TEKNOLOJİK AŞK MESAJI SORUNSALI
Oldukça yoğun günler geçiriyorum Canım Günlüküm. Farkındayım, ihmal ettim seni bu arada. Hakikaten zamanla yarışıyorum diyebilirim. Lakin öyle şeyler de oluyor ki, yazamadığım için kaynayıp gidiyor. İşte bu çok fena.
Hayatımda teknolojiyi sevemedim ben Günlük. Beni tanıyan herkes te bilir bunu.
Hani her ne kadar nimetlerinden faydalanıyorsak ta yine de hep soğuk ve uzak gelmiştir bu teknoloji bana. Beni bırak Taş Devri’ne, bırak bırak çekinme. Cilalı olur, yontma olur hiç fark etmez, mutlu mesut yaşarım inan ki.
Mağaramda oturup kocamın avdan dönüşünü beklerim, o gelene kadar taşları yontup cilalarım, yavruların bir gün olup tekerleği icat edeceklerini hayal ederim, sonra akşam olup koca kişisinin avladığı bizonu pişiririm. ( E ateş te keşfedilmiş olsun. Valla etin az pişmişine bile tahammülüm yoktur. Çiğ de yiyemiycem şimdi.) Yemekten sonra saçlarım koca kişisinin ellerine dolanmış vaziyette romantik gezintiler yapmak ta hoş olurdu. Dinazorlara ekmek filan atardık birlikte.
Aslında hep özlüyorum o eski günleri. Teknoloji denilen iki başlı canavarın bizi birbirimize yabancılaştırmadığı günleri. Birbirimize soğuk ve tek tip bayram mesajları yazmak yerine, özene bezene seçip gönderdiğimiz kartpostallar attığımız günleri. Televizyon karşısında transa geçip hayali insanların hayatlarıyla ilgilenmek yerine, birbirimize hal hatır sorduğumuz günleri. MSN, Çat Çut, ıvır zıvır yokken, hasret dolu, ucu yanık mektuplar yazdığımız günleri. Köye gittiğimde düvene binmeyi, idare lambasıyla aydınlanmayı, lüküsün lüküs olduğu günleri bile özlüyorum be.
Hele ki şu herkesin elinde, cebinde, kulağında ve de bilumum yerlerinde envayi çeşit cep telefonlarıyla gezmediği, birbirine o tuşları uçururcasına, dürte dürte mesaj yazmak yerine, sıcacık sözler söylediği günleri hasretle anıyorum.
Benim cep telefonu, evdeki çekmecelerin birinin dibinde, katlı çamaşırlar altındaki yerinden son derece memnundur mesela. E iş telefonum belli, ev telefonum belli. İş çıkışı arkadaşlarla bi drink almaya karar vermiyorsak, ki ne mümkün? Evden işe, işten eve, yeri yurdu belli bir hatunum ben. Zaten eve gidene kadar, anneciğimi, babacığımı, bir kısım kardeşimi, yeğenciğimi ve hatta gelinciklerimi bile görüyorum. Yüz yüze, öpüş kokuş, misler gibi. (Ne kadar şanslıyım yahu.)
Efenim konumuza gelince. Şimdi benim bir şirket hattım var. Gece, gündüz yanımda olması gereken. Hep açık olan. Lakin ben İncegül kişisi, onu da koyarım gelince bir kenara, orada bırakırım. Hiç aklıma gelmez orasını burasını kurcalayayım. İşte telefonun ne özellikleri varmış bir bakayım. Onu bırak, cevapsız çağrıları bile ancak ertesi gün görürüm. Anacım ne edeyim ben böyleyim işte?
Geçen akşam benim Koca kişisi, al sen eline bu telefonu, ekranını falan değiştir, içini dışını kontrol et, mesajlara bak. Bu bir koltukta oturmuş, elinde minicik telefon dıt dıt dıdı dıt dıt oynamakta. Ben de diğer koltukta oturmuş Liselime soru hazırlıyorum. Bir yandan da sinirlenmeye yüz tutmuşum. Benimki sesleniyor sevgi dolu sesiyle.
