AŞKIM AŞKIM
Sonsuz aşka inananlardan mısınız? Yoksa aşkın da bir ömrü vardır biter gider diyenlerden mi? Ya da gerçekten aşk diye bir şey var mı yok mu karar veremeyenlerden misiniz? Varsa da nedir bu aşk diye gece gündüz kafa patlatanlardan da olabilirsiniz.
Aşağıda okuyacağınız aşk hikayesinde adı geçen kişi ve kuruluşlar hayal ürünü değildirler. Bu sefer gerçek hayattan karakterler kullanmaya karar verdim. Her zamankinin aksine!!!
Uzun bir yolculuk bekliyor sizi. Baştan söyleyeyim. Lakin gerçek aşk dedik, ölümsüz aşk dedik. Öyle iki cümleyle anlatılabilir mi? Hem bizim de vatandaşa bi hizmetimizdir bu nihayetinde!!!
Alın şöyle elinize drinkinizi, öyle başlayın okumaya. Yok daha çayım demlenmedi, kahvenin suyu kaynamadı, meyve suyum soğumadı diyenlere, müessesemiz en kralından bi ikram yapacaktır.
Aşağıda okuyacağınız aşk hikayesinde adı geçen kişi ve kuruluşlar hayal ürünü değildirler. Bu sefer gerçek hayattan karakterler kullanmaya karar verdim. Her zamankinin aksine!!!
Uzun bir yolculuk bekliyor sizi. Baştan söyleyeyim. Lakin gerçek aşk dedik, ölümsüz aşk dedik. Öyle iki cümleyle anlatılabilir mi? Hem bizim de vatandaşa bi hizmetimizdir bu nihayetinde!!!
Alın şöyle elinize drinkinizi, öyle başlayın okumaya. Yok daha çayım demlenmedi, kahvenin suyu kaynamadı, meyve suyum soğumadı diyenlere, müessesemiz en kralından bi ikram yapacaktır.
1.Bölüm:
Tarih 16 Şubat 2000…. Yani bundan tam sekiz yıl evvel bu gün. Şubat ayının bu yıl olduğu gibi 29 gün çektiği… Milenyum başlangıcı…
Soğuk ama güneşli bir kış sabahı. Sabahın karanlık saatlerinden beri ağrılar çekmekte olan hafiften basket topu gibi bir hatun yuvarlana yuvarlana kahvaltı hazırlamaktadır. Kocası olacak şahıs kendisine kibarca seslenir.
“ Kızım deli misin nesin.. azıcık yavaş olsana yahu”
Lakin hatun hipermanyaktır. Duramazdır ki..yine koşturmaya devam eder. Sert yapmak sökmeyince tatlılıkla yola getirmeye çalışır adam kendisini.
“Güzelim bırak işte ben hazırlarım. Allaaa allaaa ya.. bi dur allasen benim başım döndü. Senin ağrın yok muydu hem?” Allahım neydi günahım, niye böyle bir manyağı sardın ki sen başıma? (Son cümleyi içinden söylüyor bittabi. Kadın arıza çünkü. Ne zaman ne yapacağı hiiç belli olmaz.)
“ Yok hayatım benim bişeyim. Gayet iyiyim ıııııhhhhh. Arada bir sancı vuruyor.. hepsi o. Abartma.”
2.Bölüm:
Ağrılı hatun, onun çilekeş kocası ve güççümen kara gözlü yavruları kahvaltı sofrasındadır. Hatun çayını yudumlarken bir yandan konuşur.. zaten O hiç susmazdır ki..
“Koca yahu… işe giderken beni tuhafiyeye bıraksana, bişeyler ııhhhhhhhhhh… ulen bu sefer fena vurdu bee. Ne diyodum.. he bişeyler alıcam.”
“Hatun var ya.. kesin emin oldum. sen delisin he.. gel hastaneye götüreyim seni. Tuhafiyede ne işin var?”
“Ya koca.. yok diyorum sana ııııhhhhh… oy anam anam … bişeyim yok yaf benim. İyiyim ben. Çağla yeşili kurdele alıcam . Ördekliiii… offfff anammm.. ördekli takıma yetmedi kurdele. ” (Çok anladı sanki o da) “ Sen şu ekmeeme tereyağıylan bal sürsene beee..”
“ Bak geçen akşam sinemada da sancılandın sen. Filmi seyredicem diye hastaneye gitmedin. Bu sefer affetmiycem. Hadi çabucak giyin, gidiyoruz.” Bu esnada karıcığının ekmeeni hazırlamış, kendisine elleriyle yedirmiştir bile.
