NEFES KESEN BİR SOBE
Her hamarat, becerikli, yetenekli ve de süper marifetli hatun gibi ben de!!!! bir gün, tatlı tarifi ararken düştüm bir yemek bloguna ve tabii bloglar alemine. Hayır benim gibi üç öğün tatlıyla beslenen birinin başka bir tarif aramasını beklemiyordunuz herhalde.
Yemek önemli mevzudur. Hayatımız yemek üzerine kurulu değil midir zaten? Sevgili Yaşamın Kıyısında ne güzel anlatmış bitmek bilmeyen yeme, içme telaşlarımızı.
İşte yemek blogları, bu anlamda hem tatlı tatlı sohbetler edebileceğimiz, hem yeni tarifler öğrenebileceğimiz, beceremezsek “bacım benim kek kabarmadı, ne etsem ki” diye anında yardım alabileceğimiz, koca kişileri “bütün gün şu aletin başında ne ediyon” diye sorduğunda, “nankööör.. bak sen okküz gibi yiyesin diye akşama kadar tarif arıyom, ettiğin lafa bak” şeklinde zeytinyağı gibi üste çıkma şansı bulabileceğimiz mekanlardır.
Biyom Kedim, acaba onlar da bizi okuyorlar mı diye sormuş ya.. okuyorlar bence. Hatta geçenlerde içlerinden biri bize “günlükçüler” demiş. Pek hoşuma gitti, bayıldım bu isme. “Günlükçü geldi hanıııım” diye bağırasım geldi.
Ben bu bloglara daldıkça, yemeklerin içine sevgi, ilgi, biraz hayat karıştırıp, pişiren ve onları içtenlikle sunan bu kızları çok sevdim. Hatta içlerinden bazılarıyla selamlaşmaya bile başladım. Sonrasında da çok çok özel arkadaşlarım oldu.
İşte bunlardan biri canımın içi Ferhancığım. Nefis yemek ve özellikle tatlı tariflerinin yanında, enerjisini, pozitifliğini, dünyalar güzeli yavrularını, gezip gördüğü muhteşem yerleri, hayatından kesitleri ve güzel yüreğini, içten bir sevgiyle bizimle paylaşan arkadaşım, sağolsun sobelemiş, ebelemiş beni. Teşekkürlerimizi sunar, zevkle cevaplandırırız efenim.
Nefesimi kesecek anlar....
İneğin kırk öyküsü var, kırkı da buzağıları üstüne. O öyle değildi ama olsun. Ben yaptım, oldu.
Büyük oğlum çekmiş takım elbiseyi üzerine, binmiş güzel arabasına, basıyor kapının önünde kornaya. “Anneciğim haydi gelmiyor musunuz” diyor. (Heyecanlanıyorum, ama nefesimin kesildiği an bu an değil)
Ben, siyah döpiyesimi giymişim, ayağımda son derece topuklu ve sivri burun (e yaş ilerledi artık) ayakkabılarım. Hafiften bir makyaj da yapmışım. Koca kişisi de pek şık olmuş hani. Kafasında üç tel saç kalmış olmasına rağmen yine de yakışıklı görünüyor Bretim Pitim. Önemli bir gün bu gün. Aynaya bakıyorum son kez. Yüzümde gurur, hüzün, sevinç hepsi karmakarışık bir tablo olmuş.
Sonra kapıdan çıkıyorum. Benim ilk göz ağrım, ilk yürek sızım, fedakar, yakışıklı yavrum hemen arabadan inip elimden tutuyor. Kapılara sığmıyor aslan parçam. Ona sarılırken, ilk kucağıma aldığım günü hatırlayıp hüzünleniyorum, ama makyajım akmasın diye içime akıtıyorum göz yaşlarımı. (Durun daha nefesim burada da kesilmiyor.)
