BİR KÖY MASALI / PART 2 - YİYEK GEZEK SEMİREK


Zaman hiç değmemişti buralara sanki. Dibinde saatlerce oynadığımız küçük ağaç bile yerli yerindeydi… Ve hâlâ küçüktü. Zaman insanlara da değmiyordu köy yerinde. Herkes aynıydı sanki. Hepsi bıraktığım gibiydi. Gençler aynı gençlikte, yaşlılar aynı ihtiyarlıkta. Yıllardır aynı çizgiler vardı yüzlerinde, ne bir eksik, ne bir fazla. Bir tek çocuklar büyümüşlerdi. Zaman, bir onları taşıyabilmişti kendisiyle birlikte. Bir tek onlar kapılmıştı o coşkun nehrin durmayan çağıltısına. Bir de yeni yüzler eklenmişti eskilerin olduğu o güzel tabloya. Yeni doğanlar, yeni gelenler…

Ya gidenler? Yeri hiç dolmayacak ananeciğim ve dayıcığım… Meydanda bize doğru koşar adım gelişi. “Ah oğul, gıymatlı oğul” diye sarılması, her daim mis gibi, çiçek gibi kokusu… Bu, sensiz ilk köy sabahım ananem. Yüreğimde bir koca boşluk… Dayımın maviş gözlerini arıyor bir de gözlerim; gözlerimde bir başka boşluk…

Meydanda bu sefer annem karşıladı bizi. Ne kadar da özlemişim mavişimi. Bir başka mavişim, pamuk saçlı, pamuk sakallı dedem de kapı önündeydi. Sarılmalar, koklaşmalar, ağlaşmalar, hasretli merhabalardan sonra eve geçildi. Sofra, daha biz gelmeden kurulmuş idi. “Yapmayın, etmeyin, daha yeni kahvaltı ettik” yakarmalarımıza aldırış edilmeden, yaka paça sofraya oturtulduk. Yengemin “anaa, bu kuş kadar yiyo be” diye diye tabağıma doldurduğu her çeşit yemekten –mecburen- yedikten sonra, koca bir karınla kalktım sofradan. Bu hoş geldin yemeğiydi elbet. Ve gerisi gelecekti, biliyordum.

“Abla, yol yorgunusun sen, banyo yap da azıcık uyu” teklifi, normal zamanda olsa seve seve kabul edeceğim bir öneriydi. Lakin, ben buraya yatmaya gelmemiştim. Daha görecek o kadar çok kişi ve yer vardı ki… Ve zaman o kadar azdı ki… Ben hep koşmalıydım, çünkü en azımdı zaman…

Yavrular anane ve dedesiyle hasret giderirken, ben de vurdum kendimi güzelim köyümün yollarına. Önce, iki tarafı yeşilliklerle bezeli, su şırıltılarının kuş seslerine karıştığı muhteşem bir yoldan yürüyüp, haminneme gittim. Yüz dört yaşında bir genç hatun. Sordu bana “Seni kocaya verdiler mi?” diye. Verdiler güzeller güzelim, vermezler mi? On yedi senedir koca kişisindeyim ben. Sonra, çok uzun zamandır görmediğim kocuman dayımla hasret giderdim, bir adam yetmiş yaşında filinta gibi delikanlı olur mu yahu? Maşallah yeşim gözlüme.

Sonra, bende dayı bol tabii, bir diğer dayım olan ve delişmen tarafımı muhtemelen bana hediye eden kişiliğin evinde aldım soluğu. Ben, dayım, yengem ve evdeki çoluk çombalak kaynaşırken, birden bir ciyaklama duydum ve oturduğum yerden fırladım. (Kurtlu dudu, otursana oturduğun yerde, sana ne değil mi?) Koşar adım ilerlerken, birden kapıdaki yarım metre civarındaki eşiğe takılmamla, hole yüzüstü kapaklanmam bir oldu. Bir yandan eşiğe içimden sayıp dökerken, bir yandan da eyvah diyordum, eyvah, ya kol, bacak kırıldıysa. Nasıl çıkarım ağaçların tepesine, nasıl doya doya gezerim köyümü?

Kolda bir küçük sıyrık, dizde koca bir morluk ve bilekte hafif bir ağrıyla atlattık neyse ki. Dakika bir, gol bir diye buna derler işte. Bütün ziyaretleri bitirdikten, elbette köye geleceğimi bilmediklerinden herkesi bir şaşırttıktan, hatta yeni yetmelerden beni tanımayanlara kendimi köyün ebe hemşiresi zannettirdikten sonra (tamamen istem dışı) eve geri döndüm.

