YAR SAÇLARIN LÜLE LÜLE
Sevgili Günlüküm,
Beni tanıyorsun az çok. Sıkıntılı bir tipim ben. Öyle bir yerde çok uzun kalamam. Daralırım. Bi tarafımın üzerinde oturma sürem oldukça kısa olmalıdır. Yoksa sinirli olurum. Hipermanyaklık diye tabir edilen bir hastalıkla boğuşuyorum ben doğduğum günden beri. Allah şifa versin.
Sırf bu yüzden, kadınların en sevdiği aktivitelerden biri olan kuaför seansları benim kabusumdur. Çok fazla gerekmedikçe uğramam hermine. Otur saatlerce. Kafanda bir sürü firkete. Kesim yaptırıyorsan, ağzına burnuna kıl tüy kaçması da cabası. Hele o alüminyum folyolar yok mu.. birazdan fırına verilecek çaresiz tavuk misali.
Bilen bilir, eskiden daha da beterdi bu işler. Takarlardı bi ton bigudi. Sokarlardı seni uğultulu koca bir kaskın içine. Öylece hiç kıpraşmadan otururdun kaç saat. Allahtan artık onlar tarihe karıştı. O konuda hiç nostalji yapamıycam şimdi. Bazı şeylerin geçmişte kalması daha hayırlıdır kanımca.
Kuaföre gitmenin benim için daha fazla eziyet haline gelmesini sağlayacak bir başka unsur da sıra beklemektir ki, hafta sonları düğün dernek çok olduğundan mahşer yeri gibidir malum. Zaten birazdan büyük bir azabın pençelerinde olacaksın ve dahi evveliyatında saatlerce beklemek pek akıl karı gelmiyor bana.
İşte bu sebepten, hafta arası, iş çıkışı uğrayıverdim kuaförüme. Birkaç saat geçirdim. Sıkıcı ama, sonucu iyi birkaç saatti. Yalnız bu uğrayış, program dışı, plansız ve aniden esiverme sonucu oluştuğundan biraz sıkıntı yarattı. Nasıl mı? Aynen şöyle:
Kadın işten çıkar. Kırk yılın başı şöyle süsleyim kendimi azıcık düşünceleriyle, kuaförüne uğramaya karar verir.
Doğal olarak güzergahını değiştirdiği için bir yarım saat kaybolup gitmiştir. Bu kayıp zamana, kuaförde üfleye püfleye geçirilen iki saat yirmi beş dakikayı da eklersek, bayağı bir zaman heba olmuş diyebiliriz. Malum kadının hayatında vakit, çok değerli bir kavramdır. Hatta nakitten bile değerlidir. Tek tesellisi, hiç beklememiş olmasıdır. Lakin bu günlük programdan çalınan birkaç saat, kadına yol, su, elektrik ve doğal sinir olarak geri dönecektir.
Kadın, gayet te hoş ve bakımlı bir halde, nihayet evinin kapısından içeriye girmiş, mutfağın yolunu tutmuştur bile. Yavrular açız diye inlemeye başlamadan hemencecik bir şeyler hazırlanmalıdır. Harala gürele, kolay, çabuk, pratik bir yemek yapılmış, sonunda sofraya getirilmiştir.
Yavrular yemeklerini yerken, ortalık toplar kadın. Dünden askıda olan çamaşırları katlayıp yerleştirir. Ortalara saçılmış, don, gömlek, çorap, dragon kartları, renkli kalemler, beyibileyid ve bilumum zımbırtıyı yerli yerine koymak için Süreyya Kop ta gel olmak lazımdır. Koşturur kadın koşturur da koşturur.
Tabii bu hengamede, fön mön hak getire. Hatunun saçlar, sevgili Minisinin de katkılarıyla süpürge demeyelim de, hani ona yakın bir şeye dönmüştür bile.
