TIN TIN TINILAYAN HANIM

Merhaba günlük. Nasılsın iyi misin. Sen de benden sual edecek olursan… ki hiç etmiyon ya, biz yüzsüzlüğümüzden anlatıyoz işte.
Yok ya sana sinirlenmedim günlükçüm. Sen de pek bi alıngan oldun he. Son günlerde pek keyfim yok farkındasındır sen de. Sıcak bir yandan, işler öbür yandan, hayat diğer taraftan sıkıştırmakta. Kapıya vurduğum, ayak baş parmağım, felaket acımakta. Merdivenden düşmek suretiyle dışarıya pörtleyen bel kemiğim ne oturmama, ne yatmama izin vermemekte.
E ben de insanım değil mi? Ara ara şanzımanı, freni dağıttığım olur. Hele ki aptal insanlarla uğraşmak, üstelik bu aptal insanların, kendilerini çok zeki sanıp ukalalık yapmasına katlanmak, bünyede nasıl sinir yapar hiç fikrin var mı? Su kaynattım suuuu…
Ben de isterim, laylaylom, şıkır cıvıl. Özcan, Seda’yı mıncıkladı mı? Ya da Hülya’nın selülitleri, Gülben’inkileri döver mi? kıvamında bir yazı döşenmeyi ama, malum, şartlar ne elveriyorsa odur. Ne memleketimin ne de benim gündemim bu kadar güllük gülistanlık değil şu sıra. Mahkemede bulunan yeminle dayak günlük. Ben ne edeyim.
Günlükçüm, ben bu gün Sevgili Renklerciğimin sobesine cevap yazayım dedim. Ama yazının başı farklı oldu. İdare ediver gayri. (Gayri deyince, aklıma düştü, acaba Gayriyecim esaretten kurtuldu mu? Çiçekli Bahçem’in goncaları açtı mı? Gazel Vaktim geri gelecek mi? Tatile çıkan dostlar tez zamanda dönerler mi? Ben ne zaman yazı içinde link vermeyi başarabilirim?)
Renklercim, hayatımın tınılarını sormuş. Teşekkür ediyorum. Çok geç oldu, beni affetsin. Aha da aşağıdadır. Okumak isteyen buyursun.
İlk hatırladığım annemin söylediği ninniler. Kardeşlerimi uyuturken, tatlı tatlı söylerdi. Ben de tatlı tatlı dinlerdim. Muhtemelen, bana da aynı ninnileri okumuştur. E yıllar sonra ben de yavruları, moderen düzenlemelerle ve bir iki küçük değişiklikle, yine aynı ninnilerle uyutmadım mı? Bir çeşit Cover yaptık yani.
Sonra rahmetli anneanneciğimin, tarlada söylediği türküler. Ne kadar içten, yanık yanık çığırırdı. Dağlara doğru yolladığı türküler, yankılanır, altın sarısı buğday tarlasında, çın çın çınlardı.
Küçük bir çocukken, sokaklarda söylediğimiz Honki Ponki Torino vardı ki, galiba yeniden söylüyor birileri. Hiç unutamam, bizim çete, hep bir ağızdan bağıra çağıra söylerdik te, komşu teyzeden zılgıtı yerdik. Sonra da tabana kuvvet kaçardık.
Sonrasında ilk gençlik. Kavak yelleri. Umursamaz, dertsiz, tasasız. . Ömrün en güzel, en delikanlı çağı. Duran Duran. The Wild Boys.
Daha da sonra, büyümüş ya da büyüdüğünü sanan bir gençlik. Asi, çatışmacı, baş kaldıran. Karlı Kayın Ormanında gece yürüyüşleri. Yedi Tepeli Şehri bırakıp, ilk kaçış.
İlk işe başladığım yıllar. Sezenimin Gülümse dediği yıllar. Birçoğumuzda kedi alma isteği uyandıran, o güzelim şarkı. Durulma, durgunlaşma, olgunlaşma günlerinin şarkısı. Şehre filmler de gelir. Uslu uslu seyredilir.
