VERMEYİ BECEREMEDİM Bİ TÜRLÜ AFFEDİN CANLARIM. COPY KURABİYE, YOK PASTAYDI GALİBA, HE İŞTE ONU DA YAPAMIYOM ZATİ. CEHALETİME VERİN) 1-1 BUGÜNE KADAR YAŞADIĞINIZ 3 ŞEHİR KASTAMONU, DOĞDUĞUM TOPRAK. MEMLEKETİM. YEŞİLLİ, MAVİLİ, BURAM BURAM SICAKLIK KOKAN, İSTİKLAL MADALYALI KAHRAMAN ŞEHRİM. İSTANBUL, 1 YAŞINDA BEBEYKEN GELDİ

İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE

Resim
Sevgili günlük, Sana blog olayına nasıl bulaştığımı anlatmıştım uzun uzun. Bkz. Blogger olunmaz blogger doğulur. O günden bu güne tam tamına 2 ay geçmiş. Ben bu işe kalkışırken böyle olacağını tahmin etmiş miydim? Hayır etmemiştim. Sanırım blog olayının beni sarmalayan tarafı, yazmaktan çok, paylaşmak oldu günlük. Çünkü ben zaten hep yazıyordum. Olur olmaz her şeyi yazarım ben. Severim yazmayı. İnsan, konuşarak ifade edemediği bir çok şeyi yazıya dökebilir. Yani en azından benim için öyle. Bu güne kadar hep yazdım. Yolda bir çocuk gördüm, hüzünlendim, yazdım. Baharda bir çiçek açmış, sevindim, yazdım. Ağladım, yazdım. Güldüm, yazdım. Lakin yazdıklarımı kimseyle paylaşmadım. Yazılarım mahremimdir dedim. Hepsini kilitli çekmecelerde sakladım. Ta ki blog dedikleri bu şeye dahil olana kadar. Hiç tanımadığın, belki de hiç tanışmayacağın insanlarla, mahremini paylaşmak, en doğal, en çıplak halinle öylece ortada olmak, ilk etapta olmaz gibi görünmüştü gözüme. Ancak öyle şeyler oldu ki, çok şa

DELİ DELİ GÖBEĞİ PİERCİNGLİ...

Resim
Ruh sağlığın nasıl günlük bugün, Beni sorarsan manik depresifim ben herhalde günlükçüm. Sevgili Nimet daha iyi bilir ama, sanırım öyleyim. Bu iyi bir şey mi bilemiyorum. Ya çok hastayım, ya da çok sağlamım ben. Birkaç gündür böyle bir durgunluk, karamsarlık bi bişeyler. İçimden yazmak bile gelmiyor, düşün.. o kadar yani. İşte dedim, eyvah.. bunalıma giriyorum. Ama zınk. Kendime gelmiş bulunuyorum şu saat itibarıyle. Ya insan bir kararda durur değil mi? Bir halden diğerine geçmek azıcık zaman alır. Beş dakika önce zırıl zırıl ederken, akabinde kahkahalar atılmaz ki. İşte az evvel bir sinir krizinden çıkıp, diğerine giriyordun. Ne haçan ebleh kurbağa gibi, saf saf etrafı seyreylemeye başladın. Köyden gelen, akraba yavrularından biri bir gün, “bu incegül apla da ne güldürükçü heee..” demişti. Halbuki ben o gün bunalımın dibine vurmuşum. Ne güldürükü be, gülmeye dermanım yok sanıyordum. Meğerse ben farkında olmadan bunalımdan çıkıp, komikçilik yapmaya başlamışım. O kadar yani. Bir de bizim

AY SPİK İNGİLAZCA

Resim
Ah günlük merhaba, Uzun zamandır telefonda ve maillerle haberleştiğimiz yabancı müşterimiz bizi ziyarete geldi. Biz tabii ilk tanışıcaz ya, en prezentabıl halimizle çıkalım karşısına diye, bi süsler, bişeyler. Hazırlıklar tamamlandı. Adam geldi. Son derece basit bir konuşma yapılacak. Selamlaşma faslı. İşte ilkokulda bile öğretiyolar bebelere günlükçüm. Hello, My names , şudur şudur. How are you? Fine thanks. And you? Ahanda budur. Bu da bizim selamlaşma faslımız. Yabancı kişilik : Hi (Samimi adam) İncegül kişisi : Hi, welcome Mr.Bilmemne Yabancı kişilik : How are you? İncegül kişisi : Fine thanks. Ya siz? Millet :Hönk!!!!!!! Yabancı kişilik :I am sorry. My Turkish is very bad. ( E kibar adam. Ne diyon bacım demedi de, benim Türkçe kötü ondan böyle oldu demeye getirdi.) No poroplem kardeş. Benim ingilazca süperdir. İkimizi de idare eder. Hem banane be. Burası benim ülkem. Niye ben İngilizce konuşuyorum. O Türkçe öğrensin. Ben onun ülkesini ziyarete gittiğimde, onlar Türkçe mi konuşacak