Hatun yine itiraz eder, gitmemek için çeşitli şeyler söyler. Son olarak küçük yavrusunu, rehine pozisyonunda önüne doğru alıp kocayı ikna etmeye çalışır.
“Yaaaa… yavrucağım ne olacak? Bu gün okulu da yok. Beraber gezmeye ıhhhhhhhh oy ooy.. gidecektik. Söz verdim çocuğa. Sonra bana olan ıııhhhh güvenini mi kaybetsin yavrucak.” (Daha yaratıcı bir bahane beklerdim.. çok yavan.. ı ıh.. hiiç inandırıcı olmadı. Zeki koca bunu yemez.)
“Başlarım şimdi gezmenize. Çocuğu da anneme bırakırız. Hadi çabucak hazırlan.. çabuk çabuk çabuk.” Anaammm psikopata bağladı herif.
O ana kadar sessizce tıkınmakta olan yavrucak basar yaygarayı “ banane yaaaa ben de geliceeem” (B.k var hastanede… nereye gelicen? Ben gitmiyim sen git. Çok matah bi yere gidiyoz ya. Uyuz olurum çocukların olur olmaz her yere “ben de gelicem” diye tutturmalarına. Zaten canım burnumun dibinde. Neyse ki kendisi sert bir bakışla hemen ikna edilir.)
“Bak hala oyalanıyorsun hatun. Hadi çabuk ol biraz çabuk çabuk…” (Demin yavaş ol demiyor muydu bu adam? Erkek milleti işte.)
“Tamam yaaa.. dur ben şu sofrayı kaldırayım.. ıhhhh..” (E papuç pahalı bu sefer.. ne edecek kadın kişisi? Kocaya itaat etmek gerektir. Erimizdir.. ben bilmem beyim bilirimizdir.)
“Tövbe tövbeeee.. yaa sabır.. yaaa sabırrrr.. bırak sofrayı mofrayı kadın ya..” (Koca fena halde sinirlenmiştir.)
“Tamam yaa.. dişlerimi ııhhhh.. fırçalayım bari.” (Bu esnada adamın kuzusunu giydirmesinden istifade edip iki büklüm sofrayı da kaldırmıştır hatun. Ulen bu hatun üç gün önce sancılı sancılı, evi hop kaldırıp temizlik yapmış hatun be.. ne edecek bi sofra kendisine.)
3.Bölüm:
“Tamam canım sakin ol.. hastaneye gelmek üzereyiz. Bak dörtlüleri de yaktım. Merak etme beş dakika içinde hastanedeyiz hayatım. İyisin di mi bak? Ah canım benim… korkmana hiç gerek yok.. tamam mı canım. Heh geldik sayılır zaten. Sakinleş, sakinleş…”
“Kocaaa.. abartma istersen. Ihhh.. ben gayet sakinim. Asıl sen sakin ol. Şimdi çıkacan şu öndeki arabanın üstüne. Önüne baksana yahu. İyiyim diyorum. Üstelik sancım da hafifledi. Dönelim şurdan geri. (Ulen ne şans be.. ııhh.. burdan dönüş de yokmuş.” Hem n’oluyo öyle canım, cicim. Küsüm ben sana. Hem her şeyin müsebbibi ol hem de kabahatinle oturacağın yerde sert yap.)
“Yok hayatım artık bu yolun dönüşü mönüşü… geldik bak. Hadi benim tontişim..” (Eteğin tutuştu tabi dimi.. n’oldu sinir yapıyodun bana.. şimdi tontişin mi olduk. Sorucam ben sana.. hele bi iyileşiyim de. Hep senin yüzünden bunlar.. heeeep..)
4.Bölüm:
1. Doktor: Hımmmm.. bi muayene edelim biz iyisi mi? (Yok canım zahmet olmasaydı.)
Ağrısı Biraz Geçmiş Hatun: Ben iyiyim yaa.. ağrı falan kalmadı ki. Neyine muayene edeceksiniz?
1.Doktor: Heyecandandır hanımefendi. Biz yine de bir bakalım. (Ulen amma meraklıymışsın bakmaya. Herif herif.. elin adamları bakacam diyo len… uyuyon mu?)
Koca kişisi: Evet evet bakın bi siz. Bakmayın buna. (Ohaaaa… hem “bakın” dedi, hem de “bakmayın” dedi adam. Ulen ne tutarsız bi konuşma be.. ve cesurcaaa. bana “bu” diye hitap ettiii.. var ya.. yandın oolum sen. )
1.Doktor: (Bu arada zaten bir tane doktor var kardeşim. Anlatıcı uyuma n’oluyo birinci doktor, birinci doktor.) Buyurunuz hanımefendi, muayene odasına geçelim.
