BENİM YAVRUM ARTİZ OLACAK

Blog aleminin şimdilerdeki sobe mevzuu 'özenti, özenmek ve gençlik'. Pas Mehtap'tan geldi. Değerlendirelim efenim.
Medyanın körüklediği, sosyal ortamın fişeklediği, teknolojinin desteklediği ‘özendirme’ vukuatları evvel zamanda, evden kaçıp artiz olabilitesi mevcut kız çocuklarımızın ve onların ailesinin çok canını sıkmıştır. Onlar, ses dergisinde okudukları, bohçasını sırtlayıp Yeşilçam yolunu tutmuş olan bir iki nadide örneğe özenmişlerdir masumane . Lakin herkes siyah-beyaz artizler kadar şanslı olmayabilirdir. Kiminin karşısına, Göksel Arsoy çıkarken, bir çoğunu da elinde gazozuyla Nöri Alço karşılayabilirdir.
Nice Türk filmine de konu olmuş bu hikayede, bu saf kızlardan kimi uyuşturucuya alıştırılmış, bazısı tecavüze uğramış ve sonunda çoğu hayatın yazdığı senaryolarda ancak figüran olarak birer rol kapabilmişlerdir.
Neyse ki günümüzde yavrularımız tek başına bırakılmamaktadır. Onlara başka yöntemlerle ünlü olmanın yolları el birliğiyle anlatılmaktadır. Bu kadar çabaya güzel yurdumda ünsüz insan kalmayacak olması da işin bir başka sevindirici boyutudur. Neredeyse ‘ünlü olmazsan geber’ kampanyaları düzenlenmeye başlanacak diye beklemedeyiz milletçek.
Biraz eli yüzü düzgün kızlar, meşhur olmanın dayanılmaz cazibesine kapılmış fedakar annelerinin himayesi altında, o güzellik yarışması senin, bu mankenlik ajansı benim dolaştırılmak suretiyle bu çarka bir şekilde dahil edilmeye çalışılırken azıcık sesi iyi olanlar, popsıtar, halksıtar, çingensıtar, yozgatıngülü, istanbulunbülbülü gibi yarışmalara sokulup sanatkar olma yolunda ilk adımlamalara başlatılmışlardır.
Öyle ya; onların Serdar’dan, Musti’den, Emre’den ve hatta Tarkan’dan ne eksiği vardır. Bu memlekette kaseti olmayana kız bile verilmemektedir. Onlar evde mi kalsınlardır? Kızlar için ise durum daha da basittir. Don-süt.yen bir klip yaptın mı, iki de g.t salladın mı bu iş tamamdır. Sese kimin ihtiyacı vardır ki. Teknolocinin önlenemez yükselişi kendini müzik piyasasında da göstermiş, en olmadık sesleri bile billur kıvamına getirebilme yetisine sahip olmuştur artık. Düşününüz; bu ülkede Ba.nu Kalkan bile iki-üç kaset yapmıştır. Daha ne olsundur?
Ünlülerin renkli, neşeli, bol eğlenceli ve yaşanılası hayatı gözümüze sokulmak suretiyle her kesimden insanın ortak ideali haline getirilmiştir. Giyim-kuşamıyla, gece gezmeleriyle, aşk(!)larıyla, hatta yaptıkları tatilleriyle bile kendi hayatımızdan daha fazla ilgimizi çekmiş, daha da kötüsü kendi sefil, iğrenç, sıradan yaşantımız artık bize yetmez olmuştur.
Onlar gibi giyinmeye, onlar gibi boyanmaya, onlar gibi davranmaya başlamışızdır sonunda.Hepimiz birer çakma artiz, çakma manken, çakma ünlüyüzdür artık. Hayatımızda gördüğümüz tek kamera bakkal Hüsnü amcanın hırsızlara karşı taktırdığı dandik Korola olsa da, şekil itibarıyla onlardan hiçbir eksiğimiz yoktur çok şükür. Bu özentilik çoğu zaman komedinin babası, mizahın kralı olsa da, olsundur. Biz mutluyuzdur halimizden.
Ünlü mankenimiz, Erik kızımızın iki metrelik bacaklarıyla kendisine harbiden çok yakışan mini şortunu, bizim komşunun kızı bodur Mualla’nın koca g.tüne tıkıştırmaya çalışması, hem özentilik hem de halt etmektir. “Ama özeniyo aplasııı” diyen annesinin bu şapşallığı ise, b.ku kepçesiyle yemekten başka bi’şey değildir af buyurun. “Yarın öteki gün başka şeylere de özenirse ne edecen kadın, özendiği her naneden bir kaşık tattırabilecek misin” diye suratına hönküresi gelir insanın.
