TER TER TERELELLİYİM

Mis gibi sabun kokan tenler, çiçek kokulu bahçeler, iyot ve yosun kokulu sahiller, temizlik kokan evler. Koku, ne kadar da önemlidir insan hayatında. Ruh durumunu tamamen değiştirebilir. Sevgi pötürcüğüne de dönüştürebilir insanı, psikopat bir manyağa da.
Yaz geldi, sezonu açıldı. ‘Ter kokusu’ hepimize hayırlı, uğurlu olsun. Pırıl pırıl güneşin, canlanıp neşelenen doğanın yan etkisidir bu koku. Hayatı insana zindan eder, dünyanızı karartır. Hele kapalı bir mekândaysanız, kâbusunuz olur.
Öncelikle ter kokusunun çeşitlerinden bahsedelim efendim. Bildiğimiz üzere, ter kokusunun çeşitlenme sebeplerinden en önemlisi zıkkımlanılan gıdalarla ilgilidir.
Mesela, for eksampıl; beyefendi akşam içmiş, z.çmış, eğlencenin dibine vurmuş. Geceyi de çorbacıda noktalamış. İşkembe çorbası. Ağzının kokusunu geçtim, onu karısı düşünsün. Lakin o nasıl bir terdir ki, sarımsağa yatırılmış b.k gibi kokar. Şimdi bu adamın bir de ayakta olduğunu, ve tam da sizin oturduğunuz koltuğun dibinde durmuş olduğunu, bir de bu yetmezmiş gibi kolunu kaldırıp yukarıdaki tutaçlardan tutunduğunu düşünün. Düşünün düşünün. Düşüncesi bile yetti değil mi?
Sonra ki grup, fazlaca soğan tüketen şahsiyetlerin oluşturduğu soğanlı ter kokusu grubudur ki, bu kokunun tarif edilmesi imkansızdır, ancak yaşayarak bilinir. Zannederim, hepimizin bunlardan bir-iki tanesiyle bir gün, bir yerlerde karşılaşmışlığı vardır. Karşılaşmamışsak da, yaz bitmeden karşılaşacağızdır ve koklaşacağızdır. Kavrulmuş soğanın, birkaç gün güneş altında demlendirilmiş, kokuşmuş halini hatırlatır bu koku bize.
Bir başka müstesna ter kokumuz da, Kayseri dolaylarından nefasetli bir yiyeceğimiz olan pastırmayı çok sevenler tarafından üretilen kokudur. Pastırmanın lezzetinin yanında bilinen bir başka özelliği de yiyen kişinin, ortama pastırma yediğine dair mutlaka bir iz bırakmasıdır. Özellikle helalarda yoğun bir şekilde kendini hissettiren bu tip arkadaşların teri de aynı ç.işi gibi kesif bir pastırma esintisi taşır.
Sabahları duş alma, deodorant kullanma, suya sabuna dokunma gibi alışkanlıkları gereksiz, vakit kaybı diye nitelendiren bir kesim var ki, gerçekten aynı ortamda bulunmak, hele de koku manyağı biriyseniz çok zor. Ve maalesef bu insanlarla ister istemez bir yerlerde kesişir yolunuz. Burnunuzu kapatmak, yüzüne acı acı bakmak, ağzınızı buruşturmak suretiyle anlatmaya çalışırsınız. Oysa onun umuru bile değildir. Nasıl yani? Kendi kokusunu duymuyor olabilir mi bir insan evladı? E sıfatına karşı da “kokuyorsun hemşerim” denmez ki.
O halde bununla ilgili ne yapılabilir diye çok düşündüm, çok kafa patlattım. Uykularımı haram, gecelerimi ziyan ettim. Sonunda buldum. Evet, ben buldum. E ne edeyim, bünye zekâ küpü.
Diyelim ki, neşe içinde otobüse bindiniz, ya da püfür püfür bir vapur yolculuğu yapmaktasınız, ya da bir kayfede oturmuş soğuk drinkinizi alıyorsunuz. İçeriye son derece kötü kokulu bir şahsiyet giriş yaptı. Anınızı berbat etmesine müsaade etmiyorsunuz. Hemen arıyorsunuz 9999 TEKOMAT’ı (Ter kokusuyla mücadele hattı) derhal ekip geliyor. Ekip üyelerinin en kısası 1.90 boyunda, en zayıfı 120 kilo. Önce şahısı yaka paça tutuyorlar, sonra tazyikli suyla bir güzel dezenfekte ediyorlar ve hava tutarak kurutuyorlar. Daha sonra da basıyorlar güzel kokulu, ozon dostu bir deodorantı. Oluyor da bitiyor işte. Misss misss...
Ne dersiniz, olmaz mı?