Pek de kibarmışsın.. buyuralım bakalım neler olacak. Birazdan bana yapacaklarını bilmiyorum sanıyorsan yanılıyorsun. Böyle kibar kibar başlarsınız, sonra çatır çatır… ühü ühü ühüüüü,,
Koca kişisi: Yanındayım hayatım, yanındayım canım.
B.k yanımdasın. Birazdan yapayalnız olacam. O acıların hepsini tek başıma çekicem. Etim parçalanacak, kanım akacak, canım yanacak. Nerde yanımdasın? Haberin bile olmayacak bütün bunlardan. Sen burda durup keyifli keyifli neskayfeni içeceksin. Üstelik de bütün bunlar hep senin yüzünden geldi başıma.. yapmıycaktın bunu bana.
Ağrısı Tamamen Kesilmiş Olan Hatun: “Tamam hayatım, meraklanma sen. Ben ilkinden tecrübeliyim. Bu muayeneden çıkışım yok benim. Sen gerekli yerlere haber ver. Gelsinler. Benim vaktim geldi.” Eee kişi bilir kendini.
5.Bölüm:
Bigbrother Kişisi: “Abla süzülmüşsün bayağı. Nereye gitti senin göbüş?” E oğlum bi yere kadar taşıyorsun. Sonra da ölene kadar sırtında taşıyorsun o ayrı. (Şimdilerde kendisinin eşisi olan gmemuzin kişisi, sırtında kırmızı okul çantası, saçları iki yandan örüklü, öylece bakmakta olup bitene.)
N.Sultan: (Gözleri ağlamaktan kızarmış) “Kızım yesene tostunu. Bak meyve suyu da var. İlkinde camlardan bağırıyordun ya.. yemek getirin bana, çok açım diye. Hadi ye benim kara kuzum.” (Ah annem.. kaç yaşına gelirsem geleyim, senin gözünde hala o minicik bebeğim değil mi? Haklısın annem.. anladım ben seni.. meraklanma.)
Hemşirelerin En Güzeli: “Bebeğinizi getirdim İncegül Hanım.. karnı acıkmıış. Nasıl da aranıyor.”
Anne ile oğlunun ilk buluşmasıydı. İlk temasıydı. Tarih 16 Şubat 2000… Şubat ayının bu yıl olduğu gibi 29 çektiği yıllardan biri. Milenyum başlangıcı. Soğuk ama güneşli bir kış öğleni. Sonu olmayan bir aşkın başlangıç anı..
Çok heyecan vericiydi. Oysa daha evvel de yaşanmıştı aynı sahne. İlk göz ağrısını, ilk ölümsüz aşkını da ağlayarak kucaklamıştı anne. Zaten anne demek, yavrusu için bir ömür göz yaşı döken kadın demekti bir anlamda. (Bkz. N.Sultan)
Minicikti. Dünyanın en güzel iki bebeğinden biriydi o hastane odasında hemşirenin kucağıma bırakıverdiği. Ötekini de ben doğurmuştum zaten. Bütün anneler için böyledir değil mi? Kirpi bile, benim yavrumdan yumuşak var mı ola, demiş ya.
Sarışındı biliyor musunuz benim Minim? Evet evet.. bildiğin sarışın. Hastanedeki diğer hatunlar “sarı oğlanın annesi” demişlerdi bana. Sonradan böyle kara gözlü bir kara kuzu olacağını kimseler tahmin etmezdi.
Hatta bazı şahıslar “ayyy sarı sarı.. canımmm babasının kopyası oldu buuu..” şeklinde havalansalar da bu yavru her haliyle, her şeyiyle ve iyi-kötü her huyuyla annesinin hık demiş burnundan düşmüş klonu oldu.Kız olsa güççümen İncegül olacaktı anlayacağınız.
Beş aylık hamileyken doktorumun “büyük ihtimalle kız olacak annesiii” şeklindeki şirin sözünden sonra sevinçten uçarak bir heves aldığımız pempe elbiselerin hepsi hediye olarak sağa sola verildi ya neyse.
