İNCEGÜL TATİLDE / PART ÜÇ (ŞEN OLA DÜĞÜN ŞEN OLA)
Üçüncü Day: 18 Ağustos
Cumartesiiii ve Cumartesi işe gitmemek pek keyifli oluyormuş be. Pekiyi ne yapıyorum. Kalkıp güzel bir temizlik yapıyorum. Arkasından N.Sultan’a gidiyorum. Bu gün nikah var. Kaynanacık ve de aynı zamanda modacımız Hatoş’umuzun evini bi kat temizlemek lazım.
Hatoş bize güzel güzel ciciler diker ve gittiğimiz her davette, tek ve özel modellerle arz-ı endam ederiz. Biz de karar verdik bundan sonra tüm eğlentilere Modacımızla katılacağız. Ne var? Deniz Akkaya yaparken oluyo ama…
Hemen bizim ekip toplaşıp, dene dene benleerüüü var yüzündeee şeklinde, temizlik işini hallediveriyoruz. Bizim ekip, temizlikte sınır tanımayan ve de her türlü kiri, lekeyi pası sillit benkten bile daha hızlı yok edebilen, Gmemuzin, Boncukçu Fadime ve de İncegül üçlüsü. Yani tam komedi temizlik üçlüsü. Günün ikinci temizlik faaliyeti de başarıyla noktalandı.
Hatoşumuzun oğlusu Sosyetik Selami ile sevgili eş adayı Nunuk kızımızın nikah törenlerinde bizleri de aralarında görmekten gurur duymaları için, bir de kendimizi süslememiz lazımdır değil mi?
Saat epeyce olmuş. Daha kuaföre gidilecek. Biz uçarak kuaför yollarına düşüyoruz. Randevu falan alınmamış tabi. Malum günlerden Cumartesi. Kuaförler, hınca hınç. Sanırsın derbi maç var da hatunlar tezahürat yapıyor. Öyle de bir ses.
Gittiğimiz dört kuaförden, iki saatten önce alamam cevabı aldıktan sonra, beşincisinde saçlarımızı yaptırabildik çok şükür.
Bu arada açlıktan midem kazınmakta ısrar ediyor. Saat dört buçuk olmuş ve ben hala kahvaltı etmemişim. Bir de her sabah yayıla yayıla kahvaltı edecektim tatilde ya. Hayal görüyormuşum ben demek. Daha bir kerecik evde kahvaltı edebilmişim. O da yarım yamalak.
Eve döndüğümüzde N.Sultanın her zamanki muhteşem sofralarından biriyle karşılaşıyoruz. Amanın da kaynana kişisi pek severmiş beni. Kahvaltı etmemiş olduğumdan camışlar gibi yiyorum. Bu göbek elbiseden ne biçim fışkırır şimdi bee. Ve fakat biz nikahtan sonra yemeğe gidecektik. Ulen nereme yiyecem ben o yemeği. Dünya da para verdiydik.
Derken evden çıkma vakti geldi çattı. Kendime ait rekoru egale ederek beş dakika içinde giyinip makyajımı yaptım. Nikahta Özgün, Ebru Cündübeyoğlu, Gece Yolcuları gibi bir çok ünlüyle karşılaşıp, hiç tanımıyormuş gibi yapmak eğlenceliydi. Gelin kızımız radyocudur da.
Nikah şekerlerini Maxi kişisi dağıttı. Aman da annesinin kuzusu, büyümüş te organizasyonlarda görev alırmış. Mini kişisi her zamanki muzipliğiyle diğer nikahlardan şeker toparlayıp cebine doldurmuş, salonun Cafe’sinde çalışanlarla sohbet etmekteydi.
Yaşlı ve çocukları kurtarma botlarına bindirip, postaladıktan sonra yemeğe gittik. Açık hava, ortam yeşil, bahçeyi çevreleyen demirler yeşil, ben yemyeşil. Gelen mezeleri, ay ben çok tokum, yiyemiycem şeklinde artizlik yapıp, çatalımla mıncıklarken, açık havada benim iştah birdenbire bir açıl sen. Ulen iyi ki de tokmuşum he.
Neyseki, bolca oynadım da, hazmettim yediklerimi. Kınadan kalan kurtları da orada döküp bitirdiğimizi zannederek gelin kızımızla, canım damat oğlumuza ömür boyu mutluluk diledik ve bizim şamatacı grupla birlikte mekandan ayrıldık.