Artık biraz uyuyabilirdim. Banyodan sonra, muhteşem manzaralı balkonun önüne attım kendimi. (Bkz. ilk resim) Bu esnada yavrularım, anneanne ve dedesiyle Gezerbey’e binmiş, epeyce uzakta olan teyzemlerin köyüne doğru yol almışlardı bile. Dermanım olsaydı, ben de onlarla gidecektim, ama uyku esir almıştı bünyeyi. On saatlik bir yola çıkacağı gecenin sabahı altı buçukta kalkmış, öğlene kadar çalışmış, öğleden sonra evde komple temizlik yapmış, o yolun bir dakikasında bile uyumamış, sonra gelip köyün altını üstüne getirmiş orta yaşlı bir insan evladı –eğer android falan değilse- daha ne kadar direnebilirdi ki uykunun onu çağıran yumuşak sesine? Gözlerimin önünde giderek kaybolan yeşil, ve kulağımda kirazcı kuşlarının tutturduğu o tatlı namelerle dalıvermişim bir rüya alemine.

Ne kadar uyuduğumu hatırlamıyorum. Evdeki üç güzel kızdan biri gelip, “abla hadi kalk, çay içelim” diyerek uyandırdığında, içimin üşüdüğünü ve çayın harika bir fikir olduğunu düşündüm. Beraberce alt kata indik, çayın yanında ful donatılmış bir sofra bizi beklemekteydi. Zeytinyağlı yaprak sarması, gözlemeler, börekler, ev yapımı peynir, pekmez, dağ çileğinden reçel, tereyağı, çeşit çeşit ekmek… Ama, ama… Ben sadece çay içecektim. Daha yeni yemedik miydi biz yemek?

Şikayet etmemek lazımdı. Taş olurdu insan. Büyük şeer sosyetesi bu organik yiyecekleri bulabilmek için ne sıkıntılar çekiyordu hem.

Her bir lokması ayrı bir emekti bu sofranın… Gerçek emek. Diken batığı yüreklerin, öpülesi nasırlı ellerin damla damla emeği vardı her bir sahanda. Şu bir dilim ekmek, tarlada ekindi en evvel, sonra oraktı, sıcaktı, terdi… Kavruk bir tendi. Buğday oluyordu bir çetin yoldan sonra, un oluyordu. En son köyümün kadınının elinde sıcacık bir ekmek…

Sütün, peynirin, yağın en tazesi, en nefisi sofrada seni bekliyordu da, kolay mıydı? İneğine en güzel otları bulacak, yedirecektin, her türlü kahrını çekecektin. Sen onu besleyecektin ki, o da seni beslesin. Neyse işte, markete gidip, “ver oradan yarım kilo tam yağlı beyaz peynirle, iki yüz elli gram rokfor” demeye benzemezdi bu işler!

Hep birlikte sofraya otururken, üç güzelden bir diğeri “abla akşam yemeğine ne yapalım” diye soruyordu. Anlaşılmıştı… İncegül çok yakında Kalıngül olarak çıkacaktı karşımıza…
To be contunie

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Damu pa kmu to?.. Nano ni klase blog man?
Adsız dedi ki…
It could challenge the ideas of the people who visit your blog.
Calimero Mutfakta dedi ki…
dunyacca bilinen bi yildiz oldugun ustteki yorumlardan anlasiliyor ablacim.. ohh ne guzel olmus hasret giderilmis (o oyle bi hasretki gider mi dedigini duyar gibiyim neyse..) ayrica temiz hava bol gida.. afiyet bal seker olsun.. serinin devamini heyecanla bekliyoruz.. sevgilerle
Sanem dedi ki…
Hoşgelmişsin. Devamı gelecek değil mi? :))
Aymen dedi ki…
köy tatilleri bu aralar revaçta demek:)
Adsız dedi ki…
müthiş ya bizim buranın baya batısında olmanıza rağmen yapılanlar edilenler çok benziyor herseferinde söylüyorum ama şaşırıyorum napiyim :) buarada geçmiş olsun düşmüşsün etmişsin ama ben neyin ciyağına kalkıp da düştüğünü anlayamadım
Adsız dedi ki…
Bir köyüm bile yok.Ne kötü durumdur bu.Her satırı köy inceliğinde ve köylülerin saflığında.Tertemiz pampak...

Çanakkalede assosa giderken karadan gitmeyi seçmiştim.Ayvacıkta assos münibüsü beklerken pazar kuruluyormuş.Bende çok severim pazar gezmeyi.Girdik herkes bir şey ikram ediyor o kadar şaşırdım ki anlatamam.Çok güzeldi insanlar,içten,samimi ve sıcak...

Assosa giderken behramkalde durdu araç indik yürüyerek gitmeyi tercih ettik,köyleri,evleri,insanları inceleme fırsatım oldu bol bol.O zaman orada ki insanlar için ne büyük sevgi beslediğimi hatırlıyorum.Ama aynı zamanda oralarda da yaşayamayacağımı.