Yaz geldi, sezonu açıldı. ‘Ter kokusu’ hepimize hayırlı, uğurlu olsun. Pırıl pırıl güneşin, canlanıp neşelenen doğanın yan etkisidir bu koku. Hayatı insana zindan eder, dünyanızı karartır. Hele kapalı bir mekândaysanız, kâbusunuz olur.
Öncelikle ter kokusunun çeşitlerinden bahsedelim efendim. Bildiğimiz üzere, ter kokusunun çeşitlenme sebeplerinden en önemlisi zıkkımlanılan gıdalarla ilgilidir.
Mesela, for eksampıl; beyefendi akşam içmiş, z.çmış, eğlencenin dibine vurmuş. Geceyi de çorbacıda noktalamış. İşkembe çorbası. Ağzının kokusunu geçtim, onu karısı düşünsün. Lakin o nasıl bir terdir ki, sarımsağa yatırılmış b.k gibi kokar. Şimdi bu adamın bir de ayakta olduğunu, ve tam da sizin oturduğunuz koltuğun dibinde durmuş olduğunu, bir de bu yetmezmiş gibi kolunu kaldırıp yukarıdaki tutaçlardan tutunduğunu düşünün. Düşünün düşünün. Düşüncesi bile yetti değil mi?
Sonra ki grup, fazlaca soğan tüketen şahsiyetlerin oluşturduğu soğanlı ter kokusu grubudur ki, bu kokunun tarif edilmesi imkansızdır, ancak yaşayarak bilinir. Zannederim, hepimizin bunlardan bir-iki tanesiyle bir gün, bir yerlerde karşılaşmışlığı vardır. Karşılaşmamışsak da, yaz bitmeden karşılaşacağızdır ve koklaşacağızdır. Kavrulmuş soğanın, birkaç gün güneş altında demlendirilmiş, kokuşmuş halini hatırlatır bu koku bize.
Bir başka müstesna ter kokumuz da, Kayseri dolaylarından nefasetli bir yiyeceğimiz olan pastırmayı çok sevenler tarafından üretilen kokudur. Pastırmanın lezzetinin yanında bilinen bir başka özelliği de yiyen kişinin, ortama pastırma yediğine dair mutlaka bir iz bırakmasıdır. Özellikle helalarda yoğun bir şekilde kendini hissettiren bu tip arkadaşların teri de aynı ç.işi gibi kesif bir pastırma esintisi taşır.
Sabahları duş alma, deodorant kullanma, suya sabuna dokunma gibi alışkanlıkları gereksiz, vakit kaybı diye nitelendiren bir kesim var ki, gerçekten aynı ortamda bulunmak, hele de koku manyağı biriyseniz çok zor. Ve maalesef bu insanlarla ister istemez bir yerlerde kesişir yolunuz. Burnunuzu kapatmak, yüzüne acı acı bakmak, ağzınızı buruşturmak suretiyle anlatmaya çalışırsınız. Oysa onun umuru bile değildir. Nasıl yani? Kendi kokusunu duymuyor olabilir mi bir insan evladı? E sıfatına karşı da “kokuyorsun hemşerim” denmez ki.
O halde bununla ilgili ne yapılabilir diye çok düşündüm, çok kafa patlattım. Uykularımı haram, gecelerimi ziyan ettim. Sonunda buldum. Evet, ben buldum. E ne edeyim, bünye zekâ küpü.
Diyelim ki, neşe içinde otobüse bindiniz, ya da püfür püfür bir vapur yolculuğu yapmaktasınız, ya da bir kayfede oturmuş soğuk drinkinizi alıyorsunuz. İçeriye son derece kötü kokulu bir şahsiyet giriş yaptı. Anınızı berbat etmesine müsaade etmiyorsunuz. Hemen arıyorsunuz 9999 TEKOMAT’ı (Ter kokusuyla mücadele hattı) derhal ekip geliyor. Ekip üyelerinin en kısası 1.90 boyunda, en zayıfı 120 kilo. Önce şahısı yaka paça tutuyorlar, sonra tazyikli suyla bir güzel dezenfekte ediyorlar ve hava tutarak kurutuyorlar. Daha sonra da basıyorlar güzel kokulu, ozon dostu bir deodorantı. Oluyor da bitiyor işte. Misss misss...
Ne dersiniz, olmaz mı?