ORTAYA KARIŞIK SALATA VE POPSTAR ALATURKA

Resim
Başım çok ağrıyor günlük. Bütün vücuduma iğneler saplanıyor sanki, batım batım batıyor valla. Bu gün itibariyle gribal enfeksiyonum tavan yapmış durumda. Böğrüne darbe almış dana gibi öksürüp duruyorum. Yatıp uyuyasım var. Çok fazla dinlenesim, şöyle 9-10 yıldızlı bi tatil yapasım var. Buralardan kaçıp, sayfiyeye yerleşesim, domates, biber, patlıcan yetiştiresim var. Ordan, şurdan, burdan çeşnili, çeşitli, ortaya karışık yazasım var. İyice kısılmış, peynirini tilki kapmış karga kıvamındaki sesimle, bağıra çağıra şarkılar söyleyesim var. Çıt diye çıtlamak üzereyiiim. (Kibar hatunum ya o bakımdan, çat bize uymaz.) Neresinden çekiştirip te düzelteyiiiim, bilemiyorum. Kendimi boğasım vaar. Biiiiir çok sıkıldım- İşte malum koşturmaca, her gün aynı insanlar, uyuz tipler, kuduz vakaları, kıl müşteriler, kılçık satıcılar vesaire vesaire… Evraklar, raporlar, mailler, numuneler, vırtlar, zırtlar, hiç bitmeyen sorunlar. İkiiiiii yerim çok dar- Doldum doldum, kabıma sığamaz oldum. Malum benim kap

BİR AŞK STORİSİ

Resim
Günlükçüm, ciddi olucam bundan sonra dediydim ya. Aha ispatı aşağıda. Çok romantik, çok ilginç, tesadüfen sonu güzel biten, bir aşk hikayesi anlatıcam şimdi. Bana da çok eskiden bir arkadaşım anlatmıştı. O da benim gibi, çok ciddi ve romantik bir kişilikti. Kız ile delikanlı, çocukluktan beri birbirlerini deliler gibi seviyorlarmış. Gelecek planları kuruyorlar, pembe panjurlu ev hayal ediyorlarmış. Bahçesinde koşup oynayan çocuklar, pembe, sarı, beyaz çiçekler. Bir gün hiç beklenmedik bir şey olmuş. Delikanlı çok uzaklara gitmek zorunda kalmış. Delikanlıyı buralardan götürecek geminin gelmesine birkaç saat varmış sadece. Kıza bir yüzük vermiş gitmeden. Kendi parmağına da aynısından takmış. Eğer ben döndüğümde bu yüzük parmağındaysa bileceğim ki beni hala sevmektesin ve beklemektesin. Yok, parmağın boş ise senden bana yar olmaz. Aradan yıllar yıllar geçmiş. Kız beklemiş, sevgisini büyüterek beklemiş. Hasretinden bir deri bir kemik kalmış. Ama, yine de beklemiş. Kaç yıl olursa olsun, bek

NİSAN BİİİİİİİİİİR

Resim
Bu gün 1 Nisan günlük. Adet olmuştur. İnsanlara eşek şakaları yapılmak suretiynen, yüreklerine indirilme günü olarak kutlanır. Sabah kahvaltıdan sonra koca kişisi işe gitti bittabi. Ben de çöp evimi temizlemekle uğraşıyorum. Maxicim yavrum. "Aney bu gün hiç bi etkinlik yapmıycaz mı ki?" şeklinde kafamı karıştırıyor. "Nasıl yani çoocum? Gezmeye filan gitmek gibi mi?" "Yok aney ya hani 1 Nisan ya.. " "Nasıl bi etkinlik yani? Temsili milis kuvvetleri falan olacak, bizimkiler onları yenecek masucuktan, öyle bişey mi?" "Ya şaka maka diyorum anne yaa. " "Ayıp oolum ya, boşver yapmıyalım." "Yapalım, yapalım.. " E benim de içim kuduruk. "Tamam yapalım peki de, kime yapalım." Oturup biz bununla istişare edip, kurban seçiyoruz. Kurbanın bundan haberi yok tabiidir ki.. "Ananem..." Vay hain. Seni büyütüp, besleyen kadın. Annenden çok emeği var üzerinde. Nankör torun. Senaryoyu da kendi yazıyo benim yavru. Ben