Bu esnada banyo kapısının hemen önünde duran spor çantasıyla ve içindeki kokuşmuş krampon ve antrenman formasıyla göz göze gelir ve bu çantanın sahibine sevgi dolu bir şekilde seslenir kadın: “Maxiiiiii, oğlum bu çantanın ne işi var buradaaa… niye kaldırmıyosun bunları yerineeee….. yahu bu evde bütün pis işleri ben mi yapıcam… iğrençsin yaaa.. ıyyyyykk…”
İçerden gelen yanıt daha da çarpıcı ve sarsıcıdır. “ Anneeee, yarın yine antrenman var. Yıkanacak onlar yaa..”
Gecenin bi saati olmuştur. Üstelik bu meretin altı koyu renk, üstü açık renk. Makinede de bir arada yıkanmaları olası değil. Hayır adı üstünde forma. Bi uyum yakala, bi aynı renk ol değil mi….. yooo illa bana zorluk çıkaracaklar ya. Altı forma, üstünü sorma durumu.
İş başa düştü ne yapalım. Yavrunun futbol kariyerine mani mi olalım yani? Manikürlü eller, bulaşıkları yıkadıktan hemen sonra, foşur foşur, çitileye çitileye nasıl da güzel paklarmış yavrusunun altı kaval üstü şişhane formasını. Akabinde kramponlar temizlenir ve havalanması için açık havaya bırakılır. Bu arada hatunun elleri haşır huşur olmuştur ama, olsundur. Yavrusunun işi görülmüştür ya, ne gam.
O akşam bitirilmesi gereken ütüler, sepetten doğru gülümseyerek kadına bakmaktadır. Kadın da onlara acı bir gülümseme atar. Hade hade hadeeeeeee.. yarın akşamı bekleyin der kendilerine.
Tabiidir ki bu arada üst baş değiştirilip, ev haline bürünülmüştür. İşte kapı çalıyor.. cingıl bels cingıl bels.. yahu şu zili değiştirelim be. Ne sinir bozucu. Düşünsene tam hüzün yapmışsın böyle dalmış gitmişsin, ya da romantizim takılıyorsun. Bu çalıyor… cingıl belsss cingıl belsss..
Amanın da hatunun kocası da gelmiiiiş. Dur aynaya baksın kadın. Anaaa.. o da ne be. Bu akşamki kadın değildir ki.. bu kimdir ki.. amanın da o kadar saat, emek, vakit ve de nakit… neyse açalım kapıyı. Adamceyiz ağaç oldu.
Koca be.. senin için süslediydim kendimi valla. Bi kaç saat önce görecektin sen beni. Afrodittim Afrodit. Ama neylersin ki hayat bazen hırpalıyor insanı.
İşte günlükçüm, bir kuaför maceram daha böyle sonuçlandı işte. Gerçi saç modelimi herkesler çok beğendi ama, sen olsan benim yerimde, bir daha öyle pattadanak gider misin kuaföre?
Beni tanıyorsun az çok. Sıkıntılı bir tipim ben. Öyle bir yerde çok uzun kalamam. Daralırım. Bi tarafımın üzerinde oturma sürem oldukça kısa olmalıdır. Yoksa sinirli olurum. Hipermanyaklık diye tabir edilen bir hastalıkla boğuşuyorum ben doğduğum günden beri. Allah şifa versin.
Sırf bu yüzden, kadınların en sevdiği aktivitelerden biri olan kuaför seansları benim kabusumdur. Çok fazla gerekmedikçe uğramam hermine. Otur saatlerce. Kafanda bir sürü firkete. Kesim yaptırıyorsan, ağzına burnuna kıl tüy kaçması da cabası. Hele o alüminyum folyolar yok mu.. birazdan fırına verilecek çaresiz tavuk misali.
Bilen bilir, eskiden daha da beterdi bu işler. Takarlardı bi ton bigudi. Sokarlardı seni uğultulu koca bir kaskın içine. Öylece hiç kıpraşmadan otururdun kaç saat. Allahtan artık onlar tarihe karıştı. O konuda hiç nostalji yapamıycam şimdi. Bazı şeylerin geçmişte kalması daha hayırlıdır kanımca.
Kuaföre gitmenin benim için daha fazla eziyet haline gelmesini sağlayacak bir başka unsur da sıra beklemektir ki, hafta sonları düğün dernek çok olduğundan mahşer yeri gibidir malum. Zaten birazdan büyük bir azabın pençelerinde olacaksın ve dahi evveliyatında saatlerce beklemek pek akıl karı gelmiyor bana.
