DUVARLAR
Duvarları bu kadar hüzünlü yapan duvar oluşları değildir, senin onu duvar olarak görmendir aslında. Sıcacık bir yuvadır bazen, sevdiklerinin anılarını saklayan bir albümdür kimi zaman, kimi de buluşma noktasıdır ilk kalp ağrılarının. Soğuk, ıslak, karanlık duvarlar da vardır doğru… ama, rengine huzur, kokusuna kahkaha, dokusuna aşk sinmiş duvarlar neden hüzünlendirsin insanı! Niye o duvarları yıkmak istesin içindeki!
Önüme çekilen bir çok duvarı yıktım geçtim. Bir kısmını da ben kendim ördüm en sağlam tuğlalarla. Yıktıklarımla, yaptıklarımla, bazen seçerek, bazen kaçarak, göçerek bir çok duvarla ahbap oldum. Sonunda öyle bir duvar ördüm ki kendime… Ben o duvarın içinde mutluydum. Dışına çıkmayı hiç istemedim, hiç. Lakin o duvarın ortasına kocaman bir geçit yaptım… Dileyen, dilersem girebilsin rahatça ve benim kadar mutlu olsun diye.
Güneşli, bahar tablolarıyla süslenmiş rengarenk, ışık ışık duvarlarımız olsun, aşağıdaki minik hikaye de benim yeni kelimemize iştirakim olsun.
Bu yıl daha canlı renkler kullanmalıyım evde diye düşündü kadın. Sonra hızla oturduğu kanepeden kalkıp mutfağa doğru yol aldı. Kendisine güzel bir kahve yaptı. Akşam yemeğinde de nefis bir salata yemişti. Kahvesini alıp odaya geri döndü. Bir film koydu. Harika bir romantik komediydi. Fakat, kadının gözleri sürekli duvarlara takılıp duruyordu. Evet evet dedi kendi kendine, kesinlikle canlı bir renk… Mor olabilirdi mesela. Moru çok severdi. Ya da fosforlu bir yeşil…
Kahvesinden bir yudum aldı ve tekrar filmi seyretmeye koyuldu. Bir türlü kafasını veremiyordu. Odanın dört yanına göz gezdirdi yeniden. Hiç bu kadar kasvetli gelmemişti bu ev ona. Hiç bu denli yıkılacak gibi olmamıştı bu duvarlar üzerine. Zaten akşam yemeğini bir salatayla geçiştirmişti. Yok yok kesin canlı bir renk, diye düşündü. Belki de sarı…
Filmdeki kızın gözleri ne kadar da arkadaşınınkine benziyordu. Belki de ona öyle gelmişti. En yakın arkadaşıydı. Okulu birlikte bitirmişler, birlikte işe girmişler, bir çok hayali paylaşmışlardı. O’nun kadar mutlu olduğunu düşünüyordu kadın… ta ki bu sabaha dek.
Apar topar işyerinden çıkmış, koşturarak hastaneye gitmişti. En yakın arkadaşının yanında olması gerekiyordu. Her zaman sıkıcı ve soğuk gelmişti hastaneler ona. Oysa o oda… o pembe oda… Neşe doluydu. Herkesin yüzünde bir gülümseme vardı. İçeriye girer girmez onu da sarmıştı bu hal, garip bir şekilde hiç bilmediği bir gülücük gelip yerleşivermişti dudaklarına.
Sonra yaklaştı iyice.. Minicik bir kız bebek… Yumuk yumuktu… Elleri de yumuk yumuk… Parmağını uzattı minik bebeğe. Bebekler bunu hep yapardı ya… O küçük el sımsıkı tutuverdi parmağını kadının. İşte mutluluk bir işaret parmağı mesafedeydi artık. Ben güçlü bir kadınım, hiçbir şey beni sarsamaz, dağıtamaz diye düşünürken birden karmakarışık oluvermişti. Küçük bir dokunuş düşüncelerini, duygularını nasıl da değiştirivermişti.
Sanki dünya bu minik insanın etrafında dönüyordu. Sanki bu oda mucizevi bir aleme açılan kapıydı şimdi. Arkadaşına baktı sonra. Ne kadar da aydınlıktı. Işıl ışıldı gözleri. Sanki bambaşka biri vardı o yatakta. Sanki yıllardır tanıdığı kadın değildi o.
Bu arada filmdeki kız, sevdiği adamla evleniyordu. Nasıl gelmişti bu sahneye. Önceki olayların hiçbirini hatırlamıyordu bile. Aklı hala o minik kızda idi. Akşam eve geldiğinde her yer kapı duvar olmasa mıydı artık? Bir bebek ağlaması mı bölseydi bu karanlık, huzursuz sessizliği? Akşam yemeklerinde tek kişilik sofralarda sadece salata yemekten bıkmış mıydı yoksa?
