İNCEGÜL TATİLDE / PART İKİ (SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA)
İkinci Day: 17 Ağustos
Günlerden Cuma'dır günlükçüm. Okula gidip ön kayıt yapılması lazımdır. Yavrunun geleceği söz konusudur. Koşturmak lazımdır.
Sabah erken okul yolu düz gider şarkısı eşliğinde olay mahalline varılır. Sanırım daha evvel maraton koşuları yapılan bir bahçede, uzunca bir süre hızlı hızlı yürümek suretiyle kayıt olayının gerçekleşeceği binaya varılır. İki kat merdiven çıktıktan sonra, o sıcakta zaten yarım metre dışarıda olan dil organı bir metre civarında sarkmış bir şekilde, koridorun sağındaki ilk oda aranmaya başlanır.
Koridorun sağında hiç oda yoktur ki. Olsa.. ilkini bulmak, bu becerikli şahsiyet için çocuk oyuncağıdır. Sonunda yanlış koridorda aranıp duruyor olduğumuz anlaşılır ve şu meşhur oda bulunur. Dışarıda gezmeye devam eden ve her dakika uzadığı gözlemlenen dil organı, kıvrılarak içeriye sokulmaya çalışılarak, odaya girilir.
“Efenim biz ön kayıt yaptıracaktık.”
“Evraklarınızı alalım.”
Alır. “Hımmmmmmm bu tamam, bu hıhı, bu da tamam.”
Bu bakışı sevmedim. Eksik var bakışı. Nerde olsa tanırım.
“Dekontu göremedim.”
E olsa görürdün. Yok ki. Yani sen de bir sorun yok şekerim.
“Pardon ne dekontu aceba.” Ay ne kibar hatunum ben ya.
“Bilmem ne bankasına, bilmem ne okulu adına, bilmem ne kadar para yatıracaksınız.”
Hemen koşularak, Maxi kişisiyle birlikte bilmem ne bankası bulunur. Para yatırılır. Gerisin geri aynı yol tekrar koşulur. Aynı bahçe azmanı geçilir. Aynı katlar çıkılır ve aynı kız bulunur. Dil organının daha ne kadar büyüyebileceği konusu kafada soru işaretleri oluşturur bu arada.
“Buyurun dekont.”
“Siz de buyurun form. Dolduruverin bi zahmet.”
Doldurulur, imzalanır ve işlem tamamlanır. Maxi kişisi endişeli gözlerle sorar:
“Anneeee.. ben bu bahçeyi her gün yürüycem mi böyle?”
“Yok be yavrum. Ferrarine binersin. Aha da şu köşeyi sana ayırırlar oraya park ediverirsin.”
“Üffff anne ya”
“Üf deme anneye. Beynimin tepesinde mangal yapıyolar zaten.”
Aynı yollar tekrar arşınlanır. Ayaklara olmayan sular yürür. Kahvaltı edilmediğinden ve vakit öğleni geçtiğinden mideden garip sesler yükselmektedir. Maxi kişisine baş başa, anne oğul, güzel bir kahvaltı edelim önerisi götürülür ve ret cevabı alınır. Yahu çekilir de, bu kadar mı çekilir be yavrum?
Babasının biricik yavrusu bir an önce eve dönüp, KÖYüne bakmak istemektedir. Saldırıya uğrayabilirdir KÖYü. Askerleri öldürülebilir, hammaddeleri talan edilebilir, evlatçığımın köyü tamamen istila edilebilirdir maazallah.
Bu KÖY meselesi alengirli ve de abuk bir interaktif bilgisayar oyunu. (Kuğucuğumun kulakları çınlasın.) Bizim Bigbrother sayesinde, tüm aile bu işe sarmış durumda. Herkeslerin bir köyü var. Bir bu gariban İncegül kişisinin yok işte. Şu sanal alemde bile bir dikili ağacımız yok anacım. Zaten ben hiç almıyayım. İstemem köy falan. Muhtar mıyım ben? Ezelinden de aram hoş değildir bilgisayar oyunlarıyla.