“İncegüüüül..”
Ben deniz aptal karga.
“Efendim canım.”
“Bu telefonu senden başka kimse kullanmıyor değil mi?”
“Hayır hayatım. Sadece ben şettiriyorum.” Ay ona kullanmak denirse tabi. Çalarsa ve bu esnada ben onun çaldığını duyarsam bakıyorum işte.
“Peki bu mesaj da neyin nesi aceba hayatımın anlamı? Bu telefondan gönderilmiş te.” Mesajı okuyor: “Canım, seninle eve kadar yürümek bile çok güzel ve özeldi. Bunu hep yapmak istiyorum. Seni seviyorum aşkım.”
Hönkkkkkk!!!!!! Nasıl yani yaaa? İyi de bu nasıl olur ki? Allah Allah, kim yazabilir ki bu mesajı benim telefonumdan.
Hiç bozuntuya vermiyorum bittabi.. yaram yok ki gocunayım.
“Aman ne biliiim ben. Bizim Cemba kişisinin işidir mutlaka. Telefon onundu ya. Benimki bozulunca hattı ona taktıydık. Malum kendisinde üç yüz doksan tane telefon, bi o kadar da kız arkadaş var.”
Hani normal bir evde bu durum meydana gelse yaşanacaklar aşağı yukarı şöyledir: Adam sinirle “kim ulen bu meşajlaştığın, hatta eve kadar yürüdüğün herif?” şeklinde celallenir. Kadın ık mık edip, derdini anlatmaya çalışır. Anlatabilirse ne ala.. yok anlatamazsa. Adam kırk beşliğini çıkarıp hatunu alnının çatından vuruverir maazallah. E Türkiye burası. Karısını öldüren psikopata, hatun cilveli bir şekilde saat sordu diye ceza indirimi uygulanır, töre cinayeti adı altında, seven gönüllere hançer vurulur benim ülkemde. Lakin ne edersin, gülü seven, dikeni orasına burasına battığında bile acısını içine gömecek ve o gülü sevmeye devam edecek. Dikenleri her yanını kanatsa bile sevecek. Hatta ölümüne sevecek.
Gelelim benim duruma. Bizim herif şimdi tutup beni vurursa, gençliğime doyamadan gidecem. Yok eğer vurmazsa, bu koca kişisine “beni artuk çekücü bulmeyyon mu itülmüş” diye soracam. Hayır elin adamlarıyla kapılara kadar yürüyecen, sonra tutup bir de üstüne aşk meşajları atacan. Bu koca kişisinin kesin beni vurması gerektir. Namusumuzu yerde komaması lazım gelir.
Koca kişisi bu konuda asla benden şüphelenmez biliyon mu Günlük? Niye mi? Yok öyle “aman benim kocam bana sonsuz güvenir. Ben adamı namusumla döverim” falan demiycem. Beşer şaşar. Allah şaşırtmasın. Hiçbir herifçioğlu da açık yakaladı mı “yok canıııım” demez netekim.
Lakin benim koca bilir ki, ben cep telefonundan mesaj atmak şöyle dursun, açma düğmesine bile basmaya erinirim. Hayır her konuda ful çalışkan, asla hiçbir şeyden üşenmez kadının tekiyim. Ve fakat iş cep telefonuna geldi mi, sevmediğimden olsa gerek hiç işim olmaz. Hayır müziğini değiştireyim, cartını curtunu öğreneyim hevesim bile yoktur. Telefonun kamerasını kullanmayı bile Mini yavrum gösterir hala bana. Bu kadar diyeyim, gerisini sen anla artık.
Neyse efenim uzun lafın kısası, teknoloji özürlü, cep telefonu düşmanı bir hatun olmanın faydasının bir gün göreceğimi biliyordum zaten…
He bir de ben bir halt karıştıracak olsam, emin ol gece uykumda bile olsa mutlaka anlatırım bu koca kişisine.