Yok yok… kesin canlı renkler kullanmalıyım bu yıl, diye karar verdi kadın. Bütün duvarları pembeye boyamalıydı artık.
Notsuz Olmaz: Ben bu ara hüzünlenemiyorum nedense.. “duvarlar” bile neşe veriyor. Arkadaşlar, bu olumlu enerji fazlamı isteyene ücretsiz dağıtıyorum… Müessesemizin size ikramıdır, var mı almak isteyen? Alın yahu n’ooolur bak…
Önüme çekilen bir çok duvarı yıktım geçtim. Bir kısmını da ben kendim ördüm en sağlam tuğlalarla. Yıktıklarımla, yaptıklarımla, bazen seçerek, bazen kaçarak, göçerek bir çok duvarla ahbap oldum. Sonunda öyle bir duvar ördüm ki kendime… Ben o duvarın içinde mutluydum. Dışına çıkmayı hiç istemedim, hiç. Lakin o duvarın ortasına kocaman bir geçit yaptım… Dileyen, dilersem girebilsin rahatça ve benim kadar mutlu olsun diye.
Güneşli, bahar tablolarıyla süslenmiş rengarenk, ışık ışık duvarlarımız olsun, aşağıdaki minik hikaye de benim yeni kelimemize iştirakim olsun.
Bu yıl daha canlı renkler kullanmalıyım evde diye düşündü kadın. Sonra hızla oturduğu kanepeden kalkıp mutfağa doğru yol aldı. Kendisine güzel bir kahve yaptı. Akşam yemeğinde de nefis bir salata yemişti. Kahvesini alıp odaya geri döndü. Bir film koydu. Harika bir romantik komediydi. Fakat, kadının gözleri sürekli duvarlara takılıp duruyordu. Evet evet dedi kendi kendine, kesinlikle canlı bir renk… Mor olabilirdi mesela. Moru çok severdi. Ya da fosforlu bir yeşil…
Kahvesinden bir yudum aldı ve tekrar filmi seyretmeye koyuldu. Bir türlü kafasını veremiyordu. Odanın dört yanına göz gezdirdi yeniden. Hiç bu kadar kasvetli gelmemişti bu ev ona. Hiç bu denli yıkılacak gibi olmamıştı bu duvarlar üzerine. Zaten akşam yemeğini bir salatayla geçiştirmişti. Yok yok kesin canlı bir renk, diye düşündü. Belki de sarı…
Filmdeki kızın gözleri ne kadar da arkadaşınınkine benziyordu. Belki de ona öyle gelmişti. En yakın arkadaşıydı. Okulu birlikte bitirmişler, birlikte işe girmişler, bir çok hayali paylaşmışlardı. O’nun kadar mutlu olduğunu düşünüyordu kadın… ta ki bu sabaha dek.
Apar topar işyerinden çıkmış, koşturarak hastaneye gitmişti. En yakın arkadaşının yanında olması gerekiyordu. Her zaman sıkıcı ve soğuk gelmişti hastaneler ona. Oysa o oda… o pembe oda… Neşe doluydu. Herkesin yüzünde bir gülümseme vardı. İçeriye girer girmez onu da sarmıştı bu hal, garip bir şekilde hiç bilmediği bir gülücük gelip yerleşivermişti dudaklarına.
Sonra yaklaştı iyice.. Minicik bir kız bebek… Yumuk yumuktu… Elleri de yumuk yumuk… Parmağını uzattı minik bebeğe. Bebekler bunu hep yapardı ya… O küçük el sımsıkı tutuverdi parmağını kadının. İşte mutluluk bir işaret parmağı mesafedeydi artık. Ben güçlü bir kadınım, hiçbir şey beni sarsamaz, dağıtamaz diye düşünürken birden karmakarışık oluvermişti. Küçük bir dokunuş düşüncelerini, duygularını nasıl da değiştirivermişti.
Sanki dünya bu minik insanın etrafında dönüyordu. Sanki bu oda mucizevi bir aleme açılan kapıydı şimdi. Arkadaşına baktı sonra. Ne kadar da aydınlıktı. Işıl ışıldı gözleri. Sanki bambaşka biri vardı o yatakta. Sanki yıllardır tanıdığı kadın değildi o.
Bu arada filmdeki kız, sevdiği adamla evleniyordu. Nasıl gelmişti bu sahneye. Önceki olayların hiçbirini hatırlamıyordu bile. Aklı hala o minik kızda idi. Akşam eve geldiğinde her yer kapı duvar olmasa mıydı artık? Bir bebek ağlaması mı bölseydi bu karanlık, huzursuz sessizliği? Akşam yemeklerinde tek kişilik sofralarda sadece salata yemekten bıkmış mıydı yoksa?
Yok yok… kesin canlı renkler kullanmalıyım bu yıl, diye karar verdi kadın. Bütün duvarları pembeye boyamalıydı artık.