Benim şiş ayaklarımın daha da şişmiş olduğunu fark ediverdim çıkışta. Sabahın ikisinde, üzerimizde gece elbiseleri, ellerimizde topuklu ayakkabılar, yalınayak İstiklal caddesinde çılgın ve romantik ve de uzuuunca bir yürüyüş yaptık.
Bir ara kocalar papuçları toparlayıp centilmenlik yaptılar. Yani biz öyle zannettik. Caddenin ortasında, “Bayan ayakkabı beş milyonaaa.. yetişen alıyoooo” diye bağırmaya başladı içlerinden biri. O saatte oradan geçmekte olan bizim gibi normal insanlar da bize bakıyorlardı.
Beylerin yoğun ısrarları üzerine, herkesin yırtık kotlar ve t-shirt ikilisiyle hoplaya zıplaya kaynaştığı bir mekana gittik. O kıyafetler, saç ve makyajla biraz sırıtsak ta, pek havalıydık yani. Masaya oturunca loş ışıkta kamufle olmayı başardık.
Benim koma halime karşın, insanların o saatte hala böyle zıplayabilmesine şaşarak oturduğum yerde kalakalmışım öylece.
Enerjisi asla tükenmeyecek olan Lülücüm üç dakika içinde şarj oluverdi hemen. Bu kadının düğmesi yok mu kardeşim. Kapatıverin de azıcık otursun. Maşallah yahu, bir insan hiç mi yorulmaz. Biz de sürünerek kalktık masadan. Ve lakin içimizde varmış. Kalan birkaç kurtu da orada döküp, biraz daha takıldıktan sonra evlerimize dağıldık. Yine yalınayak başı kabak bittabi.
Günün Vukuatı: Koca kişisinin romantizmin dibine vurup, beni danslara bile kaldırması.
Günün Sakarlığı: O ayaklarla ve yorgunlukla yatılmaz diye, sabahın bi saati duşa girdiğimde, uzun süredir tamir edilmesi gereken bataryanın sonunda dayanamayarak sağ ayağım üzerine düşmek suretiyle, iki ayağımın da aynı tombiklikte olmasını sağlaması. (Koca kişisi artık tamir eder herhalde. Ya da öylece bırakır.. nihohaa şeklinde.)
Fikrimin İnce Gülü: Gece hayatı hiç bize göre değil kardeşim. Tamam eğlenceli ama, bir o kadar da yorucu. Eşeğin yemediği ot başını ağrıtır ya da ayaklarını. Canikolar da evlendi barklandı bu eğlenceli gecede. İnşallah bütün ömürleri böyle güzel geçer.
Hatoş bize güzel güzel ciciler diker ve gittiğimiz her davette, tek ve özel modellerle arz-ı endam ederiz. Biz de karar verdik bundan sonra tüm eğlentilere Modacımızla katılacağız. Ne var? Deniz Akkaya yaparken oluyo ama…
Hemen bizim ekip toplaşıp, dene dene benleerüüü var yüzündeee şeklinde, temizlik işini hallediveriyoruz. Bizim ekip, temizlikte sınır tanımayan ve de her türlü kiri, lekeyi pası sillit benkten bile daha hızlı yok edebilen, Gmemuzin, Boncukçu Fadime ve de İncegül üçlüsü. Yani tam komedi temizlik üçlüsü. Günün ikinci temizlik faaliyeti de başarıyla noktalandı.
Hatoşumuzun oğlusu Sosyetik Selami ile sevgili eş adayı Nunuk kızımızın nikah törenlerinde bizleri de aralarında görmekten gurur duymaları için, bir de kendimizi süslememiz lazımdır değil mi?
Saat epeyce olmuş. Daha kuaföre gidilecek. Biz uçarak kuaför yollarına düşüyoruz. Randevu falan alınmamış tabi. Malum günlerden Cumartesi. Kuaförler, hınca hınç. Sanırsın derbi maç var da hatunlar tezahürat yapıyor. Öyle de bir ses.
Gittiğimiz dört kuaförden, iki saatten önce alamam cevabı aldıktan sonra, beşincisinde saçlarımızı yaptırabildik çok şükür.