Çok seviyorum ben seni çook. Gözlerindeki o cin bakışı, gülümsemendeki o hin ifadeyi seviyorum. Küsüp küsüp sonra kedi gibi sokulmanı, öpücüklerini önce parayla satıp, sonra bol keseden bedava dağıtmanı seviyorum. Saçlarımı okşama süsü vererek yoluk yoluk etmeni, “en güzel hissi senin saçların veriyooo” şeklinde yalakalık etmeni seviyorum. Kurduğun hayal ülkelerinde yaşarken, beni de yanında götürüp çocukluğumu hiç unutturmamanı seviyorum. Boyuna posuna bakmadan hayata kafa tutan, korku nedir bilmeyen, ne olursa olsun doğru bildiğinden şaşmayan, o dünyaya beş kuruş pirim vermeyen hallerini çok ama çok seviyorum.
Komik, afacan, tatlı, kıskanç, sevimli, kavgacı, geveze, çapkın, huysuz, çalışkan, ukala,sürekli sevilmek, okşanmak, mıncıklanmak, öpülmek, ısırılmak ve de pohpohlanmak isteyen, gönül hırsızı, sevgi arsızı minik sıpam benim.
Nice nice yıllara kuzuummm… doğum günün kutlu, acı günün tatlı olsun.
Oğuz’um, canım, can kuşum benim. Benim minik ve de tombik sevgilim.
İyi ki doğmuşsun be. İyi ki doğurmuşum seni.
Tarih 16 Şubat 2000…. Yani bundan tam sekiz yıl evvel bu gün. Şubat ayının bu yıl olduğu gibi 29 gün çektiği… Milenyum başlangıcı…
Soğuk ama güneşli bir kış sabahı. Sabahın karanlık saatlerinden beri ağrılar çekmekte olan hafiften basket topu gibi bir hatun yuvarlana yuvarlana kahvaltı hazırlamaktadır. Kocası olacak şahıs kendisine kibarca seslenir.
“ Kızım deli misin nesin.. azıcık yavaş olsana yahu”
Lakin hatun hipermanyaktır. Duramazdır ki..yine koşturmaya devam eder. Sert yapmak sökmeyince tatlılıkla yola getirmeye çalışır adam kendisini.
“Güzelim bırak işte ben hazırlarım. Allaaa allaaa ya.. bi dur allasen benim başım döndü. Senin ağrın yok muydu hem?” Allahım neydi günahım, niye böyle bir manyağı sardın ki sen başıma? (Son cümleyi içinden söylüyor bittabi. Kadın arıza çünkü. Ne zaman ne yapacağı hiiç belli olmaz.)
“ Yok hayatım benim bişeyim. Gayet iyiyim ıııııhhhhh. Arada bir sancı vuruyor.. hepsi o. Abartma.”
2.Bölüm:
Ağrılı hatun, onun çilekeş kocası ve güççümen kara gözlü yavruları kahvaltı sofrasındadır. Hatun çayını yudumlarken bir yandan konuşur.. zaten O hiç susmazdır ki..
“Koca yahu… işe giderken beni tuhafiyeye bıraksana, bişeyler ııhhhhhhhhhh… ulen bu sefer fena vurdu bee. Ne diyodum.. he bişeyler alıcam.”
“Hatun var ya.. kesin emin oldum. sen delisin he.. gel hastaneye götüreyim seni. Tuhafiyede ne işin var?”
“Ya koca.. yok diyorum sana ııııhhhhh… oy anam anam … bişeyim yok yaf benim. İyiyim ben. Çağla yeşili kurdele alıcam . Ördekliiii… offfff anammm.. ördekli takıma yetmedi kurdele. ” (Çok anladı sanki o da) “ Sen şu ekmeeme tereyağıylan bal sürsene beee..”
“ Bak geçen akşam sinemada da sancılandın sen. Filmi seyredicem diye hastaneye gitmedin. Bu sefer affetmiycem. Hadi çabucak giyin, gidiyoruz.” Bu esnada karıcığının ekmeeni hazırlamış, kendisine elleriyle yedirmiştir bile.
Hatun yine itiraz eder, gitmemek için çeşitli şeyler söyler. Son olarak küçük yavrusunu, rehine pozisyonunda önüne doğru alıp kocayı ikna etmeye çalışır.
“Yaaaa… yavrucağım ne olacak? Bu gün okulu da yok. Beraber gezmeye ıhhhhhhhh oy ooy.. gidecektik. Söz verdim çocuğa. Sonra bana olan ıııhhhh güvenini mi kaybetsin yavrucak.” (Daha yaratıcı bir bahane beklerdim.. çok yavan.. ı ıh.. hiiç inandırıcı olmadı. Zeki koca bunu yemez.)