Ya bir gün, ot çekip, haplanıp, ya da gırtlağına kadar alkol alıp kamera önünde rezillik yapan ünlülere de özenirse bu yavrucaklar? Kim koruyacak onları? Sen ana-baba olarak onlardan daha fazla bayılıyorsun medyanın şaklabanlarına. Saçlarını bilmem kimin sarısına, bilmen neyin karameline boyatmak için can atıyorsun. Ötekisinin aldığı donun aynından bulabilmek için tabanların şişene kadar alışveriş merkezi dolaşıyorsun. Ya sen kart zampara? Vicudundaki bütün kıllar ağarmışken, pleyimin boyu olmaya çalışıp sadece yalandığınla kalıyorsun. Kendini onlara benzetmeye çalışırken, onlar gibi olmak isteyip eline yüzüne bulaştırırken, nasıl “yapma” diyeceksin kendi çocuğuna?
‘Toplumu bu dertten nasıl kurtarırız’ın cevabını sosyologlara, pedagoglara ve işinin ehli insanlara bırakıp kendi çöplüğümü temizlemek, kendi kapımın önünü süpürmektir öncelikli vazifem. Yaşam içindeki tüm unvanlarımın önüne geçen ‘anne’ olma yetkimi, etkimi ve ayrıcalığımı kullanarak, önce kendi çocuğumdan sorumlu olduğumu düşünüyorum. Lakin bütün evlatlar için yanmak da ‘anne’ olmanın olmazsa olmazıdır.
Varlığının, yaşam sebeplerinin farkında, vatanını milletini –sözde değil, özde- seven, okuyan, üreten ve en önemlisi düşünen gençler var ve var olacak. Sokağın orta yerinde, k.çından düşen donu, vudi vutpeykır şekli saçları, burnunda, kaşında, gözünde hatta g.tünde piirsingi, kör-kütük sarhoş, küfürler savuran gencecik kızlar/oğlanlar da var. Onlar da bu toplumun evlatları. Pekiyi neden bir taraf öyleyken, bir taraf böyle diye düşünmek de biz yetiş(ememiş)kinlerin görevidir kanımca.
Neden daha ilköğretim çağındaki bebeler, ellerinde son model cep telefonları, üç beş sevgili birden idare eder oldular sahi? Neden simsiyah giyinip ‘götik’ olduk biz diye dolanır ortada renk cümbüşü içinde görmek istediğimiz pırıl pırıl gençler? Yok mudur bizim hiçbir kabahatimiz? Tamamen sütten çıkmış, akça pakça mıyızdır gerçekten?
Özendirme, özenme, uygulamaya geçme şeytan üçgeni nice gencin başını yemiş, nicesini uçurumun kenarına kadar getirmiştir. Belli bir yaşı geçmiş insanların kendini koruyabileceği ve bazı şeylerin bilincinde olması gerektiği varsayımından yola çıkarak, eğer bilincinde değilse de bulsun belasını gerizekalılar diyerek, bu tür özentilerden korumaya çalışmamız gerekenlerin gençler olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu ‘özenti’ mevzuunda 'en masum' olanların da yine onlar olduğunu çok iyi biliyorum.
Ve topu genç kuşağın bu konudaki görüşlerini almak adına Sananekim Bananesanıma ve Forewell'a paslıyorum.
Nice Türk filmine de konu olmuş bu hikayede, bu saf kızlardan kimi uyuşturucuya alıştırılmış, bazısı tecavüze uğramış ve sonunda çoğu hayatın yazdığı senaryolarda ancak figüran olarak birer rol kapabilmişlerdir.
Neyse ki günümüzde yavrularımız tek başına bırakılmamaktadır. Onlara başka yöntemlerle ünlü olmanın yolları el birliğiyle anlatılmaktadır. Bu kadar çabaya güzel yurdumda ünsüz insan kalmayacak olması da işin bir başka sevindirici boyutudur. Neredeyse ‘ünlü olmazsan geber’ kampanyaları düzenlenmeye başlanacak diye beklemedeyiz milletçek.
Biraz eli yüzü düzgün kızlar, meşhur olmanın dayanılmaz cazibesine kapılmış fedakar annelerinin himayesi altında, o güzellik yarışması senin, bu mankenlik ajansı benim dolaştırılmak suretiyle bu çarka bir şekilde dahil edilmeye çalışılırken azıcık sesi iyi olanlar, popsıtar, halksıtar, çingensıtar, yozgatıngülü, istanbulunbülbülü gibi yarışmalara sokulup sanatkar olma yolunda ilk adımlamalara başlatılmışlardır.