Notsuz Olmaz: Ben bu ara hüzünlenemiyorum nedense.. “duvarlar” bile neşe veriyor. Arkadaşlar, bu olumlu enerji fazlamı isteyene ücretsiz dağıtıyorum… Müessesemizin size ikramıdır, var mı almak isteyen? Alın yahu n’ooolur bak…
Yorumlar
Harika bir yazı.Gitmek zorundayım. Dönünce yeniden okuyacağım. Yavaş yavaş.
Lalegül
Ellerine sağlık.
mor renk bende duvar ernlkerini değiştrmek isteyenlerdenim son zamanlar bulunduğum durumdan olsa gerek ve
mor renge taktım meğer mor renk huzur demek miş huzuru araığım da kesin
kelime oyunu duvar mı renk mi abla ya
mazur gör
idrak yollarım taş doluda bu aralar anlama kıtlığı cekiyorum :))
o fazla olumlu enerjini bana verirmisin
sen hep böyle mutlu kal ve duvarların rengarenk olsun
öpüyorum
Bu arada fazla enerjinizden ben bir kaç porsiyon alabilirim :)))
yazın yine onikiden. Ama ben bir gün vurulup, gidecem haberin olsun.
Hele şu parmak tutmaları. Kız bebek lafı bile güzel. Ama erkek bebekler de çok şirin olur. Dik dik bakarlar insanın gözüne. Bütün sert görünümlerine rağmen aslında çok tatlıdırlar.
Ya İncegül,
duvarı mor boyamak da parlak fiki değil. Doğrudur renk sevilir ama bir yere kadar yani. Hem boyasam ne çıkar.Fosforlu yeşil de güzel canım ama duvarda değil.
İncegül,
harikasın. Eline yüreğine, sağlık
Lalegül
Gülümsemeyle okudum yazını. Soğuk duvarlar ancak bir yuvayı sımsıkı sarmalıyorsa en sıcaktır değil mi?:)
Eline sağlık...
(Bence sen enerjini boşa harcama, bunu çok güzel öykülere dönüştürebilirsin.;-)
kalemıne saglık..
Benimkini pervasızca harcadım da...
Bu müziği dinlemek için sana epey reyting yaptırdım..Sanırım epey bonus enerji birikti..
Rica edeyim..:-))
TüTü
ve evet renk de istiyorum:))
Iyi olduguna sevindim- duvardan maskeler arkasinda canim benm...
:)
:-)
Neler neler bilir o duvarlar dimi? Bilir de anlatmazlar....
Bu arada Minine bayıldım, maşAllah...
Sardunya'da bu konuyu işlemiş
galiba.
Sevgiyle,
Jivago (Ben sunny'nin ortağı)
http://sanat-siyaset.blogspot.com
çok güzeldi yine incegülüm yüreğine sağlık...
Sevgiler.
Elma yanaklı kadının enerjizsinden;)
Bende isterem kiraz dudaklı kadının enerjisinden;))
İsteyenin bir yüzü, vermeyen zenci...
muhabbetle...
Bu cümleye bayıldım ablacım.
O duvarların içinde evlatlarınla eşinle beraber hep böyle mutlu, enerji dolu olursun inşallah...
Sardunyam, çok güzel bir dilek bu, hepimiz için olsun mu? Sağol..:)
Çenebazım, yok ki böyle bir arkadaş gülüm.. hayali..:) Öpüyorum çok...:)
Civcikim, duvar kuşum. Rengarenk, huzur dolu ve hatta mor duvarlar diliyorum sana ben. Gönderdim bile bak hemen kapının önünde. Ben de öpüyorum güzelim.:)
Öykücülerin güzeli, ilahi.. alem kızsın yahu. Tebrikleerrrr.. öptüm seni.:)
Demlim Çayım, atlamamak, bakınca görmek ve galiba elimizdekilerden çokça mutluluk çıkarabileceğimizin farkına varmak lazım. Çok sağol canım.:)
Gevezem Kalemim, o duvarlar insanı öyle sarıp sarmalıyor ki, duvar değil yuva oluyor işte o zaman bildiğin gibi. Hele bir de o duvarları karalayan bir tombik varsa.:) Sağolasın..:)
Elçinim, canımsın sen ne diyim.:)
Sevgili Berrin, ne demek.. dükkan senin. Ne kadar dilersen, o kadar alabilirsin.:)
Perilim, kocaman bir dilim gönderdim şimdi sana.. bak yüreğinin eşiğinde bekliyor. Çok öptüm canım arkadaşım. O acıyı kuzenimde yaşadım.. nasıl zordur bilirim güzelim. Umarım toparlanırsınız çabucak..