Kibarca bizi arka koltuğa bindiriyor. Güzel gelinim, başını arkaya doğru çevirip, “nasılsınız anneciğim, babacığım” diye soruyor sevgiyle ve gerçekten iyi olup olmadığımızı merak ederek. Saçını okşayıp teşekkür ediyorum kendisine.
Oğlum arabayı yavaş ve son derece dikkatli kullanıyor. E bebeler var araçta. Yol boyunca biri kız biri erkek iki küçük torunumu seviyorum. Onlara masallar anlatıyorum.
Güzel bir tesiste mola veriyoruz. Birlikte nefis yemekler yiyoruz. Ben ciğerparemin ciğerparelerine yemeklerini yedirirken bir yandan, gelinciğim ısrar ediyor. “Anneciğim, siz seversiniz, hafif bir tatlı söyleyelim” Teşekkür ediyorum güzel kızıma. “Ağzım o kadar tatlı ki sayenizde, daha tatlısı olamaz” diyorum.
Tekrar yola koyuluyoruz heyecanla. Yol uzuyor sanki yaklaştıkça. Allahtan miniciklerim var. Oyalanıyoruz birlikte. Babaannecim diyor ya ikisi birden, yüreğim başka başka atıyor. Düşünüyorum, demek evlat sevgisinden üstünü de varmış. (Yok yok burası da değil.)
Sonra varıyoruz sabırsızlıkla ulaşmak istediğimiz yere. “Hoş geldiniz” diyor canımın içi kara kuzum. Eğiliyor sarılıp öpmek için annesini. E boy var sıpada, maşallah yavruma. Dalyan gibi delikanlı olmuş. Üzerindekiler de nasıl güzel yakışmış.
Sonra tören başlıyor, ilk olarak okul birincisine veriyorlar diplomayı. Mutlu oluyorum, çok gururlanıyorum. Aslan oğlum, çok çalıştı, sonunda istediği dereceyi aldı. Bak birincilikle doktor oldu diyorum. Bu kez makyajı falan iplemiyorum. Gönlümce ağlıyorum. (Daha var biraz daha, burası da değil.)
Sonra kepleri fırlatıyorlar. Tören bitiyor. Elinde diplomasıyla bize doğru koşar adım, sevinçle geliyor kuzum. Önce elimizi öpüyor sarılmalara, öpmelere doyamadığım. Bu kez baba da ağlamaya başlıyor.
Sonra yeğenlerinin yanaklarından birer makas alıp, yengesini de öpüyor saygı ve sevgiyle.
Sonra ağabeyine yaklaşıyor. Bu sefer gözleri çakmak çakmak. Sımsıkı sarılıyorlar birbirlerine. Canım abim benim diyor. Sen olmasan, ben burada olamazdım. Büyük kuzum her zamanki karizmatik hallerinden çok uzak, iki gözü nemli ama gururla bakıyor kardeşinin yüzüne. Aslan parçam benim, diyor. Seninle gurur duyuyorum.
İşte o an olurdu herhalde benim nefesimin kesildiği an. Bir anne için daha mutlu olunabilecek bir an düşünemiyorum. Nefesim kesilirdi gururdan, sevinçten, mutluluktan.
Nefesim kesilse de bundan gayrı fark etmezdi zaten. Gözüm açık ve arkada kalmazdı çünkü. Kolları gibi yürekleri de sımsıkı kenetlenmiş bu iki kardeşi, birbirlerine emanet edip, gidebilirdim o an.
Hemen yapabileceğim halde yapmayı ertelediğim şeyler...
Bir kız bebek elbette.. anacım şöyle pempeler, kırmızılar, morlar giydirebileceğim. Süsleyip, püsleyip kokoşluk abidesi şeklinde gezdirebileceğim tombik bir kız bebek olsa fena mı olurdu?
Hemen de yapabilirim üstelik. Hiçbir manim yok çok şükür. Lakin ya erkek olursa yine. Evdeki üç koca adama, bir de küçük adam eklenirse, nice olur bu hatunun hali o zaman? İşte onun için ertelenmekte bu iş şimdilik.