Sonra, ilk aşk ve tabii ki son aşk. Samanyolu’nda birlikte yapılan ilk dans. Yıldızlarda ilk yürüyüş ve sonuna kadar birlikte yürümek için verilen söz.
Ve hayatımda duyduğum en güzel, en anlamlı nameler. Bir bebeğin ağlama sesi. Dünya yüzünde, beni en çok karıştıran, ağlatan, güldüren o en tatlı müzik.
Yine Sezen ve ömrümün en zor dönemi belki. Sarı Odalar’da kalmışım bir başıma. Kalabalıklar içinde, yapayalnız bir kadın.
Yine zor zamanlarımın şarkılarından ve yine Sezenimden. Yas. Ötme bülbül ötme, can ayazda kışta. Sen gülü terk etme, şarkılar şiirler yasta.
Ve.. vazgeçilmezlerim, vazgeçtiklerim, gittiklerim, gidemediklerim. Yaşanmışlıklar üzerine nefis bir şarkı. Gidemem.. Gidemem.. Gidemem. Bazen daha fazladır herşey. Acının insana kattığı değer. Nasıl sözler bunlar ya. Bu şarkıyı çok seviyorum çok.
İşte böyle. Çok fazla müzik dinlemem zaten. Bende yer edenler bunlar. Şimdi sıra sizde, Periciğim, Annelogcuğum ve Cadıcığım.
Yok ya sana sinirlenmedim günlükçüm. Sen de pek bi alıngan oldun he. Son günlerde pek keyfim yok farkındasındır sen de. Sıcak bir yandan, işler öbür yandan, hayat diğer taraftan sıkıştırmakta. Kapıya vurduğum, ayak baş parmağım, felaket acımakta. Merdivenden düşmek suretiyle dışarıya pörtleyen bel kemiğim ne oturmama, ne yatmama izin vermemekte.
E ben de insanım değil mi? Ara ara şanzımanı, freni dağıttığım olur. Hele ki aptal insanlarla uğraşmak, üstelik bu aptal insanların, kendilerini çok zeki sanıp ukalalık yapmasına katlanmak, bünyede nasıl sinir yapar hiç fikrin var mı? Su kaynattım suuuu…
Ben de isterim, laylaylom, şıkır cıvıl. Özcan, Seda’yı mıncıkladı mı? Ya da Hülya’nın selülitleri, Gülben’inkileri döver mi? kıvamında bir yazı döşenmeyi ama, malum, şartlar ne elveriyorsa odur. Ne memleketimin ne de benim gündemim bu kadar güllük gülistanlık değil şu sıra. Mahkemede bulunan yeminle dayak günlük. Ben ne edeyim.
Günlükçüm, ben bu gün Sevgili Renklerciğimin sobesine cevap yazayım dedim. Ama yazının başı farklı oldu. İdare ediver gayri. (Gayri deyince, aklıma düştü, acaba Gayriyecim esaretten kurtuldu mu? Çiçekli Bahçem’in goncaları açtı mı? Gazel Vaktim geri gelecek mi? Tatile çıkan dostlar tez zamanda dönerler mi? Ben ne zaman yazı içinde link vermeyi başarabilirim?)
Renklercim, hayatımın tınılarını sormuş. Teşekkür ediyorum. Çok geç oldu, beni affetsin. Aha da aşağıdadır. Okumak isteyen buyursun.
İlk hatırladığım annemin söylediği ninniler. Kardeşlerimi uyuturken, tatlı tatlı söylerdi. Ben de tatlı tatlı dinlerdim. Muhtemelen, bana da aynı ninnileri okumuştur. E yıllar sonra ben de yavruları, moderen düzenlemelerle ve bir iki küçük değişiklikle, yine aynı ninnilerle uyutmadım mı? Bir çeşit Cover yaptık yani.
