ATEŞ

Usulca kalktı oturduğu ıslak, soğuk banktan. Paltosunun yakasını yukarıya kaldırdı. Üşümüştü. Her adımda biraz daha arındığını hissederek, kirpiğinde günlerdir sakladığı çiğleri toprağa dökerek yürüyordu. Oysa ne çok mutluluk paylaşmışlardı. Ya da o öyle sanmıştı. Kara bir sevdayı beyaza çevirmişlerdi birlikte. Yine beyaza çevirebilecekleri bir kış daha gelmişti işte. “İki çocuktuk biz” diye fısıldadı. “Birlikte büyüyorduk.” Ayakları geri gitmek istese de, ileriye doğru, dimdik yürüyordu adam. İnceden bir kar yağıyordu. Ne bitmez, tükenmez gelmişti bu yollar… Kim bilir kaç kez inip çıktığı bu basamaklar ne kadar yabancı ve ürkütücüydü. Dizlerindeki son dermanla kapıya vardı. Eli bir türlü anahtarlara gitmiyordu. “Açmalıyım…” diye düşündü. “Yüzleşmeliyim…”
Yaşamı dışarıda bırakarak içeriye daldı bir cesaret. Evin girişinde kızıl bir hüzün karşıladı onu. Ve kesif bir yabancılık duygusu. Bu mekandaki hiçbir şey ona ait değildi. Ve o da bu eve ait değildi artık. Duvarda gülümseyen neşeli fotoğraflar da olmasa; bir düş aleminde olduğunu düşünebilirdi. Gerçeklik duygusunu tamamen yitirmiş gibiydi. İnandığı her şey alt üst olmuş, içinde bir şeyler bir daha ‘tam’ olmamacasına eksilmişti sanki. Dededen yadigar pikaba ve sıra sıra plaklara takıldı gözü. Eskilerden bir plağı yerleştirip koltuğuna oturdu. Bir sigara eşliğinde kendini bu güzel şarkının namelerine teslim etti.
“Söyleyemem derdimi kimseye, derman olmasın diye…”Antika büfenin üzerinde duran çerçeveye uzandı. Kısa bir kararsızlıktan sonra eline aldı fotoğrafı. Önce gece karası gözlerini uzun uzun seyretti; sonra sıkıca bağrına bastı. Plaktaki şarkı üçüncü kez çalarken, kısık bir sesle eşlik etmeye başladı.
“İnleyen şu kalbimin sesini, ağyâr duymasın diye.” Anlayamıyordu. Ne kadar zorlarsa zorlasın bunu anlamaya yetmiyordu gücü. Fotoğrafı yüzüne yaklaştırıp haykırdı “Neden? Bunu neden yaptın? Neden yakıp yıktın bizi?” Sonra sakinleşti sesi, şefkat ve aşkla yumuşadı. “Niye gittin?” Durup dışarıdan seyretti kendini, sevdiğini, son beş yılı. Bir sebep arıyordu. Bulamadı. Sadece mutlu olduklarını, birbirlerini deli gibi sevdiklerini ve… Kalkıp pencereye yürüdü.
Kar hızlanmış, beyaz bir yorgan olup şehrin üzerini örtmeye hazırlanıyordu. O günü düşündü. Sevdasının bileklerinden sızan kızıllığı… Bir narin gelincik gibi kanayışını… Bu odayı da, içindeki tüm sevinçleri de kızıla boyayan o kapkara günü düşündü. Bir sigara daha yaktı. Elindeki kibritin ateşiyle perdeyi tutuşturdu. Sonra bir kibrit daha… Bir tane daha… “Neden Sevda’m? Üstelik içinde aşkımızın tomurcuğunu taşırken… Neden?” Bin yıllık kavgasıydı ateşin yürekle. O, gözünün önünde yavaş yavaş artan kızıllığa teslim olurken, şarkı çalmaya devam ediyordu.
“Sakladım gözyaşımı, vefâsız o yâr görmesin diye
İnleyen şu kalbimin sesini, ağyâr duymasın diye”
İnleyen şu kalbimin sesini, ağyâr duymasın diye”
- Öykü Atölyemizin fotoğrafı dillendirme çalışmasıdır.
Yorumlar
Sevgiler
yazı çok güzel olmuş tartışmasız..Ama arkadaşım sana uymamış..Senin muzip , hınzır, espiri yaparken alttan laf sokuşturan tarzına alışmıştık biz..
Sürekli tetikteydik..
Lütfen İncegül'lüm eski yazılarından bir tane daha yaz..Seni yalnız bırakıp giden ölsün..AMA NE??
Sevgiler arkadaşım..Muhabbetle kal..
sende diğer yazının dibisine bakıver arkadaşım..
Sendeki sınırlı bir türse, onu bilemiyorum!Dikkatli kullan bari, malum ben herşeyin akıllısını severim..Eksilirse seninki, efektif olarak, bilmem ne yaparım..
Sevgiler arkadaşım..
Ellerine sağlık İncegülüm.
Sevgiler...
şahane yazmışsınız!
büyük bir yazı ustasısınız,
biliyormuydunuz????
sevgiler,
şule
yazılarınız şiirsel nitelikte,
denesenize.şule
Okuduktan sonra kalktım bir de Zeki Müren'den söyleyemem derdimi şarkısını açtım bilmem kaçıncı kez çalıyor...
Sevgiler.
çok güzel olmuş arkadaşım..
Ama sana gülmeler yakışır..
Sevgiler..
yeterki gel bana senede bir gün
senede bir gün
herzaman gamlıyım herzaman üzgün
yeterki gel bana sende biirr gün..
seneye kim kala kim gide
kim bilir gülüm??
sevda
Soben için de çok teşekkür ederim en kısa zamanda cevaplayacağım.
Sevgiyle kal...
''Söyleyemem derdimi kimseye, derman olmasın diye''
Acaba gerçekten söylememek mi lazım?
Bend edökmek lazım bazen içimizdekileri. Sustukça acı çekiyoruz çünkü. Öptüm canım. Yüreğine sağlık.
"Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime"
Kalemine hükmeden yüreğine sağlık İncegül.Bu gün nostaljik takılmışsın ne iş iyi misin?Sevgilerimle.Dilek
zaten yazılardakı uslubunuz ınsanın ıcıne ıslıyor
bu arada tarafımdan sobelendınız :))
Bilmemek neden bulamamak dipsiz bir kuyu neticesinde çeken hızla ta dibine insanı.Duygular bir girdap dalgası bir anı diğerini tutmayan.Ölümede koşabilrisiniz doludizgin hayata da tutunabilirsiniz farketmeden..
sevgiyle kalın........
İntihar hiçbir zaman, hiçbir şeyin çaresi olamamıştır, olmayacaktır. Zayıf insan işidir. Bu sadece bir öykü, belki olmuş, belki olacak... İnşallah Rabbim hepimize güç versin.
suzem