“Başlarım şimdi gezmenize. Çocuğu da anneme bırakırız. Hadi çabucak hazırlan.. çabuk çabuk çabuk.” Anaammm psikopata bağladı herif.
O ana kadar sessizce tıkınmakta olan yavrucak basar yaygarayı “ banane yaaaa ben de geliceeem” (B.k var hastanede… nereye gelicen? Ben gitmiyim sen git. Çok matah bi yere gidiyoz ya. Uyuz olurum çocukların olur olmaz her yere “ben de gelicem” diye tutturmalarına. Zaten canım burnumun dibinde. Neyse ki kendisi sert bir bakışla hemen ikna edilir.)
“Bak hala oyalanıyorsun hatun. Hadi çabuk ol biraz çabuk çabuk…” (Demin yavaş ol demiyor muydu bu adam? Erkek milleti işte.)
“Tamam yaaa.. dur ben şu sofrayı kaldırayım.. ıhhhh..” (E papuç pahalı bu sefer.. ne edecek kadın kişisi? Kocaya itaat etmek gerektir. Erimizdir.. ben bilmem beyim bilirimizdir.)
“Tövbe tövbeeee.. yaa sabır.. yaaa sabırrrr.. bırak sofrayı mofrayı kadın ya..” (Koca fena halde sinirlenmiştir.)
“Tamam yaa.. dişlerimi ııhhhh.. fırçalayım bari.” (Bu esnada adamın kuzusunu giydirmesinden istifade edip iki büklüm sofrayı da kaldırmıştır hatun. Ulen bu hatun üç gün önce sancılı sancılı, evi hop kaldırıp temizlik yapmış hatun be.. ne edecek bi sofra kendisine.)
3.Bölüm:
“Tamam canım sakin ol.. hastaneye gelmek üzereyiz. Bak dörtlüleri de yaktım. Merak etme beş dakika içinde hastanedeyiz hayatım. İyisin di mi bak? Ah canım benim… korkmana hiç gerek yok.. tamam mı canım. Heh geldik sayılır zaten. Sakinleş, sakinleş…”
“Kocaaa.. abartma istersen. Ihhh.. ben gayet sakinim. Asıl sen sakin ol. Şimdi çıkacan şu öndeki arabanın üstüne. Önüne baksana yahu. İyiyim diyorum. Üstelik sancım da hafifledi. Dönelim şurdan geri. (Ulen ne şans be.. ııhh.. burdan dönüş de yokmuş.” Hem n’oluyo öyle canım, cicim. Küsüm ben sana. Hem her şeyin müsebbibi ol hem de kabahatinle oturacağın yerde sert yap.)
“Yok hayatım artık bu yolun dönüşü mönüşü… geldik bak. Hadi benim tontişim..” (Eteğin tutuştu tabi dimi.. n’oldu sinir yapıyodun bana.. şimdi tontişin mi olduk. Sorucam ben sana.. hele bi iyileşiyim de. Hep senin yüzünden bunlar.. heeeep..)
4.Bölüm:
1. Doktor: Hımmmm.. bi muayene edelim biz iyisi mi? (Yok canım zahmet olmasaydı.)
Ağrısı Biraz Geçmiş Hatun: Ben iyiyim yaa.. ağrı falan kalmadı ki. Neyine muayene edeceksiniz?
1.Doktor: Heyecandandır hanımefendi. Biz yine de bir bakalım. (Ulen amma meraklıymışsın bakmaya. Herif herif.. elin adamları bakacam diyo len… uyuyon mu?)
Koca kişisi: Evet evet bakın bi siz. Bakmayın buna. (Ohaaaa… hem “bakın” dedi, hem de “bakmayın” dedi adam. Ulen ne tutarsız bi konuşma be.. ve cesurcaaa. bana “bu” diye hitap ettiii.. var ya.. yandın oolum sen. )
1.Doktor: (Bu arada zaten bir tane doktor var kardeşim. Anlatıcı uyuma n’oluyo birinci doktor, birinci doktor.) Buyurunuz hanımefendi, muayene odasına geçelim.
Pek de kibarmışsın.. buyuralım bakalım neler olacak. Birazdan bana yapacaklarını bilmiyorum sanıyorsan yanılıyorsun. Böyle kibar kibar başlarsınız, sonra çatır çatır… ühü ühü ühüüüü,,
Koca kişisi: Yanındayım hayatım, yanındayım canım.
B.k yanımdasın. Birazdan yapayalnız olacam. O acıların hepsini tek başıma çekicem. Etim parçalanacak, kanım akacak, canım yanacak. Nerde yanımdasın? Haberin bile olmayacak bütün bunlardan. Sen burda durup keyifli keyifli neskayfeni içeceksin. Üstelik de bütün bunlar hep senin yüzünden geldi başıma.. yapmıycaktın bunu bana.