Hayatımda teknolojiyi sevemedim ben Günlük. Beni tanıyan herkes te bilir bunu.
Hani her ne kadar nimetlerinden faydalanıyorsak ta yine de hep soğuk ve uzak gelmiştir bu teknoloji bana. Beni bırak Taş Devri’ne, bırak bırak çekinme. Cilalı olur, yontma olur hiç fark etmez, mutlu mesut yaşarım inan ki.
Mağaramda oturup kocamın avdan dönüşünü beklerim, o gelene kadar taşları yontup cilalarım, yavruların bir gün olup tekerleği icat edeceklerini hayal ederim, sonra akşam olup koca kişisinin avladığı bizonu pişiririm. ( E ateş te keşfedilmiş olsun. Valla etin az pişmişine bile tahammülüm yoktur. Çiğ de yiyemiycem şimdi.) Yemekten sonra saçlarım koca kişisinin ellerine dolanmış vaziyette romantik gezintiler yapmak ta hoş olurdu. Dinazorlara ekmek filan atardık birlikte.
Aslında hep özlüyorum o eski günleri. Teknoloji denilen iki başlı canavarın bizi birbirimize yabancılaştırmadığı günleri. Birbirimize soğuk ve tek tip bayram mesajları yazmak yerine, özene bezene seçip gönderdiğimiz kartpostallar attığımız günleri. Televizyon karşısında transa geçip hayali insanların hayatlarıyla ilgilenmek yerine, birbirimize hal hatır sorduğumuz günleri. MSN, Çat Çut, ıvır zıvır yokken, hasret dolu, ucu yanık mektuplar yazdığımız günleri. Köye gittiğimde düvene binmeyi, idare lambasıyla aydınlanmayı, lüküsün lüküs olduğu günleri bile özlüyorum be.
Hele ki şu herkesin elinde, cebinde, kulağında ve de bilumum yerlerinde envayi çeşit cep telefonlarıyla gezmediği, birbirine o tuşları uçururcasına, dürte dürte mesaj yazmak yerine, sıcacık sözler söylediği günleri hasretle anıyorum.
Benim cep telefonu, evdeki çekmecelerin birinin dibinde, katlı çamaşırlar altındaki yerinden son derece memnundur mesela. E iş telefonum belli, ev telefonum belli. İş çıkışı arkadaşlarla bi drink almaya karar vermiyorsak, ki ne mümkün? Evden işe, işten eve, yeri yurdu belli bir hatunum ben. Zaten eve gidene kadar, anneciğimi, babacığımı, bir kısım kardeşimi, yeğenciğimi ve hatta gelinciklerimi bile görüyorum. Yüz yüze, öpüş kokuş, misler gibi. (Ne kadar şanslıyım yahu.)
Efenim konumuza gelince. Şimdi benim bir şirket hattım var. Gece, gündüz yanımda olması gereken. Hep açık olan. Lakin ben İncegül kişisi, onu da koyarım gelince bir kenara, orada bırakırım. Hiç aklıma gelmez orasını burasını kurcalayayım. İşte telefonun ne özellikleri varmış bir bakayım. Onu bırak, cevapsız çağrıları bile ancak ertesi gün görürüm. Anacım ne edeyim ben böyleyim işte?
Geçen akşam benim Koca kişisi, al sen eline bu telefonu, ekranını falan değiştir, içini dışını kontrol et, mesajlara bak. Bu bir koltukta oturmuş, elinde minicik telefon dıt dıt dıdı dıt dıt oynamakta. Ben de diğer koltukta oturmuş Liselime soru hazırlıyorum. Bir yandan da sinirlenmeye yüz tutmuşum. Benimki sesleniyor sevgi dolu sesiyle.
“İncegüüüül..”
Ben deniz aptal karga.
“Efendim canım.”
“Bu telefonu senden başka kimse kullanmıyor değil mi?”
“Hayır hayatım. Sadece ben şettiriyorum.” Ay ona kullanmak denirse tabi. Çalarsa ve bu esnada ben onun çaldığını duyarsam bakıyorum işte.