Bizim Bigbrother da tatile giderken, köyünü Maxi’ye emanet etmiş olduğundan, yavrunun sorumluluğu iki katına çıkmıştır bu aralar. Çöpü dışarı çıkarması için otuz kere tekrar etmem gerekirken, yataktan kalkar kalkmaz köyünü kontrol ediyor olmasını hayretle izlemekteyim ya neyse. Odasını temiz tutmaktan yüksünen yavru, koca köyü hatta iki köyü birden idare etmekte. Züğürt Ağam benim.
Neyse efenim, zaten sıcaktan ve yorgunluktan üç metre yirmi beş santime kadar uzayan dillerimizi de alıp eve dönelim o halde. Çamaşır yıkamak ve ütü yapmak için sabırsızlanıyorum ben de. Hele gökten ateş yağarken, havuza ve veya denize gidip keyif çatmak yerine, ütü yapmak, nasıl büyük bir mutluluktur. Ancak hatunlar bilir bunu.
Günün Vukuatı: Mini kişisinin abisiyle aynı okula yazılmak için tutturması. (Bir an gözümün önüne geldi de, ergenlik çağında, koca koca delikanlı adayları ve aralarında bizim Mini.)
Günün Sakarlığı: Ayağın kaymasıyla gardrobun altına girmesi ve sol ayağın, sağ ayağın iki katına çıkması.
Fikrimin İnce Gülü: Ne dökülmüş olursa olsun, gardrobun önü yağ sökücüyle silinmemelidir. Yoksa kayaaar. Ne kadar durularsan durula kayaaar. Ayağın diyorum yahu. Ayrıca da iyi bir annenin kondüsyon çalışması ve bolca spor yapması şarttır. Yoksa koştururken bayılıverir maazallah.
Günlerden Cuma'dır günlükçüm. Okula gidip ön kayıt yapılması lazımdır. Yavrunun geleceği söz konusudur. Koşturmak lazımdır.
Sabah erken okul yolu düz gider şarkısı eşliğinde olay mahalline varılır. Sanırım daha evvel maraton koşuları yapılan bir bahçede, uzunca bir süre hızlı hızlı yürümek suretiyle kayıt olayının gerçekleşeceği binaya varılır. İki kat merdiven çıktıktan sonra, o sıcakta zaten yarım metre dışarıda olan dil organı bir metre civarında sarkmış bir şekilde, koridorun sağındaki ilk oda aranmaya başlanır.
Koridorun sağında hiç oda yoktur ki. Olsa.. ilkini bulmak, bu becerikli şahsiyet için çocuk oyuncağıdır. Sonunda yanlış koridorda aranıp duruyor olduğumuz anlaşılır ve şu meşhur oda bulunur. Dışarıda gezmeye devam eden ve her dakika uzadığı gözlemlenen dil organı, kıvrılarak içeriye sokulmaya çalışılarak, odaya girilir.
“Efenim biz ön kayıt yaptıracaktık.”
“Evraklarınızı alalım.”
Alır. “Hımmmmmmm bu tamam, bu hıhı, bu da tamam.”
Bu bakışı sevmedim. Eksik var bakışı. Nerde olsa tanırım.
“Dekontu göremedim.”
E olsa görürdün. Yok ki. Yani sen de bir sorun yok şekerim.
“Pardon ne dekontu aceba.” Ay ne kibar hatunum ben ya.
“Bilmem ne bankasına, bilmem ne okulu adına, bilmem ne kadar para yatıracaksınız.”
Hemen koşularak, Maxi kişisiyle birlikte bilmem ne bankası bulunur. Para yatırılır. Gerisin geri aynı yol tekrar koşulur. Aynı bahçe azmanı geçilir. Aynı katlar çıkılır ve aynı kız bulunur. Dil organının daha ne kadar büyüyebileceği konusu kafada soru işaretleri oluşturur bu arada.
“Buyurun dekont.”
“Siz de buyurun form. Dolduruverin bi zahmet.”
Doldurulur, imzalanır ve işlem tamamlanır. Maxi kişisi endişeli gözlerle sorar:
“Anneeee.. ben bu bahçeyi her gün yürüycem mi böyle?”
“Yok be yavrum. Ferrarine binersin. Aha da şu köşeyi sana ayırırlar oraya park ediverirsin.”