Bir daha dünyaya gelmiş olsam, seçme şansım olsa...
Bir daha dünyaya gelsem, zengin bir koca bulurdum. İki ayağımı uzatıp, bütün gün hiçbir şey yapmamanın yorgunluğunu, Rus hizmetçim İrina’nın yapmış olduğu, kıza yaptığım eziyetlerden dolayı muhtemelen tükürülerek köpürtülmüş Türk kahvemi içerek atardım.
Sabah erken spor salonuna giderdim, yok yok yorucu olur, sabahları uyurdum misler gibi. Bütün gün camışlar gibi yiyip, biriken yağları da altı ayda bir aldırırdım. E para gani. Biter mi kolay kolay.
Özel ve de çok yakışıklı şoferimin kullanmakta olduğu lemozinime atlar, bütün gün alışveriş yapardım. Sonra da aldıklarımın hiçbirini beğenmez, akşam tekrar alışverişe çıkardım.
Bu kadar yorucu bir hayat sürdüğüm için sık sık tatillere giderdim. Kışın Alpler’de kayak, yazın- neydi onun adı heh- Maldivler’de deniz.
Tamam şaka şaka. Şakacı bir kişiliğim ben. Sanırım yaşadığım hayat bana çok şey kattı. Küçük bir kız çocuğunu, şimdi olduğu küçük kız çocuğuna dönüştüren yaşamımda en küçük bir lahzayı dahi değiştirmek istemezdim. Küçük tefek pişmanlıklarım yok mudur? Elbette vardır. Hangimizin yok ki? Ama onlar benimle kalsın. Yüreğimin en kuytularına saklansın, ama asla gün yüzü görmesin.
Şimdi ben de sevgili arkadaşlarım Dilek ve Cemile’yi ebelemek istiyorum müsaadenizle. Kendileri kız anası oldukları ve tarafımdan henüz ebelenmedikleri için kurban edilmişlerdir. Nihohahahahaha……..
Yemek önemli mevzudur. Hayatımız yemek üzerine kurulu değil midir zaten? Sevgili Yaşamın Kıyısında ne güzel anlatmış bitmek bilmeyen yeme, içme telaşlarımızı.
İşte yemek blogları, bu anlamda hem tatlı tatlı sohbetler edebileceğimiz, hem yeni tarifler öğrenebileceğimiz, beceremezsek “bacım benim kek kabarmadı, ne etsem ki” diye anında yardım alabileceğimiz, koca kişileri “bütün gün şu aletin başında ne ediyon” diye sorduğunda, “nankööör.. bak sen okküz gibi yiyesin diye akşama kadar tarif arıyom, ettiğin lafa bak” şeklinde zeytinyağı gibi üste çıkma şansı bulabileceğimiz mekanlardır.
Biyom Kedim, acaba onlar da bizi okuyorlar mı diye sormuş ya.. okuyorlar bence. Hatta geçenlerde içlerinden biri bize “günlükçüler” demiş. Pek hoşuma gitti, bayıldım bu isme. “Günlükçü geldi hanıııım” diye bağırasım geldi.
Ben bu bloglara daldıkça, yemeklerin içine sevgi, ilgi, biraz hayat karıştırıp, pişiren ve onları içtenlikle sunan bu kızları çok sevdim. Hatta içlerinden bazılarıyla selamlaşmaya bile başladım. Sonrasında da çok çok özel arkadaşlarım oldu.
İşte bunlardan biri canımın içi Ferhancığım. Nefis yemek ve özellikle tatlı tariflerinin yanında, enerjisini, pozitifliğini, dünyalar güzeli yavrularını, gezip gördüğü muhteşem yerleri, hayatından kesitleri ve güzel yüreğini, içten bir sevgiyle bizimle paylaşan arkadaşım, sağolsun sobelemiş, ebelemiş beni. Teşekkürlerimizi sunar, zevkle cevaplandırırız efenim.