“Peki bu mesaj da neyin nesi aceba hayatımın anlamı? Bu telefondan gönderilmiş te.” Mesajı okuyor: “Canım, seninle eve kadar yürümek bile çok güzel ve özeldi. Bunu hep yapmak istiyorum. Seni seviyorum aşkım.”
Hönkkkkkk!!!!!! Nasıl yani yaaa? İyi de bu nasıl olur ki? Allah Allah, kim yazabilir ki bu mesajı benim telefonumdan.
Hiç bozuntuya vermiyorum bittabi.. yaram yok ki gocunayım.
“Aman ne biliiim ben. Bizim Cemba kişisinin işidir mutlaka. Telefon onundu ya. Benimki bozulunca hattı ona taktıydık. Malum kendisinde üç yüz doksan tane telefon, bi o kadar da kız arkadaş var.”
Hani normal bir evde bu durum meydana gelse yaşanacaklar aşağı yukarı şöyledir: Adam sinirle “kim ulen bu meşajlaştığın, hatta eve kadar yürüdüğün herif?” şeklinde celallenir. Kadın ık mık edip, derdini anlatmaya çalışır. Anlatabilirse ne ala.. yok anlatamazsa. Adam kırk beşliğini çıkarıp hatunu alnının çatından vuruverir maazallah. E Türkiye burası. Karısını öldüren psikopata, hatun cilveli bir şekilde saat sordu diye ceza indirimi uygulanır, töre cinayeti adı altında, seven gönüllere hançer vurulur benim ülkemde. Lakin ne edersin, gülü seven, dikeni orasına burasına battığında bile acısını içine gömecek ve o gülü sevmeye devam edecek. Dikenleri her yanını kanatsa bile sevecek. Hatta ölümüne sevecek.
Gelelim benim duruma. Bizim herif şimdi tutup beni vurursa, gençliğime doyamadan gidecem. Yok eğer vurmazsa, bu koca kişisine “beni artuk çekücü bulmeyyon mu itülmüş” diye soracam. Hayır elin adamlarıyla kapılara kadar yürüyecen, sonra tutup bir de üstüne aşk meşajları atacan. Bu koca kişisinin kesin beni vurması gerektir. Namusumuzu yerde komaması lazım gelir.
Koca kişisi bu konuda asla benden şüphelenmez biliyon mu Günlük? Niye mi? Yok öyle “aman benim kocam bana sonsuz güvenir. Ben adamı namusumla döverim” falan demiycem. Beşer şaşar. Allah şaşırtmasın. Hiçbir herifçioğlu da açık yakaladı mı “yok canıııım” demez netekim.
Lakin benim koca bilir ki, ben cep telefonundan mesaj atmak şöyle dursun, açma düğmesine bile basmaya erinirim. Hayır her konuda ful çalışkan, asla hiçbir şeyden üşenmez kadının tekiyim. Ve fakat iş cep telefonuna geldi mi, sevmediğimden olsa gerek hiç işim olmaz. Hayır müziğini değiştireyim, cartını curtunu öğreneyim hevesim bile yoktur. Telefonun kamerasını kullanmayı bile Mini yavrum gösterir hala bana. Bu kadar diyeyim, gerisini sen anla artık.
Neyse efenim uzun lafın kısası, teknoloji özürlü, cep telefonu düşmanı bir hatun olmanın faydasının bir gün göreceğimi biliyordum zaten…
He bir de ben bir halt karıştıracak olsam, emin ol gece uykumda bile olsa mutlaka anlatırım bu koca kişisine.
Yorumlar
Böyle bir mail gelse hayatta anlatamam... Allah kuru iftira vermesin! Güven olayı çok gelişmemiş aşkımda ne yazık ki. Ben de az kıskanç sayılmam bu arada. Ama çok belli etmem. Gizlice gözlerim.
Aman size nazar değmesin, eşine maşallah!