“Üffff anne ya”
“Üf deme anneye. Beynimin tepesinde mangal yapıyolar zaten.”
Aynı yollar tekrar arşınlanır. Ayaklara olmayan sular yürür. Kahvaltı edilmediğinden ve vakit öğleni geçtiğinden mideden garip sesler yükselmektedir. Maxi kişisine baş başa, anne oğul, güzel bir kahvaltı edelim önerisi götürülür ve ret cevabı alınır. Yahu çekilir de, bu kadar mı çekilir be yavrum?
Babasının biricik yavrusu bir an önce eve dönüp, KÖYüne bakmak istemektedir. Saldırıya uğrayabilirdir KÖYü. Askerleri öldürülebilir, hammaddeleri talan edilebilir, evlatçığımın köyü tamamen istila edilebilirdir maazallah.
Bu KÖY meselesi alengirli ve de abuk bir interaktif bilgisayar oyunu. (Kuğucuğumun kulakları çınlasın.) Bizim Bigbrother sayesinde, tüm aile bu işe sarmış durumda. Herkeslerin bir köyü var. Bir bu gariban İncegül kişisinin yok işte. Şu sanal alemde bile bir dikili ağacımız yok anacım. Zaten ben hiç almıyayım. İstemem köy falan. Muhtar mıyım ben? Ezelinden de aram hoş değildir bilgisayar oyunlarıyla.
Bizim Bigbrother da tatile giderken, köyünü Maxi’ye emanet etmiş olduğundan, yavrunun sorumluluğu iki katına çıkmıştır bu aralar. Çöpü dışarı çıkarması için otuz kere tekrar etmem gerekirken, yataktan kalkar kalkmaz köyünü kontrol ediyor olmasını hayretle izlemekteyim ya neyse. Odasını temiz tutmaktan yüksünen yavru, koca köyü hatta iki köyü birden idare etmekte. Züğürt Ağam benim.
Neyse efenim, zaten sıcaktan ve yorgunluktan üç metre yirmi beş santime kadar uzayan dillerimizi de alıp eve dönelim o halde. Çamaşır yıkamak ve ütü yapmak için sabırsızlanıyorum ben de. Hele gökten ateş yağarken, havuza ve veya denize gidip keyif çatmak yerine, ütü yapmak, nasıl büyük bir mutluluktur. Ancak hatunlar bilir bunu.
Günün Vukuatı: Mini kişisinin abisiyle aynı okula yazılmak için tutturması. (Bir an gözümün önüne geldi de, ergenlik çağında, koca koca delikanlı adayları ve aralarında bizim Mini.)
Günün Sakarlığı: Ayağın kaymasıyla gardrobun altına girmesi ve sol ayağın, sağ ayağın iki katına çıkması.
Fikrimin İnce Gülü: Ne dökülmüş olursa olsun, gardrobun önü yağ sökücüyle silinmemelidir. Yoksa kayaaar. Ne kadar durularsan durula kayaaar. Ayağın diyorum yahu. Ayrıca da iyi bir annenin kondüsyon çalışması ve bolca spor yapması şarttır. Yoksa koştururken bayılıverir maazallah.
Yorumlar
Bu arada cok cok gecmis olsun, umarim ayagin yogun bakimi arar durumda degildir (seytan kulagina kursun)...
Bide soyle en sinir bozucu olaylara melek gibi baki$in yok mu? iste o oncelikle iyi bir insan ve sonrasindada mukemmel bi anne oldugunun gostergesi cicim...
evet evet bir daha yağ sökücü kullanma o bölgede..
Köy oyununu çok merak ettim, uykudan kalkar kalkmaz kontrolü yapılmak için sabırsızlanılan oyunu..bu sanal alem nasıl bişey böyle yaa, aceba bizde mi bir köy edinmeliyiz ki talibi ve değeri iyice artmadan :)) ;p
Ayağın içinde geçmiş olsun , bizde de aynı sorun mutfak için geçerli bir siliyorum nasıl silmekse o gelen giden sanki buzda patinaj yapıyor :)))
&%+^$½$#$½{[][]][{{}[<>#
anladın sen onu.:(
Ben maxime de bir ferrari alıırm,üzülmesin:)
yeni yazı olmaaazmıı?
hemi de kandil yazısını bugünden koydum ki, isteyen yarın hatırlayıp oruç tutar,bana da dua eder diyeee.))