Ağrısı Tamamen Kesilmiş Olan Hatun: “Tamam hayatım, meraklanma sen. Ben ilkinden tecrübeliyim. Bu muayeneden çıkışım yok benim. Sen gerekli yerlere haber ver. Gelsinler. Benim vaktim geldi.” Eee kişi bilir kendini.
5.Bölüm:
Bigbrother Kişisi: “Abla süzülmüşsün bayağı. Nereye gitti senin göbüş?” E oğlum bi yere kadar taşıyorsun. Sonra da ölene kadar sırtında taşıyorsun o ayrı. (Şimdilerde kendisinin eşisi olan gmemuzin kişisi, sırtında kırmızı okul çantası, saçları iki yandan örüklü, öylece bakmakta olup bitene.)
N.Sultan: (Gözleri ağlamaktan kızarmış) “Kızım yesene tostunu. Bak meyve suyu da var. İlkinde camlardan bağırıyordun ya.. yemek getirin bana, çok açım diye. Hadi ye benim kara kuzum.” (Ah annem.. kaç yaşına gelirsem geleyim, senin gözünde hala o minicik bebeğim değil mi? Haklısın annem.. anladım ben seni.. meraklanma.)
Hemşirelerin En Güzeli: “Bebeğinizi getirdim İncegül Hanım.. karnı acıkmıış. Nasıl da aranıyor.”
Anne ile oğlunun ilk buluşmasıydı. İlk temasıydı. Tarih 16 Şubat 2000… Şubat ayının bu yıl olduğu gibi 29 çektiği yıllardan biri. Milenyum başlangıcı. Soğuk ama güneşli bir kış öğleni. Sonu olmayan bir aşkın başlangıç anı..
Çok heyecan vericiydi. Oysa daha evvel de yaşanmıştı aynı sahne. İlk göz ağrısını, ilk ölümsüz aşkını da ağlayarak kucaklamıştı anne. Zaten anne demek, yavrusu için bir ömür göz yaşı döken kadın demekti bir anlamda. (Bkz. N.Sultan)
Minicikti. Dünyanın en güzel iki bebeğinden biriydi o hastane odasında hemşirenin kucağıma bırakıverdiği. Ötekini de ben doğurmuştum zaten. Bütün anneler için böyledir değil mi? Kirpi bile, benim yavrumdan yumuşak var mı ola, demiş ya.
Sarışındı biliyor musunuz benim Minim? Evet evet.. bildiğin sarışın. Hastanedeki diğer hatunlar “sarı oğlanın annesi” demişlerdi bana. Sonradan böyle kara gözlü bir kara kuzu olacağını kimseler tahmin etmezdi.
Hatta bazı şahıslar “ayyy sarı sarı.. canımmm babasının kopyası oldu buuu..” şeklinde havalansalar da bu yavru her haliyle, her şeyiyle ve iyi-kötü her huyuyla annesinin hık demiş burnundan düşmüş klonu oldu.Kız olsa güççümen İncegül olacaktı anlayacağınız.
Beş aylık hamileyken doktorumun “büyük ihtimalle kız olacak annesiii” şeklindeki şirin sözünden sonra sevinçten uçarak bir heves aldığımız pempe elbiselerin hepsi hediye olarak sağa sola verildi ya neyse.
Çok seviyorum ben seni çook. Gözlerindeki o cin bakışı, gülümsemendeki o hin ifadeyi seviyorum. Küsüp küsüp sonra kedi gibi sokulmanı, öpücüklerini önce parayla satıp, sonra bol keseden bedava dağıtmanı seviyorum. Saçlarımı okşama süsü vererek yoluk yoluk etmeni, “en güzel hissi senin saçların veriyooo” şeklinde yalakalık etmeni seviyorum. Kurduğun hayal ülkelerinde yaşarken, beni de yanında götürüp çocukluğumu hiç unutturmamanı seviyorum. Boyuna posuna bakmadan hayata kafa tutan, korku nedir bilmeyen, ne olursa olsun doğru bildiğinden şaşmayan, o dünyaya beş kuruş pirim vermeyen hallerini çok ama çok seviyorum.
Komik, afacan, tatlı, kıskanç, sevimli, kavgacı, geveze, çapkın, huysuz, çalışkan, ukala,sürekli sevilmek, okşanmak, mıncıklanmak, öpülmek, ısırılmak ve de pohpohlanmak isteyen, gönül hırsızı, sevgi arsızı minik sıpam benim.