İşte bu sebepten, hafta arası, iş çıkışı uğrayıverdim kuaförüme. Birkaç saat geçirdim. Sıkıcı ama, sonucu iyi birkaç saatti. Yalnız bu uğrayış, program dışı, plansız ve aniden esiverme sonucu oluştuğundan biraz sıkıntı yarattı. Nasıl mı? Aynen şöyle:
Kadın işten çıkar. Kırk yılın başı şöyle süsleyim kendimi azıcık düşünceleriyle, kuaförüne uğramaya karar verir.
Doğal olarak güzergahını değiştirdiği için bir yarım saat kaybolup gitmiştir. Bu kayıp zamana, kuaförde üfleye püfleye geçirilen iki saat yirmi beş dakikayı da eklersek, bayağı bir zaman heba olmuş diyebiliriz. Malum kadının hayatında vakit, çok değerli bir kavramdır. Hatta nakitten bile değerlidir. Tek tesellisi, hiç beklememiş olmasıdır. Lakin bu günlük programdan çalınan birkaç saat, kadına yol, su, elektrik ve doğal sinir olarak geri dönecektir.
Kadın, gayet te hoş ve bakımlı bir halde, nihayet evinin kapısından içeriye girmiş, mutfağın yolunu tutmuştur bile. Yavrular açız diye inlemeye başlamadan hemencecik bir şeyler hazırlanmalıdır. Harala gürele, kolay, çabuk, pratik bir yemek yapılmış, sonunda sofraya getirilmiştir.
Yavrular yemeklerini yerken, ortalık toplar kadın. Dünden askıda olan çamaşırları katlayıp yerleştirir. Ortalara saçılmış, don, gömlek, çorap, dragon kartları, renkli kalemler, beyibileyid ve bilumum zımbırtıyı yerli yerine koymak için Süreyya Kop ta gel olmak lazımdır. Koşturur kadın koşturur da koşturur.
Tabii bu hengamede, fön mön hak getire. Hatunun saçlar, sevgili Minisinin de katkılarıyla süpürge demeyelim de, hani ona yakın bir şeye dönmüştür bile.
Bu esnada banyo kapısının hemen önünde duran spor çantasıyla ve içindeki kokuşmuş krampon ve antrenman formasıyla göz göze gelir ve bu çantanın sahibine sevgi dolu bir şekilde seslenir kadın: “Maxiiiiii, oğlum bu çantanın ne işi var buradaaa… niye kaldırmıyosun bunları yerineeee….. yahu bu evde bütün pis işleri ben mi yapıcam… iğrençsin yaaa.. ıyyyyykk…”
İçerden gelen yanıt daha da çarpıcı ve sarsıcıdır. “ Anneeee, yarın yine antrenman var. Yıkanacak onlar yaa..”
Gecenin bi saati olmuştur. Üstelik bu meretin altı koyu renk, üstü açık renk. Makinede de bir arada yıkanmaları olası değil. Hayır adı üstünde forma. Bi uyum yakala, bi aynı renk ol değil mi….. yooo illa bana zorluk çıkaracaklar ya. Altı forma, üstünü sorma durumu.
İş başa düştü ne yapalım. Yavrunun futbol kariyerine mani mi olalım yani? Manikürlü eller, bulaşıkları yıkadıktan hemen sonra, foşur foşur, çitileye çitileye nasıl da güzel paklarmış yavrusunun altı kaval üstü şişhane formasını. Akabinde kramponlar temizlenir ve havalanması için açık havaya bırakılır. Bu arada hatunun elleri haşır huşur olmuştur ama, olsundur. Yavrusunun işi görülmüştür ya, ne gam.
O akşam bitirilmesi gereken ütüler, sepetten doğru gülümseyerek kadına bakmaktadır. Kadın da onlara acı bir gülümseme atar. Hade hade hadeeeeeee.. yarın akşamı bekleyin der kendilerine.