Öyle ya; onların Serdar’dan, Musti’den, Emre’den ve hatta Tarkan’dan ne eksiği vardır. Bu memlekette kaseti olmayana kız bile verilmemektedir. Onlar evde mi kalsınlardır? Kızlar için ise durum daha da basittir. Don-süt.yen bir klip yaptın mı, iki de g.t salladın mı bu iş tamamdır. Sese kimin ihtiyacı vardır ki. Teknolocinin önlenemez yükselişi kendini müzik piyasasında da göstermiş, en olmadık sesleri bile billur kıvamına getirebilme yetisine sahip olmuştur artık. Düşününüz; bu ülkede Ba.nu Kalkan bile iki-üç kaset yapmıştır. Daha ne olsundur?
Ünlülerin renkli, neşeli, bol eğlenceli ve yaşanılası hayatı gözümüze sokulmak suretiyle her kesimden insanın ortak ideali haline getirilmiştir. Giyim-kuşamıyla, gece gezmeleriyle, aşk(!)larıyla, hatta yaptıkları tatilleriyle bile kendi hayatımızdan daha fazla ilgimizi çekmiş, daha da kötüsü kendi sefil, iğrenç, sıradan yaşantımız artık bize yetmez olmuştur.
Onlar gibi giyinmeye, onlar gibi boyanmaya, onlar gibi davranmaya başlamışızdır sonunda.Hepimiz birer çakma artiz, çakma manken, çakma ünlüyüzdür artık. Hayatımızda gördüğümüz tek kamera bakkal Hüsnü amcanın hırsızlara karşı taktırdığı dandik Korola olsa da, şekil itibarıyla onlardan hiçbir eksiğimiz yoktur çok şükür. Bu özentilik çoğu zaman komedinin babası, mizahın kralı olsa da, olsundur. Biz mutluyuzdur halimizden.
Ünlü mankenimiz, Erik kızımızın iki metrelik bacaklarıyla kendisine harbiden çok yakışan mini şortunu, bizim komşunun kızı bodur Mualla’nın koca g.tüne tıkıştırmaya çalışması, hem özentilik hem de halt etmektir. “Ama özeniyo aplasııı” diyen annesinin bu şapşallığı ise, b.ku kepçesiyle yemekten başka bi’şey değildir af buyurun. “Yarın öteki gün başka şeylere de özenirse ne edecen kadın, özendiği her naneden bir kaşık tattırabilecek misin” diye suratına hönküresi gelir insanın.
Ya bir gün, ot çekip, haplanıp, ya da gırtlağına kadar alkol alıp kamera önünde rezillik yapan ünlülere de özenirse bu yavrucaklar? Kim koruyacak onları? Sen ana-baba olarak onlardan daha fazla bayılıyorsun medyanın şaklabanlarına. Saçlarını bilmem kimin sarısına, bilmen neyin karameline boyatmak için can atıyorsun. Ötekisinin aldığı donun aynından bulabilmek için tabanların şişene kadar alışveriş merkezi dolaşıyorsun. Ya sen kart zampara? Vicudundaki bütün kıllar ağarmışken, pleyimin boyu olmaya çalışıp sadece yalandığınla kalıyorsun. Kendini onlara benzetmeye çalışırken, onlar gibi olmak isteyip eline yüzüne bulaştırırken, nasıl “yapma” diyeceksin kendi çocuğuna?
‘Toplumu bu dertten nasıl kurtarırız’ın cevabını sosyologlara, pedagoglara ve işinin ehli insanlara bırakıp kendi çöplüğümü temizlemek, kendi kapımın önünü süpürmektir öncelikli vazifem. Yaşam içindeki tüm unvanlarımın önüne geçen ‘anne’ olma yetkimi, etkimi ve ayrıcalığımı kullanarak, önce kendi çocuğumdan sorumlu olduğumu düşünüyorum. Lakin bütün evlatlar için yanmak da ‘anne’ olmanın olmazsa olmazıdır.
Varlığının, yaşam sebeplerinin farkında, vatanını milletini –sözde değil, özde- seven, okuyan, üreten ve en önemlisi düşünen gençler var ve var olacak. Sokağın orta yerinde, k.çından düşen donu, vudi vutpeykır şekli saçları, burnunda, kaşında, gözünde hatta g.tünde piirsingi, kör-kütük sarhoş, küfürler savuran gencecik kızlar/oğlanlar da var. Onlar da bu toplumun evlatları. Pekiyi neden bir taraf öyleyken, bir taraf böyle diye düşünmek de biz yetiş(ememiş)kinlerin görevidir kanımca.