Nefesimi kesecek anlar....
İneğin kırk öyküsü var, kırkı da buzağıları üstüne. O öyle değildi ama olsun. Ben yaptım, oldu.
Büyük oğlum çekmiş takım elbiseyi üzerine, binmiş güzel arabasına, basıyor kapının önünde kornaya. “Anneciğim haydi gelmiyor musunuz” diyor. (Heyecanlanıyorum, ama nefesimin kesildiği an bu an değil)
Ben, siyah döpiyesimi giymişim, ayağımda son derece topuklu ve sivri burun (e yaş ilerledi artık) ayakkabılarım. Hafiften bir makyaj da yapmışım. Koca kişisi de pek şık olmuş hani. Kafasında üç tel saç kalmış olmasına rağmen yine de yakışıklı görünüyor Bretim Pitim. Önemli bir gün bu gün. Aynaya bakıyorum son kez. Yüzümde gurur, hüzün, sevinç hepsi karmakarışık bir tablo olmuş.
Sonra kapıdan çıkıyorum. Benim ilk göz ağrım, ilk yürek sızım, fedakar, yakışıklı yavrum hemen arabadan inip elimden tutuyor. Kapılara sığmıyor aslan parçam. Ona sarılırken, ilk kucağıma aldığım günü hatırlayıp hüzünleniyorum, ama makyajım akmasın diye içime akıtıyorum göz yaşlarımı. (Durun daha nefesim burada da kesilmiyor.)
Kibarca bizi arka koltuğa bindiriyor. Güzel gelinim, başını arkaya doğru çevirip, “nasılsınız anneciğim, babacığım” diye soruyor sevgiyle ve gerçekten iyi olup olmadığımızı merak ederek. Saçını okşayıp teşekkür ediyorum kendisine.
Oğlum arabayı yavaş ve son derece dikkatli kullanıyor. E bebeler var araçta. Yol boyunca biri kız biri erkek iki küçük torunumu seviyorum. Onlara masallar anlatıyorum.
Güzel bir tesiste mola veriyoruz. Birlikte nefis yemekler yiyoruz. Ben ciğerparemin ciğerparelerine yemeklerini yedirirken bir yandan, gelinciğim ısrar ediyor. “Anneciğim, siz seversiniz, hafif bir tatlı söyleyelim” Teşekkür ediyorum güzel kızıma. “Ağzım o kadar tatlı ki sayenizde, daha tatlısı olamaz” diyorum.
Tekrar yola koyuluyoruz heyecanla. Yol uzuyor sanki yaklaştıkça. Allahtan miniciklerim var. Oyalanıyoruz birlikte. Babaannecim diyor ya ikisi birden, yüreğim başka başka atıyor. Düşünüyorum, demek evlat sevgisinden üstünü de varmış. (Yok yok burası da değil.)
Sonra varıyoruz sabırsızlıkla ulaşmak istediğimiz yere. “Hoş geldiniz” diyor canımın içi kara kuzum. Eğiliyor sarılıp öpmek için annesini. E boy var sıpada, maşallah yavruma. Dalyan gibi delikanlı olmuş. Üzerindekiler de nasıl güzel yakışmış.
Sonra tören başlıyor, ilk olarak okul birincisine veriyorlar diplomayı. Mutlu oluyorum, çok gururlanıyorum. Aslan oğlum, çok çalıştı, sonunda istediği dereceyi aldı. Bak birincilikle doktor oldu diyorum. Bu kez makyajı falan iplemiyorum. Gönlümce ağlıyorum. (Daha var biraz daha, burası da değil.)
Sonra kepleri fırlatıyorlar. Tören bitiyor. Elinde diplomasıyla bize doğru koşar adım, sevinçle geliyor kuzum. Önce elimizi öpüyor sarılmalara, öpmelere doyamadığım. Bu kez baba da ağlamaya başlıyor.
Sonra yeğenlerinin yanaklarından birer makas alıp, yengesini de öpüyor saygı ve sevgiyle.