Bu arada açlıktan midem kazınmakta ısrar ediyor. Saat dört buçuk olmuş ve ben hala kahvaltı etmemişim. Bir de her sabah yayıla yayıla kahvaltı edecektim tatilde ya. Hayal görüyormuşum ben demek. Daha bir kerecik evde kahvaltı edebilmişim. O da yarım yamalak.
Eve döndüğümüzde N.Sultanın her zamanki muhteşem sofralarından biriyle karşılaşıyoruz. Amanın da kaynana kişisi pek severmiş beni. Kahvaltı etmemiş olduğumdan camışlar gibi yiyorum. Bu göbek elbiseden ne biçim fışkırır şimdi bee. Ve fakat biz nikahtan sonra yemeğe gidecektik. Ulen nereme yiyecem ben o yemeği. Dünya da para verdiydik.
Derken evden çıkma vakti geldi çattı. Kendime ait rekoru egale ederek beş dakika içinde giyinip makyajımı yaptım. Nikahta Özgün, Ebru Cündübeyoğlu, Gece Yolcuları gibi bir çok ünlüyle karşılaşıp, hiç tanımıyormuş gibi yapmak eğlenceliydi. Gelin kızımız radyocudur da.
Nikah şekerlerini Maxi kişisi dağıttı. Aman da annesinin kuzusu, büyümüş te organizasyonlarda görev alırmış. Mini kişisi her zamanki muzipliğiyle diğer nikahlardan şeker toparlayıp cebine doldurmuş, salonun Cafe’sinde çalışanlarla sohbet etmekteydi.
Yaşlı ve çocukları kurtarma botlarına bindirip, postaladıktan sonra yemeğe gittik. Açık hava, ortam yeşil, bahçeyi çevreleyen demirler yeşil, ben yemyeşil. Gelen mezeleri, ay ben çok tokum, yiyemiycem şeklinde artizlik yapıp, çatalımla mıncıklarken, açık havada benim iştah birdenbire bir açıl sen. Ulen iyi ki de tokmuşum he.
Neyseki, bolca oynadım da, hazmettim yediklerimi. Kınadan kalan kurtları da orada döküp bitirdiğimizi zannederek gelin kızımızla, canım damat oğlumuza ömür boyu mutluluk diledik ve bizim şamatacı grupla birlikte mekandan ayrıldık.
Benim şiş ayaklarımın daha da şişmiş olduğunu fark ediverdim çıkışta. Sabahın ikisinde, üzerimizde gece elbiseleri, ellerimizde topuklu ayakkabılar, yalınayak İstiklal caddesinde çılgın ve romantik ve de uzuuunca bir yürüyüş yaptık.
Bir ara kocalar papuçları toparlayıp centilmenlik yaptılar. Yani biz öyle zannettik. Caddenin ortasında, “Bayan ayakkabı beş milyonaaa.. yetişen alıyoooo” diye bağırmaya başladı içlerinden biri. O saatte oradan geçmekte olan bizim gibi normal insanlar da bize bakıyorlardı.
Beylerin yoğun ısrarları üzerine, herkesin yırtık kotlar ve t-shirt ikilisiyle hoplaya zıplaya kaynaştığı bir mekana gittik. O kıyafetler, saç ve makyajla biraz sırıtsak ta, pek havalıydık yani. Masaya oturunca loş ışıkta kamufle olmayı başardık.
Benim koma halime karşın, insanların o saatte hala böyle zıplayabilmesine şaşarak oturduğum yerde kalakalmışım öylece.
Enerjisi asla tükenmeyecek olan Lülücüm üç dakika içinde şarj oluverdi hemen. Bu kadının düğmesi yok mu kardeşim. Kapatıverin de azıcık otursun. Maşallah yahu, bir insan hiç mi yorulmaz. Biz de sürünerek kalktık masadan. Ve lakin içimizde varmış. Kalan birkaç kurtu da orada döküp, biraz daha takıldıktan sonra evlerimize dağıldık. Yine yalınayak başı kabak bittabi.
Günün Vukuatı: Koca kişisinin romantizmin dibine vurup, beni danslara bile kaldırması.
Günün Sakarlığı: O ayaklarla ve yorgunlukla yatılmaz diye, sabahın bi saati duşa girdiğimde, uzun süredir tamir edilmesi gereken bataryanın sonunda dayanamayarak sağ ayağım üzerine düşmek suretiyle, iki ayağımın da aynı tombiklikte olmasını sağlaması. (Koca kişisi artık tamir eder herhalde. Ya da öylece bırakır.. nihohaa şeklinde.)
