HELLİMDEN DOST ESKİ KAŞARDAN TOST OLMAZ


“Alan Memnu, Veren Daha da Memnu” adlı nadide dizimizin pek muhterem izleyicileri. Müessesemiz yine hiçbir fedakarlıktan kaçınmamış, türlü tehlikeler atlatarak Kanal P stüdyolarına dalmış, ucu sivriltilmiş kurşun kalem, çeşitli çaplarda parça tesirli kalemtraş, silgi ve mürekkep bombalarıyla görevlileri etkisiz hale getirmiş ve sizler için dizinin yayın haklarını ele geçirmiş bulunmaktadır. Neden şaşırıyorsunuz anlamadım. Siz müessesemizi hiç mi tanımadınız? Aşkolsunuz.

Öncelikle yayınlanmış bölümlerin üzerinden şöyle bir geçelim, onları gönlümüzün istediği gibi değiştirelim değil mi? Finali de ona göre şekillendirir, sonra da serinin diğer filmleri için kolları sıvarız. E ilk paragraftaki silahları niye elimize aldık sanıyorsunuz? Aha da edebi eser katliamı öyle yapılmaz, böyle yapılır. Buyurun, bundan gayrı burdan seyredin.

O gün Ahman Bey’lerin şatosunda her zamanki ağır havanın yanı sıra, alışılmamış bir tedirginlik de hüküm sürmektedir. Leydi Bitter’le Kont Düldül’ün yedikleri hurmalar g.tlerini tırmalamaya başlamıştır. Çünkü Ahman Bey, Düldül’ün Kaf dağının ardında bulunan, iki adet dev tarafından korunan gizli sarayındaki yatağını koklamaktadır. (Bu iki zevişgen yaratık aylardır gözünün önünde türlü ceviz, fındık ve bilumum kabuklu yemişi kırarken ruhu duymayan Ahman Bey, sade bir kokudan nasıl uyanır diye düşünüyorsan; düşünme sayın seyirci. Sen sadece izle.)

Oysa ki o koku Ahman’ı uyandırmak için, kötü kalpli büyücü Hellim tarafından yapılan bir iksirdir. Ve onu, şatoya uşak olarak soktuğu adamı Habit yatağa, yorgana sıkmıştır . Heyhat gelin görün ki; Bitter’in Okusford cadılık okulundan birincilikle mezun olmuş olan anası, iksirin içine iki parça camış b.ku atmak suretiyle etkisini farklılaştırmış, Ahman’ın öncekinden de derin bir uykuya dalmasını sağlamıştır.

Bundan haberi olmayan Bitter odasında üç buçuk atmakta, bohçayı, çıkını toplayıp Düldül’e kaçmak için hazırlanmaktadır. Pempe pancurlu bir sarayları, mini mini bebeleri olacaktır. Oysa Düldül, tası-tarağı almış, şerwud ormanlarında bir nevi robin hud olmaya karar vermiştir. “Ulen bunca zaman herkes bana verdi, şimdi de ben verecem anasını satayım. Zengine de verecem, fakire de verecem. Yok la öyle diildi, zenginden alıp fakire verecem.” şeklinde planlar yapmaktadır.

Tam şatonun dik merdivenlerinden aşağıya doğru inerken, prenses Nihale onu görür. “Beni bırakıp nere gidiyon erkekim? Sarı ganaryam, toynaklı begonyam, gitmeee! Beni terk itmeee! Gidersen yaşayamaamm.” diye hönkürmeye, sevdiğinin ardından salya sümük ağlayarak koşturmaya başlar. Bunca güzelliğine, aldığı iyi eğitime, babasının kral olmasına karşın; k.çı kırık, üstelik de kendisinden tiksindiği her halinden belli olan Düldül için gururunu ayaklar altına almasından da anlaşılacağı üzere, prensesimiz oldukça gerzek, Ahman Bey’den daha da safsalak bir kraliyet mensubudur.