Nice nice yıllara kuzuummm… doğum günün kutlu, acı günün tatlı olsun.
Oğuz’um, canım, can kuşum benim. Benim minik ve de tombik sevgilim.
İyi ki doğmuşsun be. İyi ki doğurmuşum seni.
Not: Döküman ve fotoğraflar partiden sonra kamuoyuna sunulacaktır efenim. Müessesemizi tercih ettiğiniz için teşekkür eder, mutlu, huzurlu, sağlıklı ve bol kahkahalı bir hafta sonu dileriz.
Yorumlar
ilk okurkenn gerçek dediğin halde masalmış tarzında okudumm ama yine kahkahalar atarak tabii:)
çok güzel yazıyorr süper dile gitiriyorsunn ne güzel yaa müdavimin oldum şimdiden..
Oğuz'un doğum günü kutlu olsunn sağlık sevgii mutluluk yanından hiç ayrılmasın inş
ne güzel ki senin gibi böyle tatlı bir aneye sahip çok şanslı bence
sevgiler efemmmmmmmmm..
Nice nice mutlu senelere.Resimleri bekleriz efem:)
Gülbahar
oğuz bey soyum,
iyiki doğdun,
incegülün oğlu oldun,
Bahtın açık,ömrün uzun,
Doğum günün kutlu olsun...
vay canına doğaçlama hemen çıkıverdi valla...
incegülüm ilk hamileliğim de duruma aymamıştım daha, karnım büyüdükçe Allahım bu çocuk nasıl çıkacak karnımdan diye resmen üçbuçuk atmış ve artık dönüşü olmayan bir yola girdiniz sesleri ile doğumhaneye atmışlardı beni...:)
senin minin benim ipeğimin kopyesı incegül yazdığın ,saydığın,herşey onda var vallah billah,İpeği anlatıyon sandım...
evet bende doğumdan sonra açım yemek istiyom yemek getirin bana demiş zavallı kocanın acaleyle bulduğu poğaçaları afiyetle mideme indirirken,odadaki diğer hasta yakını teyzeler yeme kızım rahmin şişcek sözleri ve inanılmaz bakışlarına şişerse şişsin açım ben aç diye bağırmıştım...
Allahım şimdi nasılda güldürüyor tüm bunlar....
Yine ağlattın beni, ne güzel anlatmışsın çılgın kadın!! Bence de Mini çook şanslı, senin gibi bir annesi olduğu için.. Ben Miniyi Bera ile yaşıt sanıyordum, bir yaş büyükmüş meğer. Mininin özellikleri Bera ile da aynı gibi inan... Çook uzun, çook sağlıklı, çok mutlu huzurlu, senin ve kaendi hayallerindeki gibi bir ömür diliyorum Miniye....
Belki yazmasam daha iyi ama.Yazın çok sevimli.Birşeyler yazıyım diyorum ama sen yazmışsın aşağı yukarı herşeyi.Bu konu konuşmadıklarımdan zaten.Çocuk konusu ayrı.Ben sokakta gördüğüm çocuklara bile öyle koştururum ki beni çocuğu olmayan biri sanırlar.
Çocuk, çiçek, böcek...Keşke daha sorunsuz olsa hayat.Ama değil işte.
Sağlıcakla kal.
Lalegül
yazılarını, dostluğunu, dostlarına yaklaşımında ki inceliği çok
seviyorum.
Lalegül
Sevgiler...
NİCE NİCE MİNİCİĞİNLE VE AİLENLE HARİKA YILLARINIZA.
yeni yaşını kutlarım :)
Selam ve Sevgilerimle
sunny
Sevgiler,
Zaten her sana geldiğimde ve yeni bir anlatım gördüğümde daha okumadan heyecan duyuyorum.
Ben senin içtenlikle her duygunu paylaşmanı seviyorum,kızgınlığına kızıyor, üzüntüne üzülüyor, sevincine seviniyorum bu gün de sevindiğim gibi.
Annelik,karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir.Evet zahmetlidir ama bu zahmetin tek bir anı bile çok kıymetli ve mutluluk vericidir.
Allah,Mini'ne uzun ve mutlu bir ömür versin..Onu hayırlı insanlarla karşılaştırsın. Gülen yüzü hiç solmasın.Onu görünen görünmeyen tüm kaza ve belelardan korusun yeni yaşı kutlu olsunnnnn.
ama sabırsızlıkla resimleri beklermiş bu teyze.:)gelsin kedilerim ve ben yiyelim oniiii.