Fikrimin İnce Gülü: Gece hayatı hiç bize göre değil kardeşim. Tamam eğlenceli ama, bir o kadar da yorucu. Eşeğin yemediği ot başını ağrıtır ya da ayaklarını. Canikolar da evlendi barklandı bu eğlenceli gecede. İnşallah bütün ömürleri böyle güzel geçer.
Yorumlar
SEVDA
Cumartesi temizlik olayıda iyimiş bence,iş yerinde oturup mesai saatinin bitmesini beklemekten iyidir :))
Yeni evli çifte de mutluluklar diliyorum...
Sevgiler.
NENONİCİM, bu kadar romantizm bünyeye alerji yapar diye korkuyorum.:)) Ayak ta nazarlık olsun dimi. Hep te iyi şeyler olmaz ki.:))
GAMZELİCİM, oynarken çıkaramadık biz. Pek asortikti ortam. Şimdi karizmayı çizdirmiyek dedik, o kadar ünlü falan var ya. Ama bayılırım ayakkabıları fırlatıp oynamaya ben de.:))
MUTLUCUM, hem ne geceydi.:)) Arada iyi oluyor. Yapıyoruz biz böyle atraksiyonlar da, yaşlandık mı nedir, yoruluyoruz artık.:)) Tabii canım evimi temizliyorum işte missss.. Sağol canım.:))
FEZELERİN EN GÜZELİ, şimdi bu Sultan, benim öz be öz anam. Hatoş'ta 30 senelik komşu teyzemiz. Hemi de bizim modacımız. Annemin de kankası. Evlenen yavru da benim kardeşimin en yakın arkadaşı ve Hatoş'un da oğlusu. Aynı zamanda kardeşim diyorum yani. Daha ne diyim.:)) He canım, bi de şiş ayağa zar zor tıkıştırmışım o kadar ben onu, adamlar 5 milyona satacaklardı. Son anda yırttık.:)) Ben de seni öpüyorum canımmm...
ANNELOGCUM, heh işte ayaklar şimdi tam süper oldu. İkisi de aynı. Biri küçük biri büyük olunca olmuyor. Çok sağol canım. İkisi için de. Ayaklar iyi şimdi. İnşallah Maxi kişisi için de iyi olur her şey ve bütün yavrular için.:)) Romantizm arada fena olmuyor aslında.:))
çok keyifli bir yazı dizisi olmuş tatil..acayip gülerek okudum..geceniz harika geçmiş..bu yalınayak yürüme olayı gerçekten harika:))
evlenen çifte de ömür boyu mutluluklar dilerim..
sevgiler..
SEVGİLİ NAZLICA, Merhabalar.:)) Çok teşekkür ederim. Güzel sözlerin beni mutlu etti. Ne iyi etmişsin de gelmişsin o zaman. Ne vakit istersen, selamlaşalım. Sevgiler.:))
EMRECİM, canikom, hipermanyak olmanın faydalarını gördüğüm zamanlar olabiliyor işte.:)) Hakikaten yahu, sen yazınca fark ettim şimdi, amma çok şey yapmışız bir günde. Canım benim, sen arada beni uyandır böyle. O batarya mevzusunda da koca kişisini uyandırman lazım, yoksa benim ayak lar daha çok şişer.:))
ama pek güzel geçmiş hepsi gözümün önünde canlandı en çok da istiklaldeyken yanınızda olmak isterdim,öyle absürt zamanlara bayılırım,
ah incegülüm hepte ayağına birşeyler oluyo ,(ya da ben mi öyle hatırlıyorum)çok acıdı mı ya...
yeni evli çift hep mutlu olsun inşallah....
dur ben haftaya sana bodrum'dan bildiririm tatil olaylarını :):)
Tekne turundan resimler de eklerim soz :)
http://rs217.rapidshare.com/files/49786514/Fikrimin_Ince_Gulu_-_Eylem_Koc.mp3
KIZ FEZEM, sen öyle düşünmüşsün, şarkılar armağan etmeye gelmişsin. Ben senin o kafanı yerim. Öpüyorum caniko. Olmuş dimi şarkı?:))
Katilanlari bile bu kadar mutlu ederken:))
Fakat bunlar oldukca yakın :) Ben senin lak lak okuduğu duymuştum :):)