Tabiidir ki bu arada üst baş değiştirilip, ev haline bürünülmüştür. İşte kapı çalıyor.. cingıl bels cingıl bels.. yahu şu zili değiştirelim be. Ne sinir bozucu. Düşünsene tam hüzün yapmışsın böyle dalmış gitmişsin, ya da romantizim takılıyorsun. Bu çalıyor… cingıl belsss cingıl belsss..
Amanın da hatunun kocası da gelmiiiiş. Dur aynaya baksın kadın. Anaaa.. o da ne be. Bu akşamki kadın değildir ki.. bu kimdir ki.. amanın da o kadar saat, emek, vakit ve de nakit… neyse açalım kapıyı. Adamceyiz ağaç oldu.
Koca be.. senin için süslediydim kendimi valla. Bi kaç saat önce görecektin sen beni. Afrodittim Afrodit. Ama neylersin ki hayat bazen hırpalıyor insanı.
İşte günlükçüm, bir kuaför maceram daha böyle sonuçlandı işte. Gerçi saç modelimi herkesler çok beğendi ama, sen olsan benim yerimde, bir daha öyle pattadanak gider misin kuaföre?
Yorumlar
Gule gule kullancanim. Ve ben pismanim elbette, gereksiz anlamsiz ve kotu bir kesim oldu:(
Ben de kapristen hiç nasiplenmemişim KUĞUCUM ya. Ne olacak bizim bu halimiz bilmiyorum ki..:(( Keşke beğenmediğini söyleyip, yeniden kestirtseydin. Bu kadarını da yap artık. Zarif Kuğum benim.:))
Kandilin senin de kutlu olsun canim.
Saçlarını güle güle kullan canım,çok iyi yapmışsın
Senin bu anlattıklarını ben çocuk olmadığı halde yaşıyorum,çocuk olunca ne yapıcam ben,korktum bak şimdi :)
Benimde kuföre gidip saçlarımı kestirmem lazım ama vakit bulup gidemedim,ayrıca diplerimde geldi.Off be incegülüm aklıma geldi bak şimdi,efkarlandım :))
Bende öle kuaför olayını pek sevmiyom hele sıra beklemek heleki acelen varsa dahada bi eziyet oluyo, e anacım bu havada zaten ne fön ne başka bişi tutmuyoki saçlar nemden, hele benim gibi gür saçlara sahipsen dahada bi garip oluyo.
bak az önce bi iş görüşmesinden geldim (kısmetsede başlıyom pzt günü) çektirmedim fön felan çünkülüm hava yapış yapış, saçlarım nemli iken köpük sürdüm acayip süper oldu, eğer benim gibi saçları olan varsa yıkadıktan sonra öle fönsüz kullanılamayan saçlarınız varsa yani öle papaz gibi dolanmak istemiyosanız inanın köpük süper bi buluş yani cöleden daha iyi tutuyo saçı, ısrarla tavsiye ediyom bide öpüyom seni ZEYNAM benim:)
MUTLUCUM, senin de mübarek olsun kandilin canım.:) Sağol. Valla benim çok hoşuma gitti. Artık hep bu model kullanırım. Kat kat kat kat...:)) Demek dibin geldi. Haydi kızlar kuaföre o zaman.:)) Çocuklar büyüyünce asıl ev işleri iki üç katına çıkıyor. Ama, onlar olmayınca ev temiz olsa ne olur ki dimi canım.:))
EMREMCİM, kız sen beni örnek alırsan var ya.. yanmışsın demektir.:)) Sen işin kolayını bulmuşsun. Köpükle hallediliyorsa ne güzel işte bak. Kuaförlerde uğraşmana gerek yok işte. Ben de banyodan sonra, birazcık havalandırıyorum. Bi şeycik te sürmeden çıkıveriyorum evden. Nınınınıııın.:)) Canııımmm çok sevindim iş için. İnşallah hayırlısı olur. Çok takıyordun. Bak işte. Çok güzel bir iş olur inşallah. Yıllarca çalışırsın. Cv ye Okşan yazmanın faydası oldu dimi..:))