Sonra ağabeyine yaklaşıyor. Bu sefer gözleri çakmak çakmak. Sımsıkı sarılıyorlar birbirlerine. Canım abim benim diyor. Sen olmasan, ben burada olamazdım. Büyük kuzum her zamanki karizmatik hallerinden çok uzak, iki gözü nemli ama gururla bakıyor kardeşinin yüzüne. Aslan parçam benim, diyor. Seninle gurur duyuyorum.
İşte o an olurdu herhalde benim nefesimin kesildiği an. Bir anne için daha mutlu olunabilecek bir an düşünemiyorum. Nefesim kesilirdi gururdan, sevinçten, mutluluktan.
Nefesim kesilse de bundan gayrı fark etmezdi zaten. Gözüm açık ve arkada kalmazdı çünkü. Kolları gibi yürekleri de sımsıkı kenetlenmiş bu iki kardeşi, birbirlerine emanet edip, gidebilirdim o an.
Hemen yapabileceğim halde yapmayı ertelediğim şeyler...
Bir kız bebek elbette.. anacım şöyle pempeler, kırmızılar, morlar giydirebileceğim. Süsleyip, püsleyip kokoşluk abidesi şeklinde gezdirebileceğim tombik bir kız bebek olsa fena mı olurdu?
Hemen de yapabilirim üstelik. Hiçbir manim yok çok şükür. Lakin ya erkek olursa yine. Evdeki üç koca adama, bir de küçük adam eklenirse, nice olur bu hatunun hali o zaman? İşte onun için ertelenmekte bu iş şimdilik.
Bir daha dünyaya gelmiş olsam, seçme şansım olsa...
Bir daha dünyaya gelsem, zengin bir koca bulurdum. İki ayağımı uzatıp, bütün gün hiçbir şey yapmamanın yorgunluğunu, Rus hizmetçim İrina’nın yapmış olduğu, kıza yaptığım eziyetlerden dolayı muhtemelen tükürülerek köpürtülmüş Türk kahvemi içerek atardım.
Sabah erken spor salonuna giderdim, yok yok yorucu olur, sabahları uyurdum misler gibi. Bütün gün camışlar gibi yiyip, biriken yağları da altı ayda bir aldırırdım. E para gani. Biter mi kolay kolay.
Özel ve de çok yakışıklı şoferimin kullanmakta olduğu lemozinime atlar, bütün gün alışveriş yapardım. Sonra da aldıklarımın hiçbirini beğenmez, akşam tekrar alışverişe çıkardım.
Bu kadar yorucu bir hayat sürdüğüm için sık sık tatillere giderdim. Kışın Alpler’de kayak, yazın- neydi onun adı heh- Maldivler’de deniz.
Tamam şaka şaka. Şakacı bir kişiliğim ben. Sanırım yaşadığım hayat bana çok şey kattı. Küçük bir kız çocuğunu, şimdi olduğu küçük kız çocuğuna dönüştüren yaşamımda en küçük bir lahzayı dahi değiştirmek istemezdim. Küçük tefek pişmanlıklarım yok mudur? Elbette vardır. Hangimizin yok ki? Ama onlar benimle kalsın. Yüreğimin en kuytularına saklansın, ama asla gün yüzü görmesin.
Şimdi ben de sevgili arkadaşlarım Dilek ve Cemile’yi ebelemek istiyorum müsaadenizle. Kendileri kız anası oldukları ve tarafımdan henüz ebelenmedikleri için kurban edilmişlerdir. Nihohahahahaha……..
Yorumlar
Lakin ben suslu puslu kiz bebek olayina takildim biraz.. sanki boyle biraz destek biraz cesaret ister gibisin bu konuda hii?? haksizmiyim.. AL BENDEN TAM DESTEK SANA :) Amma erkek olursa hevesin kirilmasin sakin.. Epey istekli gordum seni bu bakimdan 4.yü de denemeye deger :P operim ablacim..