AYŞECİM, sağol canım iyi şimdi. Onu kullanmasam da, ben bulurum düşecek bir yol emin ol.:)) Hayatım bu köy mevzusu fena valla. Koca koca adamlar, köyüm de köyüm diyorlar. Hepsi ağa olmuş.:)) Çok teşekkürler canım. Umarım bütün yavrularımız başarılı olurlar eğitim hayatlarında.:))
DENİZCİM, ah yanıyor İstanbul. Bir de maraton koşusu yapınca ne dil kalıyor ne damak canım be.:)) İnan bana sakarlıklar bitmedi daha... Teşekkür ederiz ablası. İnşallah hayırlı olur hepsi için.:))
AZİMLİCİM, sağol canım. İnşallah başarılı olsunlar. Azmeden, çalışan başarır. bence özet budur.:)) Ay o mutfakta kaymalar pek te komik oluyor. Gelen giden vıjjt. Neyse gülmeyelim. Zaten yeterince geliyor başımıza.:))
BORİŞİM, anam sen geldin mi? Ay çok sevindim. Hatırlamaz mıyım. Bir arkadaşın, komşun, değer verdiğin biri ortalarda görünmezse merak edilmez mi? Haydi bekliyorum dönmeni.:))
YAĞMURUMCUM, canımsın. He sen alıver bacım ona Ferrari. Biliyon bilgisayar başında oyun oynamaktan yapışıyor popişleri, yürümek zor geliyor. Anladım işte ben onu.:)) Geliyorum o halde senin oraya..
Ya ne ekşınlı bi ailesiniz ayol aa, ama ben diyim sana bak evlenmeden önce senin eve gelip bir kaç hafta staj yapmak istiyom ben, hani dersenki evrak lazım, dekont lazım, ben hepsini tamamlayıp geleyim sana olurmu, tabi kontenjan dolmadan:)
yeni okulunuz da hayırlı olsun...
ben de hastaydım yattım bütüngün...
PERİLİM, canımmm çok geçmiş olsun. İnşallah ciddi bir şey değildir. Havalar felaket. Hasta ediyor insanı. Dikkat et lütfen kendine.:))
Sanada çok geçmiş olsun diyorum,ne gelirse başımıza telaşemizden geliyor zaten.Senide biraz telaşeli gördün bu yazında :)
Senin ve ailenin kandilini kutluyor,öpüyorum o güzel yanaklarından ablacım.
Bu arada dün akşam tv de gördüm bir film başlıyor ama hangi kanalda unuttum ...Fikrimin İnce Gülü filmin adı...Hemen aklıma sen geldin...Güzele benziyor izlemeyi düşünüyorum...
Kandilin Mübarek Olsun..
Resminiz de ki şahış :
''Urfa'da Oxford vardıydıda bizmi
okumadıydık'',demişti.Şimdi gözü aydın;soyguncu parti baskanı onu
Harvard'a yazdırır herhalde.
O resim ile ilgili söylenecek cok şey varda neyse...
Sevgiler,Nur Aksoy
Aa bak Show'daymış, müziği falan çok hoş...İnşallah denk gelirsin :)İSminide ne hoş yazmışlar öyle :)
Senin evde 3 koy agasi var demek. Vallahi birde artiz sarkici adayi arkadasin var... sana kolay gelsin vallahi:)) Opuldun.
(yeni okulunuz hayirli olsun)
KUĞUCUM, çın çın ötüyor değil mi kulaklar.:)) Valla benim sırtım yere gelmez bu gidişle. Köy ağaları, meşhur şarkıcı arkadaş. Ne biçim havam olur bundan sonra.:)) Canım sağol ablası. İnşallah hayırlı olur. Öpüyorum canım.:))
GÖKHANCIM, dualarımdasın kardeşim. Rabbim hayırlara vesile etsin. Senin de kandilin mübarek olsun sağol canım.:))
O bilgisayar oyunu olan age of empire gibi oyunlar alsın ;)