İşte böyle kaçan bebenin peşinden sallan seplek koşturup dururken, merdivenlerden aşağıya yuvarlanıp kafayı gözü yarar. Lakin, parça pinçik olmuş halde yerde yatarken, bir yandan da “Elimi tut Düldül, sırtımı kaşı Düldül, bana borazan çal Düldül…” diyerek çocuğu yaşamaktan soğutmayı ihmal etmez. Şato halkı seferber olup prensesi kurtarmaya uğraşırlar ama nafiledir, fena parçalanmış contayı iyice sıyırmıştır. Hemen ülkenin baş büyücüsü çağrılıp prensesi iyileştirmesi istenir.

Bu esnada Prenses’e aşık olan ve aynı zamanda doğduğu günden beri sürekli öksüren eski arabacıları Mallar Malı Mübaşir ile ona aşık olan bakıcısı, hizmetçi Sarı Sadırlı Düriye, Ahman Bey’in çok bilmiş ablası Kontes Ayran’ın çiftlikli şatosunda, her zaman olduğu gibi çay içip kraker kemirmektedir. Düriye, Mübaşir bir an önce iyileşsin de kendisini alsın, onu telli duvaklı gelin etsin diye hiçbir fedakarlıktan kaçınmamaktadır. İaçlarını dakikası dakikasına elleriyle içirmekte, terledikçe sırtına tülbent koymakta, “Hırkanı sırtına al Mübaşir, terliklerini giy Mübaşir, burnunu cama tutma üşütürsün Mübaşir…” diye diye bir yandan da çocuğun zaten bi lokmacık olan beynini yemektedir.

Birden çiftlikli şatonun penceresine minik bir güvercin konar. Ayağındaki not, Düriye’ye şatodan sürekli bilgi akışını sağlamayı kendine görev telakki eden Tosuncuk Nermin’den gelmektedir. Olanları bir bir anlattığı notun dibine düştüğü dipsosta “Aman Mübaşir duymasın.” demektedir bizim Tosuncuk. Lakin, heyhaaat… hesaba katmadığı bir şey vardır: Yazdıklarını, o sırada sevdiceğine kelle-paça pişirmekte olan Düriye yerine Mübaşir okumuştur.

Salak prensesin kafayı kırdığını öğrenince, öksürüğü daha da artar. Hele Düldül’le Bitter’in yükleri toparladığını duyunca gözlerini şööyle iyice bir belertir. Celallenmiş, coşmuş, ayağa fırlamıştır. Yollara dökülüp ötürüğüyle dağları devirmeli, Düldül’ün prensesi bırakıp kaçmasına engel olmalıdır. Haaayııırdır, sevdiğinin mutluluktan havalara uçtuğunu, Düldül’e verdiğini görmeden içi rahat etmeyecektir. (Gönlünü canııım.)

Sonra durup bir düşünür. “Lan ben sahiden mal mıyım neyim? Kaç bölümdür iflahım kurudu bunlarla uğraşmaktan. Bırakayım kaçsın allaan zevişgenleri. Prensesim de bana kalsın.” der kendi kendine. O sırada kelle-paça çorbasıyla kapıda dinelmekte olan Düriye, Mübaşir’in bu kendiyle hasbıhalini duyar. “Lem, salak, malak, tipi de bi b.ka benzemiyo, sıska, maraza, malın önde gideni ama seviyom işte ne edeyim?” diyerek kameraya hüzünlü bir bakış atar. Hemen, kötü günler için yüzüğünün içinde sakladığı bir tutam şapı çorbanın içine boca ediverir. “Nihohahaaaa, ya benimsin, ya da şöyle böylesin.” diye de söylenir. Çorbayı içmek istemeyen Mübaşir’e, kaşığı boğazına soka soka zorla içirir. Sonra da her hizmetçi kişisinin yapacağı gibi, çayını alıp şatonun salonuna kurulur.

Bu sırada Ahman Beygilin şatosunda neler olmaktadır? Ahman Bey tatlı uykusundan uyanacak mıdır? Bitter’in yeni planı nedir? Okusfordlu Cadı kişisi ve kankası dadı kişisi nasıl bir hazırlık içindedir? Mahpeyker başpiskoposu dinleyip üçüncü bebeyi ne zaman yapacaktır? Büyücü Hellim, nasıl bir iksir yapma peşindedir?