Tezat işte ama insan betonlaşmayla beton gibi oluyor.Arada tezek kokusu çekip kendimize gelmekte fayda var diyorum
meleklerim ve ben dedi ki…
İncegülüm;
Benim bir köyüm yok ama olmasını çok isterdim.Yaz tatillerinde gitmek,temiz havasını solumak isterdim.Çocukluğumdan beri içimde uktedir,bir köyümün olmaması zamanında dedelerim İstanbul'a gelmiş annemle babam da kardeş çocukları olduğu için ne anne tarafından ne de baba tarafından bir köyüm yok.
Neyse ki senin bı güzel yazı dizinle köy kokusunu içimde hissettim.Teşekkür ederim.
Biletim hala geçerl değil mi?...
Öptüüüüüüüüüm.
İncegül,
Ananeciğine ve dayına Allah rahmet eylesin.
Ben de ananemi çok severim, o da rahmete kaldı. Can parçasıydı.
Onun gülüşünü bile hatırlamak beni mutlu eder.
.........
Fotoların ve mankenlerin süper.
Yemyeşil heryer. Bizim sadece baharda böyle yeşil sonra sararıveriyor ne yazık.
........
Köyde insanların yaşamları hep aynı. Dediğin gibi pek bir değişiklik olmuyor. Sanki orda zaman farklı işliyor.
Yeni bebeler en büyük değişiklik. Ben onları tanımıyorum, tanıyamıyorum.Onlar da bizi.
........
Ama o kahvaltı sofrası reddedilemez tabiki.
Gözümün önünde canladı valla.
Mis gibi.
.........
Neyse bakalım şimdilik hayaliyle kalalım bu güzelliklerin.
Az kaldı küüücezime(bizim köyün lisanı) gitmeye.
Tabiat Ana dedi ki…
incegülüm,
geçmiş olsun canım sendemi düştün tatilde hayatım.Ahh ahh düşenin halini düşen anlar ya benimde düşer düşmez ilk düşündüğüm ya bir yerim kırıldıysa napıcaz şimdi kızla bir hafta olmuştu:(
haminneni merak ediyordum gerçektende hatta az daha yazmasan soracaktım boncuk gözlüyü:)
sofrayıda lütfen daha az detaylı anlat canım tamam gözümüz yok allah daha çok versin afiyet bal şeker olsunda şimdi nerden bulcaz öyle sofra şişersek karışmam;)
balkon manzarasına hayran oldum bir ömre bedel derlerya.düşünsene sabah kalkıyosunbu manzara karşında (yada sen kesin sabah görmüşsündür ben düşüneyim bari:( )
öptüm seni güllerin güzeli:)
Harika!!!Bir solukta okudum! Oralara gittim, köy kokusu aldım. Eeee devamı neredeee:))Yemekleri merak ettim ben:)))

Sebla.
Emre dedi ki…
Bi dahakine bende gelecem senlen çok güzel yazmışsın ya canım nasılda o sofrada olmak istedi anlatamam, e o kadar yiyecekten annen sanada vermiştir istanbullarda inorganik beslenmeyin diye hemiii, hade öptüm
uykucu dedi ki…
vay köye bak be sankim tatil köyü 7 yıldızlısından :))hemde ultra pla herşey dahil ha alacağın olsun bacım seneye benide götür...ahh ah şişmanlıycam diye korkmadan löpürtedirdim herşeyi anlat sen daha yediklerinide kuduralım burda...ha bide bana yıllık iznimi vermiyorlar kafayı sıyırdım son dakika, çocuğu buraya getir diyor öküz müdür sırıtarak:(
Ferhanca dedi ki…
Canım yaa ne düşünüyorsun ye yiyebildiğin kadar, zaten seni kocayada vermişler daha ne istiyon..
Bayıldım o kısma kocaya varmak, kocay gitmek, gelin almak ,hepside erkek tarafı lafları ama Allah göstersin iki denede sen gelin alcan, ben bidene alcam, bidenede damat alcam

Harika geçtiği belli Allah tekrararına erdirisin...
çok öpüyorum..
Unknown dedi ki…
Valla şahane içim kaldı incegülüm hem bizim köy bu kadar organik değilken..
Çok güzel yaa, çok sevindim senin için İncegülüm, yazılarında ne kadar hasret olduğun belli idi memleketine.
Boncukçu dedi ki…
Ohh Aymen bir yandan sen bir yandan... Özendim ben de kalkıp memlekete gitsem mi acep :))
ZRPNDT dedi ki…
Oracıkta uyumak ne kadar güzeldir... Ben de köyde uyuduğum zamanları çok özlerim... Sinekler uyandırırdı her seferinde... Harika kuş sesleri...Ve anneannemi ben de çok özledim :( kalın gül olmazsın sen bence ;) Şeerlisin ne de olsa, fitnısıydı, protein ağırlıklı diyetiydi, yogasıydı, mogasıydı halledersin ;) Öpüyrum
SenaBera dedi ki…
Manzaraya, kahvaltıya, fotolara, anlatımına ve haminnene bayıldım tekrar... İyi ki gitmişsin...
Derin Sularda dedi ki…
İncegül sen bırak o güzelim memleketi gel buralara.. artık üstüne diyecek sözüm yok.
Sevgiler.
insanın vatanı toprağı gibisi yoktur zaten ...taştan kara topraktanda ibaret olsa yerini hiç bişey dolduramaz doğup büyüdüğümüz yerlerin...