Neden daha ilköğretim çağındaki bebeler, ellerinde son model cep telefonları, üç beş sevgili birden idare eder oldular sahi? Neden simsiyah giyinip ‘götik’ olduk biz diye dolanır ortada renk cümbüşü içinde görmek istediğimiz pırıl pırıl gençler? Yok mudur bizim hiçbir kabahatimiz? Tamamen sütten çıkmış, akça pakça mıyızdır gerçekten?
Özendirme, özenme, uygulamaya geçme şeytan üçgeni nice gencin başını yemiş, nicesini uçurumun kenarına kadar getirmiştir. Belli bir yaşı geçmiş insanların kendini koruyabileceği ve bazı şeylerin bilincinde olması gerektiği varsayımından yola çıkarak, eğer bilincinde değilse de bulsun belasını gerizekalılar diyerek, bu tür özentilerden korumaya çalışmamız gerekenlerin gençler olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu ‘özenti’ mevzuunda 'en masum' olanların da yine onlar olduğunu çok iyi biliyorum.
Ve topu genç kuşağın bu konudaki görüşlerini almak adına Sananekim Bananesanıma ve Forewell'a paslıyorum.
Ayrıca tüm ulusumun Zafer Bayramını kutluyorum.
Yorumlar
Ben yazımı bitirdikten sonra,medyanın ve dizilerin saçma sapan tesadüflerinden(her evden kaçanın zengin olması veya söhreti bulması gibi) ve dizilerde neden anaokulu bebeklerinin bile sevgilisi olması ihtiyacı varmış gibi davrandığından-iyilik perisinin bile aşk için bir diğerine neden nasıl kötülük ettiğinden-ve neden hep bu filmlerin hiperzengin evlerde geçtiğinden bahsetmedim diye çok acıdım.
Ama sonra benim başka çizgiden baktığımı ve yazdığımı gçrüp dokunmadım.
"Toplumu bu dertten nasıl kurtarırız’ın cevabını sosyologlara, pedagoglara ve işinin ehli insanlara bırakıp kendi çöplüğümü temizlemek, kendi kapımın önünü süpürmektir öncelikli vazifem. Yaşam içindeki tüm unvanlarımın önüne geçen ‘anne’ olma yetkimi, etkimi ve ayrıcalığımı kullanarak, önce kendi çocuğumdan sorumlu olduğumu düşünüyorum. Lakin bütün evlatlar için yanmak da ‘anne’ olmanın olmazsa olmazıdır."
sözüne yüzde 100 katılıyorum.Yapabileceğimiz ilk şey kendi evlatlarımız-ki onların bir çok arkadaşlarına örnek olup onların çizgisini değişebileceği işin gerçeği..Bizim ise o boş kafalı parayı ilah sanan ailelere yapabileceğimiz hiçbişey yok..
size paslamadığım için çok pişman oldum aklıma geldi ama illa biri mimlemiştir dedim ve yanılmadım..öpüyorum çok
Ne yazık ki hayır. Öyleyse bunu asgaride tutmak, sınırları zorlatmamak olmalı ailenin amacı.
Zor olsada bunu yapmalılar aileler. Bükecek boyunlarını belki bebeler ama dayanılmalı.
Prensesim geldi aklıma, annenin o kadar direnmesine karşın Winx tutkusu, özentisi eve sızdı.
Sizler gibi annelerin çoğalması dileğiyle Sevgiler.
ayrıca hayırlı ramazanlar canım öpüyorum
kimlere ozenecek nazan:)))
cocuk buyutmek cok zormus be!!
nimet
Ben iyi yetiştirilmiş çocukların çok etkilenmiceğini düşünüyorum.
Yazdıkların çok doğru.Allah yardım etsin çocukları küçük olanlara gittikçe zorlaşıyor, çocuk büyütmek.
Muhhabet çiçeğide beni sobelemişti hala cevap yazmadım kafamdakileri yazsam iyi olucak.senin kadar güzel dile getiremeyizde canım benim, ellerien sağlık..
21 yasindaki kizim bu yasa gelene kadar neler cektim , onu sigaradan, ickiden ve daha nice kötülüklerden korumak icin. Allaha sükür piril piril, hic bir kötü aliskanligi olmayan bir evladim var. Insallah kücük cadi da ablasi gibi olur. Allahim cocuk yetistiren herkese bol sans, sabir ve kolaylik versin. Hepinizin Ramazani mubarek olsun.