Sevgilerimle.
Dilerim Rabb'im evlatlarından yana olan bütün hayallerini gerçek eyler.( ve onları 2 cihanda da sultan eyler, Allah'ıma çok çok iyi kullar olmalarını da nasib eder)
ve bir de kız çocuk nasib eder.
Amiiiiiiiiiiiiiin.:)
inanmıyacaksın senin günceni özledim.Saçma sapan şeyler yazarsam kusura bakma uykusuz ve yorgunum.Yazına gelince her zamanki gibi.İyi hatta çok iyi.Bazılarımızın zengin koca bulmaktan yana kısmeti baya açıktı zamanında.Hatta insanların redddedince doktora götüresi geliyordu, ama ser de inat var ya.
O tablo beni açmaz ayrıca.
Kız bebek, hem de cicili bir kız.. Düşünmek bile güzel.Kokoş kelimesini sevmiyorum kusura bakma.Kadın gibi kadın diyelim.Evlatlarımızın iyi günlerini hepimiz görelim diyeceğim ama yaşama işini de fazla uzatmaktan yana değilim.Yine de nasip.
Bu kadar yeter sanki.
Bugün saçmalıyacağım biraz.Uzun süre beynime az oksijen gitti diyelim.Aklıma ne geldi.Çocukken oynadığımız körebe oyunu. Hani ortada bir ebe var.Gözü kapalı.El yordamıyla, çıkarılan sese , göre birileri bulmaya çalışılan o saçma oyun.Ben çocukken de hiç sevmedim o insanı aciz bırakan oyunu.Oyunun başrolünde sen varsın sözüm ona.(Gerçek oyunda hiç değilse kimi aradığını biliyorsun).Herkes seni görüyor.Sen kimsin biliyor.Ama sen onların hiç birini tanımıyorsun.Karşındakilere ulaşmaya çalışıyorsun, çok garip durumlara düşüyorsun.Bunların bir açıklaması var mutlaka ama sen bilmiyorsun.Üstelik oyun oynayı sen tercih etmemişsin.Ebe açısından çok kırıcı bir durum.Adil de değil.Ebe çok sıkılmış olabilir.Tüm iyi niyetine rağmen.Bugün inanılmaz yüksekliklerde bunu düşündüğüne göre.
Dediğim gibi İncegül, bugün bana biraz katlanacaksın.
Yazına gelince o harika.
(gelinduvağı begonvilin yerel ismi bu arada).
Ah kuzucuklarını Allah bağışlasın güzel günlerini gör..
yazını bir solukta nasıl okudum gülümsemem hiç eksik olmadan..
Zengin koca trenini kaçırmışsın çok yazık:)))seni hiçmeçciyle kavga edrken düşününce hoş doğrusu..))
daha yazrım ben sana şimdi yemek hazırlıcam
En güzelide pişmanlıklar için dilediklerin ..hepimizin öyle olsun derinliklerden çıkamasınlar..
çok sevgiler..öpüyorumm
Yaa benim yavrular denildi mi yüreğim titriyor!:(
Allah ayırmasın. Bu düşünün gerçekleşmesini dilerim. Ama en son bu dünyadan göçüp gidebilirim dediğin an var ya, işte orası sahiden ağlatıyor adamı, ama mutluluktan...