BONCUKÇUM, sen takma onları ya.. kıskanıyorlar. O özel günleri yaşayamadılar ya ondan.:)) Oh işte ne güzel yaşamışız bütün o şeyleri. Doldurmuşuz sandığımızı.:)) Hakikaten o makineler korkunçtu ama değil mi?:))
Kandilin mübarek olsun tatlım :)
YAĞMURUMCUM, adamın eve erken geldiği vaki değil ki.:(( Evlenme yıldönümünde bile, geldiğinde uyku uyanıklık arası bir yerlerdeydim.:)) Sana da hayırlı kandiller Sultanım.:))
malum gec kalıyoruz evde olmayınca postları okumaya
benki kokos olmam rağmen sıkılırım kuafor olayından ama rada değisiklik yapmak iyide gelmiyor deil
ama sunu gerceklestiremedim oyle saclar yapılı güzel giyimli bir halde bütun günu ve geceyi gecirmeyi
eve geldğimde kul kedisin sihrinin bozulmasına donmek zorunda kalıyoruz birde anneysek mecburen
kocaları belki ac bekletebiliriz maul zamanlarda ama evlatlar olmuyor
geçirebilir miyim!? :D
:)
CİVCİVİM, Sağol canım benim. Size de uzun mutlu yıllar olsun.:)) Birden balkabağına dönüşüyor demi bacım.:)) Ben de başaramıyorum. Hele makyaj varsa, o yüzümle gözümle oynarken bulaşıveriyor. Gözlerin altı simsiyah oluveriyor.:)) Yavrulara kıyamıyoruz işte. Canlarım onlar ya, yazık bebelere.:))
ANDYCİM, sana özenmemek mümkün mü?:))
PALYANÇOM, sağol canım benim.:)) Sen de git gülüm. Zaman bu zamandır. Süsleyebildiğin kadar süsle kendini. Aynanın karşısında da istediğin kadar kal. Yaşlanınca zor oluyor.:))
AZİMLİCİM, o müziği ben de çok severim. Çok duygusal ve etkileyici bir şarkı. Bir de o sahne gelir aklıma hep. O nefis dans sahnesi.:))
SHEKUREMCİM, kız nefis oldu nefis. Yazın favorimdir artıkın duyurulur. Arkadaşlar siz de deneyiniz.:))
HAYALPERİM, evet canım. Benim bir arkadaşımın kuaför salonu vardı Almanya'da. Şimdi çalıştırmıyor artık. O anlatırdı. Epey pahalıymış. Her yönden zor gurbet eller.:))
İyi haftalar canım...
burası gırgır yazı sayfam::))
GAMZELİCİM, teşekkür ederim canikom. Sen de güle güle kullan yeni saçını.:)) Evet değişiklik istiyor insan. Hele ki çok bunalmışsan.:)) Sana da iyi haftalar olsun canım.:))
PERİLİMCİM, canımın içi. Hoşgeldinnnnn. Çok özledim seni.:)) Haydi misafirlerini ağırla da ben uğrarım sana. Şimdi misafir misafiri, ev sahibi hiçbirini durumu olmasın.:)) Şaka bir yana çok sevindim dönmene canım arkadaşım. Kolay gelsin.:))
BİDAMLACIKIM, ben seni tanımam mı benim yağmur tanem. Tekrar hayırlı olsun. Çok güzel olacak eminim yeni blogun.:))
dua et benim oğlana yetişsin.
seninkine inşallah kesin yarar zaten.
inşallah haklarında hayırlı olsun.:))))
http://www.yok.gov.tr/duyuru/uygulamali_tek_fak.pdf
BALDAN TATLI ASLICIM, hoş geldin canım.:)) Hayır emekliliği olmadığı gibi, istifa etme şansın da pek yok be canım. Durmak yok. Yola devam.:))
NENONİCİM, daha ne istiyor bu ANDY kişisi? Canlı canlı tarih dersi veriyoruz kendisine.:)) Bak ben bir ara, Truva savaşını da anlatayım bari sevabıma. Daha dün gibi.:)) Tatilciler bir bir dönüyor. Hoş geldin canım.:))
harika anlatmışsın kuaför sonrasını..