Not: ben oğlanı doğurdururken, "doğunca alın eve götürün ben uyuyacağım" demiştim.kimse ciddiye almadı.:(
halbuki çok ciddiydim. tam bir gün süren süreç beni çook yormuştu.:(
Sen yenisini yazmayınca eskilere ek yapıyoruz mecburen.Alışkanlık oldun biraz.Sanki seni yıllardır tanıyor ve tanıdığım ilk günden beri de arkadaşlığını seviyor gibiyim.İnşallah senin içinde öyledir.Hani eskileri dediği gibi kalp kalbe karşı derler.Ben ne deyim bilmiyorum.Annelik güzel, mümkünse her kadının yaşaması gereken bir şey.İnsana şevkat, merhamet, birazda sulu gözlülük katıyor.Yüreğiniz yufka kıvamında.Ama o da kısmet.Herşeyin hayırlısı.Ben tersim biraz, İşin sadece bebeğimin doğacağını anladığım zaman çok sevindiğim kısmını hatırlıyorum.Neden mi?Bugün onu göreceğim diye.Bir de o aşırı sakin hallerimle insanları nasıl şaşırttığımı.Gerisi detay.
Hoşçakal.
Lale
oğuzun doğumgünü kutlu olsun daha nice yıllara işallah
sevgiler,
Mini kişisi olarak tanıyıp,sevip,bazı hallerine güldüğümüz, bazı hallerine duygulandığımız şipşirin Oğuz kuzusunun, doğum gününü ennn içteninden kutlar, tüm güzelliklerin hayatı boyunca hep yanında olmasını dilerim...
doğum günü kutlu olsun, Allah analı babalı abili bir ömür versin..
sevgiler..
oğluşun uzun ömürlü olsun sana rabbim onunla ilgili bütün güzellikleri yaşatısn...
Elçingül:)))))
çok güzeldi yine cnm insan sonunun nasıl geldiğini anlamıyor...
küçük hnmlar abilerini kocaman öptüler...
Tüm bu yazılarını hep tiyatro teksti haline gelmiş şekilde okuyorum.Sahneye koyuveriyorum yazılarını ve genelde seyirci sandalyeleri ıslak oluyor!
Neden olacak densiz!
Millet senin yazdığın,benim sahnelediğim oyununu izlerken altlarına işiyor da ondan!
Hahahaaaa.
Öğle öncesi şu boşlukta nefis gitti yazıların ama bide sandaviç neyin olsaydı müessedede.Hep gül gül nereye kadar bacım.
Karnımıda zil çaliiii.
Oğuz'un doom günüsünü kutlarım.Bu yazılarını umarım biyerlere yedekliyor ve kopyalıyorsundur.Yoksa oyarım:)
gelecegi cok cok güzel olsun oglusunun..
kocaman sevgilerimle..
değiştir şu yazıyı artık.Kış kıyamet herkesin canı burnunda zaten.Bence eylenceli bir şey yaz.Burç filan gibi.Havadan sudan.
Akıl vermiş gibi olduysam kusura bakma.
Fulya
sen hiç fulya gördün mü? Ben çocukken evimizde vardı.En son olarak da uzun yıllar önce Akyada gördüm.Biraz alakasız oldu ama bu da lazım.
Hoşçakal.
Fulya
Ufak bir not: O biricik aşkın birgün başkasının aşkı olacak ve gidecek ;)
OTURMAK VE DİNLENMEK YERİNE GEZMEYİ TERCİH ETTİ AYAĞINI BURKTU.
HEE BU ARADA MİNİ KİŞİSİNİ SEVGİLİLER GÜNÜ DOĞURMAK YERİNE HASTANEYE GİTSE DOĞUMA ALACAKLAR...
GEÇ BİLE DOĞURDU İLGİNÇTİR VESSELAM DAHA NE DİYEYİM.İYİKİ DOĞDUN OĞLUM SAĞLIKLA NİCE SENELERE ....
fotoları bekliyoruz
Nice yaşları, sağlıkla, huzurla kutladığı nice doğumgünleri olsun inşallah.
Allah size onun büyük okullar bitirdiğini,iyi işlerde çalıştığını, damat oluşunu, baba oluşunu göstersin inşallahhh...
SEVİYORUM BEN SİZİ ÇOOOOK....
Ben tabi geç kalmışım ama Minimin doğum günü kutlu olsun.. İyi ki varlar ve iyi ki böyle güzel bir anneye sahipler..
Öpüyorum çok çok!!