Mutlum, amiin güzelim. Siz de yaşayın inşallah. En güzelinden, en hayırlısından.:)
Muhabbetim, değil mi? Nefes mi kalır insanda. İnşallah yaşarız güzelim.:) Kız çocuğu artık hayal oldu bize kuşum. Bu yaştan sonra. Size devrettik biz onu.:)
Calimerom, evet itiraf ediyorum. O anlarda epeyce bir tutulma oluyor nefeste.:) Kız konusunda verdiğin desteğe teşekkür ederim canım. Ben de senin için aynı desteği vereceğim sözzz.:)
Sevgili Püstüklü Mama, merhabalar.:) Arada ağlamak da iyidir ama.. içini yıkar insanın. Teşekkür ederim selamın için. Sevgiler.:)
Renklerim, aslında bulmuş idim zamanında, yani o beni bulmuş idi. Ama uğraşamam ben o zengin heriflerin kaprisiyle be. İyi böyle.:)
Paticikim, Yağmurum, Sultanım. Ne diyeyim, ne güzel dualar etmişsin. Amiiinnn diyorum ve teşekkür ediyorum. Sen dualarını bizden eksik etme emi benim canım.:)
Ebrucum, hiii.. ne diyon? Aslında hep ikizim olsun istemişimdir. Lakin artık vakit geçti ikiz için. İki kız olursa olabilir.:) Olsun be, bi derya kuzusuyla, bi deniz kuşuna kim hayır diyebilir ki?:)
Börtlekim, amin canım. İnşallah hepimiz için güzel günler göstersin Rabbim. Çocuklarımızın hayırlı güzel günlerini görelim.:)
Lalegülcük, niye hüzünlüsün bilmiyorum, ama inşallah en kısa sürede geçer bu durum. Dök içini rahatla, kızar mıyım ben sana.:) zamanında zengin kocayı reddettiği için doktora götürülmek istenen kızlar derneğine hoş geldin.:) Evet biz yapamazdık öyle. Boş bir hayat olurdu. Lakin o son dediğini duymamış olayım.:( Sevgiler.:)
Sevgili Gelin duvağı, bir de komik tarafından bakalım. Karşında bir sürü insan var ve gözü tamamen kapalı bir ebeden kaçıp duruyorlar. Sen onlarla eğleniyorsun. Ve hepsinden güçlüsün.:) Teşekkür ederim. Sıkma canını öyle herşeye lütfen. Sen hayatla oynarsan, o seninle oynayamaz fazla.:)
Ferhanım, güzel yürekli arkadaşım. Aynen ben de senin gibi bir arkadaşım olduğu için çok çok mutluyum. İnsanları sadece yazdıklarıyla tanımaktan söz etmişti sevgili Sema. Gerçekten de öyle. Biz bu ortamda, birbirimizi hiç görmeden, yazılarımızdaki minik ip uçlarıyla tanıyıp, sevdik bu da çok farklı bir duygu.:) Allah hepimizin yavrularına hep güzel günler göstersin. Biz de sağlıklı olalım da onları görelim inşallah. Sen ilk muratları yaşadın şükür. Darısı ikinciye inşallah.:) Sevgiler canım, ben de seni öpüyorum çok...
Sevgili Aymen, çok teşekkür ederim canım. Amiiinn.. dileklerin hepimize olsun.:)
Sena Beracım, amiiinn canım çok sağol. Hepimiz için inşallah.:) Lakin "doğur" konusu sakat bacım.:)
Gökhancım, tatlı sever kardeşim, aha budur işte. Tatlı yemezsem başım ağrıyor, kramplar giriyor mideme, hatta kriz gibi bişey oluyorum yahu.:) Yok be kardeş, öyle bir kesinlik olsa, hiç ikinciyi de sıpa yapar mıydık? Rabbim onlara ömür versin. Size devrettik biz artık bebe işlerini.:)
Gamzeli kız, güzel kız, öyle mi dersin? İnşallah hayırlısı olur. Benim iki tane kızım olacak onlar diyorum da, bakalım zaman ne gösterecek. Sağol canım benim.. amiiinnn.:)
Semacım, anne yüreği hep böyle titrek, kırılgan, ağlamaya hazır bekliyor. Sanırım bize verilen bir armağan bu incelik. Umarım oğlunla ilgili tüm hayal ettiklerin bir bir gerçek olsun. Ağlamalarımız hep mutluluktan olsun.:)
öncelikle hayal ettiğin güzelliklere kavuşursun inşallah.o tabloyu yaşarsın yani.o kadar güzel anlatıyorsunki gözümün önünden akıp gidiyor sahneler.