Tüm bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını bir sonraki bölümde seyredeceksin sayın izleyici.

Hadi şimdilik to bi kontinyüüüüü…

Yorumlar

cenebaz dedi ki…
Heyecanla bekliyom devamısını:)) Valla, bu orijinalinden daha güzel olmuş.
iffetin günlüğü dedi ki…
Çok güldüm..
Bu diziyi seyretmek nasip olmadı..Bazen akşama doğru tekrarına bakayım bir neyin nesi diyorum, çocuklar anne sende mi bakıyorsun diye ayıplıyorlar.Neyse bu versiyon daha güzeldi.Ellerine gönlüne sağlık..
muko dedi ki…
çok güzel olmuşş yaa yüreğine kalemine sağlık hrikasın sen hele şu isimlerie bittim::)

devamını merakla bekliyorum...
muko dedi ki…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
çenebazımmm, bekletmeyeceğim umarım. bakalım bizi ne sürprikler beklemede. teşekkür ederim canımın içi. :)

iffetim, yok ayıplanacak bir şey. hepimiz ucundan kıyısından bakıyoruz. yahu baktırıyorlar, o şatafat, o şaşaa, o zenginlik... artı düldül :) teşekkür ederim canım. bakalım daha neler olacak. :)

mukommm, canımsınnn. gelecek canım, en kısa sürede devamını da uyduriciim, ay pardon yazıciim. :)
suzem dedi ki…
ilahii abla... :))
senle başbaşa hemencek bi proje yapmamız lazım..köşe olalım ne dersin?
Sözde senaryoculara taş çıkartırsın vesselam.
öptüm canım.
Tabiat Ana dedi ki…
orjinalini seyretmiyorum içimi bayıyor ama bunu sevdim :) yayın gününüz ne zaman canım benim
Suzidilim, datlu dillim, hemen, derhal. :)) Köşe olmak biraz şans işidir ya gülüm. O da bize uğramaz. Bkz. bir önceki yazı.:))

Tabiatım, can kuşum, hele senarist biraz çatlak ya, ne zaman eserse o gün yayınlayacaktır. Seyirci istekleri de değerlendirmeye alınacaktır. :))
Leylak Dalı dedi ki…
Gastımonu'nun İncegülü hanımcım:))
Yorumunuza teşekkürler, öneriye de bayıldım valla. Pişirsek, yesek, içsek, çalsak, söylesek, oynasak. aman da ne güzel olur:))
Ben diğer denemeleri de yazarım Gastımonu türküleri eşliğinde, siz de şu yazılarınızı biraz sıklaştırın, okumak çok zevk veriyor bana.
Sevgiler...
Ben teşekkür ederim Sevgili Öğretmenim. Gastımonuluları güzelleştirme derneğinin altın anahtarını verecekler sanırım bize. :))
Bu arada, öğretmenlerimize duyduğum tarifsiz sevgi ve saygıyı aha bu blog alemi çok iyi bilir. Kocaman bir öpücük gönderiyorum yüreğinize.
Emir telakki eder, sabah ilk iş olacak der, söz veririm. :))
elif dedi ki…
çok güzel yazmışsı hellimden dost kaşardan tostolmaz...yüreyine sağlık behlülle bihter çok yakışıyorlar da fakat behlül çok yürek siz bir türlü neyapıcagına karar vermiyo ve kötü yi en yaşadıkları yer çok güzel hıım bakalım sonu nolcek...
Adsız dedi ki…
sevilmeyecek gibi değil! bu diziye en güzel eleştiri yazısı bu bence. isimler harika. bitter, düldül, nihale, ahman, ayran...:))))))))

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİGARASI YALDIZLI GELİYOR NAZLI NAZLI

BİR ÇİFT KUŞ KANADIDIR MUTLULUK

AYA BAKTIM SENİ GÖRDÜM SANA BAKTIM AYI GÖRDÜM