Kayıtlar

Eylül, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

Hepinize mutlu, huzurlu, sağlıklı bir bayram dilerim. Ailemizle, yavrularımızla, tüm sevenlerimiz ve sevdiklerimizle birlikte Nicelerine ermek umuduyla... Sevgiler en kocamanından... Not: Bayram şekeriniz de benden olsun.

HAYDİN TEY TEY

Resim
Anneee Lori bu gün bana çok güzel şeyler öğretti he. Anam Lori’de kim be? Yavruma Dingiliz dadı tuttum da haberim mi yok? Ulen bu ihtiyarlık ne zor şey he. Unutkanlığın sınırlarında yaşıyorum resmen. Biz zengindik de ben mi unuttum yoksa? O zaman niye bütün işlere ben koşturuyorum. Bir de Urus hizmetçi tutalım hemen. Lori kim yavrucağım? Anneee.. şimdi Lori televizyonda çıkıyo, resim çizmeyi öğretiyo. Bak dur sana gösteriyim çizdiklerimi. Annem dur yemeğin soğuyacak. Sonra gös…. Gitti hipermanyak. ---------------------------- Baaak bunu bu gün çizdim. Pek güzel olmuş oğlum. Ne kadar güzel bir cami. Pıhhhhh… anne sen çok komiksin he. Niyekine? Güzel değil mi yani? Ben beğendim. Şimdi ben ne söyledim de komik oldum canım oğlum? Niye dalga geçiyon ihtiyar ve de gariban ve de muhtemelen alzaymır ananla? O cami diil ki. Şato şato. Uyansana hatun. Lori diyo adam. Elin Lori’si ne bilsin cami falan. Hidayete mi ermiş? Heee… doğru ya. Prenses neyin göremeyince anlayamadım kusura kalma. Çok güze

ATEŞ

Resim
Bin yıllık kavgasıydı dalgaların kayalıklarla. Gün be gün eriterek her bir parçasını, usul usul sulara katıyordu. Martılar sesi oluyordu kayaların; ağlıyordu. Belki kuşların kanatlarına asılı kalmıştı gülüşü adamın, bu hengâmede onu arıyordu. Bir yandan da gözyaşlarını denize katıyordu. Kurgusu baştan yapılmış bir öykü müydü yaşadıkları? Okunup bitmişti öyle mi? Gözlerinin önünden geçiyordu hayatının özeti. Yıllarca gerçek sandıklarının bir bir yalana dönüşmesini seyrediyordu şimdi. Sigarasından kahırlı bir nefes daha çekip duman olan geçmişine son bir bakış attı. Usulca kalktı oturduğu ıslak, soğuk banktan. Paltosunun yakasını yukarıya kaldırdı. Üşümüştü. Her adımda biraz daha arındığını hissederek, kirpiğinde günlerdir sakladığı çiğleri toprağa dökerek yürüyordu. Oysa ne çok mutluluk paylaşmışlardı. Ya da o öyle sanmıştı. Kara bir sevdayı beyaza çevirmişlerdi birlikte. Yine beyaza çevirebilecekleri bir kış daha gelmişti işte. “İki çocuktuk biz” diye fısıldadı. “Birlikte büyüyorduk.”

ANADOL'UNU SATMAYAN ASABİ BİLGE

Resim
Bendenizim demiş ki: “Söyle bana a canım, nedir ev hali içinde nefret edilesi durumlar? Yanıtlayalım efenim; dilimiz döndüğünce, elimiz erdiğince! Bir hatun kişisi düşünün şimdi! Düşünün ki, kargalar henüz kahvaltı için sıcak ekmek, poğaça, börek tedarik etme derdindeyken uyanır, yavrularını selametle okula uğurlar, koca kişisini işine postalar, evini derler toplar, sonra da kös kös yollara dökülür. Bu esnada karga ailesi çayı yeni demlemiş kahvaltı masasına bile oturmamıştır henüz. Belki baba karga daha eve bile varmamış, pastanededir kim bilir? Mesaisi bitince ağzı kulaklarında, gidip şöööyle ayaklarını uzatmayı, çayını, kahvesini, soğuk bi’ drinkini, - artık Allah ne verdiyse- alıp eline, yorgunluk atmayı düşleyerek, yeniden, geldiği yoldan evine geri dönmeye başlar hatun. İşin tuhafı; bu anlamsız hayali, istisnasız her akşam, bıkmadan, usanmadan kurmasıdır. Salak mıdır; değildir. Hatta yaşına göre zeki bile sayılabilir. Lakin ‘umut fakirin ekmeği, ye Mehmet ye’dir. Heyhat! Hayat a

KİM KAÇ YETAAALE İSTİYOR

Resim
Buzda kaydırıp kafa göz yardırdılar, şarkılar söyletip düetler yaptırdılar, askerlik adı altında türlü işkenceler yaptılar, hatta hayatında gördüğü en doğa yer Türkbükü olanlarını kuş uçmaz kervan geçmez bir çiftliğe kapatıp inek bile sağdırdılar! Zavallı ünlümsülerimize her b.ktan yüz gram yedirme çabasındaki medya dünyası, bir ara da “it terbiyecisi” olarak çıkardı karşımıza kendilerini. Eski yarışmacıları kırpıp sunucu etmişler, müzmin jüriyi metamorfoza uğratıp yarışmacı yapmışlardı hatırlarsınız. Yalnız hatunun değişimi sadece titrinde değil. Suratı da korku filmi kıvamında, bir çeşit alyen olacak şekilde evrim geçirmiş idi. Botoks sen nelere kadirsin! Üzerlerinde şıkırtılı, ışıltılı kostümleri ile zavallı köpeciklere bir takım hareketler yaptırmak suretiyle performanslarını! sergiledikleri bu yarışmanın ulvi amaçlar güttüğü iddia edildiği için, üzerine fazlaca yorum yapmak istemiyorum. Varsın bir de hayvan bakıcılığını denesinlerdi. Bir o eksik kalmıştı çünkü. Yalnız N.uri Al.ço

HAYAL KURANI DA KURMAYANI DA SEVERİM

Resim
Sabahın erken saatleri, güneş henüz yeni yeni ısıtıp aydınlatıyor yerküreyi. Pencereden sızan ışıkla gözleri kamaşıyor kadının. Efil efil esen sabah rüzgarının ritmine kaptırmış raks eden dallara ilişiyor ilkin gözleri. Bir çırpıda fırlıyor yataktan. Mis gibi kaynak suyuyla yüzünü yıkayıp bahçeye çıkıyor usuldan. Yeni yeni kızarmış domatesleri, mis kokulu salatalıkları koparıp dalından, ahşap bahçe masasına güzel bir kahvaltı hazırlıyor. Ortancalar, nergisler, sardunyalar rengarenk... İçi açılıyor kadının. Toprağın ve denizin kokusunu ciğerlerine çekiyor derin derin. Alabildiğine yeşil, alabildiğine mavi ve alabildiğine huzur... Bir yol lokantası işletir kadın hayat arkadaşıyla birlikte. Yolcular... Gelirler... Giderler... Kalıcı değildir hiç biri. Her gün yeni yüzler, başka seslerle, yeni bir maceradır onun için. Her gün başka başka hayatlar tanır ve bunu sever kadın. Sahilde uzun yürüyüşler yaparlar kendilerine kalan vakitlerde. Geçmişi konuşurlar. Çocuklarını anlatırlar birbirlerine