Sevgilerle kalin
Hayranım şekerim hayran.
Bence özenti biraz ne olduğunu bilmeden anlamadan ...... gibi olmak gibi bişey de beğeni azcık daha farklı. Ve beğenilerim/iz oluyor haliylen.
Amma ve lakin gençlerin yaşadığı ve tasvip edilemeyen özentilerse bence çok çok programlı bir politikanın eseri.
Hiçbişey bir günde değişmedi bu ülkede.
Yıllar önceden atılan zehirli tohumlar yeşeriyor şimdilerde.
Kendimizi soyutlamak mı?
İmkansız olmasada zor. Anne olarak yine bize düşen zor...
Rahat olmak, güzel olmak, bir numara olmak, beğenilen olmak,zengin olmak, star olmak, şan şöhret sahibi olmak... vicdani değerlerin gerçekten önünde duruyor. Nasıl geçti, kim geçirdi uzun mevzu ama manevi bir eğitim sistemi şart bence.
Herşey teknoloji ile çözülmüyor nitekim.
En kırmızı en olgun en güzel görünen elmalardan vazgeçtik malum organik olanını aramaya başladık, yamuk ta olsa farketmez demeye başladık.
E birgün para olmasa da olur, şan şöhret olmasa da olur İNSAN OLSUN, AHLAKLI OLSUN da diycez inşallah.
Çok geç olmazsa:(
sayfana gelip yazını okuyunca anladım ne kadar özlediğimi yazdıklarını..Aslında o kadar güzel şeyler yazmışsınki, birkaç cümle yetmez yorum yapmaya..Çocukları sıkamıyorsun..Senin çocuğun bile olsa, başka bir yere ait sanki..Kendi yetiştiğimiz koşullar onlara ilkel geliyor.Anlayışsız ya da ne bileyim daha farklı oluyorsun gözlerinde..Öyle zor ki..Aslında düşünüyorum eskiden de, memlekette modayı zamanın sinemea artisleri belirlerdi.Ev hanımları onların elbiselerini, ve saçlarını taklit ederdi..Bu tabiki bir pazarlama yöntemi..Güzel kızları ve erkeklerin sırtından pazarlanıyor herşey..Sadece elbise değil, toptan yaşama biçimleri.Herşey dahil konsepti.Arkasındaki en büyük itici güç aslında para..Üstelik global boyutta.Ama diyorumki..Herşeyde denge esastır..Bir süre sonra belli bir dengeye gelecek toplum..Zaten beli düşük payolon modası kalktı gibi, müjdeler olsun..
Yüreğine sağlık arkadaşım..
Ama o beni dinler miydi emin değilim?
tebrikler öncelikle.
Sonralıkla zafer bayramınızı ve ramazan ayınızı kutlarım.
Sevgilerimle...
neler bekliyor bizleri inan hep endişeler içinde takip ediyorum...edepin hayanın kalmadığı bir dünyaya taptaze nesiller yetiştiriyoruz.allhım sapıtan gençlikten yapmasın yavrularımızı...
haklısn malesef bır ozentıye saplandık kaldık kısılıgını kaybetmıs kulturunden uzaklasa bı nesıl yetısıyor ve bu o kadar snır bozucu kı
kişilik gelişimi için yeterli sevgi verilmeli.Sordukları sorulara doğru cevaplar verilmeli,yani çocuk diye
geçiştirilmemeli.Son olarak,küçük yaşta bazı sorumluluklar verilerek denetlenmeli,yerine getirilmediği
takdirde -şiddet uygulanmadan-cezalandırılmalı.Dengeler unsuru gözetilirken,katı disiplinin de ters tepeceği unutulmamalı.Çok küçük yaşlarda yaz tatillerinde bir işte çalışmasını da sağlayarak sorumluluğu pekiştirlmeli.İyi ramazanlar dilerim.
Sevgilerimle,Ayşegül Pırlanta
-eğitmen olduğum için biraz katı mı
oldu:)
sonucunda doyumsuz,özenti bir
gençlik ortaya çıkmıştır.Yukarıda ki yorumlara katılıyorum.İşin ekonomik boyutunu da unutmamak gerekir.Bu önemli konuyu,akıcı yazınızla çok güzel işlemişsiniz,sağolun.
Tekrar ailece iyi ramazanlar dilerim.
Sunny
görüşmek üzere
Bir parça yoğunluk var şu sıra. Kaç gündür uğrayamadım da mekana. Dar vakitlerde sizleri ziyaret etmeye çalışıyorum.
Dönücem ama meraklanmayınız. Benden ümidi kesmeyiniz.
Sevgiyle...