Yorumlar
Allahtan ben servisle işe geliyorum yoksa ben de bir koku manyağı olarak 1.5 saatlik yolu hiç çekemezdim.Bu aralar servisi kaçırmamaya bakıyım bari,bu modellerden biriyle bile karşılaşmak istemiyorum ziraaa.
inanın 4 yıldır ikamet ettiğim yerde servisimi l kez kaçırdım, binlerce kez pişman olduğumdan
aman Allah bir daha göstermesin, bizim otobüslere binenlere de yardım etsin,
(Biz az buçuk İETT Genel Müdürlüğünde çalışıyoruz da)söylemesi çok ayıp
9999 tekomaaaaaaatttttttttttt yetişşşşşşşşşşşşşşş. Bu iyi bir fikir ama hee, tebrik ediyorum seni canımcığım. E hadi görüşürüz sonra, sende bana gel kahve içmeye olur mu. Sevgilerimi bıraktım sana...
Yaaa çok güzel bir konuya değinmişsin. Ne kadar kötü oluyor o kokular yaa. Su sabun yokmu bu insanların evinde. Sabah sabah kokuyorlar böyle ekşi ekşi. Iyyy. Temizlik imandan gelir yahu. Görüyorum bazen böyle bir süslü püslü kadınları. Ful makyaj falan. Ama bir geçiyorlar insanın yanından o kokuda ne diyosun yani.
Dimi ama :)
Tabiatım, aynen öyle işte. Su ve sabun, sihirli formül.
Gülücüğüm, eh şimdi ben ne diyim sana?:) Ya müdürlerinle bi görüşsen de, ter kokanları otobüse almasalar.:) Şaka bir yana, ben de mümkün olduğunca yürümeyi tercih ediyorum.
Perilim, tıraş önemli mevzu. Yani koksa bile, bu kadar kokmaz yahu. Ah temizlik, her şeyin başı işte canım ya.
Pandoram, sadece toplu taşımada değil ki, bu sabah adamın biri yanımdan geçti, on dakika kendime gelemedim. Gerçekten biri söylemeli ama bunlara, işte denmiyor ne edecen. öyle havasızdı cam açtım deyip geçiştiriyorsun.:)
Muhabbetim, sen de nefis bi konuya değinmişsin. Özellikle o süslü püslü, ful makyaj hatunlara gıcığım. Yani birazcık vakit harcayıp duşunu al, ondan sonra süslen. Bir de o kokuyu parfümle bastırmaya çalışmıyorlar mı, ölüyorum.
Emrem, parnağımı gözlerine sokmak istiyorum bazen. Ya tamam akşama kadar güneşin altında kalıp çalışmışsındır, çok terlemişsindir, terin de kokan cinsindendir, amenna. Ama, sabah sabah, daha evinden yeni çıkmışsın. Demek ki dünün kiri duruyor üzerinde dimi? Ben işte buna parnak bastım.:) He işte son. Ekibi toparlıyorum. Var mı tanıdığın iri arkadaş?:)
Fezem, hoşgeldin benim her türü içinde barındıran, kokalaklı şehrime.:) Hayatım, o ayakkabılarını çıkaranlarla ne yolculuklar yaptık vakti zamanında. Haşlak yumurta kokusuna karışırdı ayak kokuları.:) Şimdi yasak canım. Hemen uyarıyorlar.
Cemilem, ekibi toparlamaya başladım bile canım.:)
Aymenim, hakikaten bu insanlardan ikisiyle tanıştım. Hatunlar da bir titiz, bir temiz sorma. Evlerine git, temizlikten yıkılıyor. Kendileri desen keza öyle. Lakin duş alıyorlar, on dakika sonra ter kokmaya başlıyorlar. Çok zor bir durum gerçekten.
Mehtapım, hakikaten bütün gün çeşit çeşit insan geliyor o bankalara. Ne kadar zor olmuştur canım ya. Zannımca, ben en son dayanamayabilirdim "yeteriiiyn, bi yıkanın yahu" diye bağırarak kendimi kaybedebilirdim.:) Canım benim sağol. Bu ara yazasım var herhal.:)
yine o kadar güzel birşeye değinmişsinki..Yazılarının öğretici bir yanı var bence..Bir şeyi geçme ama, sigara içen hanımlarda çok kötü kokuyor..Beler kokmuyor mu diyebilirsin..Ama biz bayanlar arasındayız o bakımdan..Kirli bir vücudun kokusunu bastıracak bir parfüm icat edilmedi edilemez de..
Lalegülüm, teşekkür ederim canım benim. Kadınların kötü kokanı da hiç çekilmiyor be canım. Çok haklısın. Parfümle olacak iş değil elbette. Biraz su ve sabun işte, hepsi bu.
şimdi kaçıncı sayfanızdayım bilmiyorum ama.bir sonraki yazıda aceba ne var diye çok merak ediyorum...ve bir gün bitmesinden korkuyorum...
lütfen ben arşivinizi bitimeden siz yenilerini ekleyin.ekleyin ki hayatıma kattığınız tat ve neşe hiç bitmesin...
sevgiler...
suzem..