ayrıca şu hizmetçili canlandırmayada bayıldım:)öyle yayıla yayıla yatıp ekmek kocadan su gölden yaşaması ne güzel olrdu:)
ayy bide kız çocuğu işini ertelemesen:)öyle güzel anlatınki benim bile çocuğum olursa kızım olsun diyesim geldi:)((benimde hep istediğim bu aslında))
Bu arada kelime oyununa ben de katıldım:)öyel senin yazılara pek uymaz ama birşeyeyler çiziktiriverdim.:)
öptüm
Dostlar birbirine her durumda katlanır değil mi.Arada bir insanın ruh hali dalgalanır.Ben kendimi en azından şu ana kadar hep şanslı buldum ve hep şükrettim.Bana verilen herşey için.Başıma gelen kötü şeylere bunların bedeli gibi bakmaya çalıştım.Ve arkadaşım senin varlığın benim için çok değerli.Zenginlik insanın yüreğinde olmalı.Ben hayatım boyunca öyle bir hayata hiç özenmedim belkide o yüzden öyle öneriler daha çok geldi.Kimse enayi değil yani.Hiç bir zamanda bir eksiğim olmadı.Kendi paramı kazanıyor üretiyor, canımın her istediğini giyebiliyor ve takabiliyorum(isteklerinde ölçülü olmak koşuluyla).Bu lüksü kendime kendim sağlıyorum.Güçlü olmak, başkaları ile eğlenmek, okurken bile rahatsız oldum.Asla,söz konusu bile değil.Arkadaşım yazılarında çok güzel, çok zekice.Çok gözlemcisin sanki.
Çocuk güzeldir tabiiki, kız erkek farketmez.Çocuk insanın kendisini geleceğe taşıma isteğidir, dünyaya kendinden geriye birşey bırakma şeklidir bir çok insan için.Ölümse hayatın tek gerçeğidir.Benim altıncı hissim her zaman kuvvetli olmuştur.Öyle hissediyorum.Bunun için üzülmüyorum.Ölüm bugün gelsede bir itirazım yok.Çünkü çok şanslıydım.Aşağı yukarı her konuda.
Şarkını da çok seviyorum bu arada.
sağol arkadaşım ...
en kısa zamanda sobeyi yanıtlayacam cnm...
postlarını ön okumalı yaparmısın ..yada öyledi de değiştimi..
senin aracılığınla biyonik kediye selamlar, sevgiler.Benim blogda yemekli, pastalı renkli ama okuduğum günlük bloglarımda var hemde çok severek bunlardan bir tanesi bu sayfa bir taneside senin sayfan..Ulaşamadığımı söylersin incegülüm..
sevgiler..
Cemilecim, ben o prenseslere ne diyim. Can onlar can.:) Bir bakarsın birbirlerini yemişler, bir bakarsın birbirlerine sımsıkı sarılmışlar. Allah daim etsin onların bu güzel muhabbetini canım.:)
Ferhancım, yok be bacım. Ben anlamam ki öyle. Bişey kaldırmadım güzelim. Kalktıysa kendi kendine olmuştur.:) Biyo gelirse, görür onunla ilgili bu güzel yorumunu. Görmezse onun adına da ben teşekkür ederim.
Bu arada biyonik kediyi okuyodum arada ben de ve bahsettigin yaziyi gordum dun. Hehe icimden bayagi bi guldum :) Yorum bolumu de kaplai nasilsa dedim ve sessizce baska bloglara dogru yol aldim.
Yaa Biyocum meraklanmış, e meraklı kedi ya.:)
Sevgilerimle güzel kuş...
nefesini kesecek çok çok anları daha olucak. onların her mutluluğu nefes kesen anlardır. Hele sonunda kucağına beklediğin o kız çocuğunu da verirlerse bak sen o zaman nefes kesilmesine.
Sevgiler