Sonra rahmetli anneanneciğimin, tarlada söylediği türküler. Ne kadar içten, yanık yanık çığırırdı. Dağlara doğru yolladığı türküler, yankılanır, altın sarısı buğday tarlasında, çın çın çınlardı.
Küçük bir çocukken, sokaklarda söylediğimiz Honki Ponki Torino vardı ki, galiba yeniden söylüyor birileri. Hiç unutamam, bizim çete, hep bir ağızdan bağıra çağıra söylerdik te, komşu teyzeden zılgıtı yerdik. Sonra da tabana kuvvet kaçardık.
Sonrasında ilk gençlik. Kavak yelleri. Umursamaz, dertsiz, tasasız. . Ömrün en güzel, en delikanlı çağı. Duran Duran. The Wild Boys.
Daha da sonra, büyümüş ya da büyüdüğünü sanan bir gençlik. Asi, çatışmacı, baş kaldıran. Karlı Kayın Ormanında gece yürüyüşleri. Yedi Tepeli Şehri bırakıp, ilk kaçış.
İlk işe başladığım yıllar. Sezenimin Gülümse dediği yıllar. Birçoğumuzda kedi alma isteği uyandıran, o güzelim şarkı. Durulma, durgunlaşma, olgunlaşma günlerinin şarkısı. Şehre filmler de gelir. Uslu uslu seyredilir.
Sonra, ilk aşk ve tabii ki son aşk. Samanyolu’nda birlikte yapılan ilk dans. Yıldızlarda ilk yürüyüş ve sonuna kadar birlikte yürümek için verilen söz.
Ve hayatımda duyduğum en güzel, en anlamlı nameler. Bir bebeğin ağlama sesi. Dünya yüzünde, beni en çok karıştıran, ağlatan, güldüren o en tatlı müzik.
Yine Sezen ve ömrümün en zor dönemi belki. Sarı Odalar’da kalmışım bir başıma. Kalabalıklar içinde, yapayalnız bir kadın.
Yine zor zamanlarımın şarkılarından ve yine Sezenimden. Yas. Ötme bülbül ötme, can ayazda kışta. Sen gülü terk etme, şarkılar şiirler yasta.
Ve.. vazgeçilmezlerim, vazgeçtiklerim, gittiklerim, gidemediklerim. Yaşanmışlıklar üzerine nefis bir şarkı. Gidemem.. Gidemem.. Gidemem. Bazen daha fazladır herşey. Acının insana kattığı değer. Nasıl sözler bunlar ya. Bu şarkıyı çok seviyorum çok.
İşte böyle. Çok fazla müzik dinlemem zaten. Bende yer edenler bunlar. Şimdi sıra sizde, Periciğim, Annelogcuğum ve Cadıcığım.
Yorumlar
çok geçmiş olsun biraz dinlen .
en kısa zamanda yanıtlayacağım sobeni...
sen deyince hatırladım ben de annemin ve babaannemin ilahileri ile büyüdüm hakikaten.:) ama ben de hiç ses olmadığı için oğlumun o şansı olmadı.:(
GAMZELİM, sağol bitanem.:) Ama ah çekme, sen hep gülümse ki gamzelerin görünsün.:)
FİGENİM, aha da o benim aşkımdı. Bi de arkadaşımın aşkıymış.:) Ama, çökmüş artık. O yüzden bu güne taşımıyorum. Bıraktığım yerde çok güzeldi o, gülüm. Gençlikte.:)
PERİLİM, canım benim, benim neyime nazar değsin.. hoptiri zoptiri koşturursan böyle oluyor işte.:) Sen sinirlenme nolur. Bekliyorum arkadaşım.:)
YAĞMURUM, sultanım, gönül, sevdiğini hep güzel gözle görürmüş. Sağol canım.:) Sordum Sarı Çiçeğe, söylerdim oğluma, bir de Hurmanın Dalları Sarı. Bir insanın annesinin sesi kadar güzeli var mı.. haksızlık ediyorsun eminim kendine.:)
sezenin gülümsesi demekii aynnı deli çağlarımızmış .o kasette dün bizim yarın biizm yana yana sevmek biizm diye bir parca vardı cok severidm halada dinleyince o yıllara giderim ...