Tütümcüm, canım ne dimek.. istediğin kadar alabilirsin. Seninki çifter bonuslu olmuş anladığım kadarıyla. O zaman torpilli gönderiyorum.. çaktırma.:)
Gazelim, güzelim... hehe.:) Kız bahar geçince geçecek mi bu sevgi pıtırcığı halleri diyorsun. Ulen herif bile daha bi yağuşuklu görüniyy gözüme...:) Gel birleştirelim enerjileri, voltrannn olalım.:)
Sevgili Aylin, sen de hoşgeldin genç arkadaşım. Çok teşekkür ederim bu tatlı yorumun için. İnşallah.. hepimiz için böyle olsun.:)
Kuğum kuğum, zarif Kuğum, güzel Kuğum, iste tüm neşemi, enerjimi sereyim önüne. İyiyim ya.. çok şükür. Öpüyorum kocaman seni.:)
Tubikkom, kız kuşum.. valla yok böyle bir bebek.. ben uydurdum. Anamm bu yaştan sonra aklıma neler sokuyo deli kız. Sen yap o kız bebeği. Sana yakışır şimdiden sonra.:)
Muhabbetim, çiçeğim, evet dağıtıyorum.. istersen koş gel hemen. Sen gençsin, hemencecik gelirsin.. gelmişken bizim oğlana da azıcık Fizik neyin çalıştırırsın olur mu?:) Canım benim sağol.. çok öptüm seni.:)
Beyhanım, sen istemiyon muydun gülüm.. gönderivereyim Akdeniz'e.. yanında da kendim geleyim.:)
Esracım, ne güzel oralara kadar ulaşabilmesi. İnşallah... ben de hepimiz için diliyorum ki, kimse sevdiklerinden ayrı kalmasın. Gerisi boş.:)
Senam, Beram, hepimiz için, hayat hep neşeli anlar getirsin canım. Minim afacandır ablası.. ama çok öper seni.:)
Sevgili Jivago, selamlar önce.. ve ilk kez ziyaretimize geliyorsunuz, ne demek, ikramımızdır, dilediğiniz kadar alın lütfen. En kısa sürede uğrayacağım, çok teşekkür ederim.. sevgiyle..;)
Fezem, prensesim.. bu ara hiç şok edemeyeceğim gibi görünüyor.:) İstesem de olmuyor gülüm.. dur hele şom ağzımı da açmayayım beee:) Sağol canımsın..:)
Aymenim, kaplanım, şimdi sürekli de desem olmuyor, değil de desem. Sanırım baş etmeyi öğrendim ve hüzünleri kısa tutup, sevinçleri uzatmayı bir de.:)
Ebrum, hehe sen bir de benim o gece çektiğim azabı bilsen ya..:)) Çok sağol güzelim.:)
Hüzünbazım, hüzünlerin kraliçesi sensin, benim misyonum bu galiba. Canım benim ya.. ben şimdi sizin bu yorumlarınızı okuyorum ya, daha da neşeleniyorum. Kim tutar artık beni. Sevgiyle arkadaşım.. sağol.:)
Mutlu Kum Tanem, amiiin.. hepimiz için inşallah canım.:)
Cemilem, kız benim salonu da bu adam portakal yaptı biliyon mu? Ay fenalık geldi artık. Yok bu yıl kararlıyım ben, kırmızı yapıcam gıcıklık olsun diye.:) Demek seninki de seviyor renk. E Allah yardımcımız olsun o zaman.:) Sağol güzelim benim..:)
Ayçiçeğim, sarı çiçeğim.. demek bahar bize böyle bir etki yapıyor. Voltrana üçüncü olur musun. Gazel de uçuyormuş bu ara.:)
Sevgili Defne, merhaba.:) Sesini çıkarmana sevindim canım. Hehe demek bedava enercinin kokusuna dayanamadın. Al o zaman kocaman kocaman sunuyorum sana.. özel misafir tabağında.:) Sevgiyle...:)
Güzeller güzeli Peri Kızı, ne demek.. sen istersin.. hemi de böyle şarkılı türkülü istersin de ben sana tabak tabak vermez miyim hiç. Ne kadar istersen o kadar.. ahan da kalbimin yanına bırakıverdim.:) Sevgiyle..:)
Mutlum, hem de umutlum, canım benim. Amin. İnşallah senin duvarların da hiç eskimez, yıpranmaz ve hep rengarenk kucaklar seni.. doğacak kız ve oğullarınla beraber.:)
Yurdum insanı bedava bulunca ne olduğuna bakmadan ister ya, bende biraz istiyecektim ama baktım ki sana bile kalmamış dağıttığından.
Biraz buralardan ayrı kalmıştım yazılarını da bu sebeple okuyamamıştım. Son üç yazın da yine çok şen şakrak ve güzel. İyi olmana da çok sevindim, hastalıklar için en zor yaşlardır sizin yaşlarınız sağlığınıza dikkat edin, tekrar geçmiş olsun
Sevgiler,