Benim oğlum (mamuli):"size böyle alengirli teknoloji ürünlerinin satılması yasak edilmeli"diyor.Çünkü sadrazamcım benden beterdirde bu konuda.Hayır birde baksan adam makina mühendisi ben mimarım.Ama genede zamana yetişemiyoruz işte :)
Sevgiler
Dilek
Epeyce güldürdün beni..
Sağlıcakla kal..
insan telefon sahibesini zor durumda bırakmayayım bari sileyim bir vukuata sebep olmayalım yav der...
güzel dile getiriyorsunuz.Çok yaşayın:)Ayşegül Pırlanta
Güven olayı da harika bu arada.. Ben kıskanç ötesi bir kişilik olarak hayretle karşıladım doğrusu.. Bizde boşanma sebebi olur bu ( benim tarafımdan ) Bütün gün yok MSN listesi yok SMS listesi kontrol etmekten paranoyanın zirvesine vardım :))
Allah ağız tadınızı bozmasın incegülcüm.Telefonuna güvenlik kiliti koymalısın nitekim evde miniler maxiler mazallah...
:).
Sevgilerimle...
Ablacım ben taş devri fantezine acaip güldümde o zamanda dinazor falan varmış hoş sen onları dize getirirsin garantide minişi falan nasıl korucan aman yok gitme sen:) Hem ayrıca gidersen bize kim blog yazcakkkk?????Yok yok sen iyisin böle:)
Denizcim, hani önce bende o Minicik ayrıntıdan şüphelenmedim değil. Hala da aydınlanmadı mevzu, itiraf bekliyorum..:)
Tubikkocum, okul yolu düz gider diyorsun. Hakikaten bu fırlama yavru kime çekti ki acep?:)
Calimerocum, amin canım sağol. Uzun bir süreç evet. Ve oldukça meşakkatli elbet.:)
Renklercim, sağol canım. Sanırım senin aşırı güzel olman senin suçun. Sarı saçlarından sen suçlusun şeker. Ama, kıskanç adam da zordur be..:)
Emrecim, şşşşt belli etmesene.. eve kadar seninlen yürüdüğümüzü anlayacak şimcik. Ben de seni seviyom beee.:)
Nenonicim, Mamuli'ye sevgiler. Valla satmasınlar ne yapalım. Bir zamanlar onlar olmadan da pekala yaşanabiliyordu değil mi yani?:)
Denizciğin annesi, bir taraf özürlü olursa, öteki onu dengeliyor demek. Ama, biz böyle iyiyiz canım..:)
Dilekcim, valla doğru diyorsun. Bir de durduk yere, pisi pisine alnının orta yerinden vurulmak var canım ya..:)
Demli çaycığım, gülümsetebildiysem ne mutlu bana. Şimdi elimde demli çayım varken, ben de gülümsüyorum canım..:)
Yağmurumcum, öyle her haltı bildiğini belli edersen, valla gidersin gümbürtüye Allah muhafaza etsin. Bazen de saf olmak lazım canımcım..:)
Berfincim, bizim ağzımızda bakla ıslanmaz zati. Hayır uyanıkken anlatmazsam, uykumda bir bir döküyormuşum. Bir de sorulara cevap veriyormuşum şeker ya..:)
Beyhancım, al benden de o kadar. Toptan kaldırsınlar, hatta yasak etsinler cep görüşmelerini. Ne hoş olur..:)
Perilimcim, valla haklısın canım. Ama, hala belli değil kimin yaptığı. Daha itiraf eden olmadı. Faili meçhuller arasına katıldı bu mesaj olayı..:)
Sevgili Ayşegül, mesajların alınacağını bildiğim için, rahat rahat söyleyebiliyorum. Yoksa istediğin kadar konuş boşa. Teşekkür ederim gerçekten..:)
Gökhancım, geçmiş olsun. Umarım çabuk geçer. O baş ağrısı mahveder insanı.:( Eski toprak olmak iyi bişey gerçekten. Canım, daha belli değil kimin yazdığı. Kim yazdıya gitti anlayacağın..:)