gidemem şarkısıda çok zaman gidememin verdği sebepleri anlatır bana
HONKİ PONKİ TORİNO ŞANANA BİNBO TORİNO ÇİKİ ÇİKİ ÇAYNE ÇİKİ ÇAYNEE
BİZDE BAĞIR ÇAĞIR SÖYLERDİK VAY BEE HAY SEN YAŞA EMİ NASILDA AKLIMA GETİRDİN
ne güzel yazmışsın.Hepisi de çok güzel şarkılar.Kızımın Aşkım ama ama yaaa demesi mesela hiç unutamayacağım bir şarkıdır :))).
ELÇİNİM, sevmeyen var mıdır ki bu kadını. Hakikaten yaptığı şarkılar yaşıyor sanki.:))
BALDAN TATLIM, bir de bu dergilerin verdiği posterler vardı. Şarkı sözlerini ezberlemeye çalıştığımız kadar ders çalışmazdık.:) Yaş gidiyor, gitsin. Mühim olan, yüreği genç tutmak. (Bu da züğürt tesellisi):)))
CİVCİVİM, sağol canım.:) O şarkıyı ben de çok severim. İşte hepimiz ortak birşeylerin çevresindeyiz. Bu kimi zaman bir olay, kimi zaman bir şarkı..:))
HİÇBİR ANLAMI YOK BU SÖZLERİN
SADECE RAHATLAMAK İÇİN SÖYLERİM
SEN DE RAHATLAMAK İSTERSEN
GEL BERABER SÖYLEYELİİİM
HONKİ PONKİ TORİNOOO..
HACERİM, oy ben onun şarkılar söyleyen ağzını yerim. Hayatın en güzel tınısı onlar.. her ne kadar bazen insanı delirme noktasına getirseler de.:))
GAMZELİM, canım, mucks.:))
BİLUNUM, sen de benim canımsın. Mucks.:))
KRALİÇEM, çok teşekkür ederim, bu güzel sözlerin beni nasıl mutlu etti. Utandım şimdi.:))
ben arayabaya 1980 li yılların yabancı müziklerinin cd sini aldım. hala onları dinliyorum. hala oradayim yani. :))) galiba 1980 lilerin müzik zevkleri de aynı. ama yoktu ki türkçe pop müzik yoktu. MFÖ, sezen aksu, nilüfer, ajda pekkan vardı. bu kadar:) gerisi yabancı poptu.
bende bazen eve giderken yavaş yavaş hep sezenden bu şarkıyı mırıldanırım.
bir gün daha yaşandı ve bitti
küçük sevinçleri ve küçük kederleriyle
herhangibir gündü çok önemli değildi
seni düşündüğüm bir kaç andan
başka......
nimet
DENİZİM, geçen sene beş gün falan izin yaptım. Bu yıl bilemiyorum. Bizim işlerin tam mevsimi yaz biliyorsun. Kışın da ne edeyim ben tatili.:) Dur Ağustos ortası bi gelsin bakıciiiyyyz.:) Bir çok ortak paydamız gibi, şarkıların da ortak olmasına şaşırmayalım değil mi canım.:))
içinde acı olanlar dahada güzel...
Sevgi ile kalın,
Sibel Çankaya
KUĞUCUM, aynen öyle.. ne günlerdi onlar be. Daha çok kırparlar da, bitmez seksenlerin mirası.:))
GAMZELİ KIZ, sana da iyi haftalar canım. Geliyor yeni yazı.. azz sonra.:))
SEVGİLİ SİBEL, acıdan geçmeyen şarkılar, biraz eksiktir. Sezenimin dediği gibi. Ne kadar doğru değil mi?:))
Dur ortalık biraz durulsun yazarım ;)