eskişehirliyim ama eşim sizin o taraflardan...apayrı bir özlem vardır oralar karşı içimde sanki cenneten kopup gelmedir oralar yeşilin her tonunu bir arada bulursun her bucaktan köşeden su şırıltısına kulak kabarttırsın sanki uzansan bulutları tutabilecekmişsin gibidir...
ne güzel bir tatil geçirmişsin incegülüm ne iyi etmişsinde kaçmışsın o güzelliklere bütün yazılarını büyük bir keyifle ve iç geçirerek okudum sanki yanı başında o anları yaşarcasına...
CANLAR, ŞU YOĞUN GÜNLERDE BEN DE YAZDIKÇA YÜREĞİMİN TA İÇİNDE BİR GÜLÜMSEMEYLE O KISACIK MUTLULUĞU YENİDEN YAŞIYORUM. BUNU BENİMLE PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN HEPİNİZE AYRI AYRI TEŞEKKÜR EDERİM. KELİMELERLE İFADE EDEMEYECEĞİM KADAR ÇOK DUYGUYU YAŞATTI BANA BU GEZİ. ONUN İÇİN YAZMAYA DEVAM ETMEK İSTİYORUM. GECE UYUMAYIP YİNE YAZACAĞIM. UMARIM SIKILMAZSINIZ.

SEVGİYLE...
denizanasi dedi ki…
okudukça mis gibi kokuları duydum valla . devamını bekliyoruz:)
kakaolusevgi dedi ki…
oh ohhhhh ne manzaralar,ne gezmeler oğullarınla,süper süper
Kuaybe dedi ki…
Biletler yanmamış daha, oolleeyyyyy :))

Diyorum ya, iyi ki hâlâ köydeyim.. Yoksa çok özenirdim çoookkk..

İncegülden kalıngüle terfi ettin mi bilmem ama o sofralar reddedilemiyor gerçekten..
Kremali'nin annesi dedi ki…
Sevgili Incegul,

Anneannene ve dayina gani gani rahmet diliyorum. Sen kendi hayat defterine guzellikler yazmaya ve hayirli evlatlar yetistirmeye gayret ettikce, insaallah onlarin amel defterleri de ihya oluyordur.

Hayir uzere yazmaya ve yasamaya devam :))

Sevgiler,
Ayse Sule

PS: Seni ne erken yasta kocaya vermisler be bacim! Yoksa, yoksa, sen mi kactin koca kisisine bakiyim, daha el kadar bebek iken :P. Saka bir yana, ataerkil aile yapimiza vurgu yapan arkadasa da buradan tebriklerimi sunuyorum. Kullandigimiz deyimler nasil da ele veriyor bizi degil mi?
Mehtap dedi ki…
Ahh ahh!Artık sıkıldık şu şehir hayatından.Oralarda olmak vardı şimdi.Yine tekrarlıyorum.İncegülüm çok şanslısın.Ama bizimle paylaştığın için teşekkür ederiz.Okudukça uzaktan da olsa kokusu gelir gibi oluyor.sevgiler.
Hayatta Giderken dedi ki…
Kalıngül hoş geldin, eee o kadar ye iç semir kesin kalınsındır şimdi sen :))))
Bilirim o köy yemeklerinin organik sebze meyvelerinin eşsiz lezzetini, bilirim sofraya konan her bir ürün için dökülen terin, emeğin ne olduğunu...
Ne güzel anatmışsın incegül, ne iyi olmuş ziyaretin, iyiki gittin geldin.
SEVGİLİ DOSTLAR, GÜZEL YORUMLARINIZA, PAYLAŞIMINIZA VE SEVGİ DOLU YÜREKLERİNİZE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. ÇOK YOĞUNUM ÇOK. E TATİLİN ACISI ÇIKACAKTI ELBET.

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİGARASI YALDIZLI GELİYOR NAZLI NAZLI

BİR ÇİFT KUŞ KANADIDIR MUTLULUK

AYA BAKTIM SENİ GÖRDÜM SANA BAKTIM AYI GÖRDÜM