Fezecim, canımın içi ben de seni özlemişim valla. Herkesler olabülür şeker. Daha çıkmadı ortaya. Yakında aydınlanacağını umarım. Sen de öyle kem küm etme diyorum ben.. hani olur a..:)
Minik Meleciğin Annesi, anacım hem kıskancım diyosun, hem de adama Facebook hesabı mı açtın.:) Allah iyiliğini versin. Valla ben gerçek sevmiyorum. Maillerime bile ayda Mayıs'ta bakıyorum canım ya. Ne olacak bizim halimiz bilmem. Lakin iyi böyle dimi..:)
Hacercim, şimdi kim uğraşacak güvenlik kilidiyle falan dimi.:) Dur şimdi bekliyorum hangisi yapmış ama, ses seda yok henüz..:)
Bridgetcim, tatlı kuşum sen Minişi hiiiç düşünme. Asıl dinazorlar ondan nasıl korunacak diye endişe et.:) Canım ya güzel olmaz mıydı ama. Ben oradan taşlara kazır yine yollardım yazıları hem..:)
Elçincim, bence de tam özgürlük. Bu günden çok daha az tehlike vardır o zamanlar eminim ben. Beğenmediğimiz mağara insanları, günümüz mağara insanlarından ne kadar kötü olabilir ki dimi şeker? Ay yeni evliyken hemi de. Bak doktoru da takdir ettim şimdi. Vurmamış seni..:)
Sevgili Muhabbet Çiçeği, merhabalar ve hoşgeldin canım.:) Umarım ismin gibi güzel muhabbetler olsun hayatında. Teşekkür ederim.:)
Gamzelicim, hakikaten ne zor olurdu değil mi? Anlatabilirsen anlat. Karşındaki anlamadıktan sonra. Kıskançlık ta, herşeyde olduğu gibi, dozunda güzel. Abartmadan tatlı tatlı dimi canım..:)
bakın şenlik var
pekıı mesajı kim atmışşş :)))
Fazla kıskanç insanların da kendileriyle ilgili bir güvensizlikleri olduğunu düşünürüm zaten.
Bu arada foto süper :)
Zavalli cocugun gunahini almisim ayol:)))
Mesajın kimin attığını öğrenmek istiyorsan gönderilen telefonu arayabilirsin :):)
Sevgiler
Kuğucum, valla ben de çok özledim. Hoşgeldin canımm.:)
Civcivcim, he bacım herifler bilir bizi dimi??:) Hayatım ateşle seni sabah kahvesine çağırırım.:)
Senaberacım, oy yanmıştı demek adamceyiz..:)
Sevgili Berrin merhabalar.:) Teşekkür ederim ziyaretin ve güzel yorumun için.:)
Nazlıcım, yanlış gelmesi normal de, hani yanlış gidince kötü..:) Canım sağol güzel dileklerin için.:)
Aslıcım evet güven şart. Zaten kendine saygısı olan insan böyle bir şeyi yapmaz. Yapacaksan boşa kocayı öyle yap dimi ama??:)
Cadıların güzeli, ablası yine de aydınlığa kavuşmadı hala. Çok günahını almış sayılmazsın kanımca.:)
Andycim, erkek dayanışması seziyorum sanki.:) Tamam hakkını yemeyelim, çok anlayışlıdır... e karısını tanıyor tabii..:)
Kakaolucum, valla ben de merak ediyorum. Çıkar elbet açığa.:) Gülüm maillerimi hiç açmadım bile. O kadar koşturuyorum ki anlatamam. Bloke olmamıştır umarım. Atıcam sana mail canım benim..:)
Gamzelim, güzel kuşum. Bi görsen şu son zaman halimi. Doğru diyorsun canım. En kısa zamanda telafi ederim inşallah.:)
Dilekcim, seve seve. Bir yazı atıcam bu gün, ilk fırsatta. Dün gece böyle birden geliveren. Saat 3 gibiydi. "Bulut" olduğumu hissettim. Sanırım hem ona hem de yeni kelimeye olur.:)
suzem